İsrail'in favori diktatörü Esad'dır
Araplar ve İsrailliler ilk kez bir lider konusunda birleşti. İsrail, Esad’ın düşmesini istemiyor. Esad’a İsrail’in desteği çok büyük…
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-03-30 13:35:42
Salman Maşalla* / TİMETURK
Garip görünse de, İsrail’deki herkes Arap diktatörleri sever. Herkes derken Yahudileri ve Arapları kastediyorum. Hepsinin de en favorisi Başkan Esad’dır. Küçük Esad, Suriye’deki despot rejimi miras aldığında, Araplar ve Yahudiler sevgililerini Şam’daki Büyük Esad’dan oğluna aktardılar.
Arap ülkelerindeki intifadayı takip ederek, Beşşar Esad Wall Street Journal’daki röportajında Suriye’deki durumun farklı olduğunu ve Suriye’nin Mısır olmadığını söyledi. Aynı zamanda Esad, Suriye’nin benzer bir duruma düşmeyeceğinin altını çizdi zira kendilerinin Amerikan ve İsrail karşıtı “direniş” cephesinde yer aldıklarını öne sürdü.
Evet, Esad haklı. Suriye’deki durum gerçekten farklı. Suriye rejimi daha çok Saddam’ın ölü rejimine benziyor. Irak’ı yöneten Baas Partisi ve Suriye idaresindeki benzeri, pan-Arap milliyetçi ideoloji bayrağını taşıyorlar. Fakat slogan ayrı şey gerçek ayrı şey. Tüm bu ideolojik jargon sadece sözde kalıyor. Irak ve Suriye’deki Baas Partisi, aşiret ve etnik baskıyı sürdürmek için sadece siyasi bir platform işlevi gördü.
Gerçekten de Mısır’daki durum tamamen farklı. Kıpti azınlığı bir kenara bırakırsak, Mısır toplumu homojen olarak dindar ve aşiretsel değildir. Devrilen Mısır başkanı Mübarek’in dayanbileceği asla aşiret-etnik bir payandası olmadı. Mısır ordusu da farklı ve Suriye ya da Irak ordularına benzemiyor.
Örneğin, Birleşik Devletler Irak’ı işgal ettiğinde, Irak ordusu aşiret ve etnik parçalara ayrıldı. Askerler üniformalarını çıkarıp kendi kabilesel ve etnik toplumuna katıldı. Saddam da bu kabile kurallarına uydu. Irak’tan kaçmayıp kendi aşiretinin iyi-korunan bölgelerinde saklandı. Bu toplumlarda olan biten budur. Sedir ağacı ülkesinde sivil savaş patlak verdiği an, Lübnan ordusu etnik parçalara ayrıldı ve kayboldu.
Doğru, Suriye Mısır değil. Suriye, aynı zamanda despot rejimden kaynaklanan kan diyeti açısından da farklı. Suriye aşiret hükümeti, kabile üyelerinin ve ilgili müttefiklerinden oluşan güvenlik kuvvetlerinin uyguladığı güce dayalıdır.
Doğal olarak bu türden bir aşiret rejimi her zaman yabancı bir sulta olarak görülür. Bu tarz bir sulta, acımasız terör ve baskı uygulayan aşiret kapitalizmi olarak adlandırılabilir. Azınlık bir aşiretin hâkim olduğu Suriye gibi ülkelerde bu daha da öne çıkar. Yani hükümete verilen her zarar, aşiret hegemonyasına ve hâkim aşiretin idamesine bir tehdit olarak görülür. Böyle bir rejim doğası itibariyle tamamen kanın içine batmıştır.
Gerek büyük Esad gerekse de küçük Esad, İsrail’e karşı direnişin avukatlığını yaptı. Sloganın içi boştu sadece demokrasi ve özgürlük taleplerine karşı bir sigorta poliçesi görevi ifa ediyordu. Suriye “direniş” hükümeti, 1973’ten bu yana Golan tepeleri hakkında tek bir ses çıkarmadı. Bunun yerine “direniş” rejimi, son Lübnanlıya kadar İsrail’le savaşmaya hazırdı ve hala da hazır. Eğer bu işe yaramazsa son Filistinliye kadar savaşır.
Yakın zamanda Gazze’deki Hamas yönetimi lehinde sesler İsrail’de yükselirken, birçok İsrailli Suriye rejiminin durumuyla ilgili endişeli. Şaşılacak derecede, Şam rejiminin idamesi için sadece Yahudiler gizlice dua etmiyor aynı zamanda birçok Arap grupları da buna katılıyor. Bu grupların liderleri donup kalmış durumda, sesleri kısılmış ve Suriye rejiminin sivil katliamlarına karşı tek bir seda çıkaramaz halde.
Tüm ikiyüzlüler, Yahudiler ve Araplar, şimdi bir. Sanki İsrail’in kralıymışçasına Esad’ın burada baştan sona desteği var gibi…
*Haaretz Köşe Yazarı.
Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara