Salih BİLİCİ
Mart 2009?da yapılacak yerel seçimler öncesi Doğu ve Güneydoğu?da yükselen gerilimi, AK Parti ile DTP arasındaki tartışmayı Kürt sorunu deyince akla gelen isimlerden Altan Tan ile konuştuk. Herkese farklı eleştirilerde bulunan Tan, özellikle ?ağabey? dediği Başbakan Erdoğan?a samimi uyarılarda bulundu. Daha önce ?Kürtlerin Erdoğan?a kredisi çok? açıklamasında bulunan Tan, şimdi ?Erdoğan?ın kredisi bitebilir? diyor. Tan, Erdoğan?ın Kürt sorununda 2002 yılındaki demokratikleşme taraftarı çizgisinden uzaklaşıp statükoya oynadığını söyledi. İslamcı kesimi de Kürtleri anlamamakla eleştiren Altan Tan, ?Kürt sorununu dindar Kürtler değil, dindar Türkler çözer? dedi.
Röportajdan satır başlıkları:
- Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi başkanlığına AK Parti?den aday olmak gibi bir beklentim yok.
- Bugün itibariyle AK Parti hükümeti çözümün yanında değil çözümsüzlüğün olduğu yerde durmaktadır.
- AK Parti, ?ben DTP?yi yenersem PKK?yı yeneceğim, PKK?yı yenersem Kürt sorununu bitiririm? diye planlıyor. Yanlış bir kurgu kuruyor.
- Kürt sorununu çözme noktasında olumlu bir şekilde giden süreç bugün bulunduğumuz nokta itibariyle kesintiye uğramıştır.
- Ve geriye dönme sinyalleri vermiştir.
- Kürt sorunu şuan çözümsüzlüğe doğru gidiyor.
- Türkiye?de Kürt sorununun Genelkurmay ile PKK arasında bir kavga olmaktan çıkarılması lazım.
- DTP, PKK?nın ipoteğindedir. PKK?nın kurduğu bir partidir.
- İslamcı kesim, Kürt sorununu çok basite indirgiyor. ?Ben sana belediye hizmetleri vereyim sen de başörtünü çıkar veya ben sana belediye hizmetleri vereyim sen de Kürtçe konuşma? diyebilir misiniz. Bu çok primitif, ilkel bir yaklaşımdır.
- ?Kürtler nankörlük yapıyor? diyenlerde bir zekâ sorunu vardır.
- Kürt sorununu çözecek olan dindar Kürtler değil dindar Türklerdir.
- Ergenekon her yerdedir. Sadece PKK?nın içinde değil AK Parti?nin içinde de, dini grup ve cemaatlerin içinde de Ergenekon var.- AK Parti'nin Diyarbakır'da seçimi kazanması felaket olabilirSizin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı için AK Parti?den adaylığınız konuşuluyordu. Taraf gazetesinde sitem dolu bir yazı yazdınız. Adaylık beklentiniz gerçekleşmediği için mi böyle bir yazı kaleme aldınız? Adaylık beklentisi olan bir insan böyle konuşmaz ve böyle yazılar yazmaz. Adaylık beklentisi olanlar hükümetin hoşuna gidecek sözler söylerler. Ben siyaseti bilmeyen, neyi nerede konuşması gerektiğini hesaplamayan bir kişi de değilim.
Biez şuan çözüm beklentisi içinde olan, Türkiye?nin nasıl bir değişim, dönüşüm yaşayacağını, İttihat ve Terakki?den beri gelen bir geleneğin nasıl değişeceğine kafa yoran insanlarız. Önümüzdeki seçimleri değil, önümüzdeki nesilleri düşünüyoruz. Bu önümüzdeki mahalli seçimler geçer gider, iki sene sonra bir daha yapılır. Seçimler bitmez.
Dolayısıyla bu adaylıkla ilgili tartışmaları çok spekülatif ve basit buluyorum. Önce adaylığı değil, Kürt sorunundaki çözümü bulmak lazım.
Peki bir adaylık teklifi olursa kabul eder misiniz?
