Dolar

32,5004

Euro

34,6901

Altın

2.496,45

Bist

9.693,46

Çankaya’ya cevapsız bir mektup

Togan'ın Mustafa Kemal'e gönderdiği ve Cumhurbaşkanlığı arşivinde 01019745 numara ile kayıtlı mektup yayınlandı.

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-10-22 16:46:02

Çankaya’ya cevapsız bir mektup


Zeki Velidi Togan 1932’de toplanan Birinci Türk Tarih Kongresi’nde sunduğu ve resmi tarih tezini ilmi sınırlar içinde tenkid eden tebliğinin ardından gerek kongredeki katılımcıların gerekse gazetelerde ve İstanbul Darülfünundaki kürsüsünde kendisine yapılan linç kampanyasından bunalarak Viyana Üniversitesi’ne doktora yapmak için istifa ederek gider. Zira kendisine izin verilmez.

1933 yılında Reis-i Cumhur Mustafa Kemal Atatürk’e bir mektup yazarak hakkındaki mesnetsiz iftiralara karşı kendisini savunur (bu mektubun tam metni Dünya Bülteni’nde yayımlandı.)

TYB Akademi Dergisi’nin Eylül 2014’te yayımlanan 12. Sayısında Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan’ın Viyana’da doktorasını tamamlayıp Bonn Üniversitesi’nde göreve başladığının ilk aylarında yazdığı bu mektubu üniversitemizdeki akademik özgürlüğün ve bilimsel çalışmaların niteliğinin yakın tarihimizde nasıl karşılık bulduğunu / bulamadığını yansıtması açısından önemli bulduğumuzu belirtelim.

Cumhurbaşkanlığı arşivinde 01019745 numara ile kayıtlı bu mektupta ise doktorasını bitirip Bonn Üniversitesi’nde göreve başladığını, çalışmak istediği sahaları ve geleceğe ait tasavvurlarını Mustafa Kemal Atatürk’e yazar ve ülkesinde çalışmak istediğini ifade eder. Ancak hiçbir cevap alamaz. Verimli bir döneminde milletine hizmet edememenin burukluğu ile yazdığı mektubun dil ve imlasına hiç dokunulmadı.

Türk ulusunun büyük kılavuzu Büyük Atatürk.

Bundan iki yıl önce Viyanadan Huzurudevletinize yazdığım mektubumda buradaki tahsilimin ikmali ve mealim hakkında Zatidevletinizi haberdareyleyeceğimi arzetmiştim. Türkoloji, İraniyat ve İktisat Tarihı sahalarında tahsilim gerek yazmış olduğum doktor tezimin ( ki İbn-Fadlanın Türk ellerinde siyahatını izahtan ibarettir) ehemniyetle kabulü ve gerek imtihanla kazandığım aliyüla’lâ imtiyazla Haziran 7 sinde hitam bulmuştur. Elde ettiğim şehadetnamelerin birer musaddak kopilerini babamsınız ve atamsınız diye nazaridevletinize arzediyorum. Doktorluk unvanı verilmek merasimi şamı Viyana universitesi salonunda profesörler ve talebeler huzurunda “rupa ve Şark ilmi teşrşkümeasi yolları” mevzuu üzerine konferans vererek orada Zatidevletinizin ilim ve bilhassa metodik ilim hususuna atfettiğiniz yüksek ehemniyetten de bahsettim; ve ikinci gün Almanya’ya hareket ederek dokuz Haziranda Bonn universitesindeki mesaime başladım. Şimdi iki aydan fazla zamandır ki buradayım.

