Dostlarımızdan ve okuyucularımızdan Osman Bey kardeşimiz Libya hakkında yazmamız konusunda bizi mecbur bıraktılar. Libya halk hareketinin Sene-i devriyesi olduğundan bu haftaki konumuz Kaddafi Libya’sı ve yeni yönetimin bocalaması olacaktı. Onların istekleri bizimle aynı zamana denk gelmesi tevafuk oldu.
Geçen yıl bu hafta, 17 Şubat 2011’de başlayan Libya isyanı nihayetinde Kaddafi’nin doğum yeri olan Sirte’de 20 Ekim 2011’de hiçte hoş olmayan bir şekilde yakalanıp ölümü ile sonuçlandı
42 yıl önce iktidarı ele geçirdiğinde kendi ülkesinde olduğu kadar İslam ülkelerinde de bir kahraman ilan edilen Albay Muammer Kaddafi çok geçmeden onu iktidara taşıyanlarda hatta onun muhaliflerinde, Afrika ülkelerinde; Arap ve İslam dünyasında tam bir hayal kırıklığı meydana getirdi. Kaddafi başlangıçta ülkesinin refahı için çalışan bir lider iken, gittikçe megaloman, despotik bir yönetici durumuna dönüşmesi onu bu günkü sona doğru adım, adım yaklaştırmıştır. 41 yıl boyunca ülkesini batılı emperyalistlerin elinden kurtarıp kendi faşist yönetimi altına aldı.
İlk zamanlar Libya’ya hizmet etti.
Libya’nın zengin petrolleri üzerinde batılı şirketlerin büyük payı bulunuyordu. Gittikçe Kaddafi bu payları bir şekilde geri almasını bildi. Petrol geliri ülkesinde kalan Kaddafi Arap ülkelerinde eşi benzeri görülmemiş bir kalkınma hamlesi başlattı. Daha sonra Saddam Hüseyin’de Kaddafi’yi örnek alarak kalkınma hamlesi yapmıştı. Ama o da maalesef nefsinin esiri oldu. Kalkınma ile birlikte despotluk ve “tek adamlık” felsefe hakım olmaya başlayınca her iki sininde sonu hüsran oldu.
Libya’da yollar okullar hastaneler evler sosyal tesisler, devasa konferans salonları inşa edilmeye, halka hibe olarak paralar verilmeye başlandı. Değişik fonlar kurdu. Evlenen her çifte 50 bin dolar, doğan her çocuğa 5 bin dolar yardım fonu verilmeye başlandı. Sözde gelişmiş Batı’lı devletlerde dahi olmayan sosyal haklar Libyalılara verilmeye başlandı. Ama pek fazla sürmedi. İslami görüşten Arap Milliyetçiliğine soyundu. Sonra Sosyalist daha sonra Afrika liderliği ve daha birçok garip unvan taktı kendine.
Afrika liderliği onun en çok hoşuna giden unvan olmuştu. Birçok ülkede heykellerinin dikilişi onu daha da diktatör ve kibirli yapıyordu. Kendi halkından kısıp Afrika ülkelerine adının verildiği eserlere ve kabilelere yardım etmesi halkının nefretine neden oluyordu. Kendine muhalif olan herkesi ortadan kaldırtıyor veya hapislerde yıllarca işkence ettiriyordu. Okumuş, aydın insanlar ülke dışına kaçarak kurtulmaya başladılar.
Bölgesel Afrika haberleşme uydusunu kendisi finanse ederek ilk Afrika uydusunu 2007 yılının sonunda yörüngeye oturtturdu. Bu hamle ile Batı’ya çok ağır bir darbe indirmişti. Daha önce tüm 45 Afrika ülkesinin telefon haberleşmeleri Avrupa’dan kiralanan uydularla yapılıyordu bu da her yıl 550 milyon dolara mal oluyordu. Kendisinin verdiği kredi ile bunu gerçekleştirdi ve batıyı devre dışı bıraktı.
İMF ve dünya bankası gibi evrensel şebekelerden para almıyor çünkü kendi hazinesinde 144 ton altın stok’u vardı. Ama halkı aç olmasa da yokluk içinde yaşıyordu. Yollar, okullar, devlet daireleri eskimiş, bakımsız bir şekilde duruyordu. Rüşvet alıp başını gitmişti. Bir taraftan kendisi bir taraftan oğulları ve akrabaları devletin tüm gelirini istedikleri gibi harcıyordular.