İşte anlatıyorum. Önce çözümü konuşmak lazım. Bu çözümler bir rayına oturursa ben o çözümün adayı da olurum yedeği de olurum. Yeni anayasayı gerçekleştireceklerin, Kürt sorununda çözüme gidenlerin adayı da olurum, aday gösterdiklerinin hizmetkârı da olurum.
Ama çözümün hizmetkârı olurum çözümsüzlüğün değil. Çözümsüzlüğün karşısında olurum.
AK PARTİ GENELKURMAY?IN YANINDA DURMAKTADIR
AK Parti hükümeti çözümün yanında değil mi?
Hayır. Bugün itibariyle AK Parti hükümeti çözümün yanında değil çözümsüzlüğün olduğu yerde durmaktadır. Yani resmi ideolojinin, statükonun reflekslerini vermektedir. Genelkurmay başkanı bugün iktidarın sınırlarını belirlemektedir. AK Parti Genelkurmayın yanında değil, Genelkurmay AK Parti hükümetinin yanında durmalıdır. Yani roller değişmiştir. Rollerin değişmesi lazım önce.
KÜRT SORUNU ÇÖZÜMSÜZLÜĞE DOĞRU GİDİYOR
Kürt sorunu en basit anlatımla nedir?
Türkiye?de Kürtler var, bunların bir dili var. Kürtler kendi dillerini konuşmak istiyorlar, kendi dilleriyle eğitim almak istiyorlar. Kendi televizyonlarını söylemek istiyorlar, kendi şarkı türkülerini söylemek istiyorlar. Kendi gazete ve dergilerini çıkarmak istiyorlar. Kürt sorunu Kürde sen Kürtsün deme sorunudur.
Şuan Kürtçe okul var mı, okullarda Kürtçe seçmeli ders var mı? Yok. Demek ki bir sorun var.
Kürt sorununda son durum nedir?
Kürt sorunu şuan çözümsüzlüğe doğru gidiyor. Türkiye?de Kürt sorununun Genelkurmay ile PKK arasında bir kavga olmaktan çıkarılması lazım. Şuan Kürt sorununu çözmek istemeyenler bu sorunu Genelkurmay ile PKK arasında sıkıştırmak istiyorlar. Kürt sorununu bu şekilde terörize etmek istiyorlar. Bunu şiddete boğmak istiyorlar ve çözümünü istemiyorlar.
Kürt sorununu çözülmesi için önce bu sarmalın ve bu kumpasın dağıtılması lazım.
AK PARTİ BELEDİYELERİ ALMAKLA KÜRT SORUNUN ÇÖZEMEZ
AK Parti, DTP?li belediyeleri alarak Kürt sorununu çözer mi?
Hayır. Bir kere AK Parti hükümetinin de bu yanlış duruşunu değiştirmesi lazım. AK Parti hükümeti çok basit düşünüyor: ?Ben Diyarbakır belediye başkanlığını kazanırsam DTP?yi yenmiş olurum, DTP?yi yenmiş olursam PKK?yi yenmiş olurum. PKK?yı yenersem Kürt sorununu bitiririm? diyor.
Bu kesinlikle yanlış. Bir Karadeniz müteahhit hesabıdır bu. PKK?yı bitirirseniz bile Kürt sorunu bitmez. Kürt sorunu ayrıdır PKK ayrıdır.
Terör ayrıdır, terörizm ayrıdır, teröristle mücadele ayrıdır. Bunların hepsinin birbiriyle bağlantıları vardır, ilintileri vardır, bunların hepsinin siyaset terminolojisindeki yerleri ayrıdır, çözümleri ayrı ayrıdır. Birbiriyle bağlantıları ve etkileşimleri olsa bile çözümleri ayrı ayrıdır.
Onun için Kürt sorununu ayrı çözmek lazım. PKK?yı dağdan indirmek ve ovada siyaset yapmasının şartlarını ayrı oluşturmak lazım, teröre giden yolları kesilmeli. Teröristle ve terörizmle mücadele ayrı bir mücadele yapılmalı.
