Dolar

32,3798

Euro

35,0479

Altın

2.326,91

Bist

9.145,21

Balkan Savaşı şehitlerini hatırlamak

Yeni Şafak yazarı İbrahim Tenekeci, İstanbul'un hemen yanı başında bulunan ancak pek çok kimsenin varlığından bile haberdar olmadığı Alaiye Şehitliği'nin hikayesini anlattı. İşte Tenekeci'nin bugünkü yazısı:

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-02-04 11:50:33

Balkan Savaşı şehitlerini hatırlamak

Yeni Şafak yazarı İbrahim Tenekeci, Yeni Şafak'ta bugünkü yazısını Balkan Savaşı şehitlerine ayırdı. İşte İstanbul'un yanıbaşında yatan Balkan Savaşı şehitlerinin yürek burkan hikayesi:

"Memleketimizin birçok yeri acı ve aziz hatıralarla doludur. Bu toprakları vatan kılan işaretler. Yollarda, dağ başlarında.   İşte bu işaretlerden biriyle yıllar önce karşılaşmıştım. Çatalca’daki savunma hattını gezmeye gittiğimizde.   Terkos ve Büyükçekmece gölleri arasındaki yüksek alanlara kurulan Çatalca Hattı, Alman istihkâmcı Von Bluhm tarafından tasarlanıyor. Yıl 1878. Amaç, Rus taarruzuna karşı, otuz beş kilometre ötedeki İstanbul’u savunmak. Hat, o tarihten itibaren sürekli geliştirilir. Tren ve araç yolları, cephanelikler, telgraf ve telefon odaları, topçu tabyaları. Böylece, dünyanın en iyi savunma sistemlerinden biri haline gelir.   Çatalca hattının hikâyesi burada bitmiyor. İkinci Dünya Savaşı’nın çıkacağının anlaşılması üzerine, bu kez Alman istilasına karşılık, aynı bölgede yeni bir hat inşa edilir. Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’tan dolayı ‘Çakmak Hattı’ adını alır. Beton koruganlar ve demir engeller bugün dahi görülebilir.   Bu bölgeyi keşfe çıktığımızda, kış başlamak üzereydi. Kuru ayazla beraber dondurucu soğuk vardı. Gündüzün bir de gecesini düşündük. Açıkta kalmak zorunda olduğumuzu. Tek kelimeyle söylersek; ürpertici.   Dağyenice köyünde, yolumuz Alaiye Şehitliği’ne düştü. Bakımsız kalmış, çevresi ise çöplüğe dönüşmüştü. Poşetler, içki şişeleri ve başka şeyler. Üzüldük ve utandık. Mahcup olduk. Dua ettik, hafif temizlik yapıp oradan ayrıldık.   İkinci gidişimizde ise şehitliği yenilenmiş, çevresini düzenlenmiş olarak bulduk. İki ziyaret arasındaki mesafe, yanlış hatırlamıyorsam, on üç yıldı. Ne olursa olsun, bu zaman farkını önemsiyorum.   ***   Alaiye Şehitliği, Balkan Harbi’nin ağır emanetlerinden biridir bize. Yılmaz Öztuna’nın rakamlarıyla, 158 kazâ (ilçe) ve 33 sancak (vilayet) kaybettiğimiz savaş. Daha doğrusu, bozgun.   Birinci Balkan Harbi’nde, Bulgar ordusu şaşılacak bir hızla Çatalca önlerine gelir. İstanbul’la aralarında sadece bu savunma hattı vardır. Hattın aşılması halinde, milletimiz, yeni ve daha büyük bir felaketle karşı karşıyadır. Hat, adeta, Balkan Harbi’nin Çanakkalesi olur.   Gelelim Alaiye Şehitliği’nin dokunaklı hikâyesine: Alaiye, adından da anlaşılacağı gibi, Alanya. Alanya Redif Taburu, takviye birlik olarak Dağyenice mevkiine, İleri Tabya’ya gönderilir. Redif, yedek asker demek. Belli bir yaşın üstünde olanlar. Çoğunlukla askerliği unutmuş, çoluk çocuğa karışmış. Kimi esnaf, kimi çiftçi veya işçi.   Uzun yoldan gelmişler, yeterli eğitim almamışlar. Akşam siperlere ulaşırlar. Yorgunluğun, soğuğun ve açlığın etkisiyle, çoğu hemen uykuya dalar. Taburun toplam mevcudu yüz elli yedi.   17 Kasım taarruzunda başarısız olan Bulgar birlikleri, 18 Kasım’da tekrar denerler. Sabaha karşı yapılan taarruzda, 87. Alay’ın sorumluluk sahasında olan İleri Tabya ele geçirilir. Uykudaki askerlerin hepsi süngüyle şehit edilir. Savunma hattı, beş yüz metre kadar yarılmıştır. Savaşın kaderini değiştirebilecek bir gelişmedir bu. Fakat her iki taraf da durumun farkında olmaz.   Gerisini Doruk Akyüz’ün makalesinden okuyalım: “İleri Tabya’da talim seviyesi yetersiz olan Alaiye Taburu mevzilenmişti. Bu tabur mevziye 17 Kasım akşamı gönderilmiş ve herhangi bir savunma düzeni almadan askerler topluca uyku haline geçmişlerdi. Bulgar taarruzu da taburun büyük çoğunluğunun uykuda olduğu zamanda gerçekleşmişti. Türk askerleri uyanmaya fırsat bulamadan süngüden geçirildi. İleri Tabya’nın Bulgarlar tarafından ele geçirildiğinden ilk etapta iki tarafın da haberi olmadı.”   ***   İleri Tabya, Bulgarların savaş boyunca ulaştığı en uç noktadır. Takviye gelmesi halinde, neler yaşanırdı, bilemeyiz.   Sabah olunca, 3. Kolordu Komutanı Mahmud Muhtar Paşa, kurmaylarıyla birlikte savunma hattını teftişe çıkar. İleri Tabya önüne gelince, mevzilerden kendilerine ateş açılır. Paşa ve kurmay heyetinin yarısı yaralanır. At sırtında oldukları için, esaretten kılpayı kurtulurlar. Böylece, savunma hattının yarıldığı anlaşılmış olur. Yoğun bir topçu ateşi ve karşı taarruzla, İleri Tabya geri alınır. Ağır yaralanan Mahmud Muhtar Paşa, savaş dışı kalır.   Alaiye Şehitliği, çok sonradan, işte bu mevkiiye kurulur. Şehitlikte, sadece Alanya redifleri yatmıyor. Kitabede yazdığına göre; 17 ve 18 Kasım muharebelerinde şehit olan 664 askerimiz, burada, beraberce yatıyorlar. Onlardan bir tanesinin ismini verelim: Trabzon Gönüllüleri Reisi İzmirli Arap Hafız. Ve kitabenin bitişi: “Bütün şehitlerimizin ruhlarına elfatiha.”   Bu yazı, kendiliğinden doğdu, oluştu. İlham gibi. Bir vefa yazısı olarak okunmasını isterim. Vazife de diyebiliriz.   Hafta sonları için plan yapanlara, nereye gidelim diyenlere, Dağyenice köyündeki bu şehitliği ziyaret etmelerini öneririm. İstanbul’da oturanlar için söylersek, hemen şurası."

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
VİDEO HABER

Sahibinden 16 milyon TL'ye satılık ‘tarihi kilise’

Haber Ara