Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

Dilipak: Çamur At izi kalsın

Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak kendisine karşı yapılan bütün iftiralar ve karalama kampanyalarına cevap verdi. Dilipak, “Önce Mavi Marmara’ya bindi, sonra indi” dediler. Hiç binmedim, Şimdi “niye binmedi” diyorlar. Bir deli bir kuyuya bir taş atıyor, sonra uğraş dur. Mavi Marmara’nın sözcüsü idim. Dürüst iseler Bülent Yıldırım’a, İHH’ya sorarlar. Bana sorarlar. Ama mesele gerçeği öğrenmek değil, “Çamur at izi kalsın” türü bir kirli propaganda” dedi.

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-09-22 11:35:49

Dilipak: Çamur At izi kalsın

Abdurrahman Dilipak kendisine karşı yapılan bütün iftiralar ve karalama kampanyalarına cevap verdi. Dilipak, Mavi Marmara, 12 Eylül ve Öcalan ile ilgili bu zamana kadar yazılmamış tüm haberleri Yeni Akit'e aktardı.

YAKIN TARİHİN YAŞAYAN TANIĞIYIM!


Cemaatin sizin hakkınızda başlattığı bir kampanya var.. “Tertiplediği Kudüs Gecesine Niye Katılmadı? Mavi Marmara Gemisinden Son Anda Niye İndi? İşte Bir “Garip” Adam Abdurrahman Dilipak..” diye birtakım sorular sorarak okurlarının sizin hakkında kafasını karıştırmaya çalışıyorlar. Bu işin aslı nedir?

- Bunlar psikolojik harp taktikleri. Şecaat arz ederken sirkatlerini söylüyorlar aslında.. Yaptıkları itibar cellatlığı..

“Önce Mavi Marmara’ya bindi, sonra indi” dediler. Hiç binmedim, Şimdi “niye binmedi” diyorlar. Bir deli bir kuyuya bir taş atıyor, sonra uğraş dur. Aslında o zamanki Yeni Akit’e baksalar, ben her gün yazıyorum. Yıllık, haftalık, aylık tatilim yok. Nerede ise 43 yıllık hayatım, bütün iddialarım, yanılgılarım, çelişkilerim ile ne yaptım, ne ettimse, ne söyledim, ne düşündümse yazılı olarak kayıtlarda var. Ben, bir bakıma bu anlamda yakın tarihin yaşayan tanığıyım!

Mavi Marmara’nın sözcüsü idim. Dürüst iseler Bülent Yıldırım’a, İHH’ya sorarlar. Bana sorarlar. Ama mesele gerçeği öğrenmek değil, “Çamur at izi kalsın” türü bir kirli propaganda. Güya AK Partili milletvekilleri de, kimine göre önce gemiye binmiş, sonra inmişler. Kimilerine göre, gemiye binmekten vazgeçmişler. Oysa tek gerçek var, İngiltere’den gelecek aktivistler ile ilgili, onların gemilerinin sefere geç çıkması ile ilgili bir sorun vardı.

Bu arada konuyla ilgili bir başka gerçek daha vardı.. Bu Gazze konvoyunu İHH başlatmadı. İngiliz Milletvekili George Galloway’in başlattığı, onun çağrısı üzerine İHH’nın destek verdiği bir yolculuktu bu. İngiltere’den gelen gemiler hazırlıklarını zamanında tamamlayamayınca, yolculuk 15 gün ertelendi..

HER ŞEY İHH İLE ÖZDEŞ HALE GELDİ

Bu konvoyu İngiliz milletvekili düzenledi dediniz, peki nasıl oldu da İHH bu işin sahibi oldu?


-İngiltere’den bir, İrlanda’dan bir gemi gelecekti. Bir gemi İtalya’dan, bir gemi de Yunanistan’dan. Biz de bir gemi ile Türkiye’den katılacaktık. Ama 3 gemi ile katıldık, diğer ülkelerden gelen 4 gemi olacaktı. Ama bir aksilik oldu, İtalya gemisi Malta’da arızalandı. Yunan gemisinin de Kıbrıs açıklarında dümeni kilitlendi. Böylece Türkiye 3 gemi ile katılmış oldu. Avrupalılar 2 gemi ile. Zaten Mavi Marmara yolcu gemisi olduğu için, İsrail vatandaşları dahil, hahamı, papazı 30’a yakın ülkeden, insanlar Mavi Marmara’ da yolculuk ediyordu. Operasyon Mavi Marmara’ya yapılınca ve 9 şehid verilince, bir anda her şey İHH ile özdeş hale geldi. Gemiden yapılan canlı yayınlar ve İHH logosu da Gazze yolculuğunu İHH ile özdeşleştirdi.