Siz Kürt sorununu, PKK ile Genelkurmay arasına sıkıştırırsanız Kürt sorununu terörize etmiş olursunuz. Kürtlerin etnik taleplerini ortadan kaldırmış olursunuz. Ve sorunu çözümsüzlüğe mahkûm edersiniz.
AK PARTİ?NİN Kİ FIRSATÇI MÜTEAHHİT MANTIĞIDIR
AK Parti hükümeti nerede yanlış yapıyor?
AK Parti başından beri derin bir mefkûreye sahip değil. AK Parti?nin kaptı kaçtı zihniyetinden kurtulması lazım. Yani bir parmak bal ağzına çalayım, 15 dakikada kaçıp gideyim demek çözüm değildir. Bu fırsatçı müteahhit mantığıdır.
Mefkureden kast edilen nedir? Bugün bütün dünya değişiyor. Siyasette mefkure sahibi insanların önce bu dünyadaki değişimi takip etmeleri lazım. İster İslamcı olsun ister Kürt İslamcı olsun, ister milliyetçi olsun, ister sosyal demokrat olsun, önce bu gelişmeleri doğru okumak lazım. Dünyada ve bölgemizde neler oluyor? Türkiye bu denklemin neresinde? Türkiye bu denklemin içerisinde doğru bir yere oturmak için neler yapmalı?
1923 yılındaki paradigma ki İttihat ve Terakki?nin devamıdır, 1908?den bu yana 100 yıldır devam ediyor. Bu paradigma, iflas etmiştir. Sayın Fikret Başkaya?nın yıllar önce yazdığı Paradigmanın İflası diye bir kitabı vardır. İşte o paradigma iflas etmiştir.
Sizce ne yapmalı?
Dünyanın yeni şartları içerisinde Türkiye?nin kendi tarihi kodlarıyla barışık bir paradigma inşa etmesi lazım. Bu yeni paradigmada bu çarpık laikçilik anlayışını değiştirmesi lazımdır. Çarpık tek ırk, tek millet çerçevesinde ifade edilen ulusalcı, ırkçı anlayışını değiştirmeli.
Yeni bir paradigma, yeni bir anayasa, toplumun tüm kesimlerini kapsayacak yeni bir toplumsal sözleşme olmalıdır. Türkiye bunları yapamazsa ayağa kalkamaz.
Bu bir vizyon ve misyondur. AK Parti bu vizyon ve misyona sahip olmalıdır. Buna sahip olamayan siyasette tasfiye olur. AK Parti ve sayın Başbakan önce kendi zihinlerindeki engelleri aşmak zorundadırlar.
Altan bey son dönemde yükselen gerilimde ve Kürt sorununun çözümsüzlüğe itilmesinde DTP?nin suçu yok mudur?
DTP tamamen yanlış yapıyor. DTP, PKK?nın ipoteğindedir. PKK ve statükonun, Kürt meselesi üzerinde militarist ve askeri bir vesayetin kurulmasını istemektedirler. DTP de, bu gerilime, bu vesayete hizmet etmektedir. DTP?nin ortaya koyduğu politika Türkiye?nin demokratikleşmesine değil, militaristleşmesine hizmet etmektedir.
O eylemlere katılan insanlar kullanılıyor. Üzerinde durmamız gereken bu eylemleri tertipleyen toplum mühendisleridir.
DTP=PKK mı?
Ya bunu herkes söylüyor. DTP, PKK?nın kurduğu bir partidir. Bu çok açık ve net bir gerçek. DTP yetkilileri, ?biz PKK tabanı üzerinde siyaset yapıyoruz? diyorlar. Bunun en açık ifadesi budur.
Burada AK Parti?ye düşen Kürt sorununu Genelkurmay ile PKK arasında kurtarıp, Kürt sorunu üzerinden topyekün toplumda bir demokratikleşme havası oluşturmasıdır. Bunu yapamıyor ve ya yapmıyor. Yoksa bugün şahinlerin ne yapmak istedikleri belli olmuştur.
Bu yükselen gerilim kime yarar?
Bu gerilim statükoya yarar. Halkın yararına işler yapmak lazım. Onun da çözümü yeni bir anayasa yapmaktır.
