Şimdi gözler Ruhani'de
Uzmanlar, İran'da cuma günü yapılan seçimleri kazanarak ülkenin yeni cumhurbaşkanı olan Hasan Ruhani'nin önümüzdeki dönemde nasıl bir politika izleyeceğini AA'ya değerlendirdi.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-06-17 13:53:03
İran'da cuma günü yapılan cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan reformcu kesimin desteklediği aday Hasan Ruhani'nin, nasıl bir politika izleyeceği merak konusu. Reformcu olarak nitelendirilse de aslında ılımlı bir muhafazakar olan Ruhani'nin, ülkenin nükleer politikası, Batı dünyasıyla ilişkiler ve Suriye konusu gibi önemli meselelerde köklü değişiklikler yapmayacağı ifade ediliyor.
Uzmanlar, muhafazakar rakiplerine fark atarak ilk turda cumhurbaşkanı seçilen Ruhani'nin, önümüzdeki dönemde nasıl bir politika izleyeceğini AA muhabirine değerlendirdi.
Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet Şahin, Ruhani'nin görevi devraldıktan sonra ilk amacının dünyaya olumlu bir mesaj vermek olacağını, bunun işaretlerinin de gelmeye başladığını, bir anlamda 8 yıllık Ahmedinejad döneminde dünyayla kopan ilişkileri tekrar kurma yönünde mesaj vermek isteyeceğini söyledi.
İran'ın bugün karşı karşıya kaldığı en temel sorunun nükleer programı nedeniyle uygulanan ambargonun ciddi bir ekonomik krize yol açması olduğuna dikkati çeken Şahin, burada temel noktanın İran'ın nükleer progaramı yüzünden Batı ile bozulan ilişkilerini düzeltilmesi yönündeki çaba olabileceğini ifade etti. Bu çabanın sadece söylemde kalacağına inandığını belirten Şahin, "Çünkü bu konularda karar veren kişi dini lider. Cumhurbaşkanlığının, ülkenin gidişatını çok büyük oranda değiştirebilecek bir makam olmadığını göz önünde bulundurmak gerekiyor" dedi.
Ruhani'yi reformcu olarak adlandırmanın doğru olmayacağını, bunun çok iyimserlik olacağını dile getiren Şahin, 2009 seçimlerinde Ruhani'nin reformcular arasında olmadığına dikkati çekti.
Hasan Ruhani'nin, son seçimde yarışan altı aday içinde en makul gözüken olduğu için genelde İran'da rejimle sorunu olan veya reformcular diye adlandırılan grubun kendisine oy verdiğine işaret eden Şahin, şöyle konuştu:
"O açıdan Ruhani'nin bence en büyük sorunu şu olacak: Rejimi mi, yani dini lider Ali Hamaney'i mi mutlu edecek, yoksa kendisine oy verenleri mi mutlu edecek Bir seçim yapmak zorunda kalacak ki bu da çok zor gözüküyor. Ruhani cumhurbaşkanı olsa da en son kararları dini liderler verir, bu kişi de Ali Hamaney oluyor. Peki Ali Hamaney bu konuda Ruhani'yi rahat bırakacak mı Bence bu sorunun cevabı çok önemli. Ruhaniyi çok ciddi ve zor günler bekliyor."
Nükleer program ve Suriye politikasında değişiklik zor
İran'ın nükleer programının, halkın büyük bölümünce desteklendiğini dile getiren Şahin, İran'ın da bu konuda kolay kolay geri adım atmak istemediğini belirtti. Ülkede nükleer programların dini lider önderliğinde yürütüldüğüne işaret eden Şahin, "Dini lider sorunu çözmesi için Ruhani'nin önünü açabilir ama sistemin önünü açtıkları zaman da devrim açısından olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalabilirler. Bugün İran, Arap Baharı sürecinin kendisine yansımaması için mümkün olduğu kadar sistemi sıkı tutmaya çalışıyor. Bazı konularda ipleri gevşettikleri zaman rejimin ellerinden kayacağını düşünüyorlar" diye konuştu.
İran'ın Suriye politikasında bir değişikliğinin olmasını da kesinlikle beklemediğini belirten Şahin, bu ülkenin Suriye'deki meselenin bir dış müdaheleyle değil diyalogla çözülmesi konusunda Rusya ile paralel politikalarını sürdüreceğini ifade etti.
Türkiye ile İran arasında Arap Baharı ve Suriye meselesiyle beraber siyasi bir rekabetin yaşandığına işaret eden Şahin, "Bölgesel anlamda bu rekabetin devam edeceğini düşünüyorum. Buna rağmen İran ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkileri İran sürdürmek isteyecektir. Çünkü İran'ın çevrelenmişliğini düşündüğümüzde ve uygulanan ekonomik ambargoyu göz önüne aldığımızda en önemli çıkış noktası Türkiye'dir. İran bu çıkış noktasını kapatmak istemeyecektir" dedi.
