Dolar

32,4874

Euro

34,6230

Altın

2.474,15

Bist

9.534,08

Davutoğlu: Onların başına birşey gelse kına yakacaklar

Başbakan Davutoğlu, ABD ve Batı basınında Türkiye ve IŞİD konulu haberlerin algı operasyonu olduğunu söyledi. Davutoğlu, “AK Parti zarar görsün diye IŞİD’in elindeki rehinelerin zarar görmesini isteyenler var” dedi.

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-09-18 02:47:42

Davutoğlu: Onların başına birşey gelse kına yakacaklar

Star'da yer alan habere göre; Ahmet Davutoğlu Başbakan olarak ilk yurt dışı gezisini bildiğiniz gibi Kıbrıs’a yaptı. Orada Rumlara ve Kıbrıs sorunun çözümüne yönelik olumlu mesajlar verdi. Yunanistan Başbakanı’nı elini taşın altına koymaya çağırdı. “Gel birlikte adanın iki tarafını ziyaret edelim, sorunun çözümüne katkıda bulunalım” dedi.

Dönüş yolunda da davetli gazeteci ve yazarlarla konuşup Kıbrıs sorununun çözümü hakkında görüşlerini paylaştı, IŞİD’den Batı medyasının Türkiye hakkında yazdıklarına kadar pek çok alanda da bizlerin sorularını cevapladı. Yazılmamak kaydıyla olanlar dışında Başbakan Davutoğlu’nun Salı akşamı ilgi alanıma girenlere ilişkin söylediklerini sizlerle kısaltarak, ama mümkün olabilecek en yalın haliyle paylaşıyorum. Hafta sonunda kalan kısımlarını ve kendi yorumlarımı da aktaracağım.

İnanıyorum ki Başbakan Davutoğlu’nun anlattıkları kafalarımızda oluşan pek çok soruya ışık tutacak. Türkiye’nin neler yapmak istediğini daha iyi anlamamıza yardımcı olacak. Eminimki IŞİD’in elindeki rehineler olmasa ve bize arka plan olarak verilen bilgileri sizlerle paylaşabilsek, bazılarımızın aklında olan şüphe ve endişeler çok daha kolay giderilebilirdi.

* * *

Başbakan Davutoğlu Türkiye gibi Kıbrıs’ın da zaman içinde çok değiştiğini anlatarak başladı konuşmasına. Annan Planı üzerinde çalıştığı dönemde çok parçalanmış, Türkiye’den uzaklaşmış bir Kıbrıs (Türk tarafı) tablosu olduğunu, iktidara ilk geldiklerinde bir güvensizlik bulunduğunu ama bunun zaman için değiştiğini, ancak bu değişimin kolay olmadığını vurguladı.

“Bizim uyguladığımız politikalarla her iki taraf da belli bir noktaya geldi. Şimdi 2003’te olduğu gibi çözümsüzlüğü çözüm gören kimse yok. Ve bir takım aksaklıklar dışında Türkiye’yi Kıbrıs’ın geleceğini politikalarıyla ipotek altına alan bir durumda gören yok. Bunun içinde tüm siyasi unsurlar var.”

Ancak “kolay gelinmedi buraya. Üçüncü ziyaretim bu. Bir müzakere çerçeve metni için geldim. Bugün de aynı Aralık Ayı’nda geldiğimde uzlaşmak için oturduk ve yetkin bir format geliştirdik. Bugün de aynı şekilde Cumhurbaşkanı, Başbakan, anamuhalefet lideri, mecliste önemli bütün parti grup liderleri hep beraber oturduk. Bu müzakere metnini yaptığımızda Aralık ayında sonra Şubat’ta tekrar geldik, sonra da Mayıs’ta bir daha geldik.”

“Artık bizim tarafta konsolidasyon daha kolay. Rum tarafında ulusal konsey diye bir yapı var. Rumların herhangi bir şeyi kabul etmeleri için bu konseyin yüzde 75’inin evet demesi gerekiyor. Oradan bir karar çıkamıyor. Bizde ise daha yapıcı. Bir de özgüven geldi. Kişi başına düşen GSMH farkı da azaldı. Rumlar krize girdi Türkiye’nin desteğiyle bizim tarafta ekonomik refah arttı.”

“Şimdi de mesela en fazla su meselesini konuştuk. Böyle durumlarda Türkiye’nin kudreti öylesine ortaya çıkıyor ki, o kudret Kıbrıs Türklerine de güven veriyor. Dolayısıyla daha özgüveni yüksek, yeni formüllere önerilere daha açık bir Türk tarafı var. Krizden sonra daha içeri kapanmaya yönelen ve kendi arasında ortak tavır geliştirmekte zorlanan bir Rum tarafı var.”

“Şimdi yeni Kıbrıs nasıl doğacak? Burada bizim yaptığımız çağrı Samaras’a: Beraber gidelim adaya beraber konuşalım. Dörtlü yemek yiyelim. Çay içelim. Bir şekilde uluslararası toplumun dikkatini buraya yöneltmek ve pozitif bir durum çıkartalım. JoeBaiden geldi. Amerikalıları devreye soktuk. Kerry’nin son ziyaretinde sadece IŞİD değil Kıbrıs’ı da konuştuk.Çözüme yaklaşıyoruz daha fazla teşvik edelim şeklinde.