Dünyanın değişik yerlerindeki terör örgütlerinin baş finansörü olmuştu. Özellikle İrlanda Cumhuriyet Ordusuna büyük paralar aktardı. Lockerbie olayı ise çok daha vahımdır. Uygunsuz hareketleri ile dünyanın nefretini üzerine çekmiştir. Ama o yine parasını daha doğrusu Libyalıların parasını devreye sokarak bu çirkin saldırılardan kurtulmuştur. Gittiği ülkelere meşhur “bedevi çadırı “ ile giderek ve milyonlar harcayarak hep adından söz ettirtti. Batılı devletler de onun bu kaprisine sadece parası için sabrettiler.
NATO, Libya’yı petrol ve madenleri için kurtardı
Batılı devletlerin Kaddafi’ye karşı olan nefreti insan haklarını ihlal etmesi veya kendi çevresine devletin paralarını peşkeş çekmesi değildir. Batı devletleri kendi kaynaklarını tüketti. Ekonomik kriz içinde pençeleşirken yeni sömürge alanları açmak ve silah sanayilerini ayakta tutmak, yeni anlaşmalarla petrol çıkarma ve işletme anlaşmaları yapabiliriz diye Kaddafi’yı gözden çıkardılar. Halk isyanı bahane edilerek başta Fransa ve ABD olmak üzere NATO uçakları tarafından ülkenin her tarafı yerle bir edildi. Atılan her füzenin parasını misli ile Libya’dan alınacağı için stoklarda bulunan bütün füzeler atıldı, yeni yapılan füzelerde ülkede denenmiş oldu. 31 Ekim 2011 de NATO Savaşı’nı fiili olarak bitirdi. Ama paralarını petrol gelirinden alacaklar.
Kaddafi’nin eski adalet bakanı olan Abdulcelill daha başlangıçta muhaliflere katılmıştı. Bingazi’de karargâhını kurmuştu. Dünya, Ulusal Geçiş Konseyi’ni ve dolayısı ile Abdülcelil’i muhatap olarak kabul etti. Gerçekten büyük kayıplar verildi. Kaddafi Afrika’dan paralı askerler getirterek, Suriye’de olduğu gibi kendi halkına karşı katliam yaptırmıştır. Tecavüz, işkence ve yağmalama olayları had safhaya ulaşmıştı.
Kaddafi öldürülünce her şey bitti. İlk önce halk inanmadı. Hala Kaddafi yanlısı olup savaşanlar vardı. Çünkü korkuyordular. Ancak oğlu ile birlikte öldürülüp bir balıkçı buzhanesinde teşhir edilince halk fotoğrafını çekip diğer şehirlerdeki insanlara gönderiyordular. Böylece herkes onun gerçekten öldürüldüğüne kanı olunca iki şehir hariç herkes silahını bıraktı.
Sirte ve komşusu olan Beni Velid direnişe devam etti. Uzun görüşmeler ve çatışmalar sonucunda onlarda teslim oldular. Yeni Ay – Yıldız’lı bayrağı gönlere çektiler. Medyatik ve kendinden sonra iktidara gelecek olan oğlu Seyful İslam çölde yakalandı. NATO bombardımanında parmakları yaralanıp kangren oldu. Onu yakalayanlara milyonlar teklif etti ama kabul edilmeyince yeni yönetime teslim edildi. Şimdi yargılanmayı bekliyor. Bugünlerde başkent Trablus’taki hapishaneye sevk edilecek. Uluslar arası ceza Mahkemesi’nde yargılanma arzusu yerine getirilmedi.
Kaddafi ailesi tekrar iş başına gelebilir mi?
Büyük abisi Sadi ise daha önce Nijer’e kaçmıştı. Geçen hafta yaptığı açıklamada muhalif güçlerle yanı Kaddafi yanlısı güçlerle irtibatta olduğunu ve ülkenin birçok yerinde isyanlar çıkaracaklarını ifade etti. Ama başarılı olacağını hiç tahmin etmiyorum.
