Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

IŞİD'e dair doğru sanılan dokuz yanlış

Irak ve Suriye’de terör estiren Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) hakkında internette bir dizi iddia ve teori dolaşıyor. Peki bunların hangileri doğru? IŞİD militanları gerçekten de ‘deli’ mi, Kürt kadınlarla savaşmaktan korkuyorlar mı, örgüt durdurulamayacak mı? Vox.com sitesi, IŞİD hakkındaki dokuz ‘şehir efsanesi‘ni derledi…

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-09-02 09:23:04

IŞİD'e dair doğru sanılan dokuz yanlış



1- IŞİD ‘deli’ ve irrasyonel

IŞİD üyelerinin, kanlı bir ortaçağ ideolojisine sahip olduğu şüphe götürmez bir gerçek. Fakat deli değiller. Bunun için örgütün Irak ve Suriye’deki yükselişine bakmak yeterli. IŞİD ve selefi olan Irak’taki El Kaide’nin başından bu yana tek ve açık bir hedefi vardı: İslami hukukun aşırılıkçı bir yorumuyla yönetilecek bir halifelik kurmak.

IŞİD bu amaca ulaşmak için stratejiler geliştirdi; sözgelimi, aşırılıkçı olmayan Sünni Iraklılar arasında, Şiilerin hakimiyetindeki hükümete karşı hissedilen rahatsızlıktan yararlanmak gibi.

IŞİD’in taktikleri zaman içinde, 2008′de Irak’ta yaşadığı gibi askeri yenilgiler veya Suriye’deki iç savaş gibi yeni fırsatlar karşısında dönüşüm geçirdi. Yale Üniversitesi’nden siyaset bilimci Stathis Kalyvas’ın da söylediği gibi, IŞİD ‘özellikle çılgın’ veya ‘sadece İslamcı’ bir yöntem kullanmak yerine, dünya çapındaki devrimci militan gruplarla benzer biçimde davranıyor.

Yani, IŞİD üyeleri çılgınca bir ideolojiye sahip gibi görünüp psikopatça bir şiddet içeren eylemlere başvursa da, genel olarak bakıldığında örgüt rasyonel bir strateji girişim olarak davranıyor. Şiddet de rastgele değil; düşmanları zayıflatıp, yönetmeyi amaçladığı insanları terörize etme yoluyla IŞİD’in kontrolünü güçlendirmeyi amaçlıyor.

Eğer örgüt bütün ‘kafir’leri öldürmek isteseydi, Saddam Hüseyin’in laik milisleriyle ittifak kurar mıydı? Ya da tümüyle deli olsaydı, petrol ve suç çeteleri üzerinden kendi kendisini döndürebilen bir gelir sistemi inşa edebilir miydi? Tek derdi insanları şeriata uymaya zorlamak olsaydı, Suriye’de kontrol ettikleri bölgede çocuk festivalleri düzenleyip klinikler kurar mıydı?

Bunlar IŞİD’in barbarlığını hafife almak anlamına gelmiyor; örgüt Ezidi ve Hıristiyanlara karşı soykırımı andıran bir kampanyaya girişti, binlerce Şii ve Sünni’yi katletti. Fakat örgüt bu korkunç suçları kasıtlı ve stratejik bir biçimde işliyıor. Onları gerçekten korkutucu yapan da zaten bu. 2- İnsanlar IŞİD’i destekliyor çünkü örgütün radikal İslam anlayışından hoşlanıyor

IŞİD’in Irak ve Suriye’de bazı Sünni Müslümanlardan bir miktar destek aldığını duymuşsunuzdur. Bu doğru, o destek olmasaydı örgüt çökerdi. Bazıları bu desteğin, Kuran’ın radikal yorumunun söz konusu Sünniler tarafından kabul edilmesinden kaynaklandığını zannediyor.

Bu doğru değil ve IŞİD’le ilgili şu en temel noktaları da gözardı ediyor: IŞİD’in gücü dinden değil, siyasetten geliyor. Esasında neredeyse bütün Müslümanlar IŞİD’in inanç yorumunu reddediyor: Tüm anketler, şiddet içeren İslamcı aşırılıkçılığın ve özellikle El Kaide’nin Müslüman çoğunluklu ülkelerde çok az destek gördüğüne işaret ediyor. IŞİD’in kurbanlarının çoğunluğu Müslümanlar, büyük çoğunluğu da Sünniler. Örgütün Müslümanların hayatına dair vizyonu da gerçek İslam geleneğine gayet yabancı.