İSLAMCILAR KÜRT SORUNUNU ÇOK BASİTE İNDİRGİYOR
Güneydoğu?daki insanların sorunu hizmet almak mı yoksa Kürt sorunuyla ilgili haklar mı?
İslamcı kesim meseleye böyle bakıyor. Kürt sorununu çok basite indirgiyor. ?Diyarbakır belediyesi Konya belediyesi gibi olursa Kürt sorunu çözülür? diyorlar. Siz bu insanlara aş mı iş mi diyorsunuz. Yoksa Kürtlük mü?
Oysa bunların hepsi bir arada olabilir.
Şimdi ?ben sana belediye hizmetleri vereyim sen de başörtünü çıkar veya ben sana belediye hizmetleri vereyim sen de Kürtçe konuşma? diyebilir misiniz. Bu çok primitif, ilkel bir yaklaşımdır.
Bu insanlar hem aş ve iş istiyor hem inançlarını yaşamak istiyor hem de etnik kimliğini yaşamak istiyor. Bunları birbirinden ayıramazsınız.
KÜRTLER NANKÖRLÜK YAPIYOR DİYENLER DE ZEKÂ SORUNU VARDIR
Bir de ?Kürtler birçok hak verildi, daha ne istiyorlar?? deyip, Kürtleri nankörlükle suçlayanlar var? Buna ne diyeceksiniz?
?Kürtler nankörlük yapıyor? diyenlerde bir zeka sorunu vardır. İşte ?size şu şu haklar verildi daha ne istiyorsunuz? diyorlar. Bir kere bu işin daha fazlası olmaz. Hakları ne ise onlar verilmeli.
Bu din meselesinde de böyle.
İslamcı bazı Türklerin Kürt vatandaşlara söylediklerinin aynısını
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal dinini yaşamak isteyen insanlara, başörtüsü yasağı mağduru kızlara söylüyor. Deniz Baykal, ?ya kardeşim camiler açık, Hacca gidiyorsunuz, orucunuzu tutuyorsunuz kimse size karışmıyor, ne istiyorsunuz? diyor. Süleyman Demirel de bunu söylüyor.
Şimdi neyin ne kadar hak olduğunu bir hukuka göre belirlersiniz.
Eğer siz bir İslam hukukuna göre Kürtlerin haklarını belirliyorsanız daha alacakları çok şey var. Anadilde eğitim hakkı var, özel televizyonlarda yayın hakkı var, değiştirilen köy ve kasaba isimleri var, boşaltılan köylerin tekrar iadesi var, Kürdoloji enstitüleri kurulamıyor. Bir genel siyasi af olması meselesi var. Yani İslam hukukuna göre değerlendiriyorsanız daha Kürtlerin alacakları çok şey var. Liberal demokrasiye ve sosyal demokrasiye göre belirliyorsanız hala Kürtlerin alacakları var.
İslamcıların da daha alacakları var.
Bu haklar yeter diyenlere sen kimsin diye soruyorum. Türkiye?de birçok kesimini sistemden alacakları haklar var. Bu haklar tahsil edilene kadar mücadeleye devam.
Bu bahsettiğiniz haklar verilirse PKK biter mi?
PKK?nın bitmesi ayrı bir mücadele gerektiriyor. Ama PKK?nın eli zayıflayacaktır, Kürt halkına ben senin bu hakların için mücadele ediyorum diyemeyecektir. Şiddetin bahanesi de ortadan kalkacaktır. Ama buna rağmen birileri şiddete başvurursa toplum ona karşı durur.
AK Parti, DTP?li belediyeleri neden istiyor?
AK Parti, ?ben DTP?yi yenersem PKK?yı yeneceğim, PKK?yı yenersem Kürt sorunun bitiririm? diye planlıyor. Yanlış bir kurgu kuruyor. Ben olsam AK Parti?nin yerine önce Kürt sorununda yeni bir çözüm ortaya koyarım. Ve bunu yaparken belediyecilik hizmetleri konusunda da çözümlerimi sunarım bölge halkına. Sonra da halkın sevdiği bir insanı aday olarak gösteririm. Böyle olursa insanların büyük bir ekseriyeti AK Parti?ye oy verir.