“Öbür tarafsa neredeyse hiç bir şeyi kabul etmiyorum, diyor. Anastasiadis sıfırdan başlıyor. Zaman kazanma taktiği uyguluyor. Çünkü Ulusal konsey engeli var. Orada karar almak mümkün değil. 2004’te biz ulusal konsey diye CHP’yi MHP’yi yanımıza alsaydık Annan planına gidebilir miydik? Çözüm demek riski de üstlenen bir siyasi tavır demek. Başarılı olacaksa Anastasiadis, diğerleri başarıyı engellemek için takoz koyuyor. Başarısız olacaksa da zaten iş çöküyor. Buradan bir şey çıkar mı?”

“BM’de karşılaştım bir kere kendisiyle. “Bu yolla bir yere gidilmez” dedim. Kilise diyormuş ki “Biz ne vereceğiz ki? Türkler aldı her şeyi. Onlar vermesi lazım” Bir daha buluştuğumuzda şunu söyledi “Biz bir şey almadık ki”. Ama öyle bir şey aldınız ki en kıymetli şeyi devleti aldınız. Rumlar masaya devleti koymayalım, diyor. Siz toprağı verin azınlık olun. Olmaz. Hep ümitleri 12 senedir Türkiye zayıf düşer, biz AB üzerinden Türkiye’den taviz koparırız. Ama ne Türkiye zayıf düştü ne de Türkiye üzerinde baskı uygulayacak bir psikolojiyi elde etti.”

HACI BAYRAM'IN KEMİKLERİ SIZLAR

Başbakan Davutoğlu IŞİD ve Türkiye hakkında çıkan haberler konusunda da rahatsız. Cuma namazından çıkarken çekilmiş bir resmin New York Times’in manşetine çekilmesinin basın özgürlüğüyle ilgisinin olmadığına, yapılanan bir algı operasyonu olduğuna inanıyor. “Ya El insaf ya, Hacı Bayram'ın kemikleri sızlar” diye tepki gösteriyor. Davutoğlu Amerikan basının kendi rehinelerine karşı gösterdiği hassasiyeti bizim rehinelerimize karşı göstermemesini eleştiriyor.

Türkiye’de de bu konunun suiistimal edildiğini düşünüyor. “Şimdi bizim 49 rehinemiz var, geçen TÜSİAD geldi IŞİD ile ilgili şeyler soruyor.Dedim bu sizi niye bu kadar ilgilendiriyor? Peki oradaki canlar ile ilgileniyor musunuz? O 49 insanı ben tanıyorum, Dışişleri Bakanı bendim, o çocuğu ben gönderdim oraya. IŞİD ile ilgili gelen yayın yasağını soruyor.”

“Şimdi bize bakın, aynı Amerikan yayın organları böyle yayın yaparak bizi IŞİD hakkında açıklama yapmaya zorluyor ve bizim rehineleri tehlikeye atmamızı istiyor.Yani biz açıklama yaptığımızda bugün bana da sordular. 10 Ekim 2013 Bakanlar Kurulu kararı var 'IŞİD terör örgütüdür' diye.

TODAY'S ZAMAN BUNU NİYE YAPAR?

“Peki biz basın yayın organlarına 'dikkatli yayın yapın' dediğimiz halde basın yayın organları bu yayını yapmayınca, yayın yasağı getirdiğimizde biz basını yasaklamış oluyoruz da Amerika da yayına müdahale edildiğinde olmuyor. New York Times bunları niye yapıyor? Today’s Zaman niye yapıyor?Çıkacağız diyeceğiz ki şöyle şöyle... Peki bu insanlar öldürülürse bunun sorumlusu kim olur?”

“Mesele bağcı dövmek, üzüm yemek değil. Mesele Ak Parti iktidarına vurmak, vurmak için de rehineler yumuşak karın gibi görülüyor. IŞİD üzerinden bize saldırdıklarında desek ki şöyleşöyle, rehineleriniz zarar görse ellerine kına yakacaklar,-tabiri caizse- biz zarar göreceğiz diye. Yok, bunu demediğimiz zaman da bu New York Times, Today’s Zaman'ın düştüğü yere bizi düşürüyorlar. Demek ki IŞID'in arkasında Türkiye vara getiriyorlar. Bu iğrenç bir oyun.”

“Amerikan yönetimiyle IŞİD konusunda üç aşağı beş yukarı paralel düşünürüz Amerikalılara iki senedir biz bunların olacağını anlatıyoruz. Ya özgür Suriye ordusunu destekleyelim diyorum yada nofly-zone ilan edelim diyorum. Çünkü noflyzone ilan edilmemesidir IŞİD’i güçlendiren. Neden biliyor musunuz? Suriye uçakları rejimin uçakları Özgür Suriye Ordusunu tepeden vurdu. Rejim korktuğu için cephe savaşına girmedi. Muhalefet çekilmek zorunda kalınca karadan rejim girmediği için karadan IŞİD girdi.”

“Taktiksel olarak aralarında bir koalisyon oluştu ve rejim tek bir mermi atmadı IŞİD'e. Biz bunu Amerikalılara herkese anlattık. Böyle giderse özgür Suriye ordusu desteklenmezse, rejimde tamamen mezhebi bir nitelik kazandığı için Sunilerin hepsi IŞİD'e gidecek, radikalleşecek dedik. Şimdi ne oldu? Özgür Suriye ordusu zayıfladı. Peki kim kazandı? IŞİD kazandı ve rejimde konsolide olmaya çalışıyor.”

Haber Ara