Dolar

32,3722

Euro

35,0096

Altın

2.323,69

Bist

9.079,97

Numan Kurtulmuş'a göre Başbakan kim olmalı

Erdoğan sonrası 'Başbakan olacak' isimler arasında adı geçen Numan Kurtulmuş, İnternethaber'e konuştu. Erdoğan'dan boşalacak koltukla ilgili ser verip sır vermeyen Numan Kurtulmuş, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili muhalefetin adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'na neredeyse hiç şans tanımadı.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-07-21 01:34:47

Numan Kurtulmuş'a göre Başbakan kim olmalı

 
İnternethaber.com'dan HATİCE KÜBRA'nın Numan Kurtulmuş ile her şeyi konuştuğu o söyleşi

İstanbul Malta Köşkü'nde buluştuk Numan Kurtulmuş'la. AK Parti'ye katılımı, Erdoğan'a yakın olması ve derin bir sessizliğe bürünmesi... Numan Kurtulmuş'un çalışmalarını hiç aksatmadan sessiz sedasız yoluna devam etmesi, kimilerine göre "gizli gizli Erdoğan'ın koltuğuna oturmaya hazırlanıyor" iddialarını gündeme getirdi. Peki Numan Kurtulmuş ne düşünüyor bu konuda? İddialar doğru mu yoksa bu iddiaların aksi yönünde bir çalışma içerisinde mi?

Ve dünyayı ilgilendiren en sıcak gündem: İsrail'in Gazze'ye saldırısı. Sıcak olduğu için önce Gazze'yle başladık sohbetimize...

-İsrail'in Gazze'ye saldırısını ve dünyanın bu konudaki suskunluğunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünyada barışın ve adaletin sağlanabilmesinin merkezi Ortadoğu'dur. Ortadoğu'nun kilidi de Filistin sorunudur. Filistin meselesi insani bir çözüme kavuşturulmadan, Filistin'de adil ve kalıcı bir barış sağlanmadan ne Ortadoğu'da dengenin kurulması mümkündür ne de dünya barışından bahsetmek mümkündür. Malesef bu konuda İsrail zaman zaman, şimdi Gazze'ye yaptığı saldırılar gibi son derece insanlık dışı, insaf dışı, vicdan dışı, küresel adalete, hakka, hukuka uymayacak şekilde saldırılarını sürdürüyor. Bunu da bir devlet politikası haline getirmiş durumda. Dolayısıyla İsrail'in bu tavırları Ortadoğu'da kalıcı bir barış değil, kalıcı bir savaş ve kargaşa ortamını destekleyen adımlardır. Şunu görmek lazım ki İsrail'in Gazze'ye saldırması, Filistinliler'i yok etmez. Başta İsrail olmak üzere bölgedeki bir çok ülkeye zarar verir.

İSRAİL MEVZİ KAZANMAYA ÇALIŞIYOR 

Mesele iddia edildiği gibi İsrail'e, Gazze’den bir kaç füzenin atılmış olması falan değildir. Ortadoğu hazır bu kadar karmaşık hale gelmişken, İsrail daha fazla mevzi kazanmak istiyor. İsrail'i son dönemde en çok rahatsız eden şeylerden birisi de El Fetih'le Hamas arasındaki yakınlaşma ve ortak hükümet kurma çabaları oldu. İsrail bir yandan da bu ortak hükümeti baltalamaya çalışıyor. İsrail'in artık bu bölgede bir Filistin devletinin varlığını kabul etmesi ve Filistin devletinin varlığının da dünya barışı için önemli bir garanti olduğunu görmesi gerekir.
Birleşmiş Milletler'in ise bu konu karşısındaki anlamsız ya da sonuç almayan tavırları da kabul edilemez.

BU ÇİFTE STANDART KABUL EDİLEMEZ 
Üzücü olan özellikle İslam coğrafyasının Filistin sorunundaki tutarsızlıklarıdır. Bütün dünyada yeri geldiği zaman haktan, hukuktan, adaletten, barıştan bahsedenler ne hikmetse konu Filistin davasına geldiği zaman sağır ve dilsiz oluyorlar. Başta Batı ülkeleri olmak kaydıyla dünyanın, uluslararası camianın bu çifte standardının kabul edilmesi mümkün değil. Aynı şekilde İslam coğrafyası da büyük bir sessizlik içerisinde. 
Dolayısyla Türkiye'nin pozisyonu burada her zamankinden daha fazla önemli hale geliyor. Biz haksızlıklar karşısında susmayız. Elimizden ne geliyorsa, dilimizden ne geliyorsa en azından bu zulmün, bu haksızlığın bütün dünyaya deşifre edilmesi için üzerimize düşeni yaparız. Ve bir an önce bunun için uluslararası camianın harekete geçmesi için çalışırız.

