Dolar

32,3264

Euro

35,0746

Altın

2.300,17

Bist

8.994,25

'Daha fazla işbirliğine ihtiyacımız var'

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye'nin yabancı savaşçı akışını önlemede tüm tedbirleri aldığını belirterek, 'Bu bizim kendi kendimize çözebileceğimiz bir şey değil. Daha fazla uluslararası işbirliğine ihtiyacımız var' dedi.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-04-21 03:56:40

'Daha fazla işbirliğine ihtiyacımız var'

Anadolu Ajansı'nın haberine göre; Mevlüt Çavuşoğlu, ABD'nin başkenti Washington'daki temasları kapsamında, düşünce kuruluşu Carnegie Endowment for International Peace'de "Çalkantılı Bir Ortadoğu'da Türkiye'nin Rolü" konulu konferansta konuştu.

Ortadoğu’nun büyük ölçüde çalkantı içinde olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, bölgede on yıllardır süren baskı ortamı ve savaşlardan sonra Arap Baharı’na şahit olduklarını ve halkların öncülük ettiği dönüşüm süreçlerinin bölgedeki yüz yıllık statükonun temellerini sarsmaya başladığını söyledi.

Bu süreçte Türkiye olarak olumlu ve destekleyici rol oynadıklarını belirten Çavuşoğlu, Mısır, Tunus, Libya ve Yemen'e 3 milyar dolarlık mali yardımın yanı sıra siyasi ve teknik uzman desteği sunduklarını, AB ve Avrupa Konseyi’nin çabalarına da destek verdiklerini bildirdi.

Çavuşoğlu, ancak dönüşüm sürecinin şu anda çok büyük zorluklar geçirdiğine işaret ederek, bu bağlamda Suriye’deki krize değindi.

"Suriye’ye istikrar getirmenin tek yolu temsiliyetçi hükümet"
Suriye'deki krizin en fazla Türkiye’yi etkilediğini anlatan Çavuşoğlu, ülkedeki durumun, IŞİD’in ortaya çıkmasıyla daha da karmaşık hale geldiğini, bunun da ötesinde Türkiye açısından ciddi ulusal güvenlik kaygısı oluşturduğunu söyledi.
Çavuşoğlu, Suriye’deki siyasi boşluğun Suriye halkının meşru isteklerine dayanan temsiliyetçi bir hükümet tarafından doldurulması gerektiğini anlatarak, “Suriye’ye istikrar getirmenin tek yolu bu” dedi.

Cenevre deklarasyonunun bu tür bir siyasi çözümün başarılması için gerekli yol haritasını tanımladığını ancak Cenevre-2 görüşmelerinden sonra Suriye rejiminin, halkına karşı şiddeti sürdürmede özgür olduğunu düşündüğünü kaydeden Çavuşoğlu, “Bu durdurulmalı. Uluslararası toplum, müzakere masasına oturması için rejime baskı uygulamalı” yorumunda bulundu.

"Irak'ta askeri başarı yeterli olmaz"
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Irak’ta yıllardır süren krize dikkati çekerek,IŞİD’in bunun son ve en karmaşık perdesi olduğunu söyledi. IŞİD’in Irak’ın 3’te 1'inden fazlasını kısa sürede ele geçirmesinin birçoklarını şaşırttığını ama Türkiye olarak uzun süredir bu yönde uyarılarda bulunduklarını hatırlatan Çavuşoğlu, Amerikan askerlerinin ayrılmasından sonra Irak’ın önceki yönetiminin baskıcı ve mezhepçi politikalarının ülkenin bu noktaya gelmesine neden olduğunu kaydetti.

Çavuşoğlu, “Bu nedenle baskı altındaki insanlara ulaşan, onların tekrar güvenini kazanan politikalara ihtiyaç var. İbadi başkanlığındaki yeni Irak hükümeti uluslararası desteği kazandı. Türkiye olarak biz de bu yeni kapsayıcı hükümeti tamamen destekliyoruz. Ama yine de Irak hükümetine, ülkenin ‘diğerleri’ni kazanmak için daha fazlasını yapması gerektiğini hatırlatmak da bizim görevimiz. Sözler, daha fazla gecikme olmadan somut adımlara dönüşmeli” değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, Irak’ta kısa dönemde belki askeri başarı kazanılabileceğini ama hükümet ile halk arasındaki güven eksikliğinin ne yazık ki hala devam ettiğini aktararak, “Askeri başarı yeterli olmayacak. Aynı zamanda siyasi ve insani adımların da atılması gerekiyor. Tikrit ve diğer kurtarılan kentler yerel kişiler tarafından idare edilmeli ve insanlar başka bir baskı dönemi altına girdiklerini hissetmemeli. Irak, DAEŞ öncesi dönemdeki gibi yönetilmemeli, işleyen bir federal devlete dönüşmeli” diye konuştu.
Türkiye olarak Irak’a siyasi, askeri ve insani destekte bulunduklarını ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile Musul ulusal muhafızlarına eğitim ve ekipman desteği verdiklerini kaydetti.