Yine de ihtimal dâhilindedir. Kaddafi’nin oğulları ve eski adamlarından bazıları para karşılığında yine Afrikalı milis kuvvetlerle isyan hareketleri başlatabilirler. İç güvenlik sağlanmadan hiçbir şey olmaz. Ancak iyi bir taraf Libya halkının hepsinin Sünni mezhebe bağlı olması ve tüm halkın Müslüman olması önemli bir etkendir.
Batılı emperyalist ülkeler için bölünmüş ve parçalanmış bir Libya tercihleri arasında olduğunu tahmin ediyorum. O zaman petrol yataklarına tam hâkimiyet kuracaklar. Kabilelere verilecek olan küçük yüzdelerden kalan paralarla onlara silah satmak emperyalistlerin en çok sevdikleri ve devamlı yaptıkları namertliktir. Eğer aklıselim hâkim olmazsa şimdi ki Libya halkı bu oyuna rahatlıkla gelebilecek durumdadır.
Ülke kabile ve aşiretlerin kontrolünde olduğu için herkesin hesapları başka. Herkes kendice yeni yönetimden bir pay kapma yarışındadır. Bazı yerlerden petrol çıkıyor bazı yerlerden çıkmıyor. Çıkanlar “biz daha fazla pay isteriz” diyorlar. Yeni devlet başta Fransa ve değişik emperyalist güçlerle bazı gizil anlaşmalar yapmışlar. İtalya’nın ENI, Fransa’nın Total, İngiltere’nin BP ve ABD şirketleri ile Rus, Çin ve Brezilya şirketleri bu konuda aktif rol almak için rekabet içindedirler. Bu emperyalistiler şimdi petroldeki paylarını istiyorlar. Bazı halk da diyor ki, haklı olarak,
“Eğer petrol birilerine peşkeş çekilecekse bunu Kaddafi zaten yapıyordu. Onu neden devirdik o zaman?”
Fransa’ya petrollerden yüzde otuz beş hak vermişler. Bu rüşvet ortaya çıkınca halk arasında yeni yöneticilere de güven azalmaya başladı.
Libya’da devlet ve yönetim tecrübesi yok. Zaten Kaddafi’de ayni şeyi söylüyordu
“ Ben gidersem siz kendinizi yönetemezsiniz” diyordu.
Yeni devlet yöneticilerinin hemen hemen hepsi eski yönetimin memurları. Hepsi emir alıp iş yapan insanlar. Kimse kendi inisiyatifi ile iş yapabilme kabiliyetine sahip değil. Devleti ele geçirdiler ama ne yapacaklar? Herkes birbirine soruyor. Savaşanlar özel imtiyazlar istiyorlar. Kaddafi zamanında haksızlığa uğrayanlar haklarının tazmin edilmesini istiyor. Yeni yöneticiler gelen şikayetlerle nasıl başa çıkacaklarını bilemiyorlar. Yanı şu anda yönetimde bir kaos var. Ama bunlar aşılır.
İç savaş bittiğinde bazı üst düzey Libyalı yetkililer İngiltere’den İstanbul’a gelmişti. Onlarla görüşmemiz olmuştu. Onlara,
” ilk iş olarak savaşçıların ellerindeki silahları toplamalısınız” demiştim.
Birisi “bu çok basit, hemen toplarız” demişti.
Bende kendilerine “biz bu filmi daha önce birkaç yerde gördük. Hiç’te basit bir eylem değildir. Bunun üzerine durun” demiştim. Haklı çıkmak için değil ama olayları önceden kestirmek için biraz tecrübe ve öngörü gerekir. Bu kardeşlerimiz tecrübesiz oldukları için ülke yönetimi konusunda zorlanıyorlar ve bu zorluğu kısa zaman içerisinde başaracaklarını tahmin etmiyorum. Ama başarmak için gayret sarf ettikleri de gözden kaçmıyor.
Libyalı dostlarıma şöyle bir soru yönelttim:
“Kaddafi dönemi mi daha iyi idi şimdiki dönem mi?”
Hiç tereddüt etmeden “şimdiki yönetim çok daha iyidir”, diye cevap verdiler.
