Dolar

32,5800

Euro

34,9933

Altın

2.452,38

Bist

9.716,77

Saraydan Külliyeye, Külliyeden Yetimhaneye

TİMETURK yazarı Mehmet Tepe'nin bugünkü yazısı...

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-04-17 10:19:25

Saraydan Külliyeye, Külliyeden Yetimhaneye

Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir; Lakin iyi olan, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitap'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve köleler uğrunda mal veren, namaz kılan, zekât veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır. 2.177

Ey Muhammed! Sana nereye infak edeceklerini soruyorlar. De ki: Hayır olarak verdiğiniz nafaka, ana baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Hayır, olarak daha ne yaparsanız herhalde Allah onu bilir. 2.215
Düşküne, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler. 76.8


İsraf-tasarruf, cimrilik-cömertlik, lüks-sadelik, zenginlik-fukaralık, kibir-mütevazılık kavramları her şey zıddı ile kaimdir düsturuna karşılık düşen kavramlardır. Tarihte hem şahsiyetler bağlamında hem devlet ve medeniyetler bağlamında bu sarkacın bir diğeri olan müspet tutum ve davranışlarla yücelmiştir. Nitekim şahsiyetlerin çöküşüyle bağlantılı olarak İbn Haldûn gelir ve servetlerin lüks, israf ve sefahate gitmeden verimli ve tabii yollarda kullanılması gerektiği üzerinde de durur. Ve ona göre bayındırlığın, refahın artması ve sürmesi buna bağlıdır. İbn Haldûn, önce zengin ve yönetici-zengin sınıflarda başlayan lüks, israf ve gösterişe dönük harcamaların onların etkisiyle bütün topluma yayıldığını, bunun da toplumları yıkıma götürdüğünü sık sık belirtmiştir (DİA, İ. E. Kazak).

Birey-toplum-devlet bağlamında bir mesele olduğu içim toplumda en çok tartışılan mesele “Cumhurbaşkanlığı Sarayı” oldu. Bu meselede şahsıma yönelik “1000 odalı bilmem şu kadar maliyetli bilmem nekadar metrekareli Cumhurbaşkanlığı Sarayı hakkında ne düşünüyorsun?” diye soran “mülaaneci” bir şahısa “ben çamurdan bir evden yatan hasırın üzerinde yatan iki öğün iki çeşit yiyen bir peygamberin ümmetiyim ona hayranım ve çok seviyorum. Siyaset ve devlet geleneğinin tarihsel olarak yaşadığı süreci anlatıp devlet saraylarının tarihini anlattıktan sonra beni şaşırtan şu Alim denen birinin 110 bin metrekarelik bir malikanade yaşamasını sorgulamayıp devleti idare eden bir devlet başkanının 400 bin metrekare yerde yaşamasını sorgulanmadan bunu sorgulamasını tuhaf buluyorum” demişti.

Reis-i Cumhurun “saray” ismini kullanmayıp “külliye” ismini kullanması beni mutlu ettiği gibi hayatımın en önemli unsuru olan kitabın mekânı olan kütüphanenin sarayda açılacağını ilan etmesi mesruriyetimi artırdı. Kapıları şu kadar, avizeleri bu kadar, çayı kilosu bu kadar söylentileri İslami geleneğinde ve köklerinde Hz. Ömer, Ömer bin Abdülaziz, Nizam-ı Mülk, Şeyh Edebali, Osmangazi, Sezai Karakoç, Necip Fazıl bulunan bir devletlûya bu kadar söylentiyi yakıştıramıyorum.

Önerim nedir külliyeye açılacak olan kütüphaneden sonra onu daha vakarlı kılacak yetimhane kısmının da eklenmesi Somali’li, Filistinli, Burmalı, Açeli, Suriye’li yetimlerin başını okşayan, ağlayan ve seferber olan yetimhaneler açan Reis-i Cumhurun ve hanımının yetimhanenin ne kadar anlamlı ve önemli bir mekân olduğunun her şeyleriyle hissettiklerini bizatihi biliyorum. Yanı başlarındaki yetimlerin sesleri ve yanı başında bulunduğu bilinciyle hareket eden devleti idare eden mekanizma daha yürek ve merhamet dolu olacaktır. Yetimin başını okşama, yetimin yüreğini hisseden gözlerine bakan şuur daha asil olacaktır. Bir yetimin ümmeti olan ve yetime sahip çıkan Selçuklu ve Osmanlı devlet tecrübesine sahip atabeylik ve Enderun terbiye ocağına sahip bir geleneğin devamcılarının bu çağrıyı anlamlı bulacağını düşünüyorum…

Haber Ara