AK PARTİ?NİN ZAFERİ FELAKET OLABİLİR
AK Parti Kürt meselesini çözmeden, tıpkı bir düşman kalesini fetheder mantığıyla ?geldim, seni ezdim ve yendim, senin sırtını yere vurdum? mantığıyla DTP'ye karşı seçimi kazansa bile o kazanma felaket olacaktır. Gerilimi ve çatışmayı daha da artıracaktır. Yüzde 55 oy aldı diyelim yüzde 45 oy vermeyenler kendini yenilmiş ve ezilmiş hissedecektir. Onun için bu mantıktan sıyrılması lazım. AK Parti'nin DTP'nin oyununa gelmemesi lazım, gerilimi düşüren taraf olması lazım. Bunu bir Fenerbahçe-Galatasaray maçı gibi görmemek lazım. Bu kadar gerilimden sonra bana göre AK Parti Diyarbakır?da aday bile göstermemeli.
AK Parti neden bu yanlışı yaptı?
Konuyu anlamadıkları için. Fırsatçı bir müteahhit kafasında oldukları için. Kafaları basmadığı için. Anlamak istemedikleri için. Bu konuyu bilenlere danışmadıkları için.
Size bir şey sordular mı?
Hayır. Bana AK Parti resmi yetkililerinden hiç biri, bir şey sormadı.
Siz daha önce AK Parti?ye destekliyordunuz? Ne oldu da bu noktaya geldiniz?
Başbakanın 12 Ağustos 2005 tarihinde Diyarbakır?da yaptığı konuşma tarihi bir konuşmadır, doğru bir konuşmadır. ?Bu sorunun adı Kürt sorunudur, bu sorun benim sorunumdur? demişti. Altına benim de imza atacağım bir konuşmaydı. Fakat bugün durduğu nokta o nokta değildir.
Bizim eleştirdiğim nokta budur işte.
Başbakan o noktadan tek bayrak, tek millet, istemeyen çekip gitsin noktasına neden geldi.
Bizim ümidimiz AK Parti?yi çözüm noktasına getirmektir. Çünkü her zaman bir parti böyle bir çoğunlukla iktidar olamayabilir. AK Parti?nin elinde Kürt sorununu çözme gücü var. Bizim amacımız AK Partiye düşmanlık etmek değil. Yanlışlarını ve doğrularını söylemezseniz dostunuza zarar vermiş olursunuz.
İşte İslam tarihinde çok meşhur hadisedir. Hz Ömer?in ?yanlış yaparsam beni nasıl düzeltirsiniz? sorusuna sahabeler ayağa kalkarak sen yanlış yaparsan ?biz seni eğri kılıçlarımızla düzeltiriz? demesi üzerine HZ Ömer Allah sizden razı olsun demiştir.
Bizim AK Parti?den istediğimiz budur. Bu doğru söylediğimiz ve samimi şekilde yaptığımız ikazları ciddiye almasıdır. Yoksa yağ çekmek, yaltaklanma, dalkavukluk yapma, mevki, makam ve rant peşinde koşmanın nasıl olduğunu bilmeyen insanlar değiliz. Zaten sağlarına sollarına baksınlar yüzlerce insan var. Partimizde 75 Kürt milletvekili var diyor Sayın Başbakan ama şu gerilimli günlerde ortaya çıkan, bir söz söyleyen bir Kürt milletvekilini göremiyorum.
KÜRT SORUNUN ÇÖZECEK OLAN DİNDAR KÜRTLER DEĞİL DİNDAR TÜRKLERDİR
Bir kısım dindar Kürdün, Kürt sorununu çözmek için yeni bir hareket başlatacaklarından söz ediliyor.
Kürt sorununu çözecek olan dindar Kürtler değil dindar Türklerdir. Dindar Türklerin bir hareket başlatması lazım. Dindar Türkler, bilinçaltlarındaki Türk-İslamcı milliyetçi düşünceyi tasfiye edecekler, ümmetçi bir noktaya gelecekler. Kürt sorununu da Alevilik sorununu da laikliçilik sorununu da onlar çözecekler.