"Zincirin en zayıf halkası kim?"
Çavuşoğlu, Türkiye’nin Irak ve Suriye’den gelen yaklaşık 2 milyon sığınmacı için 6 milyar dolar civarında harcama yaptığını ve bu noktada uluslararası desteğin sadece 300 milyon dolarla sınırlı kaldığını söyledi.

Türkiye’nin, aynı zamanda, yabancı savaşçıların geçişini önlemede üzerine düşeni yaptığını ve gereken tüm önlemleri aldığını belirten Çavuşoğlu, şu ana kadar 12 bin 800 kişinin Türkiye’ye girişine yasak getirildiğini, bin 300 kişinin de sınır dışı edildiğini, sınır dışı edilenlerin yarısını da kaynak ülkelerden hiçbir bilgi gelmeden, Türkiye’nin kendi güvenlik ve istihbarat camiasının dikkatli çalışmaları sayesinde yaptıklarını bildirdi.

Çavuşoğlu, “Ancak bu bizim kendi kendimize çözebileceğimiz bir şey değil. Özellikle kaynak ülkelerden olmak üzere daha ileri bilgi paylaşımına ve daha fazla uluslararası işbirliğine ihtiyacımız var. Kaynak ülkeler de kendilerine şu en zor soruyu sormaya başlamadı: Bu zincirde en zayıf (halka) olanlar gerçekten kimler?” dedi.

"Mezhepsel tabanlı politikaların kazananı yok"
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Suriye ve Irak’ın yanı sıra bölgede de mezhepçiliğin genel bir tehdit olduğunu ifade ederek, “Tüm aktör ve taraflara aynı mesajı veriyoruz: Mezhepsel tabanlı politikaların kazananı yoktur. İlk ve en önde bu politikaların yanında olanlar dahil olmak üzere, mezhepsel çatışmalarda herkes kaybeder. Yemen bunun en yakın örneği. Yemen ve Libya’da ihtiyacımız olan ulusal uzlaşıya dayanan siyasi diyalog” yorumunda bulundu.

"Mısır muhalif gördüğü kesimleri radikalliğe yöneltiyor"
Çavuşoğlu, "Mısır yönetimi, muhalif olarak gördüğü kesimleri yeraltına ve radikalliğe yöneltiyor. Bizim kaygımız, mevcut eğilimin bu şekilde devamı halinde, Mısır’da yeni ve daha şiddetli sosyal patlamaların kaçınılmaz olacağı yönünde. Mısır’ın derin ve yapısal sorunları ancak özgürlükçü ve etkili siyasi ortamla çözülebilir. Bu noktada tüm tarafları kapsayıcı bir siyasi sistem kurma yönünde teşvik ediyoruz" diye konuştu.

"BMGK yetersizliğini kanıtladı"
İsrail-Filistin meselesinin bölgenin ana zorluklarından biri olarak kalmaya devam ettiğini belirten Çavuşoğlu, “Açıkçası hepimiz çözümün parametrelerinin ne olduğunu biliyoruz. Bu, 1967 sınırlarına dayalı, Doğu Kudüs’ün başkenti olduğu bağımsız ve egemen bir Filistin devletiyle yan yana yaşayan bir İsrail devleti. Ancak, (ABD Dışişleri Bakanı John) Kerry’nin tüm samimi çabalarına rağmen, iki devletli çözüm komada” değerlendirmesinde bulundu.

Geçenlerde BM Güvenlik Konseyi’ndeki Filistin tasarısının, İsrail’i, iki devletli çözüm için müzakere masasına ciddi biçimde oturtabilecek nitelikte bir tasarı olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, “Ancak, barışa yol açmaya çalışan diğer girişimler gibi bu da BMGK’dan geçmedi. Uluslararası barış ve güvenliği sağlamada ana sorumluluğa sahip organ, yine görevini yerine getirmedeki yetersizliğini kanıtladı" dedi.

"Kıbrıs'ta fırsat penceresi"
Kıbrıs meselesine de değinen Çavuşoğlu, 50 yılı aşkın süredir var olan bu soruna siyasi çözüm bulmak için fırsat penceresine sahip olduklarını belirterek, 2015'in bu noktada önemli bir yıl olduğuna inandıklarını söyledi.