Buradaki mesai mavzuum eski Arap coğrafi edebiyatı ve yeni İran tarihi (önümüzdeki sümester için Safaviler tarihı) olarak resmen ilan edilmiştir. Türkçe ise yalnız lisan dersi olarak verilmiştir. Türk tarihı için haftada iki yahut bir saat ders isteyip gördümdü ; fakat burada Türkiye ile bilhassa filoloji noktainazarından alâkadar oluyorlar. Bu münasebetle Zatidevletinize arzım var :

Düşünüyorum ki, benim Almaniyadaki ilmî mesaim ilim gözbakımından ehemmiyetli olsa yine hayattan, bilhassa Türk hayatından temamiyle uzak. Mesela eski Arap coğrafi eserleri üzerindeki mesaimiz çok mühim olmakla beraber, ekseriyen Türklüğün haricinde kalıyor. Fakat bu mesai mücerret ilim olmakla beraber beni gittikçe kendisine celbeder ve hayattan, yaşıyan Türkün hayatından bizzarura uzaklaştıra bilir. Halbuki ben kendi milleitim içinde, Türk evladı arasında yaşamak için yaradılmış Türk tarihi ve destanları üzerinde çalışmak için yetişmiş olan bir oğlunuzum. Almanca bir eser yazacak yerde daha kolay olan kendi milli dilimde iki üç eser yazabilirim. Benim almança yazdığım eserleri ancak birkaç Avrupalı okul türkçe olursa binlerce millettaşlarım okurdu. Sonra ilim olmak itibariyle de Türkiyata karşı bizim alâkamız başka Alman ve diğer Avrupa alimlerinin alâkası başka. Hele şe Türk destanlarına gelince, evvela ben kendim destancılar muhitında doğmuşum, sonra da onu öğrenmek yolunda çocuklukdan beri Başkurt, Kazak, Kırgız, Özbek, Karakalpak, Türkmen arasında her tarafa koştum. Bu destanlar bizim için milli kültürümüzün candamarıdır: Avrupalı bir alim bunlarla ancak bir etnografiya mevaddı sifatiyle alâkadar olur, onu ( mesela İranlılarda olduğu gibi ) bir kül olarak tanımaz ve inanmaz. Onlar bununla ancak milli hayatımızda tekrar tecelli eyleyebilmesi nispetinde alâkadar olurlar, yoksa ben milli destanlarımız hakkında almanca bir eser yazarak onları alâkadar edemem, bilakis kendim gittikçe bunları unuturum. Onun için candan isterdim, ki milletimin Büyük Kılavuzu yanında onun vucüde getirdiği yeni Türk kültür hayatından ilham alarak çalışan Büyük Atatürk Türk budun için tarihta emsalsız büyük büyük işler yapıyor. O elbette Türkün etkmil ilim sahalarındaki mesaisını tanzim ve idare edecek bilgi Akademisi,ve Ankarada yeni bir üniversite vucüde getirecektir. Eğer Atatürk lütuf buyururlarsa beni de bu mesaiye iştiraktan mahrum bırakmazlar.

Ben şimdi Avrupada üç yıl zarfında eski bildiklerime ilave olarak da bazı birşeyler öğrendim. Bilhassa yüksek ilmî teşkilat, enstitular tesisi yolunda faydalı olabilirim. Türk tarihı, Türk iktisat tarihı, Orta-Asyanın ve Türk intişar sahalarının tarihî cografyası üzerinde çalışa ve tedrisatta bulunabilirim. Bilhassa zikri geçen Türk destanlarını muasir Türk hayatı, “Karahaniların tarihı” ve saire gelecektir. Eğer Temür tarihında tab’ı tensip buyurulacak ise makineye çevrilmesini derhal ikmal ederek huzurudevletinize takdim eylerdim.

Türkiyedeki yeni Öztürkçe yolundaki mesaiyı daha takip edemedim, onun için lisan hususundaki kusurlarımı affeylemenizi bilhassa istirham ederim.

Buradaki mesaimin hatırası olarak Bonn universitesinde çıkarılan bir resmi ilave ediyorum.

Bilvesile derin hürmet ve samimi tazimatımı arzeylerim Büyük Ata.

A. Zeki Validi (Togan)

Haber Ara