Dolar

32,5136

Euro

34,8427

Altın

2.487,56

Bist

9.529,09

Kadınlar arasında pembe metrobüs ayrılığı

Saadet Partisi kadın kollarının yaptığı eylemlerle gündeme gelen ‘pembe metrobüs’ talebi kadınlar arasında yeni bir tartışma başlattı. Yalnızca kadınların kullanacağı toplu taşıma araçlarına 'evet' diyen de var, bu uygulamanın 'negatif' sonuçları olacağını düşünen de.

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-09-18 11:05:46

Kadınlar arasında pembe metrobüs ayrılığı

İstanbul’da her gün yaklaşık bir milyon yolcunun kullandığı metrobüslerin bazılarının kadınlara ayrılması için kampanya yürüten Saadet Partisi İstanbul Kadın kolları üyesi kadınlar, bu taleplerinin 'mühim ve acil bir ihtiyaç' olduğunu iddia ediyor ancak bazı kadın örgütleri temsilcilerinin bu konuda farklı görüşleri var.

İki yıl önce, yalnızca kadınlara hizmet verecek metrobüs seferleri başlatılması için 60 bin imza topladıklarını söyleyen SP Kadın Kolları 17 Eylül 2014 Çarşamba günü İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde bu taleplerini yenileyen eylem yaptılar.

SP İstanbul Kadın Kolları Başkanı Nagehan Gül Asiltürk ‘Pembe metrobüslerin bir lüks veya lütûf değil, görmezden gelinemeyecek derecede mühim ve acil bir ihtiyaç’ olduğunu savundu:

“Metrobüsü tercih eden kadınların yoğunluktan dolayı yaşadıkları sıkıntılar, genellikle hoş olmayan tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Gidecekleri yere yetişme telaşı içerisinde dolu araçlara binmek zorunda kalan kadın yolcular, hamile çocuklu veya yaşlı oldukları halde nefes almanın zor olduğu, itiş kakışların yaşandığı bu araçlarla bazen yolculuk etmek zorunda kalıyorlar. Ayrıca bazı ahlaksızların gerçekleştirildiği taciz vakaları da bu durumu daha vahim noktalara taşımaktadır.”

Toplu taşıma bir hak ama


Yüzden fazla kadın örgütünün, kadınların toplumsal ve siyasal hayata katılımını arttırmak için bir araya gelerek kurduğu ve yerel siyasete de özel önem veren Kadın Koalisyonu’nun koordinatörü İlknur Üstün kadınların toplu taşımı rahat kullanabilmesinin önemli olduğuna dikkat çekiyor:
"Çalışma hayatına katılmak isteyen bazı kadınlara, ‘şimdi her gün erkeklerle o sıkış tepiş otobüslerde metrobüslerde ne işin var’ dendiğini biliyoruz. Dolayısıyla toplu taşımadaki sorunlar kadınların önüne sosyal ve ekonomik hayata katılımda bir engel olarak çıkabiliyor. Dolayısıyla bu kadınların kent yaşamından çekilmesine neden olabiliyor ve insan haklarına aykırı bir durum. Toplu taşımanın insan onuruna yakışır bir biçimde olmaması kenti kullanma hakkının önünde bir engel ve bu haktan kadınlar yararlanmakta zorluk çekiyorlar."

Üstün, kenti kullanabilmenin o kente yaşayan herkes için bir hak olduğunu da vurguluyor ancak yine de bu sorunun yalnızca kadınlara özgü metrobüslerle değil, bütüncül politikalarla ele alınması gerektiğini söylüyor:

“Kadınların talebini anlıyorum ama çözüm burada değil. Bazı bölgelerde bu tip metrobüsler kadınlar için çok elzemse elbette kulak vermeli. Ama bu meseleyi tek başına çözmez. Toplu taşıma araçlarının insanların en temel haklarını ihlal etmeden refah seviyesini eriştirilmesi gerek”

Ancak Üstün, kadınlara yönelik metrobüs uygulamasının, toplu taşımada kadınları ve erkekleri tamamıyla ayıracak bir noktaya gelmesinin de tehlikeli olabileceğine dikkat çekiyor:

“Kadınlara özgü metrobüs genel bir politika haline gelirse, bu erkeklerle birlikte seyahat etmek isteyecek kadınların bedel ödemesine de yol açacak bir noktaya gelebilir, dolayısıyla mesele bu boyuta gelmemeli ve mahalle baskısı zemine ulaşmamalı. “

“Bu tam bir ayrımcılık”

Kadın adayları destekleme Derneği (Kader) eski başkanı Avukat Hülya Gülbahar ise, kadınlara ayrı metrobüs hizmetine ‘negatif ayrımcılık’ olacağı gerekçesiyle karşı.

“Tacizden hırsızlıktan korunmak için istenilen bu uygulama aslında kamusal alanın kadın ve erkekler için ayrı ayrı düzenlemesidir ve restoranlarda ayrıma kadar bile gidebilir. Çünkü buradaki ana fikir, kamusal alanda erkeklerden kadınları korumak. Dünyada kadınlara özgü toplu taşım araçları var, Brezilya’da Japonya’da ama oradaki ana amaç bu değil.”

Gülbahar’a göre çözüm, erkeklerin ve kadınların ayrılması değil, ulaşımın insan onuruna yakışır bir hale getirilmesi ve devletin vatandaşlarını birlikte yaşama ve cinsiyetlerin birbirine karşı davranışlarında eğitmesi.

“Yurttaşlara birbirleriyle eşit ve doğru ilişki kurmayı öğretirseniz, bu noktaya gelmezsiniz, tek tek erkeklerden kaçarak değil, mücadele ederek bu sorunu çözebiliriz. Eğer bunu yapmazsak, sokakta yalnız yürüyemeyeceğimiz bir yere kadar gidebiliriz.”

“İşin içinden çıkmak zor”


İstanbul Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nden ve Kentleşme sorunları üzerine çalışmalar yapan Dr. Ayten Alkan, kadınlara özgü toplu taşıma araçlarının yalnızca belli bir dönem için geçerli olabilecek bir uygulama olarak görülmesi gerektiğini söylüyor:

“Kadınların bazı hizmetlerden yararlanabilmesi için o hizmetlerin bazen onlara özel hizmet olması gerekir ta ki o özel düzenlemeye ihtiyaç duyulmayana kadar. Ama bu geçici bir uygulama olmalı ve soruna ilişkin kalıcı çözümler bulunmalı. “

Alkan, dünyada da kadınlara mahsus toplu taşıma araçları olduğunu hatırlatıyor ama meselenin Türkiye’ye gelince netameli bir boyut kazandığını söylüyor:

“İngiltere’de pembe taksiler var. Sürücüleri de yolcuları da kadın. Meksika’da kadınların kullandığı toplu taşım araçları var. Ama mesele Türkiye olunca kadınların talepleri ve sorunları erkek siyaseti için araçsallaştırılmış bir bağlama oturtuluyor ve kadınların ihtiyacı olmaktan çıkıp, kutuplaşmış erkek siyasetinin yeni bir tartışma alanına dönüşüyor. Bunun içinden nasıl çıkılır ben de bilmiyorum.”

Al Jazeera

Haber Ara