Peki Sünniler IŞİD’in teolojisine inanmıyor ve örgütün yönetiminde yaşamayı sevmiyorsa, o zaman niçin onu destekliyor gibi görünüyor? Her şey siyasetle ilgili. Sünni Müslümanlar, Şii hükümetlerin yönettiği Suriye ve Irak’ta yeterince temsil edilmiyor, sık sık faal biçimde bastırılıyorlar. Meşru muhalefet genelde şiddetle karşılık buluyor.

Dolayısıyla Sünniler haklı olarak baskı altında ve seçeneksiz hissediyor; bazıları IŞİD yönetimindeki hayatın, eskisinden daha kötü olup olmayacağını merak ediyor. IŞİD’de üzerine düşeni yaparak, bu endişeden yararlanıyor; örgütün, kontrol ettiği Sünni bölgelerinin bazılarında okul veya tıp merkezleri kurmasının sebebi de bu.

Tüm bunlar, IŞİD’in Beşar Esad veya Nuri el Maliki’den ahlaki olarak daha iyi olduğu anlamına gelmiyor. Ancak gerçek şu ki, örgüt siyasi-askeri stratejisinin bir parçası olarak Sünnilere el uzatıyor.

3- IŞİD El Kaide’nin bir parçası

IŞİD ve El Kaide müttefik değil, rakip. IŞİD eskiden, El Kaide’nin Irak koluydu. Fakat Şubat 2014′te Kaide’den koptu; bunun bir nedeni de örgütün sivillere şiddet uygulanmaması da dahil, bir dizi emrine uymayı reddetmesiydi. Evet, IŞİD El Kaide için bile fazla şiddet yanlısıydı.

El Kaide, yıllar boyu küresel cihat hareketinin lideriydi. Gevşek bir militanlar ağı ve ‘yalnız kurt’lar El Kaide’yi ‘en iyi’ olarak görüyordu. Fakat IŞİD El Kaide’den ayrıldığında, her şeyi de tepetaklak etti. Arap dünyasında Belçika büyüklüğünde bir toprak kazanarak, IŞİD El Kaide’nin nihai amacı olan İslam halifeliğine El Kaide’nin hiçbir zaman yaklaşamadığı kadar yaklaştı.

Bir anda, dünya çapındaki İslamcı grupların El Kaide’ye bağlılık yemini etmesi ‘gerekliliği’, o kadar da mantıklı görünmemeye başladı. Bu arada IŞİD, El Kaide’nin Suriye kolu olan El Nusra ile de açıkça savaştı. Ve bugün Suriye’de El Nusra’dan daha fazla toprağı kontrol ediyor.

El Kaide’yle ideolojik ayrılık, IŞİD’in daha şiddet yanlısı olmasına da yol açıyor. Aşırılıkçılar üzeirnde uzman olan JM Berger, ”IŞİD El Kaide’yle rekabet halinde ve lider olmak istiyor” diyor. Berger’a göre, bunun bir yöntemi de, askeri güçlerini sergilemek. İslami aşırılıkçıların hastalıklı dünyasında, katliam fotoğrafları güç gösterisi olabiliyor.

IŞİD’in Amerikalı gazeteci James Foley’yi öldürmesinin veya Hıristiyanlarla Yezidileri yok etme niyetini ilan etmesinin tek sebebi bunu yapabilecek olması değil. Bunlar, örgütün El Kaide’yi yenilgiye uğratma ve IŞİD markasını küresel olarak tanınır hale getirme planının parçası.

En kötüsü de şu: Bu planın işlediğine dair bazı kanıtlar var. Örgütün hazirandaki hızlı ilerlemesinden bile önce, Tunus ve Libya’da bazı gruplar El Kaide’den IŞİD’e kayıyordu. Malezya kadar uzak yerlerde bile IŞİD’le bağlantılı intihar saldırıları düzenlendi. 4- IŞİD, Suriyeli muhaliflerden oluşan bir grup

IŞİD’in Suriye’de Beşar Esad’ın hükümetine karşı çıktığı ve iki tarafın savaş halinde olduğu bir gerçek. Fakat örgütten ‘Suriyeli muhalif grup’ diye söz etmek, iki kritik noktayı gözardı ediyor. Öncelikle, IŞİD tek bir ülkede kök salmamış, çeşitli yerlerden gelen birçok savaşçıyı barındıran bir örgüt. Üyeleri özel olarak Suriye’deki iç savaşa odaklansa da, küresel cihat hedefleri var.

İkincisi, Esad ve IŞİD’in savaştıkları sırada bile birbirlerine bazı hayati açılardan yardımcı olduğu da açık. Bu iki taraf topyekün düşman değiller.

