Dolar

32,5789

Euro

34,9913

Altın

2.427,65

Bist

9.722,09

Cübbeli Ahmet : Katıksız vehhabi bunlar

Vahdet gazetesinde yazıları yayımlanan Cübbeli Ahmet,bugünkü yazısında Pa­kis­ta­n’­da bir oku­lun ba­sı­lıp ço­ğu ço­cuk yü­zü aş­kın ki­şi­nin öl­dü­rül­me­si ola­yını 'katıksız vehhabi bunlar' diyerek sert bir dille eleştirdi.

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-12-19 11:39:48

Cübbeli Ahmet : Katıksız vehhabi bunlar


Pa­kis­ta­n’­da bir oku­lun ba­sı­lıp ço­ğu ço­cuk yü­zü aş­kın ki­şi­nin öl­dü­rül­me­si ola­yı Veh­ha­bi­lik uzan­tı­sı­dır. Pa­kis­tan hü­kü­me­ti­nin ope­ras­yon yap­ma­sı­nı, 1500 ki­şi­yi öl­dür­me­si­ni ken­di­le­ri­ne acı çek­tir­me­si­ni sal­dı­rı­ya se­bep ola­rak gös­te­ri­yor­lar. Bu­nun kar­şı­lı­ğı bu de­ğil­dir.

“Yok, ay­nı acı­yı ben de çek­ti­re­ce­ği­m” di­yor­lar. Ço­luk ço­cu­ğun ol­du­ğu ye­re git bom­ba­la­rı pat­lat, (10 ya­şın­da olan­la­rı da akıl­lı sa­yı­yor­lar­mış) 10 ya­şın­dan ile­ri ge­len­le­rin hep­si­ni ta­ra, ya­ka­la­na­ca­ğı­nı an­la­yın­ca da bom­ba­la­rı pat­lat. 10 ya­şın­dan kü­çük olan­lar da za­rar gör­dü do­ğal ola­rak.

İn­ti­har sal­dı­rı­sı han­gi din­de ca­iz?! Al­lah cen­ne­ti ha­ram edi­yor in­ti­har ede­ne.

YA­ZIK­LAR OL­SUN!

Bir adam sa­na zul­met­ti di­ye, sen de ona ay­nı acı­yı ya­şat­mak için sa­na zul­met­me­miş ola­nın ço­cu­ğu­na, ka­rı­sı­na, ora­da denk ge­len­le­re ezi­yet et­me hak­kı­na sa­hip mi­sin?! Ta­ra­ma hak­kı­na sa­hip mi­sin?! Bom­ba­la­ma ya­pa­rak “Kim ölür­se öl­sü­n” de­me hak­kı­na sa­hip mi­sin?! Ehl-i Sün­ne­t’­in han­gi mez­he­bin­de var bu?! İş­te Veh­ha­bi­’nin te­za­hü­rü bu­dur. Ya­zık­lar ol­sun!

SUÇ SA­Hİ­Bİ­Nİ BAĞ­LAR

Af­ga­nis­ta­n’­da­ki­ler “Biz Sün­ni­’yiz, Ha­ne­fi mez­he­bin­de­ni­z” di­yor­lar. Bu­ra­ya bir şerh ko­ya­yım. Şun­dan kor­ka­rım; ba­zen baş­ka­la­rı ya­pı­yor, on­lar adı­na sa­hip­le­ni­li­yor. Ya­hu­di­’nin dün­ya­da çok bü­yük oyun­la­rı var­dır. Ha­ne­fi ve Sün­ni olan bir ce­ma­atin, med­re­se ta­le­be­le­ri­nin böy­le bir şey ya­pa­ca­ğı­nı ta­sav­vur ve ta­hay­yül bi­le ede­mi­yo­rum. Ama yap­mış­lar­sa ra­di­kal­leş­miş­ler­dir, ba­na Ha­ne­fi­yim, Sün­ni­yim an­lat­ma­sın­lar.

Ka­tık­sız Veh­ha­bi­leş­miş­ler­dir. Çün­kü o da acı çek­sin di­ye suç­suz bir ço­cu­ğu öl­dü­re­mez­sin. Suç fer­di­dir, sa­hi­bi­ni bağ­lar.