Müslüman Kürtler zaten bu işe destek verecekler. Onların başka bir şansı ve ya seçenekleri yok. Ama bu iş önce dindar Türklerin zihinlerini arındırmasında ve doğru bir noktada durmalarından geçiyor. Çözüm bu.
AK Parti?nin iktidara gelmesiyle Kürt sorununu çözüm noktasında hiç mi olumlu gelişmeler olmadı?
2002?den 2008?e kadar olan süreçte olumlu anlamda çok yol kat edilmiştir. Kürt sorunu kabul edilmiştir, sorunun çözülmesi noktasında tatmin olmazsa bile olumlu gelişmeler olmuştur. Birileri kabul etmese bile kanunlarda bazı değişiklikler yapılmıştır. Ancak itiraz şunadır. Olumlu bir şekilde giden bugün bulunduğumuz nokta itibariyle kesintiye uğramıştır.
Ve geriye dönme sinyalleri vermiştir.
Türkiye?de son yaşananlar ülkeyi militaristleştirmektedir. AK Parti kendisine muhtıra verenlere neden yakın duruyor.
PKK ile Ergenekon arasında bir bağlantı var. Ama Ergenekon örgütünü kaldırsanız bile bu PKK?yı yok edeceğiniz anlamına gelmez. Ergenekon sadece PKK?da değil her yerdedir. AK Parti milletvekilliği yapan Turhan Çömez şuan Ergenekon zanlısı olarak aranmaktadır. Ergenekon her yerdedir. Sadece PKK?nın içinde değil AK Parti?nin içinde de, dini grup ve cemaatlerin içinde de Ergenekon var.
Ergenekon?u kaldırmakla PKK?yı bitiremezsiniz.
PKK?yı Ergenekon mu kurdu?
Bunların bütün bilgileri Başbakan Erdoğan?da var. Bunları açıklasın. Kendi milletvekillerinden kaç korucu başı var bunları açıklasın. Bu korucu başları nereden, ne kadar para almışlar açıklasın. Şuan AK Parti?nin içinde kaç tane korucu başı var. Bunları açıklasınlar.
ALTAN TAN KİMDİR?
1958'de Batman'da doğdu. Dedesi 1953'te Bebek'e göç etti. Aslen Midyatlı. Annesi Türk. Babası Bedii Tan. (Bkz. Hasan Cemal'in 'Kürtler' kitabının özellikle 32. sayfası) Diyarbakır Maarif Koleji'nde okudu.
13 yaşındayken Cemil Çiçek, Ali Müfit Gürtuna, Ahmet Taşgetiren, Hüseyin Gülerce, Ömer Vehbi Hatipoğlu, Melih Gökçek'in de içinde bulunduğu Mücadele Birliği'ne katıldı. Ancak 12 Mart'tan sonra üst yönetimin derin devletle bağlantısı ortaya çıkınca Birlik dağıldı. Tan, bağımsız İslami gruplara yöneldi ve Güneydoğulu arkadaşlarıyla Girişim dergisini çıkardı. 1981'de Ankara Devlet Mimarlık Mühendislik'ten mezun oldu. Gökçek'in ANAP'tan Keçiören Belediye Başkanı seçildiği 1984-85 yılları arasında yardımcılığını yaptı. Ancak yedi buçuk ay sonra 'tasfiye' edildi. 1987'de RP'ye girdi. Partinin Güneydoğu müfettişi oldu. 1991 seçiminde RP'nin MHP'yle ittifak kurması üzerine istifa etti. İttifakı savunan Erdoğan Abi'siyle o günden sonra bir daha hiç konuşmadılar.
Ali Bulaç, Yalçın Akdoğan, Mehmet Metiner'le birlikte Sözleşme ve Yeni Zemin dergilerini çıkardı. Aydın Menderes hareketinde Genel Başkan Yardımcısı oldu. 2000-2002 yılları arasında ise HADEP'te PM üyeliği yaptı. Halen müteahhitlikle uğraşan Tan, evli ve altı çocuk babası. Kürtçe, İngilizce, Arapça biliyor.
8 SUTUN