TÜRKİYE İSRAİL'E YAPTIRIM UYGULAYACAK MI? 
-Türkiye İsrail'e herhangi bir yaptırım uygulayacak mı?
Türkiye'nin şu anda yaptığı önemli şeylerden bir tanesi İsrail'le normalleşme sürecinde atılması belirlenen adımlar vardı. Bunlar bu süreçte tabiki bir kenara bırakılacaktır. Türkiye olarak bu haksızlığın karşısında olduğumuzu her platformda dile getiriyoruz. Elimizdeki bütün imkanı ve gücü de kullanmaya gayret ediyoruz. Öncelikle, derhal akan kanın durması şarttır. 

İkinci olarak İsrail’in saldırganlığına karşı diplomatik bir blok oluşturulmalıdır. Zaten zor şartlarda yaşayan Gazze’ye ambargonun derhal kaldırılması acil önem taşımaktadır. Gazze’ye ayrıca acil uluslar arası yardım köprüsü kurulmalıdır. Şu anda İsrail’in çocuk, yaşlı ve kadın demeden işlediği savaş suçlarının titizlikle kayıt altına alınarak, uluslar arası camiaya sunulmalıdır. Türkiye bütün bu hususlarda üzerine düşeni hassasiyetle yapacaktır.
-Sizin bu meselede AK Parti'ye geçmeden önceki duruşunuzla şimdiki duruşunuz arasında bir fark var mı?
Biz bu konuda dün nerede duruyorsak yine aynı yerdeyiz.

BAŞBAKAN 1. TURDA ÇOK RAHAT SEÇİLİR 
-Türkiye bir yandan da Cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlenmiş durumda. Seçim yarışında Başbakan Erdoğan 1. turda seçilecek mi?
Cumhurbaşkanlığı yarışı güzel bir şekilde gidiyor ve böyle de devam etmesini diliyoruz. Ve öyle de görünüyor ki 1. turda sayın Başbakanımız çok rahat bir biçimde Türkiye'nin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olacaktır. Siyasi veriler, kamuoyu araştırmaları, kampanyanın gidişatı da bunu gösteriyor. Ama Türkiye açısından önemli olan esas mesele, devrim niteliğinde, tarihi adımlardan birisi; cumhurbaşkanını halkın seçmesidir. 

Eski Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı makamı, eski Türkiye'nin siyasi ve ekonomik elitlerinin organize ettiği o yapı içerisinde malesef emniyet sibobuydu. Şimdi bu emniyet sibobu artık milletin eline geçmiş oluyor. 1960 darbesinden sonra meşhur Ali Fuat Başgil olayını hatırlayın. Ali Fuat Başgil'in cumhurbaşkanı adayı dahi yaptırılmadığı bir Türkiye'den geliyoruz. Bu çok dramatik, çok büyük bir gelişmedir. İçinde yaşadığımız için bunun farkında değiliz ama 50 sene sonra 100 sene sonra Türkiye tarihini yazanlar emin olun ki 2010 daki cumhurbaşkanlığı seçimini, bizatihi seçimin kendisini Türkiye siyasi tarihinin önemli dönüm noktalarından birisi olarak görecektir. Ben 10 Ağustos'ta Sayın Erdoğan'ın rahatlıkla Cumhurbaşkanı seçileceğine inanıyorum.
-Peki ilk turda yüzde kaç oyla seçilir sizce?
Açık ara farkla Sayın Başbakanımızın Cumhurbaşkanı seçileceğini düşünüyorum. Öyle kıl payı değil çok ciddi şekilde bir farkla seçileceğini öngörüyorum.
-AK Parti tarafında %52-54'ten bahsediliyor. Bundan fazla mı olur?
Orada ya da onun üzerinde olacağını düşünüyorum. Belki daha da yukarda olacak bu kampanyanın bundan sonraki bölümüne bağlı.

