Dolar

32,4620

Euro

34,7748

Altın

2.477,90

Bist

9.530,47

''Mülteci değil hızlı tren gidip gelirdi''

Başbakan Davutoğlu, Erbil'de gezerken kendini Türkiye’deymiş gibi hissettiğini söyledi. “Eğer Esed bizi dinleyeseydi Halep de refah içinde olacaktı. Gaziantep ile Halep arasında mülteciler değil, hızlı tren gidip gelecekti” diyen Davutoğlu, Suriye’nin bir gün mutlaka kurtulacağını vurguladı.

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-11-26 09:59:09

''Mülteci değil hızlı tren gidip gelirdi''

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Meclis’teki AK Parti grup toplantısında, 4 gün içinde Bağdat, Erbil, İstanbul, Patnos, Erzincan ve Tunceli’den oluşan ziyaretlerinin özetini yaptı. Bağdat’ta 12 saatte hem yeni hem eski liderlerle 17 farklı görüşme gerçekleştirdiğini söyleyen Davutoğlu, Irak’ın önemli bir stratejik ortak olduğunu belirterek, “İnşallah Türkiye ile Irak arasında 2009’da kurulan yüksek düzeyli stratejik ortak kabine toplantısının bir yenisini 24-25 Aralık tarihlerinde Türkiye’de gerçekleştireceğiz” dedi. Başbakan, Türk şirketlerinin Irak’ın bütün şehirlerinde yatırıma devam etmesi gerektiğini ifade etti. Bağdat’tan sonra gittiği Erbil’de kendini sanki Türkiye’deymiş gibi hissettiğini söyleyen Davutoğlu, şunları söyledi:

ZALİMLERE TERK ETMEYİZ

“Havaalanından şehre, otele giderken her yerde Kayseri, Yozgat, Bursa gibi bizim şirketlerin tabelalarıyla dolu sokaklardan geçtik. İşte biz bunu istiyoruz. Ekonomi üzerinden sınırlara saygı göstererek bütün Ortadoğu’nun birbirine entegre olmasını, birbiriyle bütünleşmesini istiyoruz. Rüyamız, hayalimiz bu. Eğer Beşşar Esed bizi dinleyeseydi Halep’te böyle olacaktı, refah içinde olacaktı. Yıkım içinde değil. Kendi uşakları tarafından tahrip edilmiş olmayacaktı. Eğer kendi halkına savaş açmamış olsaydı şu anda Gaziantep ile Halep arasında mülteciler gidip gelmeyecekti, hızlı tren gidip gelecekti. Bunun planlamasını yapmıştık. Bir gün Halep kurtulacak, Suriye ayağa kalkacak. İnşallah o gün geldiğinde biz aynen Irak’ta olduğu gibi ortak kabine toplantısı tekrar yapacağız. Ne Suriye’yi ne Irak’ı ne de diğer kardeş ülkeleri IŞİD benzeri teröre de, Esed benzeri zalimlere de terketmeyeceğiz.”

İŞTE BARIŞIN YOLU

“Cuma namazına Erbil’in büyük bir camisine gittik. Hoca bizi görünce hutbesini Kürtçe, Arapça ve Türkçe okudu. Kürtçe konuşurken de anlamaya çalıştım, Arapça’yı zaten anladım. Türkçe, bizim dilimizde döndü ve Yunus Emre’yi okudu. ‘Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz.’ İşte bizim istediğimiz bu. Horasan’ın Yunus Emre’sinin güzel Türkçe’sini bir Kürt hoca efendi Erbil’de okuyorsa bir Türk hoca buralarda Kürtçe bir deyişle Faki-yi Tayran’dan, Ahmed-i Hani’den bir şeyler okuyorsa işte barışın yolu budur. Dilleri yasaklayarak, efendim baskıları artırarak, birilerinin arasındaki psikolojik bariyerleri tırmandırarak kimse bu dünyada kalamaz. Yunus’un dediği gibi bu dünya kimseye kalmaz. Geride bırakacağımız sadece kardeşlik, sadece insanlık olmalı.”

Günaydın Bahçeli

Davutoğlu, tek parti CHP’sinin 1937-1938 yıllarında katliamlara imza attığı Dersim’de yaşananlar için özür dilemesini eleştiren ve o dönem idam edilenlerden olan Seyit Rıza için “İhanet etti” diyen MHP Genel Başkanı Bahçeli’ye şu sözlerle yüklendi: “Bahçeli biraz tarih okumalı. İhanetli suçladığı kişinin tarihi referanslarına baksın, sonra gelsin İç Anadolu’da medreseleri kapatıp sadece şapka yasağına muhalefet ettiği için idama yürüyen insanların olduğu diyarlarda nereye gittiği belli olmayan insanlara tek parti zihniyetini savunsun. Ben Tunceli’de söylediklerini Konya’da, Kayseri, Bursa’da, Edirne’de de söyleyeceğim ama o Ankara’da söylediklerini acaba Tunceli’de söyleyebilecek mi? (Alevi açılımı) Bahçeli ‘yeni keşfetmiş gibi’ 10 öneride bulunuyor. Takip etmiyor, söylediklerimizi dinlemiyor. 10 önerinin 7’sini zaten biz yaptık Sayın Bahçeli. Çoktan yaptık. Alevi araştırmaları merkezi kurduk. Alevi klasiklerinin hepsini bastık. Ya Bahçeli, günaydın, günaydın. Söylediği birçok şey yapıldı, diğerleri yapılma aşamasında.”

Amir millettir devlet el öper

Tunceli ziyaretinde bir Alevi dedesinin eline kapanarak öpmek istediğini hatırlatan Davutoğlu, o sahneyi anlattı: "Ne haddimize, bizden yaşlı birine el öptürmek. Ben de onun eline sarıldım. O resmin simgesi şudur; bundan sonra kimse bizim önümüzde, devletin önünde diz çökmeyecek, kimse devleti temsil eden kişilerin ellerini öpmeyecek. Çünkü bundan sonra amir olan millettir, memur olan devlettir. El öpecek olan devlettir."

Ayfer Mallı / YENİ ŞAFAK

Haber Ara