Dolar

32,5837

Euro

34,8273

Altın

2.499,54

Bist

9.458,65

'CHP ideolojik olarak iflas etti'

Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile yeni Türkiye’yi anlatan Kiras, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı yemini sırasında CHP’lilerin içtüzük fırlatmasını çaresizlik ve ideolojik iflasın ilanı olarak yorumladı. Paralel Yapı ile mücadelenin yeni Türkiye’de de süreceğini belirten Kiras, Taraf’ın da sadece bugün değil, geçmişten beri Paralel Yapı’nın tetikçisi olduğunu ifade etti.

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-09-08 11:27:54

'CHP ideolojik olarak iflas etti'

Star Gazetesi Yayın Danışmanı İbrahim Kiras, Akit’e konuştu. Kiras ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, KKTC ve Azerbaycan’a düzenlediği yurtdışı ziyaretini, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu, yeni kabineyi ve Paralel Yapı’yı konuştuk…

Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasıyla beraber “Yeni Türkiye” kavramını çok kullanmaya başladık. Bu kavramdan ne anlamamız gerekiyor?

- “Yeni Türkiye” kavramı, esas itibariyle Türkiye’nin aksayan ya da bugüne uymayan eski bazı yönetim yöntemlerinin yenilenmesi iddiasını içeriyor. 15-20 sene önceki Türkiye ile bugünkü Türkiye sadece ekonomik bakımdan değil, sosyal ilişkiler ve idare mekanizmalarının işleyişi bakımından da çok farklı oldu. Dolayısıyla bu vizyonların adlandırılması ve halka anlatılması anlamında veya bugünkü Türkiye’nin geçmişteki Türkiye’den farklılığını ifade etmek için “Yeni Türkiye” kavramının kullanılmasının doğru olduğunu düşünüyorum.

Cumhurbaşkanını ilk defa halk seçtiği için burada Başkanlık veya Yarı Başkanlık sistemine geçilmeli mi?

- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın zihninde bugünkü Cumhurbaşkanlığı görevini bir Yarı Başkanlık modeli olarak hayata geçirmek var. Bilahare de bir anayasal değişiklikle anayasal düzenin değişmesi icap ediyor. Belki de bu işin bir resmiyete dönüşmesi veya belki ileride tam Başkanlık’a dönüşmesinin fikri var.

Bu dönem Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında yetki karmaşası yaşanır mı?

- Yeni modelde yetkilerini sonuna kadar kullanan bir Cumhurbaşkanı ortaya çıktığında ister istemez Başbakan ile uyum içerisinde çalışma zorunluluğu var. Bugün itibariyle Cumhurbaşkanı da Başbakan da AK Parti’nin içinden olduğu için öyle bir sorun muhtemel değil ama ileride farzı muhal AK Parti seçimi kaybetti, CHP geldi. O zaman devletin tepesinde bir uyumsuzluk, bir zıtlaşma problemleri olabilir. Dolayısıyla bunun çözümü için de bir anayasal revizyona ihtiyaç duyulacaktır.

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olarak ilk ziyaretini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Azerbaycan’a yapmasını nasıl değerlendirmek gerekiyor?

- Türkiye’nin geleneksel dış politikasının belli başlı unsurları bunlar. Kıbrıs ve Azerbaycan Türkiye’nin milli dış politikasının öncelikleridir. Dolayısıyla Erdoğan da bugüne kadar hem Başbakan olarak, hem de Cumhurbaşkanı olarak, Türkiye’nin milli menfaatlerinin gerektirdiği şeyleri “gelenektir, teamüldür önemli değildir” demeden yerine getiriyor. Çünkü bu teamüller ve gelenekler her ne kadar böyle çok sembolik gibi görülüyor olsa da, bunlar aslında çok değerli ve vazgeçilmez unsurlardır.

Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu, Başbakan oldu. Burada Dışişleri Bakanlığı’nın önemi nedir?

- Dışişleri’ne vakıf olan bir insanın, Başbakanlık görevine getirilmesinin çok önemli artıları vardır. Bir de Dışişleri’nin önem sıralamasında bir yeri var. Geçmişte de Dışişleri Bakanları her zaman önemsenmiştir. Dışişleri hem prestij itibariyle, hem de önem itibariyle zaten hükümetteki en önemli koltuklardan bir tanesidir. Dışişleri tecrübesiyle bir siyasetçinin Başbakanlığa gelmiş olmasının Türkiye’nin avantajı olduğunu düşünmek lazım.

Peki, Ahmet Davutoğlu’nun Başbakan olması sizce sürpriz mi, yoksa olağan mı?

- Kesinlikle birkaç bakımdan sürpriz değil. Bir defa parti içinde ortaya çıkan beklentiler, üç dönem kuralına takılmayacak olan bir Genel Başkan ve Başbakan arayışıydı. İkincisi Başbakan ve Genel Başkan’ın da aynı kişide toplanması gereği konusunda bir uzlaşma sağlanmıştı. Zaten bu tarife uyan çok fazla kişi yoktu. Davutoğlu, AK Parti içinde diğer Bakanlar arasından kimliğiyle, entelektüel birikimiyle, hitabet ve natıka kabiliyetiyle öne çıkmış birisidir. Dolayısıyla Davutoğlu’nun seçilmiş olması sürpriz olmadı.