"MİLLET ASLI VARKEN İMİTASYONUNA NİYE OY VERSİN?" 
-Diğer partilerin adayları için ne düşünüyorsunuz?
Başka partilerin Cumhurbaşkanı adaylarıyla ilgili konuşmak istemem ama yine öncelikli olarak Ali Fuat Başgil meselesinden alırsak, onun Cumhurbaşkanı adayı dahi olmasına tahammül edemeyen bir CHP zihniyetinden, "bakın ahali bizim adayımız da dindar muhafazakardır" diyen bir CHP'ye gelindi. Bu CHP açısından önemli bir aşamadır diye düşünüyorum. Ama millet aslı varken faslına ya da imitasyonuna niye oy versin? Dolayısıyla böyle bir çelişki içerisindeler.
Keşke CHP kendi içinden ya da siyasetin içinden başka birisini aday olarak gösterseydi de şu bürokratik oligarşiye mahkum olmuş Cumhuriyet Halk Partisi zihniyetinin dışına çıkabilmiş ve bir kalıbı kırdığını önce kendi seçmenine gösterebilmiş olsaydı. Bu aslında milletin oyuna da yapılmış bir hakarettir. CHP'nin aday belirleme süreci de demokrasi açısından çok şık olmadı. Ben CHP seçmeninin de bunu böyle değerlendirdiğini görüyorum.

SEÇİM YENİLGİSİNİ BAŞTAN KABULLENDİLER 
Bir başka eleştirim de çatı aday fikri üzerinde uzun süre yoğunlaşmış olmak, zaten peşinen" biz tek başımıza aday çıkarsak cumhurbaşkanını seçemeyiz" diye bir seçim yenilgisini kabul etmelerinin göstergesidir. Bakalım 10 Ağustos'ta milet kararını verecek. Millet ne karar verirse başımızın üstündedir.

MHP BU SÜREÇTE CHP'NİN PEŞİNE TAKILDI 
-Hep CHP'den bahsettiniz. Ekmeleddin Bey, MHP'nin de adayı.
Valla malesef MHP bu süreçte tamamiyle Cumhuriyet Halk Partisi'nin peşine takılmış görünüyor. MHP seçmeni de burayı görüyor. Zaten seçim kampanyalarında her iki partinin tabanının da kampanyada çok görünmüyor olmalarının sebeplerinden birisi de bu. Sadece adayı tanımamış olmanın verdiği bir durum değil, aynı zamanda da CHP seçmeni ve MHPseçmeni için de kendilerine dayatılan bir aday olması bakımından bir tereddütün olduğu görülüyor. Bunu biz gittiğimiz illerde de rahatlıkla müşahade edebiliyoruz.

BAŞBAKAN KİM OLACAK? 
 -Başbakan Erdoğan Köşk'e çıkarsa Başbakan kim olacak?
 Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar bütün  bunların konuşulması gerçekten son derece  yanlıştır ve millet iradesine karşı da  saygısızlıktır. Doyayısıyla millete sorulan soru  "Cumhurbaşkanı kim olsun?"sorusudur.  10 Ağustos'a kadar bu konuda herhangi bir  şey konuşulması doğru değildir. Ondan sonra  da parti kendi mekanizmaları içinde oturur,  konuşur kararlarını verir ve yoluna devam  eder.

 Ama ısrarla söylemeye çalıştığım şey şu;  bizim meselemiz şahıslarla ilgili bir  mesele değildir. Bir ortak akılla, ortak  program ve ortak hedefle, ortak bir  gelecek tasarımıyla, ortak bir  medeniyet tasavvuruyla ilgilidir. Ve bu  anlamda da içerde hiç bir zaman Ali  Veli,Hasan Hüseyin tartışmasını yapmayız.  Kim olacak, şu mu olacak bu mu olacak  tartışmasını yapmayız. Biz programı, fikriyatı,  geleceği tartışırız. Ben içerde de böyle bir  tartışmanın olmasının doğru olmadığını  kanaatindeyim. Eğer bu tartışmalar yapılıyorsa bunları yapanlar da doğru yapmış olmazlar.

AK PARTİ ANAP'LAŞACAK MI? 
-AK Parti içinde eğer Başbakan Cumhurbaşkanı seçilirse ANAP'laşma süreci yaşanır mı? Böyle bir risk görüyor musunuz?