Dahası, IŞİD Suriye iç savaşından önce de var olan bir örgüttü. Hayatına 2000′lerin ortalarında, Irak’taki El Kaide olarak başladı. 2008′de Iraklılar ve Amerikalılar tarafından yenilgiye uğratılınca aynı ülkede kendini reformdan geçirdi. 2008-2011 arasında, eski tutsaklar ve Saddam Hüseyin döneminin eski askerlerini saflarına katarak kendini yeniden inşa etti. IŞİD Suriye’deki isyandan doğmadı; bu isyandan faydalandı.

Suriye’deki iç savaş IŞİD’in saha deneyimi kazanmasını sağladı, Esad’ı devirmesi için Körfez ülkelerinden ve özel bağışçılardan tonla para aldı. Örgüt, Suriye’nin doğusunda da kilit önemde bir güvenli sığınak buldu. Tuhaf bir biçimde tüm bunlar Esad’ın işine yaradı: Suriyeli diktatör, savaşın mezhepçi yönünü öne çıkarıp yaşananları ‘Sünni çoğunluğa karşı Aleviler ve Hıristiyanlarınölüm kalım savaşı’ olarak sunabildi ve IŞİD’i muhaliflerini bölmek için kullandı.

Esasında IŞİD ve Esad arasında üstü kapalı bir anlaşma olduğu söylenebilir: IŞİD Suriye’nin belirli bölgelerinde geçici olarak özgür davranırken, Esad da muhaliflerini zayıflatıyor. İki taraf birbirinden nefret ediyor ama statükodan da yararlanıyor. 5 – IŞİD Irak’ın eski başbakanı Nuri el Maliki yüzünden güçlendi

Bir teori, IŞİD’in 2014′te yeniden ortaya çıkmasının ana sorumlusunun Irak’ın eski başbakanı Nuri el Maliki olduğu yönünde. Maliki’nin politikalarının IŞİD’in yükselişinin önünü açtığı doğru. Irak’ın eki başbakanı, terörle mücadele yasalarını Sünni muhalifleri hapse atmak için kullandı; Saddam döneminin (Sünni) yetkililerinin bazı görevlere gelmesini yasaklayan yasaları Sünnilerin kamu görevlerinde yükselmesini engellemek için kullandı; barışçıl Sünni göstericileri tutuklattı ve işgal sonrası patlak veren iç savaşta Sünnileri katleden Şii milislerle ittifak kurdu.

Fakat IŞİD nedeniyle sadece Maliki’yi suçlamak Irak’taki mezhepçiliğin asıl sebeplerini ve IŞİD’e verilen desteğin çok katmanlılığını gözardı etmek anlamına gelir. Öncelikle, Şii çoğunluğu muktedir kılan bu yarı demokraside Sünnilerin öfkesi bu tek adamın ötesine geçiyor. Bazı uzmanlara göre, Sünnilerin bazı sorunları hiçbir Şii hükümetin yönetiminde çözülemeyecek türden.

Dahası, IŞİD sadece Irak’ın sorunu da değil. Örgütün Suriye’deki üssü, en az Irak’ta kontrol ettiği topraklar kadar önemli. IŞİD, Suudi Arabistan, Katar ve Kuveyt’ten destek alıyor.

Buradaki önemli nokta, Maliki’nin siyaseten yenilgiye uğramasının veya sadce Bağdat’ta reform yapılmasıın IŞİD’in kaybolup gideceği anlamına gelmediği. Abadi’nin kurduğu yeni hükümetin, Sünnilerin rahatsızlıklarını çözmek için derin ve yapısal reformlar yapması gerekiyor. Fakat bu gerçekleşse bile, IŞİD hala Suriye’de bir üs sahibi olacaktır. 6- IŞİD kadın savaşçılardan korkuyor

Tuhaf bir dedikoduya göre, IŞİD tümüyle kadınlardan oluşan Kürt askeri birliklerinden korkuyor. Teori şu: IŞİD militanları, bir kadın tarafından öldürülmeleri halinde cennete gitmeyeceklerine inanıyor.

Gerçek şu ki, IŞİD’in kadınlara bakışı, Batılı genellemelere kıyasla daha karmaşık ve sorunlu. IŞİD’in kendi kadın tugayları var ve onları, kadınlara derin bir nefret içeren ideolojisini yaymak için kullanıyor.

‘IŞİD kadın savaşçılardan korkuyor’ teorisi, Wall Street Journal’da Kürtlerin örgüte karşı kazanım sağladığına ilişkin bir haberden alıntı. Haberde Kürt bir kadın savaşçı, ”Cihatçılar kadınlarla savaşmayı sevmiyor çünkü bir kadın tarafından öldürülürlerse, cennete gitmeyeceklerine inanıyorlar” diyor. Bu sözleri söyleyenin bir IŞİD savaşçısı, uzmanı veya bir IŞİD militanıyla konuşan bir kişi olmadığına dikkat edin.