Davutoğlu’nun Başbakanlığındaki yeni kabineyi nasıl buldunuz?

- Yeni kabine de sürpriz olmadı. Yani “Şu niye geldi bu niye gitti” diye çok fazla şaşırtan bir şey olmadı. Her bakımdan güçlü bir kabinedir. Geçmişte AK Parti Hükümetlerinin sürdürdüğü çizgiyi sürdürmeye ve Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu birtakım sorunların çözümü konusunda elini taşın altına koymaya hazır bir kadro...

2015 Haziran seçimlerinden sonra kabine daha fazla bir değişime uğrar mı?

- Tabii ki ister istemez olacaktır. Biliyorsunuz 2015 seçimlerinde AK Parti’de üç dönemden beri milletvekilliği yapan siyasetçilerin çok ciddi bir bölümü artık olmayacak. Seçime giremeyecekler. Dolayısıyla Meclis’te bulunmayacaklar. Bu yüzden 2015 seçimleri sonrasındaki kabine bugünkünden çok daha farklı olacaktır.

CHP, geleneksel olarak temsilcisi olduğu toplumsal kesimin hassasiyetleri doğrultusunda siyaset izlemek zorunda. Dolayısıyla dışarıya açılması, ancak kendi geleneksel tabanını buna razı etmesi halinde mümkün olabilir.

Muhalefete geçersek Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı yemini sırasında bir içtüzük fırlatma olayı yaşandı. Siz bu içtüzüğü fırlatma olayını nasıl görüyorsunuz?

- Bu durum çaresizliğin ifadesidir. Çünkü CHP’nin içinde bulunduğu durum sahiden bir çaresizliktir. Yani CHP hiçbir şekilde kendi temsil ettiği geleneği de kapsayacak şekilde halktan destek alarak, iktidar mevkiine gelme imkânına sahip olamadı. Bugün itibariyle de olamıyor.

CHP ve MHP’nin, diğer ufak tefek birtakım partilerle bir araya gelerek, kendi ideolojisinden olmayan, kendi siyasi çizgisiyle uzaktan yakından alakası olmayan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı ilan etmesini ideolojik iflasın ilanı olarak görüyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun, içtüzük fırlatılmasını savunarak, “meşru müdafaa” demesini nasıl görmek gerekiyor?

- Çaresizlik tabii insanları mantığın dışına itiyor. “Meşru müdafaa” mantıklı bir ifade değil. Halk tarafından seçilen bir Cumhurbaşkanı’nı beğenmeyebilirsiniz ama hiç olmazsa halkın tercihine saygı gösterin. Bu şekilde edepsizce bir tavırla halkın iradesine, halkın tercihine yönelik böyle bir hakaret içinde olma hakkınız yok. Bugün içine düştüğünüz o acizlik, bu gösterdiğiniz tavırlar yüzünden zaten başınıza gelmiş bir haldir. Halkın değerleriyle, halkın tercihiyle, halkın iradesiyle kavga etmeye devam ettiğiniz sürece zaten içinde bulunduğunuz o acziyet hali çok daha kötü bir noktaya doğru gidecektir.

Peki, CHP Kurultayı’ndan çıkan sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ana muhalefet partisinin kendini yenilemesini ve halkın geniş kesimlerine de ulaşmasını isteyenler için ümit veren bir Kurultay oldu mu sizce?

- Ben bunun hiçbir şekilde mümkün olmadığını düşünüyorum. Çünkü CHP’nin kendini yenileyebilme kabiliyeti yok. Yenilenmek, CHP’nin elinde olan bir opsiyon değil. CHP geleneksel olarak temsilcisi olduğu toplumsal kesimin hassasiyetleri doğrultusunda siyaset izlemek zorunda. Cumhurbaşkanlığı seçiminde bunun örneğini gördük. Ekmeleddin İhsanoğlu’na sağcı diye oy vermekten kaçınanlar oldu CHP tabanında. Dolayısıyla CHP’nin dışarıya açılması ancak kendi geleneksel tabanını buna razı etmesi halinde mümkün.

PARALEL İLE MÜCADELE, MİLLİ BİR MESELEDİR

• Paralel Yapı’ya yönelik gerçekleştirilen operasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?


- Paralel Yapı meselesi Türkiye’nin milli meselesidir. Bu konuyu sadece Hükümet ile Cemaat arasında bir mesele olarak algılamak yanlış olur. Bu şekilde konuyu algılayanlar bilerek ya da bilmeyerek yanlış yapıyorlar. Devleti yöneten kadroların tamamının bu konuda bir uyanıklık ve bir duyarlılık içinde oldukları ortadadır. Dolayısıyla Paralel Yapı’yla mücadeleyi bir siyasi konu olarak değil, devletin bekasıyla, devletin demokratik niteliğinin korunmasıyla bağlantılı bir mesele olarak görmek lazım.