PARALEL YAPIYI SUÇLUYORUM

Yani gemiye binmediniz, inmediniz, bir başka sorun daha var, siz Habertürk’de, demişsiniz ki, “gemidekilerin kimlik bilgileri hükümetin elindeydi. İsrail’in operasyon kuvvetlerinin elinde ise infaz edileceklerin pasaport fotokopileri vardı. Bu bilgileri İsraile hükümet sızdırdı”.. Tam olarak şöyle diyorlar: “Dilipak, Mavi Marmara faciasının yaşandığı 31 Mayıs 2010 günü Habertürk’te Balçiçek Pamir’in sunduğu Söz Sende programında AK Parti hükümetini Mavi Marmara yolcularının listesini İsrail hükümetine önceden verme töhmeti altında bırakacak iddialarda bulunuyor. Dilipak, şöyle konuşuyor: “Mavi Marmara gemisine binen Türklerin tam listesi sadece hükümete verilmişti. Ama bu baskın sırasında görüldü ki, gemiye inen İsrail askerlerinin elinde de birebir aynı liste var. Ve bu listeye dayanarak, İsraillilerin infazlar yapmış olma ihtimali var.”

- Böyle bir saçmalık olabilir mi? Sorunun cevabı aslında bugün paralel polislere karşı başlatılan casusluk davasında gizli. Bu kişilerin pasaportların kopyaları, Antalya’da gemiye binerken sahil gümrüğündeki pasaport polisinin elinde vardı. Bu bilgileri İsrail’e sızdıranlar, o polisler ya da onların bağlı olduğu derin merkezler olması gerekmez mi? Ben paralel yapıyı suçluyorum, onlar hem hükümeti Mavi Marmara ile kendi vatandaşlarını maceraya sürüklemekle suçluyorlar, hem de onların kimliklerini İsrail’e sızdırmakla. Bu bilgileri İsrail’e sızdırmaları muhtemel olan tek potansiyel suç grubu vardır, o da paralel polisler.. Hatırlarsanız, İsrail’in buradaki müttefikleri, daha önce de Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Gülcü’yü bir şekilde İsrail ile ilişkilendirmeye çalışmışlardı..

312 GENERAL HAKKIMIZDA DÂVÂ AÇTI, KENDİLERİ MAHKUM OLDU

Sizin Darbeleri Araştırma Komisyonuna sunduğunuz rapordan özetler yapmışlar. Soruyorlar, nasıl oluyor bu iş!Siz demişsiniz ki: “12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat’ta bütün darbeler döneminde hep ön saftaymışsınız. 12 Eylül’ ün sebeplerinden gösterilen MSP’nin Konya mitinginin tertip heyetindeymiş. 12 Eylül günü Çankaya’daki MSP binasına elinde herhangi bir kâğıtla hiçbir asker barikatında durdurulmadan gelmiş. Daha sonra, yakalanmasın diye emekli bir albay, o sıra asker kaçağı da olduğu için askere göndermiş. Askerde kalbi sıkışmış, önce Isparta’da, sonra GATA’da yatmış, ilk “gatakulli” yapanlardanmış. 28 Şubat’ta 28 Şubat karşıtı bütün toplantılarda protestoları örgütleyen kişiymiş. Hakkında 42 yıldır 500 yıla yakın mahkûmiyet istenen davalarla yargılanmış ama ne kadar uğraştıysa da kendisini bir defa olsun tutuklatamamış.”


- Evet dahası var. 312 General bizim hakkımızda dava açtı, kendileri mahkûm oldu. Biz değil. Çetin Doğan, Hurşit Tolon, MGK Genel Sekreteri aleyhimize askeri mahkemede dava açtı. Sonuç ortada. Biz değil, onlar mahkûm oldu. Güven Erkaya ile, Koman’ la, MİT ile davalık olduk! 7,5 yıl askeri mahkeme de yargıladılar. Müşteki komutanın emir ile temyiz yetkisi var. Hakimlerin sicil amiri kendileri. 3 kişilik hakimler heyetinden birini re’sen davacılar atıyorlar.. Bütün mahkemelerimde ne dedimse ortada.. Evet ben hiç hapse girmedim. Nasıl oldu onu ben de bilmiyorum.. Şimdi Gülen de yarım düzineye yakın dava açtı, hepsi reddedildi. Gizli bir gücüm, derin bir bağlantım yok.. Varsa var diye söylesin, ben de bileyim..

