Dolar

32,5871

Euro

34,8408

Altın

2.508,21

Bist

9.693,46

Şamil Tayyar'dan ortalığı kızıştıracak soru!

24 TV'de konuşan Şamil Tayyar, 17-25 Aralık'ta aktif görev alan Savcı Celal Kara'nın Cumhuriyet Gazetesi'ne verdiği röportajda kullandığı ifadeleri yorumladı.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-01-29 03:06:12

Şamil Tayyar'dan ortalığı kızıştıracak soru!

AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, 24 TV'de Murat Çiçek'in sunduğu Açık Görüş programında Savcı Celal Kara'yla ilgili "acaba gerçekten hukuk fakültesini bitirdi mi, acaba diploması sahte mi, gerçek mi" ifadelerini kullandı.

17-25 Aralık döneminin savcısı Celal Kara Cumhuriyet Gazetesi'ne bir röportaj vermişti ve bu röportaj itiraf niteliğinde bir röportaj olarak nitelenmişti.

Kara, söz konusu röportajda, "Evet elde delil yok, kuvvetli şüphe vardı, bence şöyle olmalıydı, en az 50 yıl, en çok 500 yıl yerlerdi, evet Erdoğan'ın adı geçmiyordu ama biliyorduk ki o da vardı, 1 numara Erdoğan'dı" gibi cümleler kurmuştu.

Celal Kara'nın röportajda kullandığı ifadeleri yorumlayan Şamil Tayyar konuyla ilgili şöyle konuştu:

17-25 Aralık operasyonlarının bir darbe teşebbüsü olduğunu artık biliyoruz. Buradaki nihai hedefin, dönemin Başbakanı, şimdi Sayın Cumhurbaşkanı olduğunu da biliyoruz. Bunu defalarca ifade ettik.

"CELAL KARA'NIN O AÇIKLAMALARI İTİRAF NİTELİĞİNDE"

O soruşturmada aktif görev alan Celal Kara'nın Cumhuriyet'e yaptığı açıklamalar, bizim dile getirdiğimiz şeyleri teyit eden, bir manada da itiraf anlamına gelebilecek çok önemli açıklamalardır. Fikri zikri ne olursa olsun, siyasal tercihi ne olursa olsun, ben o açıklamaların herkesçe mutlaka ama mutlaka ayrıntılı bir şekilde okunması gerektiğini düşünüyorum. Okunsun ki, 17-25 Aralık'ı yapanların nasıl bir kirli senaryonun, nasıl bir kumpasın ve tezgahın içinde olduklarını herkes görebilsin.

ÇELİŞKİLİ İFADELER

Orada diyor ki, "eğer yüce divan oylamasında bakanlar gitseydi yüce divana, arkasından Bilal de gelirdi" diyor. Biraz da üst perdeden konuşan bir üslup, müstehzi, aşağılayıcı ifadeler, sanki çok yakınından bahsediyormuş gibi "Bilal de arkasından gelirdi" diyor.

İki soru sonra ise, "aslında Bilal Erdoğan'la ilgili de önemli bir şey yoktu zaten" diyor. Önemli bir şey yok idiyse, yüce divan oylamasından sonra Bilal Erdoğan'ın dosyaya dahil edileceğini nereden çıkarıyorsunuz? Şüpheli değil. Hakkında hazırlanmış bir dosya yok.

"SAYIN ERDOĞAN'LA İLGİLİ, BİR HUKUKÇUYA YAKIŞMAYACAK CÜMLELER..."

Arkasından, Sayın Erdoğan'la ilgili ifadeler var. "Bence çıkardı içinden zaten" diyor. Yani "bence, kanaatimce, yoktu ama olurdu" gibi tamamen tuhaf bir anlatım içine yerleştirdiği bir açıklama var. Ve bunu yapan kim? Sokaktaki herhangi birisi değil. Laf olsun diye konuşan bir siyasetçi de değil. Daha düne kadar savcılık yapan ve savcı sıfatıyla da sayısız dosya hazırlamış, mahkemeye intikal ettirmiş sözüm ona bir hukukçudan söz ediyoruz.

CELAL KARA'NIN GERÇEKTEN BİR DİPLOMASI VAR MI? ŞU ANKİ DİPLOMA SAHTE OLABİLİR Mİ?

Ben Celal Kara'yı tanımadan önce, her şeye rağmen sınırlı da olsa bir değer atfediyordum. Ama görüyoruz ki Celal Kara ne hukukçu, ne kanun adamı. Gerçekten diploması var mı yok mu, diploma sahte mi? Bence buna bakılmalı. Biliyorsunuz, TÜBİTAK'ta çalışan iki kişiyle ilgili yapılan incelemede, o kişilerin diplomaları sahte çıkmıştı. Acaba Celal Kara'yla ilgili inceleme yapılsa diploması sahte çıkar mı? Bir hukuk fakültesini bitirdi mi, bitirmedi mi? Gerçekten bu konuda bir şüpheye düştüm.