DAVUTOĞLU PARALEL İLE MÜCADELEYİ SÜRDÜRECEK

• Ahmet Davutoğlu ve yeni kabinede Paralel Yapı’yla mücadelede etkili olacak mı?


- Muhakkak olacak. Paralel Yapı’yla mücadele konusunda o temel anlayış, o temel yaklaşım bundan sonra da devam edecek. Zaten Davutoğlu, Genel Başkan seçildiği kongrede Başbakanlığı aldıktan sonraki konuşmalarında çok açık şekilde ifade etti. Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı yaptığı dönemde de bu konuyla ilgili kendi kişisel duyarlılığını ortaya koymuştu.

ATILAN İFTİRALAR DURUŞUMUZDAN KAYNAKLANIYOR

• Paralel Yapı’nın yayın organları tarafından sizin çalıştığınız Star gazetesine de, “Havuz medyası” diye saldırılar oluyor. Bu saldırıların sebebi nedir?

- Bu saldırının sebebi bizim Paralel Yapı konusunda sert ve kararlı bir tavır almamızdır. Çünkü bu milli bir meseledir. Paralel Yapı derken, Türkiye’de halkın oylarıyla seçilmiş veya birtakım yasal, anayasal usuller dairesi içinde görev almış olan insanların çeşitli yöntemlerle ayağı kaydırılıyor. Bu insanlar itibarsızlaştırılarak ortadan kaldırılıyor. Bu kişilerin yerine ise yurtdışına kadar uzanan karanlık bir yapının elemanları yerleştiriliyor ve devletin ele geçirilmesi olayından bahsediyoruz.

Bu yüzden kimsenin “Bu konuya tarafsız kalacağım ve gözümü kapatacağım” deme lüksü yok. Biz de böyle bir şeyi kendimize uygun görmeyiz. Paralel Yapı’nın organları tarafından bize karşı ortaya atılan bu iftiralar, yaptığımız yayınlardan ve duruşumuzdan dolayıdır. Türkiye’nin Paralel Yapı belasından kurtarılması konusunda gösterdiğimiz kararlılığın ve duruşun bir cevabıdır. Bize bir cevap vermeye çalışıyorlar ama bunlar amacına ulaşamaz.

GÜLEN, MEDYAYA BASKI UYGULUYOR

• Fetullah Gülen’in birçok basın kurumunu ve gazeteciyi adeta dava yağmuruna tutmasını nasıl görmek gerekiyor? Bu davalara, medyaya yönelik bir baskı diyebilir miyiz?


- Kesinlikle öyledir ve zaten başka da bir amacı olamaz. Yargısal mekanizmaları, yargı imkânlarını kullanarak gazetecileri, yazarları, aydınları susturmak, terörize etmek, en azından bıktırmak gibi bir amaçları var. Bir yazarın her yazısına dava açılıyorsa, bir gazete sürekli kendisine açılan davalarla meşgul oluyorsa, herhalde bunu ‘yıpratmak için veya korkutmak için’, “Ayağınızı denk alın” demek için yapıyor.

GAZETECİLER, DOĞRU HABERİ VERMEKTEN GERİ DURMAMALI

• Gazetecilerin bu konuda ne yapması gerekiyor?

- Gazeteci görevini yapmaya devam etmek durumunda. Yani ne olursa olsun ‘bana dava açacaklar ya da suç duyurusunda bulunacaklar ve vaktimi adliye köşelerinde geçirmek zorunda kalacağım’ diye işini yapmaktan, doğru haberi vermekten veya kendi aklının, vicdanının doğrultusunda yorum yapmaktan geri duracak değildir. En azından onların uğraştığı gazeteciler, benim tanıdığım kadarıyla o tür gazeteciler değil.

TARAF GAZETESİ BAŞINDAN BERİ TETİKÇİLİK YAPIYOR

• Paralel Yapı’nın yayın organı Taraf’ta, internetteki trol hesaplara Star binasından paylaşımlar yapıldığı yazıldı. Bu doğru mu?


- Star gazetesiyle ilgili yazdıkları şeylerin tamamı yalandır. Dolayısıyla bu adamların başka konularda yazdıklarının da bizimle ilgili yazdıkları kadar çürük, uydurma ve belli maksatlara yönelik olduğunu çok rahatça anlayabiliyorum.

• Taraf burada tetikçilik mi yapıyor?

- O sizin adlandırmanız ben de tabii ki uygun bir adlandırma olduğunu düşünüyorum. Bu gazetenin sadece bugün değil, geçmişten, başlangıçtan beri Paralel Yapı dediğimiz organizasyonun tetikçisi olduğu zaten aşikârdır. Bugün de aşırı bir gayretkeşlik içindeler. Onun da sebebi herhalde Paralel Yapı’nın, 17 Aralık sonrası süreçte başına gelen sıkıntılar, sıkışmışlıklardır.

HÜSEYİN KULAOĞLU / YENİ AKİT

Haber Ara