IŞİD’in kadınlara bakışıyla ilgili bildiklerimizse şunlar: Örgütün Suriye’de, sadece kadınlardan oluşan taburları var. Kadın IŞİd savaşçıları burka takıyor ve silah taşıyor; amaçları da, diğer kadınları IŞİD’in şeriat inancına uymaya zorlamak. Syria Deeply isimli siteye konuşan yerel bir gazeteci, ”IŞİD onları, kadınları terörize etmek için kullanıyor” dedi.

Örgüt, kadınları bastırmaya kararlı ve ele geçirdiği topraklarda tecavüzü bir korku salma aracı olarak kullanıyor. Fakat sapıkça bir biçimde, bu korkunç çabasına çok sayıda kadını da katmış durumda.

7- ABD IŞİD’i yok edebilir

IŞİD sorununu çözebilecek sihirli bir Amerikan kurşunu yok. Onyıllarca sürecek, yoğun bir kara harekatı bile – ki böyle bi seçenek masada değil- sorunu ancak kötüleştirebilir. Bunun sebebi, IŞİD’in Irak ve Suriye’deki varlığının askeri değil, siyasi bir sorun olması.

Amerikan hava kuvvatleri örgüte ait açık hedefleri vurmakta başarılıydı fakat IŞİD yoğun bir hava saldırısı karşısında kentlere, sivillerin arasına çekilebilir. Bu da Irak ordusunun ve Kürt güçlerinin kanlı bir sokak savaşına girmesi anlamına gelir.

IŞİD’in Suriye ve Irak’taki yükselişi sadece Amerikan bombalarıyla çözülemez. ABD sadece örgütün ilerlemesini durdurabilir ama IŞİD’i ortadan kaldıramaz.

8- IŞİD kendi kendini yok edecek

Bazıları, örgütün zaman içinde kendisini ortadan kaldıracağına inanıyor. Buna göre, IŞİD’in şeriat yorumu öyle katı ki, kimse onun yönetiminde uzun süre yaşamak istemeyecek ve kaçınılmaz olarak bir Sünni isyanı patlak verecek. Ve IŞİD, ‘yeterince’ genişleyecek; yani boyu, gücünü aşacak.

Tüm bunlar kesinlikle mümkün olabilir fakat IŞİD henüz bu yola girmiş değil. Zira örgüt, çoğu kişinin düşündüğünden daha zeki ve güçlü. Selefi olan Irak’taki El Kaide’nin uğradığı yenilgiden ders çıkardı; kontrol ettiği yerlerde aşırılıkçı bir şeriat yorumunu dayatsa da, aynı zamanda bir hükümetin öncülü gibi görünen kurumlar oluşturdu.  Sağlık klinikleri kurdular, IŞİD militanlarının halkla sosyalleştiği forumlar oluşturdular, çocuklar için aktiviteler düzenleyip asayişi sağladılar.

Washington Enstitüsü’nden Aaron Zelin’in Eylül 2013′te yazdığı gibi, tüm bunların amacı, ‘Suriyelileri yavaş yavaş alıştırarak gelecekteki bir İslam devletinin temellerini atmak’. Zelin, ”IŞİD, Irak’ta seleflerinin yaptığı hatalardan kaçınmak istiyor’‘ diyor. İşin kötüsü, IŞİD askeri açıdan hiç bu kadar güçlü olmamıştı.

Sonuç şu: IŞİD, kendi kendine çökecekmiş gibi durmuyor. Suriyelilerle Iraklıların, örgütü yenilgiye uğratmak için tabanıyla bağını koparması gerekiyor. 9- IŞİD yenilmez bir örgüt

Irak ve Suriye’deki kazanımlarını hatta yakın zamanda Lübnan’a sızdığını okuduğunuzda, IŞİD’in durdurulamaz olduğu kanısına varabilirsiniz.

Bu doğru değil. Örgüt eskisinden daha zeki ve kendi kendine çökmeyecek kadar güçlü fakat yine de hala gayet kırılgan. Irak hükümeti, Kürt ve Amerikan yardımıya IŞİD’e karşı önemli kazanımlar elde edebilir.

IŞİD’in Suriye’deki kontrolüne darbe vurmaksa daha zor olacaktır. Esad’ın veya ılımlı mıhaliflerin örgüte karşı yakın vadede etkili bir askeri girişimde bulunması zor. Fakat örgütü Irak’ta geriletmek ve Suriye’de belirli bir bölgeye sıkıştırmak, önemli bir zafer sayılacaktır. Ve Suriye’deki iç savaş son bulduğunda, kazanan tarafın önceliği IŞİD’i ortadan kaldırmak olmalı.
 

 

Haber Ara