KOBANİ MESELESİ

Kobani'den DEAŞ'ın geri püskürtülmesiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Şamil Tayyar, DEAŞ'ın bölgeye musallat edilmesinin arka planında Türkiye'ye balans ayarı vermek, Kuzey Irak'a yeni bir istikamet tayin etmek ve bölgede yeni bir denge kurmak gibi amaçların olduğunu vurguladı. Tayyar, DEAŞ'ın Kobani'den çekilmesini ise "misyonunu tamamladı" ifadesiyle yorumladı.

İşte Şamil Tayyar'ın konuyla ilgili açıklamaları

Suriye'de olup bitenler Türkiye'nin inisiyatifiyle olup bitmiş bir tablo değil. Tunus'tan, Mısır'dan başlayan ama sınırımıza kadar gelen geniş bir coğrafyadaki birbiriyle ilintili hadiseler zinciri. Türkiye bu mesele karşısında kayıtsız kalamazdı. Katil bir rejimin yanında yer almaktansa, mazlum halkı tercih etti. Ancak Türkiye bu konuda malesef yalnız kaldı. Ve Suriye'de olup bitenler karşısında tek başına çözüm üretemedi. Bunu kabul etmek lazım.

Diğer taraftan da çözüm önerisine ilişkin her türlü talebe de çok ciddi bir karşılık oluğunu da dünyada biliyoruz. Sonuçta Suriye'de 4'lü bir yapı oluştu. Son olarak da Türkiye'nin Kuzey Irak'la gelişen ilişkileri ve oradaki petrol kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda Türkiye'nin almış olduğu inisiyatif ve coğrafyadaki ağırlığı, başka bir aktörü, yani DEAŞ'ı ortaya çıkardı.

DEAŞ, TÜRKİYE'YE BALANS AYARI VERMEK İÇİN SAHAYA SÜRÜLDÜ

Daha önce var olan, Batı'nın da desteklediği, özellikle CIA'in palazlandırdığı DEAŞ'ı, Türkiye'ye bir balans ayarı vermek, Kuzey Irak'a bir istikamet tayin etmek, bölgede yeni bir denge kurmak adına sahaya sürdüler. Musul, Erbil ve son olarak da Kobani.

İki gündür, Kobani'de YPG güçlerinin DEAŞ'ı tasfiye ettiğini ve şehri kurtardığını ifade ediyorlar. ABD'den gelen açıklamalar biraz daha ihtiyatlı. Buna bağlı olarak da Türkiye'de, özellikle Güneydoğu'da bir takım kutlamalar yapılmak isteniyor. Bu yapılırken de hükümete yine çok ağır suçlamalar yöneltiliyor.

DEAŞ BİR MİSYON İÇİN ORAYA GELMİŞTİ, VE O MİSYON BÜYÜK ÖLÇÜDE TAMAMLANDI

DEAŞ'ın Kobani'yi kuşatması ve orayı alması stratejik olarak aslında çok anlamlı değildi. Birçok yorumcu farklı şeyler söyledi ama bana göre bir misyon için gelmişlerdi. Ve o misyonlarını da büyük ölçüde tamamladılar. Eğer oradaki asıl amaç Kobani'nin DEAŞ tarafından işgali olsaydı, Amerika'nın verdiği destek ve diğer faktörler olmazdı diye düşünüyorum. Ben, misyonlarını tamamladıkları kanaatindeyim.

TÜRKİYE KOBANİLİ KÜRTLERE HER TÜRLÜ YARDIMI YAPTI

Diğer taraftan Türkiye, bütün bu tezgaha ve oyunlara rağmen, orada yaşayan Kürtlere hem gönül kapılarını, hem de sınır kapılarını açtı. Ve oradan gelen 200 bin kişiyi iki gecede Türkiye kabul etti. Çocukların hepsi aşılandı. Her türlü yemek ve barınma ihtiyaçları karşılandı. Kobani'de DEAŞ'a karşı savaşmak üzere Kuzey Irak'tan gelen peşmergeler yine Türkiye sınırını kullandılar. Ve Türkiye o bölgede Kürtlere elinden gelen her türlü yardımı yaptı.

Ama sadece Kürtlerle sınırlı değil. Arap olsun, Türkmen olsun, Kürt olsun... Etnik kökenine, mensubu olduğu inanç durumuna bakmaksızın mağdur olmuş, yardım isteyen herkese Türkiye kapısını açtı.

HDP VE PKK'DAN GELEN MESAJLARIN AMACI...

Ama malesef PKK'dan gelen mesajlar da, HDP'den gelen mesajlar da bu gerçekliği örtmek üzerine kurulu.

Bunun bir çok sebebi var ama bana göre en önemli sebebi; AK Parti iktidarının bölgede Kürtler üzerinde sağladığı olumlu imajı yıkmak ve AK Parti üzerinden devlete karşı bir düşmanlık duygusunu körüklemek için bunun bilinçli olarak yapıldığını, AK Parti'nin ve devletin kötülendiğini ve orada kaotik bir ortam yaratarak, çözüm sürecini de kesintiye uğratmak isteyenlerin değirmenine su taşındığını düşünüyorum.

Star

Haber Ara