DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

"Hu huuu" Yusuf Kaplan Hocam!

2014-08-23 02:31:23

"Postmodern hazcılar ve hacılarla nereye kadar?"... 
 
Güzel soru ve cevabı açık. Fakat Avrupa'da "fikir" üretilebildiği sonucuna nasıl ulaştın Yusuf Hocam?! Hem namus iddiası içinde hem namussuz bir hayat yaşamak sanki mümkünmüş gibi bir rol içinde kıvranan Avrupa'ya karşılık, o iş öyle olmaz böyle olur diyerek, namussuzluğu bayraklaştıran Abd azmanını kötülemenin anlamı neydi? Avrupa'da hiç olmazsa bir iddia mı var demek istiyorsun? Fakat makalenin devamında öyle demediğini de söylüyorsun. Avrupa'da olan "şerhcilik" deyişinden belli ki, ben sayısı kadar "hakikat" mı olur, demeye getiriyorsun. Umrundaydı Avrupa'nın sanki bu... Umrunda mı gerçekten Yusuf Hocam? Demokrasi güzellemesiyle vaziyeti idare etmenin tılsımını bozabilecek DOĞU'dan yani İslam'dan başkası olmadığı halde, yaşatılan bu sessizlik ve güzellemeye dahil oluş mahkûmiyeti varken..
 
Nietzsche (Niçe)'nin bu "belirsiz"liğe ve "bilinemezciliğe" dair isyanı ve reddiyesiyle birlikte bu tiyatronun bittiğini söylüyorsun. Ve fakat hayat boşluk kabul etmiyor Yusuf Hocam! Bu hakikatin doğurduğu öz çocuğu Avrupa'nın Abd oldu. Üstelik Nitçe'nin mezar kazıcı olduğu da şüphe götürür. Eğer bir mezar kazıcı olacaksa, bu DOĞU'dan çıkacak!
 
Niçe'ye mukabil, Hegel "Üstün Topluluk" hakkını öne sürerken aynı isyanı dillendirdi. Niçe ve Hegel'in çaresizliğine ve mazeret paylarına karşılık bizim "Ferd Hakikati" ve "Topluluk Hakikati"miz, müşahhas olarak Allah Rasûlü ve Sahabe kadrosu olarak belli olduğuna göre, BUNUN İDARÎ SİSTEM olarak tezahürü ortaya konulmadan BATININ İFLASI'nı bir kere daha ilan etmenin kıymeti neredir?
 
"Üstün İnsan" veya "Üstün Topluluk" ne ki demenin pratik ve müşahhas bir sonucu olmadığına göre, bu böyle. 
 
Halbuki Salih Mirzabeyoğlu'nun, işin fikir cephesinden Hakikat-i Ferdiyye diyerek, adıyla sanıyla ve şanıyla ortaya koyduğu; hakikati olan bir ihtiyacın karşılığı verilmeliydi Nitçe'ye.. Veya yine Salih Mirzabeyoğlu'nun "Sahabelerin Rolü ve Manası- Topluluk Hakikati" ve "Başyücelik Devleti" eserleriyle Hegel'in "Zamanın Ruhu" diye boşlukta bıraktığı sese karşılık verilmeliydi.
 
Fakat iş bunun fikrî rejimi ve siyasî karşılığı olarak, tam aksi davanın yani kimsenin üstün falan olmadığı anlayışına dayalı "Demokrasi"ye gelince, seslerimiz kısılıverdi? NİYE HOCAM NİYE? Esas BUHRANIN DÜĞÜMÜ burada.
 
Alain Badioe "Demokratik sistemin radikal eleştirisinde, Plato böyle bir rejimin maddi arzuların anarşisine uyum sağlaması gerektiğini belirtmişti. Sonuç olarak demokratik bir hükümet herhangi bir HAKİKİ FİKRE hizmet etmekte yetersizdir" derken, eğer böyle bir tespit bir şey demekse -üstelik Avrupa'nın göbeğinden- bizim "astarımızda güneşi" kaybetmişler olarak böyle bir muğlaklığı beslemekten öte bir şeyler söylememiz gerekmez miydi?
 
Üstelik Alain'nin gayet haklı olarak ilavesi şu; "Demokrat olmamak her nedense yasaklanmıştır. Dolayısıyla, insan türünün demokrasiyi arzuladığı kabul edilmiş ve demokratik olmadığından şüphelenilen tüm öznellikler patalojik sayılmıştır. 
 
En iyi ihtimalle yeniden eğitilmeye katlanmayı, en kötü ihtimalle DEMOKRATİK DENİZ PİYADELERİ VE PARAŞÜTÇÜLERİYLE uğraşmayı getirir."
 
Tecrübeyle sabit!
 
Bırakalım Allah aşkına Yusuf Hocam... Bir tiyatro var DÜNYA VE ÜLKE sahnemizde, VE TİYATROLARDA ANCAK -MIŞ GİBİ OLMAK HAKKINA SAHİP OLABİLİRSİNİZ. Bu gerçekle yüzleşmek ve yüzleştirmek değilse bizden olan "kafası hummalı" olanların ve HAKİKİ BİR OLUŞUN YOLUNU göstermeyeceklerse ne işe yarar olduğumuzu nasıl izah edeceğiz?
 
HAKİKİ BİR FİKRE hizmet edemeyeceği besbelli bir idare usûlü DEMOKRASİ. Zaten bunun için de kurulmuş değil, biliyoruz bunu! Al sana MISIR olmadı Hamas'ın, Cezayir'in hali..
 
Yeni çağın MÜSLÜMANLARININ, hakiki bir fikre olan İMANI ZEDELENDİ. Ve açık ki, hepimiz de ZEHİRLENDİK. Demokrat olmayan bırak müslümanı, sahici tarafından bir fikir sahibi var mı civarında hocam? Kaba itirazları geçtik, biz de dahil kimsenin umrunda değil zaten bu tür itirazlar...
 
Müslümanların bugün düştüğü durum, müslümanlık iddiasına rağmen, inanmaya inanamamakdan kök bulan liberal demokrasiye olan ideolojik bağımlılık durumudur. İnanmaya inanmayan müslümanlar!!! Garabeti tarife gerek var mı bilmiyorum?
 
Demokrasi "KESİN İNANÇ"dan mahrum olanların rejimi ... Halbuki, Halkın iradesi, Hakkın iradesi olduğunda hakiki yerini ve kıymetini bulabilir. 
 
Eğer bugün "demokrasi ve sandık" İŞİMİZE GELEN bir NEFES ve OLUŞ PAYI ise, bu İMKÂN -dikkat ediniz- demokrasi dışı bir İDARENİN İRADESİYLE 1000 yıldır verilmiş bir TERBİYENİN günümüze uzayan gölgesi sayesinde... Yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bir stratejik unsur olarak işaretlediği "TARİHÎ ARKA PLAN", Hegel'in "Zamanın Ruhu" dediği! Yani öyle kolayından "babasının rahat etsin diye bıraktığı mirası", "kumar masası"ndan bilme ahmâklığı nereye kadar sürdürülecek?!
 
Agnostik bir ahlâk (!) ve insan hakikati için VAR OLAN BİR SİSTEMİN TERBİYESİNİN sürdürülmesi halinde -isteseniz de istemesiniz de- ne hale geldiğimiz ve gelmekte olduğumuz ortada!
 
MÜŞAHHAS GAYELER İÇİN MÜŞAHHAS HEDEFLERİ dile getirmenin ZAMANI gelmedi mi Hocam?!
Görüş Bildir Bizimle Paylaş