Dolar

32,5998

Euro

34,8565

Altın

2.494,74

Bist

9.542,85

Elif Şafak'tan Türkiye için şok yazı

Elif Şafak, The New York Times için yazdığı makalede Türkiye’deki kadın sorunlarına değinsdi.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-07-22 23:56:18

Elif Şafak'tan Türkiye için şok yazı

Türk edebiyatının önemli isimlerinden Elif Şafak, The New York Times için yazdığı makalede Türkiye’deki kadın sorunlarına, kadın bedeni üzerinden yürütülen kültürel savaşlara değindi.

İşte Elif Şafak'ı kaleme aldığı metnin Türkçesi:

ADRİANA LİMA'YI SİYAHA BOYAMIŞLARDI
Muhafazakar Fatih semti boyunca yürümekte olan İstanbullular, tüy dökücü bir ürünün reklamını yapmakta olan Brezilyalı aktris ve model Adriana Lima’nın yer aldığı bir billboard görmeye alışmışlardı – ta ki geçtiğimiz günlerde, Adriana Lima kendini burkanın içinde bulana kadar. Kimliği belirsiz bir kişi, Lima’yı baştan aşağı siyah sprey ile boyamıştı. Ve fotoğrafın hemen yanında, gizemli bir el “Ahlaksızlığa hayır!” yazmıştı.

İstanbul’un farklı kesimlerinde, kadınların vücutlarının sergilenmekte olduğu billboardlar benzer şekillerde tahrip edildi ve kadın figürünün halka açık alanda kullanımına ilişkin ateşli tartışmaları tetikledi.

Bir tür sansür olarak gördüğüm vandalizmi lanetlemek için Twitter hesabını kullandığımda kadın takipçilerimden gelen geribildirimler oldukça kızıştı. Başörtüsü takmakta olan genç bir kadın, “Bunun sansürle alakası yok” dedi. “Erkekleri göz zinasından korumak için atılması gereken bir adımdı.” Kısa bir süre sonra başka bir kadın yanıt verdi: “Kocanızın kendini dindar hissedebilmesi için vücudumu örtmeyeceğim.”

MAYO ÜRETİCİLERİ ŞİKAYETÇİ OLDU
Modellerin görüntülendiği billboardlar, daha önce de Türkiye’de tartışmaları ateşlemişti. 2007 yılında, lider mayo üreticileri, Türkçe baş harfleriyle A.K.P. olarak bilinen Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından yönetilen belediyelerde kadın modellerin yer aldığı billboardları asmalarına izin verilmediğini ifade ederek şikâyette bulunmuştu. Türk medyası, söz konusu durumu “mayo yasağı” olarak adlandırmıştı. Zeki Triko Şirketi’nin başkanı Zeki Başeskioğlu, kısıtlamayı protesto etmek için, modern Türkiye’nin kurucusu olan Atatürk’ün mayolu bir fotoğrafını bile paylaşmıştı. Fotoğrafın hemen altında ise “Güneşi özlüyoruz.” yazılmıştı.

Bugün ise, tıpkı 2007 yılında olduğu gibi, lider dünya markalarının reklamlarının sansüre uğradığı konusunda dedikodular var. Günlük gazetelerden biri olan Hürriyet, belediyelerin standartlarına uygun olması için fotoğraflarda modellerin bacaklarını kestiklerini itiraf eden ve adı gizli tutulan bir devlet yetkilisiyle röportaj yaptı. Bir diğer günlük gazete, Sözcü, İstanbul’da üzerinde mayo bulunan tam bir kadın model görebileceğimiz tek bir billboard bile olmadığını vurguladı.

KADINLARA ÜÇ ÇOCUK DAYATMASI
Türkiye, politik tartışmaların ve kültürel çarpışmaların yanı sıra gün geçtikçe artan bir şekilde, ne yazık ki kadın vücudunun savaş alanına çevrildiği olaylarla dolu. Farklı siyasi yönelimlere sahip erkekler, kadınlara nasıl giyinmeleri ve yaşamaları gerektiği konusunda ders vermek açısından kendilerini oldukça rahat hissediyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her Türk kadının en az üç çocuk doğurması gerektiği konusunda konuşmalar yapıyor ve devlet, erken evliliği desteklemek üzere genç çiftlere faizsiz borç veriyor. Diğer yandan, evlenen ve çocuk doğuran üniversite öğrencilerinin, mezun olduktan sonra çalışmaya başlaması ihtimali çok düşük. Bu arada, her ikisi de çok ciddi seviyelerde gerçekleşmeye devam eden çocuk gelinlerin veya kadınlara karşı şiddet olaylarının sayısını azaltmak için herhangi bir harekette bulunulmuyor. Türkiye’deki kadınlara, sistematik olarak şu söyleniyor: “Değeriniz, anne ve eş olmaktan geliyor.”