"Baş döndürücü bir zafer"
Washington'da yaşayan Ulusal İran-Amerikan Konseyi Başkanı Dr. Trita Parsi de muhafazakarların zafer kazanması için gösterilen tüm çabalara rağmen, tek reformcu aday Ruhani'nin kazanmasını "baş döndürücü bir zafer" olarak niteledi. Parsi, bu durumun alışılagelmiş "İran gerçekleri"nin sorgulanması gerektirdiğini söyledi.
Ruhani'nin orta yoldan gitmeye ve birleştirici bir başkan olmaya çalışacağını ifade eden Parsi, "Yeşil Hareketin liderlerini serbest bırakabilir. Bunu yaparsa inkar edilemez bir değişim getirmiş olur" dedi.
Parsi, Ruhani'nin dış politikada beklendiği gibi yumuşak bir tutum takınması halinde, İran'ın dış politika eksenindeki değişimin sınırının Batı tarafından belirleneceğini ifade ederek, "İran, 2009'da Obama yönetiminin diğer ABD yönetimlerinden farklı olmayacağını varsayarak büyük bir fırsat kaçırdı. Bunun tersi de geçerli. Ruhani'nin de ilişkiyi değiştirme çabası, ABD'nin vereceği karşılığa bağlı. İki taraf da aynı hatayı tekrarlamamalı" ifadelerini kullandı.
"İran'da ideoloji artık çok fazla prim yapmıyor"
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Bayram Sinkaya da Ruhani'nin ılımlı bir lider havasıyla seçimlere girdiğini, hem muhafazakaralar hem de reformcu kesimden oy aldığına işaret etti. Sinkaya, bu yüzden Ruhani döneminde İran'ın dış politikasında biraz yumuşama beklediğini söyledi.
Dış politikadaki yumuşama sayesinde de ekonominin rahatlamasını umduğunu kaydeden Sinkaya, "Ekonomi yaptırımları giderek ağırlaştı. Yaptırımlarla birlikte içerdeki tepki de giderek yoğunlaştı. Ekonomi çok kötü duruma geldi. İran'ın bu artan baskıdan kurtulması için biraz ortamı gevşetmesi gerekiyordu. Ahmedinejad'ın baştan beri dik duruşu İran'a bu manevra kabiliyetini vermiyordu ama şimdi seçimler İran'a bu manevra kabiliyetini sağladı" diye konuştu.
Reformcuların değişim ajandasının çok sistemsel değişiklikler öngörmediğini, Ruhani'den önceki reformcuların sadece hukukun üstünlüğünü tam olarak tesis edebilmek, bireysel özgürlükleri garanti altına alabilmek gibi amaçları olduğunu belirten Sinkaya, şunları kaydetti:
"Ruhani'nin seçim öncesi söyleminde bunları dahi görmedik. Sadece basit bir ekonomi ve dış politikada itidal söylemiyle seçimi kazandı. Kendisi de aslında baştan beri rejimin merkezindeki isimlerden birisi. Hatemi döneminde nükleer müzakereleri yürütüyordu. O zaman aynı zamanda İran Güvenlik Konseyi'nin sekreteriydi. Ruhani, 1990'ların başından beri Ayetullah Hamaney'in Güvenlik Konseyindeki iki temsilcisinden birisiydi. Ruhani'nin en büyük avantajı da muhafazakarlara hitap edebiliyor olması çünkü Hamaney'le güvene dayalı bir ilişkisi var. Buna karşılık daha mutedil ve teknokratik bir duruşu da var. Bu sayede reformcuların desteğini de alabildi."
Sinkaya, seçimlerde Ruhani'nin yüzde elliden fazla oy almasının birinci nedeninin ilk defa reformcu kanadın bir adayı desteklemesi oluduğunu, muhafazakarların oylarının ise bölündüğüne işaret etti. Ahmenijad döneminin muhafazakar bir yorgunluk getirdiğini, halkın da biraz muhafazakarların çatışmacı söylemlerinden bıktığına dikkati çeken Sinkaya, "İran'da ideoloji artık çok fazla prim yapmıyor. İnsanlar artık daha çok ekonomik konularla ilgileniyor. Ruhani'nin itidalli söylemi kendisine büyük başarı kazandırdı" dedi.
"Türkiye-İran ilişkilerini konjonktür belirliyor"
Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ertan Efegil ise İran'ın seçim sonrası dış politikasında cumhurbaşkanının tek başına bazı şeyleri değiştirebileceği görüşünde olmadığın, dış politikada esneklik olabileceğini ama tamamıyla bir değişim beklemediğini söyledi.
Türkiye-İran ilişkilerinin konjonktürden etkilendiğine değinen Efegil, "Suriye'de ve Ortadoğu'da yaşananlar İran'la Türkiye'yi farklı perspektiflere sürüklüyor. İran'ın nükleer politikası Türkiye'yi de endişeye sevkediyor. Suriyedeki durum ise tamamen İran rejiminin bekası anlamına geliyor, dolayısıyla ilişkilerimizi olumsuz etkiliyor" dedi.
Ertan Efegil, Türkiye'nin yakın vadede İran'la yakınlaşacağını düşünmediğini sözlerine ekledi.
SON VİDEO HABER
Haber Ara