ANKARA BİR TEREDDÜT YAŞAMADI

Bu yolculuk ile ilgili hükümetin tavrı neydi..


-Sivil bir konvoydu bu.. Söylüyorum, çağrıyı yapan İngiliz Milletvekili George Galloway. Erdoğan’ın zaten Filistin davasına bir gönül bağı var. İsrail üzerinde böyle insani ve uluslararası sivil baskı oluşturulması, Ankara’yı rahatlatacağını düşünüyordu sanki. Ahmet Davutoğlu ise, siyasi bir kriz çıkması durumunda bunun nasıl göğüsleneceğine ilişkin kafasında cevap bekleyen sorular vardı. Ama kriz patlayınca Ankara bir tereddüt yaşamadı.. Ne Erdoğan, ne Davutoğlu, en ufak bir tereddüt geçirmediler ve gelişmeleri yakından izlediler..

ALTAN TAN İNKAR EDİYOR

Gemiye binip inme iddiasında Altan Tan’ı referans gösteriyorlar.. Diyorlar ki, “BDP milletvekili Altan Tan, 16 Ocak 2014 günü TBMM’de yaptığı basın toplantısında, “Başbakan adına ‘nara atan’ bazı milletvekillerinin ve bir köşe yazarının 9 insanın hayatını kaybettiği Mavi Marmara’nın Gazze seferine katılmaktan son anda vazgeçtiklerini” belirterek, şu iddiada bulundu: “Bazı AK Partili milletvekilleri ve bir malum yazar, Gazze’ye giden gemiden Antalya’da indi. MİT istihbaratıyla son anda gemiye binmeyen bu kişiler kimlerdir? Başbakan bunları açıklasın. Gazze’ye bir gemi kalksın; Başbakan, Davutoğlu, AK Partili milletvekilleri ve o malum yazar binsin, ben de hemen bineceğim.” Haber kaynağı Zaman gazetesi. Yani şıracının şahidi bozacı!..

-Bilmiyorum. Kim söylemişse yalan söylemiş.. Altan Tan’ı aradım; “Ben isim vermedim. O ifadeler de basında yer aldığı gibi değil, ben indi-bindi demedim. Gidecekti, ne oldu da gitmedi dedim” diyor. Bilgi sahibi değil, kendi kanaatı olarak bunu ifade ettiğini söylüyor..

SOL İLE DİYALOĞUM 80 ÖNCESİNE DAYANIR

Doğu Perinçek’le ilişkiniz..

- Hay Allah, benim sol ile diyaloğum 80 öncesine dayanır.. O günleri Nuri Çolakoğlu’na, Lutfi Oflaz’a sormak gerekir.. Oflaz Aydınlık’ta “Akıncı kardeş” başlıklı makaleyi niçin yazmıştı, kendine sormak gerek. Abdulkadir Özkan’a , Ferhat Koç’a sormak gerekir.. Av. Atilla Coşkun’a sormak gerekir..

Kullandıkları bir resim var, Doğu Perinçek’le yan yana, başımda berem var.. Bir panelde beraber oturuyoruz. Allah’ın işine bakın ki, o panel notları İşaret Yayınları tarafından “Savaş Barış İktidar” adı ile ilk baskısı 1989 yılında yayınlandı..

NE YAPTIMSA SÖYLÜYORUM...

Bir de Twitterden, “CIA ile ne konuştun” diye mesaj gönderiyorlar. O işin aslı ne?

-Onlara dedim ki, “görüştüklerimle anlaşsaydım, abilerinizin abisi olurdum. Onun için sorunuza ve sorduğunuz kişiye dikkat edin..” Ne yaptımsa söylüyorum.. Benim de kendilerinden olmamı istiyorlardı, bu projede yer almamı istiyorlardı.. Ben, ülkem üzerine, onların rızası için başkaları ile pazarlık yapmam.

DERİN DEVLETİ BİR AİLEYE BENZETİRİM

Abdullah Öcalan’a “aileden” dediniz mi?


- Ha! Evet, ben hep derin devleti bir aileye benzetirim. Beyaz Türkleri, Sabatayları, Pakradunları, Tapınakçıları, Masonları ve onlarla iş tutanları o derin aileden olarak tanımlarım. Apo da o aileden. Cemaatin kriptoları da aileden! Onlar da derin devlete eklemlenmek için çalışmıyor mu idi. Derin devletteki laikçi, Kemalist ulusalcılar da buna karşı çıkıyordu.. Ve derin devlet benim gözümde Şeytanın ailesine intisab edenlerin oluşturduğu bir ailedir. Media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, diplomasi ve STK’lar içinde uzantıları vardır..

Haber Ara