Al­lah-u Teâ­lâ bu­yu­ru­yor:
“Ço­cu­ğun­dan se­bep ba­ba yan­maz, hiç­bir ço­cuk ba­ba­sın­dan do­la­yı da ce­za çek­mez.” (Lok­man Sû­re­si:33)
Onun için bu Veh­ha­bi­lik bü­yük be­la.

YATARAK YiYEREK ALLAH’A ULAŞILMAZ

Ab­dül­ka­dir Gey­la­ni ko­lay mı olu­nu­yor? Ço­cu­ğun bi­ri çok se­vi­yor Gey­la­ni Haz­ret­le­ri­’ni. An­ne­si­ne yal­va­rı­yor “Be­ni onun med­re­se­si­ne gö­tür.” di­ye. Ka­dın da gö­tür­müş ço­cu­ğu “Bu ço­cu­ğu tek­ke­de se­nin hiz­me­ti­ne vak­fet­tim.” de­miş.

‘E­Tİ SE­NİN KE­Mİ­Ğİ BE­Nİ­M’

Bu sü­re için­de ço­cu­ğa az ye­mek ver­miş. Ta­ri­ka­tın ba­şın­da az ye­mek, az iç­mek, az uyu­mak, az ko­nuş­mak, az gö­rüş­mek ge­re­kir. Sey­ru Sü­luk yap­tı­ra­cak. Al­la­h’­a ulaş­mak ko­lay mı? Ya­ta­rak, yi­ye­rek kim ulaş­mış?!

Bir­kaç ay son­ra an­ne­si “Gi­de­yim de bir zi­ya­ret ede­yim ço­cu­ğum ne hal­de­dir?” de­miş. Git­miş bir bak­mış ço­cu­ğu bir de­ri bir ke­mik. Ana­lar­da bir aca­yip. Ho­ca­ya ve­rir­ken der­ler ki: “E­ti se­nin ke­mi­ği be­nim.” Laf ol­sun, ya­lan! Ço­cu­ğu bi­raz za­yıf­la­sa ho­ca­yı mah­ke­me­ye ve­rir. Ço­cu­ğu­nu böy­le gö­rün­ce “İ­şe bak ya! Biz ev­li­ya ola­cak di­ye ver­dik ama ne­re­dey­se öle­cek ço­cu­ğum.” de­miş.

Ab­dül­ka­dir Gey­la­ni Haz­ret­le­ri­’nin hu­zu­ru­na çık­mış. Mü­ba­rek oda­sın­da ta­vuk yi­yor­muş. El­le­ri­ni de ya­lı­yor fa­lan. İm­ti­han ya! Tam da ka­dı­na denk gel­miş.

TA­VUK Yİ­YE­REK BUL­MA­DIM

Ka­dın: “Ol­ma­dı Efen­di Haz­ret­le­ri! Ço­cu­ğum ora­da aç­lık­tan ölü­yor, sen de bu­ra­da ta­vuk yi­yor­sun.” de­miş.

Mü­ba­rek he­men ke­mik­le­re “Al­la­h’­ın iz­niy­le can­la­n” de­miş, ta­vuk can­lan­mış. Ka­dın bu­nu gö­rün­ce şa­şır­mış ve: “Töv­be es­tağ­fu­rul­lah Efen­di Haz­ret­le­ri!” di­ye af di­le­miş.

Mü­ba­rek de: “Ha­nım se­nin ço­cu­ğun da bu ma­ka­ma gel­sin, is­te­di­ği ka­dar ta­vuk ye­sin. Biz bu iş­le­ri ta­vuk yi­ye­rek bul­ma­dık. 25 se­ne sah­ra­da kal­dım, di­ken ye­dim.” de­miş. Ba­kın 25 sa­at de­ğil, 25 se­ne!

PARFÜM VE DEODORANT CAiZ MiDiR?