Onlarca yıldır kadınların devlet dairelerinde başörtüsü takması yasaktı – Atatürk’ten sonra elit kesim tarafından ortaya koyulan ve Erdoğan’ın A.K.P’si tarafından kaldırılan bir yasak. Üniversitelerde başörtüsü takılmasına ilişkin yasak ise daha önce kaldırılmıştı. Geçmişten gelen başörtüsü yasakları her ne kadar demokratik ya da savunulabilir olmasa da bugün, başörtüsü takmayan kadınlar yeni bir toplumsal baskıyla karşı karşıya.

ATATÜRK DÖVMELİ VE AYETLİ YÜZÜK TAKAN KADIN
Geçenlerde çok sıcak bir günde İstanbul’daki bir giyim mağazasına girdim ve üzerinde yırtık bir kot ve tarz bir t-shirt olan, 40’lı yaşlarında, dövmeli, sarışın bir kadın olan satış sorumlusu ile karşılaştım. Sol elindeki dövme dikkatimi çekti; dövmesi Atatürk’ün imzasıydı. Geçtiğimiz yıllarda bu imza önemli bir siyasi sembol haline geldi ve araç süslemelerinde, flamalarda, bandanalarda, kazaklarda ve, gittikçe artan bir şekilde, dövmelerde kullanılmaya başladı. A.K.P hükümetini eleştirenler veya Kemalist cumhuriyete özlem duyanlar tarafından yoğun olarak kullanılıyor.

Parmağında ise Kuran’dan bir alıntıyla süslenmiş bir yüzük vardı. Baktığımı fark edince şöyle söyledi: “Bunları birlikte takıyorum, Atatürk ve Kuran. Bu benim, başörtülü kadınlara ‘Sizin gibi değilim!’ deme şeklim. Ben modern bir Müslümanım”

Bunun ardından bana bir hikaye anlattı: “Geçen gün bunlardan bir tanesi, yüzüğüm nedeniyle beni azarladı. “Sen kimsin ki Kuran’dan bir alıntı taşıyorsun,” dedi. “Siz kimsiniz?” dedim. “Umarım, tuvalete gitmeden önce yüzüğü çıkarmayı akıl edebilecek kadar kafan çalışıyordur,” dedi. Ben ise, “Allah’ı tuvaletin dışında bırakabilir misin? O her yerde değil mi?” dedim ve tartışmaya başladık.

BİRLİKTE VAROLMA KÜLTÜRÜ YOK OLUYOR
Tartışmaya devam ediyorlar. Türkiye’nin kadınları yüzükler, rozetler ve dövmelere ek olarak başörtüsü ve etek boyları konusunda tartışıyorlar. Ülke gittikçe daha kutuplu bir hal aldığında hükümeti destekleyenlerle karşı çıkanlar arasındaki kültürel boşluk artıyor. Çoğu insan, kendisi gibi düşünen insanların yaşadığı yerlere taşınıyor. Yeni muhafazakar kentli elitler için yüksek duvarlı yerleşkeler olduğu gibi eski laik kentli elitlerin de yüksek duvarlı yerleşkeleri var. Dindar kişilere yönelik oteller ve spa merkezleri olduğu gibi, modernistlere yönelik oteller ve spa merkezleri de var.

Birlikte var olma kültürü hızlı bir şekilde yok oluyor. Bir zamanlar toplumun kenarına itildiğini hisseden kişiler, mağaza çalışanı gibi kadınların ve çok daha fazlasının gittikçe daha fazla baskı altında kaldığı bir ortam yarattı. Sosyal dengesizlik ve tahammülsüzlük atmosferi hüküm sürüyor. Kültür savaşlarında ise kadınlar, erkeklerden daha fazla yara alıyor.

Yıllar önce başörtülerini çıkarmaya zorlanan karşıtları gibi, başörtüsü takmayan Türk kadınları da kendi ülkelerinde rahatsız ve istenmediklerini hissediyor.

Haber Ara