Ben de bu fikre katılıyorum. Hiç olmazsa her gün televizyon ve radyo’dan Allah’ın ayetleri yalan - yanlış tefsir edilmiyor. Ayetler Kaddafi’nin sapık “Yeşil Kitabını” teyit etmiyor. Halk ilk defa özgürlüğün tadını çıkarıyor. Muhalif yaftası ile kimse alınıp öldürüleceğini veya hapse atılacağı korkusunu yaşamıyor. Kaddafi’nin Afrika’dan getirttiği paralı askerleri yok artık. Evleri veya iş yerleri soyulacak, Hanımları ve çocukları tecavüze uğrayacak diye bir dertleri yok. Hulasa devlet oturmasa da yönetimde aksilikler olsa da halk eskiye göre çok daha rahat.
Yeni yönetim işin içinden nasıl çıkacak?
İssizlik had safhada idi. Savaşanların çoğu kısmı asker ve polis oldu. Yanı işsizlik bir nebze halledilmiş oldu. Yakında yabancı şirketler ülkeye gidince biraz daha azalma olacak. Benim tanıdıklarımdan bazılarına hal hatır sormak için hem de bu yazıyı yazmak için telefon açtım. Bir kaçı villasını, bazıları depolarını ve ofislerini yabancı şirketlere kiralamışlar. Hepsi de çok memnun. On binlerce dolarlar kazanmaya başladılar.
“Ama bu yabancıların bir kısmı sizin milli servetinizi almaya geldi, bundan haberiniz var mı?” diye soruyorum. Onlarda “hangi milli servet, biz hayatımızda hiçbir şey görmedik. Petrol olduğu söyleniyor biz bir şey görmedik. Şimdi bize bu petrollerden yüzde on dahi verseler biz ihya oluruz” diyorlar. Yani emperyalist güçlere şimdiden hazırlar.
Demokrasi halk için tam ne anlama geldiğini kavramış değiller. Onun için “Türkiye bize model olur diyorlar”. İyi ama biz de demokrasi tam olarak oturmadı ki bizde hala tam özgürlük yok! Biz size nasıl örnek olacağız? Ancak yeni anayasa yapılır orada gerçek anlamda özgürlükler teminat altına alınır, Laisizm faşistliğinden kurtuluruz, İnancımıza saygılı olunur ve insan hakları öne çıkarılırsa o zaman örnek olabiliriz. Ama bu şekli ile bile bizi örnek almaya razılar. “olsun” diyorlar. “ Az da olsa sizde Hürriyet vardır. O kadarı da bize yeter” diyorlar. Çünkü onlarda her şey yasaktı. Bu yönetimden herkes bir şeyler bekliyor ama kim ne istediğini tam olarak bilmiyor.
Partilerin kurulması ve seçimlere girmeleri tabi ki bir süreç alacak. Büyük ihtimalle Haziran ayında genel seçime gidecekler. Batı kontrolü elinde tutacağı muhakkaktır. Ama Müslüman ülkelerde Libya’yı yalnız bırakmamalıdır. Devletin inşası, kurumların yerine oturması, Petrol ve uzay sanayinde kullanılan madenlerin dağıtılması, alt yapıların ve binaların imarlarının yapılması ilk karşılanacak sorunlardır. Kabileler arasındaki husumetlerin giderilmemesi sonucunda kabile savaşlarını çıkması her an mümkündür. Askeri komutanlar, Kabileler ve bölgeler arasındaki sükûnet bir önce halledilmelidir.
İnsan hakları ve evrensel hukuk konularını hariç tutarsak Libya haklı Kaddafi’yı birkaç yıl sonra arayacağını tahmin ediyorum. Bedava yiyecek, elektrik veya hibe’ler kesilebilir. Elinde şimdi parası olanlar ticaret değil de ev yenileme ve lüks tüketim maddeleri almaya kalktığında ve paralar bittiğinde eskisi yaşamını bulamayacaklarından “ah Kaddafi nerdesin” demeye başlarlar. Saddam Hüseyin’de ayni olmadı mı?
Son not olarak şunu da belirteyim ki aynı durum Beşşar Esed için olmaz. Çünkü o halkına bir şey vermiyor. Çünkü ülkenin halka verecek kadar fazla bir geliri yok. Ülke geliri ancak kendine ve avenesine yetiyor.
www.twitter.com/aslanbalci1