Siyasette ana belirleyici halkın nabzıdır. AK Parti'ye oy veren yaklaşık yüzde 50'lik kitlenin davranışlardır. Bu kitle seçim akşamında aslında bize seçimle birlikte bir büyük sorumluluk yükledi. Dedi ki: Dava taşını gediğine koyun. AK Parti'nin temel vazifesi ve misyonu budur. Nedir dava taşını gediğine koymak? Bir omzumuzda yeni Türkiye'nin inşası sorumluluğu var. Türkiye'nin ekonomide, siyasette, dış politikada hızını artırarak devam ettirdiği, gücüne güç katarak devam ettiği, geniş kitlelerle aynileştiği büyük bir devlet millet kaynaşmasının sağladığı Türkiye..
Diğer omzumuzda ise büyük medeniyetimizi ihya ve inşa etmek sorumluluğu var. Bu iki temel sorumluluğu AK Parti olarak programa dökmek, 2023 vizyonuyla bunu toplumla paylaşmak, bu heyecanı, bu ruhu yeniden oluşturarak yolumuza devam etmek durumundayız. Millet bize böyle devam edin diye 30 Mart'ta oy verdi. Ve "10 Ağustos'ta aynı istikamette devam edin" diye, bu millet 2. virajı da alacaktır, AK Parti'ye de aldıracaktır. Dolayısıyla ben AK Parti için öyle bir tehlikenin söz konusu olmadığını düşünüyorum.
Tabiki hepimiz insanız, çeşitli hatalar olabilir ama maşeri vicdan dediğimiz toplumsal doku, AK Parti'ye destek veren ve karşılaştığı her zorlukta da onu yıkarak AK Parti'nin önünü açan millet iradesi bu istikamette gitmemizi emrediyor. Aksine hareket edersek milletin dediğinin dışına çıkmış oluruz.
BAŞKANLIK SİSTEMİNE DAYALI YENİ ANAYASA MECBURİDİR 
-Siz başından beri Başkanlık sistemini savunanlardansınız. Türkiye Başkanlık sistemine nasıl geçecek?
Biz Türkiye için en uygun modelin Başkanlık sistemi olduğunu söylüyoruz. Türkiye'de bir güçler ayrımı durumu yok. Türkiye'de bir güçler dağıtılması, parçalanması durumu var. Dolayısıyla bizim yeni bir anayasa ihtiyacımız var. Bundan sonraki parlamentonun temel vazifesi de bu olacaktır. Türkiye mutlaka başkanlık sistemine dayalı bir yeni anayasa yapmak mecburiyetindedir. Ama bunun yapılabilmesi için de tabiki alt yapının hazırlanması gerekir. Başkanlık sistemine geçişi kolaylaştıracak uygun bir seçim sisteminin ortaya konulması, ayrıca yönetimde yerellik prensibinin artırılması, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, bunlar önümüzdeki dönemdeki reformlarla ilgili temel hususlar olmalıdır.
Hem yönetimde birlik prensibi olmalı hem de tam manasıyla güçler ayrımı prensibi ortaya konulmalıdır. Örneğin sadece adalete dayalı bir adalet mekanizması oluşturmak zorundayız. Türkiye'de yasama, yürütme, yargının hem birbirinden ciddi şekilde bağımsız olması hem de bunların hepsinin üzerinde, milletin denetim mekanizmasının kurulabilmesi lazım. Belki Türkiye bu Başkanlık sistemine geçerken devletin bütün organlarının denetimini sağlayacak, seçilmiş ayrı bir denetim meclisinden de bahsedebilir, bunu da tartışabilir. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde yapacak çok iş var.



AK PARTİ'Yİ YENİ REFORMLAR BEKLİYOR 
-Seçimden sonra AK Parti yeni ve köklü bir anayasa için kolları sıvayacak diyebilir miyiz?
Sadece "yeni bir anayasa yapalım, maddelerini değiştirelim" şeklinde değil, köklü bir anayasal reforma odaklanmak zorundayız. Başkanlık sistemini esas alan ama alt yapısını da hazırlayarak yapılmış bir anayasa değişikliği. İleri bir demokrasiye ulaşmış bir Türkiye ve onun güçlü bir temsil ve icra makamı olarak da Başkanlık sistemi.
-AK Parti'nin üzerinde bir metal yorgunluğu olduğundan bahsediliyor. Bu yeni reform ve anayasa süreci metal yorgunluğunun atılmasını sağlayacak mı?
Bizim için her sabah yeni bir başlangıçtır. 12 yıllık iktidar döneminde bir çok reform adımları atılmıştır. Bir ruh yenilenmesi, hücre yenilenmesiyle bu reformları kalıcı hale getirmek için adımların atılması şarttır. Millet de bizden zaten bunları bekliyor.