Ebu Ha­ni­fe (Ra­hi­me­hul­lâh)a gö­re şa­ra­bın dı­şın­da­ki­ler­de (etil al­kol, kim­ye­vi dö­nü­şü­me uğ­ra­mış mad­de­ler) mü­sa­ade var­dır. Ba­zı âlim­le­re gö­re mü­sa­ade yok­tur. Onun için iş şüp­he­ye gir­miş­tir. El­bi­se­le­re değ­dir­me­mek la­zım. Ama bu şüp­he­den sa­kın­mak ba­kı­mın­dan­dır. Ol­du ki üs­tü­ne değ­di, ko­lon­ya fa­lan sü­rül­dü, bu ab­des­ti boz­maz. Ab­dest içer­den dı­şa­rı çı­kan­la bo­zu­lur. Bu­nun ab­des­ti bo­za­cak bir ya­nı yok­tur. El­bi­se­ye fa­lan değ­se de uçu­yor, na­ma­za ma­ni ola­cak bir du­ru­mu yok­tur. Ama ona da ha­ram na­za­rıy­la ba­kan ba­zı âlim­ler ol­du­ğu için şüp­he­den sa­kın­mak ba­kı­mın­dan bun­la­rın da kul­la­nıl­ma­ma­sı tak­va­ya ve ih­ti­ya­ta uy­gun olan­dır.

CUMA GÜNÜ OKUNACAK İSM-İ ŞERİF

“Ey bü­tün iş­le­rin­de ham­do­lun­ma­ya lâ­yık olan Al­lâh! Yâ Al­lâh!”

Her kim ab­dest­li bir şe­kil­de te­miz el­bi­se­ler gi­yin­miş ola­rak cu­ma gü­nü na­maz­dan ön­ce ten­ha bir yer­de bu ism-i şe­rî­fi iki yüz (200) de­fa giz­li­ce okur­sa, is­te­ği ne olur­sa ol­sun ken­di­si için ko­lay­ca hâ­sıl olur. Ta­bip­le­rin ilaç yap­mak­tan âciz kal­dık­la­rı has­ta da bu min­val üze­re ism-i şe­rî­fi ti­la­vet eder­se, ece­li gel­me­diy­se mut­la­ka iyi­le­şir.

(Şi­hâ­büd­dîn es-Süh­re­ver­dî, Şer­hu­’l-es­mâ­i’l-er­ba­ʽîn, Yaz­ma Nüs­ha, Aya­sof­ya, no:3358, ve­rak:142, Yaz­ma Ba­ğış­lar, no:2773, ve­rak:2, Be­ya­zıd Dev­let, no:1256, ve­rak:10; Ah­met Mah­mut Ün­lü, Er­ba­‘în-i İd­rî­siy­ye, sh:55)

NAZARDAN KORUNMAK iÇiN iSM-i ŞERiF

“Ey baş­ka­sı­nın yap­mış ol­du­ğu bir ör­nek bu­lun­mak­sı­zın can­la­rı(n has­ta­lık­la­rı­nı) iyi­leş­ti­ren! Yâ Bâ­rî!”

Her ki­me bü­yü ya­pı­lır ve­ya sa­ra­ya çar­pı­lır ya­hut na­zar­la­ra müb­te­lâ olur­sa, bu ism-i şe­rî­fi fark­lı ye­di mâ­den­den ya­pı­lan bir lev­ha üze­ri­ne nak­şe­dip onu boy­nu üze­rin­de ta­şı­sın. Böy­le­ce bü­tün has­ta­lık­lar­dan şi­fa bu­lur, ay­rı­ca ha­ya­tı bol­luk ve zen­gin­lik­le ge­çer.

(Şi­hâ­büd­dîn es-Süh­re­ver­dî, Şer­hu­’l-es­mâ­i’l-er­ba­ʽîn, Yaz­ma Nüs­ha, Aya­sof­ya, no:377, ve­rak:112; Aya­sof­ya, no:3358, ve­rak:144; Yaz­ma Ba­ğış­lar, no:2773, ve­rak:5; Be­ya­zıd Dev­let, no:1256, ve­rak:13;Ah­met Mah­mut Ün­lü, Er­ba­‘în-i İd­rî­siy­ye, sh:115)


Haber Ara