TIMETURK / Gideon Levy
Samir Avad, Salı günkü seçimde oy vermeyecek. Yaşından (16) ya da Filistinli olmasından değil. Samir Avad Salı günü oy veremeyecek çünkü geçen hafta İsrail Savunma Kuvvetleri’nce yakın mesafeden vurularak öldürüldü. Bir tanesi kafasına, bir tanesi sırtına ve bir tanesi de baldırına. Onu vuran askerler Salı günü oy verecek çünkü demokrasi böyle bir şey.
Ülkelerinin egemen sınırlarının ötesinde yaşamalarına rağmen Avad’ın evinin karşısındaki tepelerdeki tüm komşuları da oy verecek. Birçokları Samir’in ailesini sürgün etmek ya da onların hayatlarını zorlaştırmayı sürdürmek isteyenlere oy verecek. İsrailli vatandaşların yanında yaşamasına ve evler inşa edip villaları yenileyerek İsrail’de yıllardır çalışmasına rağmen matemli baba Ahmet de oy veremeyecek.
Bu odadaki fildir. Kapıdaki canavardır. “Eğer görmezsek yoktur” diyerek yok saymaya çalıştığımızdır. Bu seçimin en büyük hilesi ve tüm seçmenler ile tüm adayların reklamını yaptığı İsrail Demokrasi’sinin en hastalıklı yalanıdır.
Gerçek bir demokraside Samir’in ölümü bir kampanya konusu olurdu. Seçime bir hafta kala 4 masum Filistinli öldürüldü. Kimse gerçekten umursamadı ve İsraillilerin çoğu bu ölümlerin farkında mı o da şüpheli. Avad da kim? Şarkıcı mı yoksa futbolcu mu?
Seçime bir hafta kala benzer bir şekilde 4 İsrailli öldürülseydi havayı tahmin etmek çok kolay olurdu. Onların ölümleri siyasi müesseseyi sallardı. Fakat Filistinli ölümler toz gibi geçer, güç bela bahsedilir. Ortadoğu’daki yegane demokrasinin arka bahçesindeki mevcudiyetleri de toz kadar hafiftir.
Topraklarında inşa edilen yerleşimlerde yaşayan komşuları onların sadece hayal edeceği haklara sahipken hiç kimse Avad ailesinin hayatlarını bu kadar derinden etkileyen bir seçime katılmalarının nasıl engellediğini artık araştırma zahmetine girmiyor. Ya da komşuları nasıl bu kadar doğal bu seçime, öncekilere ve sonrakilere nasıl katılabiliyor? Hangi yüzle İsrail bir demokrasi olarak kabul ediliyor? Nasıl oluyor da ırkçı bir devlet olmuyor? Neden kimse dahi bu meseleyi tartışmıyor?
Samir soğukkanlılıkla katledildi. Ölümünü tanımlamak için başka hiçbir yol yok. Hiç kimseye tehlike oluşturmayan bir lise öğrencisiydi. Kaçarken onu vuran askerler asla adalet önüne çıkmayacak. (Köyünü boğan ayrım duvarına tırmanmaya çalışan) Samir’i öldürdükten sonra birkaç dakika sonra çekilen videoda yüzlerini geçen hafta gördüm. Üniformalı güçlü İsrailli bir gruptu. Yakında askerliklerini tamamlayacaklar, sivil hayatlarına başlayıp askerlikleriyle övünecekler. Nihayetinde onlar “değerlere” sahip kişiler, “mesuliyetin ağırlığını taşıyanlar” –ki bu mesele seçimi saran tartışmada mevcuttur– olarak addedilecekler.
Hiçbirinin çocuğun ölümü ile ailesinin üzüntüsüyle uykusuz gecelerden mustarip olduğunu söyleyemez. Genelde İsrailliler onların adına işlenen korkunç işlerden dolayı uykusuzluk çekmez. Neden çeksinler ki? Onların endişelenmemesi için bununla meşgul olanlar var. İsrail Radyo’su “IDF, İsrail’e sızma denemesini engelledi” diye bildiriyordu.
Samir katillerinden 2 ya da 3 yaş daha gençti. İsrail’de çalışan babasının baktığı 17-kişilik bir ailenin ferdi olarak ileriye bakacağı bir geleceği yoktu. Matem günlerinde dahi Ahmet “Havva ve Adem, Modi’nin Ekolojik Çiftliği” adlı T-Shirt’ü giyiyordu. Bozuk İbranicesiyle İsrailli öğrencilere nasıl Filistin tarımını öğrettiğini özlem duyarak hatırlıyor.
Oğlunun katilleri farklı bir gelecek ümit edebilir. Araştırma, eğlence, kariyer ve seçme hakları. Sadece Yahudi olup Filistinli olmadıkları için. İsrailliler Salı günü kime isterlerse oy verebilirler. Fakat Avad’ın ailesinin haklarından ebediyen mahrum edileceğine kim inanıyorsa, bir yalanı, bu seçim kampanyasının iğrenç palavrasını yaşıyor demektir. Samir bu seçimin sessiz sesidir ki bu ses seçimi sallayıp sarsması gerekirdi.
Haaretz’deki bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.