Çözüme olan bağlılıklarının her zamanki gibi güçlü olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, müzakerelerin yakın zamanda yeniden başlamasını beklediklerini ifade etti.

Çavuşoğlu, Türk tarafının, yıl sonundan önce kalıcı bir çözümü mümkün kılmak için ekstra çaba ortaya koymaya hazır olduğunu ancak neticede "tango için iki kişinin gerektiğini" dile getirdi.

"Çözüm için ihtiyaç duyulan şey, gerçek manada siyasi irade. Eğer Kıbrıs Rum tarafı ve Yunanistan, benzer bir güçlü siyasi irade gösterirse çözüme varmamak için hiçbir neden yok" diyen Çavuşoğlu, önlerindeki kritik dönemde ABD'nin aktif mevcudiyetinin de önemli olacağını kaydetti.

"Bu yolda yürümeye devam edeceğiz"
Çavuşoğlu, Türk-Ermeni ilişkileriyle ilgili de yüz yıllardır barış ve uyum içinde bir arada var olan bu iki eski halk arasındaki bölünmelerin aşılması için 2009 yılından bu yana çalıştıklarını aktardı.

Türkiye'nin, Ermenilerin acılarını paylaştığının altını çizen Çavuşoğlu, "Sabır ve kararlılıkla, iki halk arasında empatiyi yeniden tesis etmeye çalışıyoruz. Sadece diyalog yoluyla barışçıl bir ortak gelecek inşa edebileceğimize inanmaya devam ediyoruz" dedi.

Çavuşoğlu, bu bağlamda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 1915 olaylarına ilişkin geçen yılki mesajının tarihi bir adım olduğunu, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun ocak ayında yaptığı açıklamanın da Türkiye'nin insani perspektifini yansıtan ileriye dönük diğer bir adımı oluşturduğunu anlattı.

Davutoğlu'nun dün de Birinci Dünya Savaşı'nın trajik koşullarında hayatını kaybeden Osmanlı Ermenileri için taziyelerini sunan ve bu yıl 24 Nisan günü Ermeni Patrikhanesi'nce düzenlenecek dini bir törenle Osmanlı Ermenilerinin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de anılacağını duyuran bir açıklama yaptığını hatırlatan Çavuşoğlu, bunun da tarihi öneme sahip diğer bir adım olduğunu bildirdi.

Bakan Çavuşoğlu, "Bu yolda yürümeye devam edeceğiz. Hem sorunun tarihsel boyutunu ele alan hem de Yukarı Karabağ meselesinin çözümüne katkı sağlayan bir çerçeve için çalışmayı sürdüreceğiz" diye konuştu.

"Operasyonlar meşru"
Çavuşoğlu, konferansta Yemen’de Husilere karşı yürütülen "Kararlılık Fırtınası" operasyonuna yönelik soru üzerine, Yemen’deki durumun herkesi kaygılandırdığını, Husilerin Yemen'de tüm kontrolünü ele alması nedeniyle ülkenin demokratik yollardan seçilmiş meşru Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’nin ülkeden ayrılmak zorunda kaldığını anımsattı.
Meşru Cumhurbaşkanı Hadi’nin isteği üzerine Suudi Arabistan’ın Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’ne öncülük ederek bu operasyonlara başladığını hatırlatan Çavuşoğlu, operasyonun da meşru olduğunu kaydetti.

Çavuşoğlu, operasyonu prensipte desteklediklerini, Türkiye olarak istenmesi halinde lojistik ve istihbarat desteği verebileceklerini belirttiklerini aktararak, şu ana kadar koalisyondan kendilerine böyle bir talep gelmediğini bildirdi.

Ancak günün sonunda Türkiye olarak siyasi çözümün ve ivedi ateşkesin yanında olduklarını ifade eden Çavuşoğlu, geniş çaplı ve anlamlı diyalog ile ulusal birlik hükümetine ihtiyaç duyulduğunu dile getirdi.

Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Tahran ziyaretine eşlik ettiğini belirterek, “Kendisi, İran’ın bölgedeki mezhepsel politikaları ve hırsının (bölgedeki meselelere) yardımcı olmadığı ve İran’ın çıkarlarına da yardım etmediği noktasında İranlılar ile gayet açık konuştu. Aynı zamanda, İran da Yemen’deki sürece dahil olmalı ve geri çekilmeleri ve ateşkes noktasında Husiler üzerindeki etkisini kullanmalı” diye konuştu.

Haber Ara