ÇÖZÜM SÜRECİ BİR İRADE BEYANIDIR 
-Çözüm süreci şu anda ne aşamada? Bu süreç ne zaman bitecek?
Çözüm süreci dediğimiz süreç bir niyet beyanıdır. Türkiye'nin en önemli sorumlarından birisidir. İsteriz ki bu sorun hemen çözülsün fakat bu kadar uzun yıllar devam eden ki bunun 28 yılı fiili olarak silahlı mücadeleyle geçmiş, 30 binden fazla insanın ölmesine neden olmuş, Türkiye'nin en az 1.2 trilyon dolar kaybına neden olmuş bir sorundan bahsediyoruz. Dolayısıyla buradaki asıl mesele bu irade beyanı kısmıydı. Burada siyasi irade çözümden yana tavır koymuştur, terör örgütü elindeki silahı bırakmakla ilgili irade ortaya koymuştur ama hepsinden önemlisi halkın büyük bir kısmı, bu sorunun bir an önce çözülmesi için çok ciddi bir şekilde siyasete destek vermiştir. Bu üç irade yanyana geldiği için bu süreç başarılı bir şekilde başladı ve yürüyor. Bu yasa böyle bir temenniyi ortaya koyuyor
Ancak tabi ki bu yasa karşımıza çıkabilecek tüm sorunları çözen somut maddelere dayanmıyor. Yasanın esnekliği ve siyaseten bize sağlayacağı rahatlık da burada. Bu bir çerçeve. Uygulama içerisinde Bakanlar Kurulu gerekli adımları atacaktır.

YOL KESMELERİN DEVRİ BİTMİŞTİR 
-Dağdan inişler için adımlar atılıyor ama bir yandan da dağa çıkışlar var. Hatta Diyarbakır'da çocukları dağa çıkan anneler bir süre eylem yaptılar.
Artık silahların üzerinden , kan, gözyaşı, insanların gencecik çocuklarını kaybetmeleri üzerinden kimse siyaset yapmaya kalkamaz. O devir geride kaldı. Özellikle bölge halkı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere Türkiye halkı artık silaha prim verene prim vermeyecektir. Artık dağa adam kaçırmaların, yol kesmelerin devri bitmiştir. Bitmek zorundadır. Bunu sürdürmek isteyenler olabilir ama bu beyhude bir çabadır. Önce bu çözüm sürecini benimsemiş olan milletimizin tamamı tarafından sorgulanırlar ve yapılan bu yanlışların da hesabını millete verirler. Dolayısıyla burada bazı marjinal çıkışlar olabilir ama bunun milletin iradesi ve ortaya konmuş siyasi irade tarafından bertaraf edileceğini ümit ediyorum.

ÖCALAN ÇIKACAK MI? 
-Çözüm süreci sonunda Öcalan İmralı'dan çıkacak mı?
Ben bu çözüm paketiyle ilgili çalışmaların içinde başından beri bulunan birisi olarak söylüyorum, bunun hiç bir aşamasında böyle bir şey gündeme gelmemiştir. Bu süreci akamete uğratmak isteyen bazı çevrelerin, yanlış bir kamuoyu algısı oluşturmak için ortaya koyduğu sözlerden ibarettir. Bu sürecin hiç bir yerinde böyle bir tartışma konusu dahi olmadı.

2023 EKONOMİ HEDEFLERİNİN YOL HARİTASI


-AK Parti'nin 2023 ekonomi  vizyonunda, Türkiye'nin dünyanın ilk  10 ekonomisi arasında yer alması var.  Bu nasıl olacak?
 Ekonomi dediğimiz çok dinamik bir süreç  yani küresel ekonomide de hergün değişen  şartlarla karşı karşıyayız. Bu çerçevede  Türkiye'de 12 yıl boyunca önemli başarılar  ortaya konuldu. Geçtiğimiz 12 yılın Türkiye  ekonomisi açısından özetini bir cümleyle  yapacak olursak: "Makro ekonomik dengeler  bakımından çok ciddi başarı ortaya  koymuştur."Bu asla küçümsenecek bir şey  değildir. 

 AK Parti'nin ikinci evresi diyebileceğimiz  2023'e kadar olan süreçte ise, bu  makroekonomide ortaya konulan başarılar  mikro ekonomideki başarılarla taçlandırılmak  zorundadır. Yani ekonomimiz bundan sonra  bir faz değiştirmek zorundadır. Daha çok  üreten, inovasyona daha çok pay ayıran,  araştırma geliştirmeye pay ayıran, markaları  olan, ürünleri olan, dünya ölçeğinde rekabet  edebilecek rekabetçi firmaları olan sürekli her  yıl 700 bin civarında yeni istihdam yaratabilen bir ülke olmak zorundayız.
"Yeni Türkiye'nin ekonomi politik vizyonu"nun temeli budur. Yani yeni anayasasıyla, çözüm süreciyle, siyasal sorunlarını çözmüş olan bir Türkiye ekonomik anlamda da makro başarılarını mikro başarılarla taçlandırmış bir Türkiye. Bu istikamette yolumuza devam edeceğiz.

Fotoğraflar: Gökhan Beter 
VİDEO HABER

İsrail'in Gazze'de bir vahşeti daha görüntülendi!

Haber Ara