| |||
Abdülhak Şinasi Hisar, Ali Nizami Bey'in Alafrangalığı ve Şeyhliği adlı romanında, kahramanının Batı müziği merakından söz ederken "... düşünün, bir gece de meşhur piyanist Profesör Hegyei'yi getirtmiş!" der. | |||
Bu cümleyi okuyunca, bu Hegyei'nin kim olduğunu merak etmiş, fakat fazla bilgi bulamamıştım. Aynı isimle Mesut Cemil'in Tanburi Cemil'in Hayatı adlı kitabında da karşılaştım. Üstad, İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra babasının Tepebaşı Tiyatrosu'nda verdiği bir konserden söz ederken, "Ayrıca piyanist Hege (Chevalier Geza de Hegey) de vardı" diyor, fazla açıklama yapmadığına göre, bu ismi herkesin bildiğini farz ediyordu. Hegyei, daha sonra Emre Aracı'nın son halife Abdülmecid Efendi'nin Batı müziğiyle ilişkisini anlattığı bir makalesinde karşıma çıktı. Aracı'nın anlattığına göre, Türkiye'de yaşayan Macarların daveti üzerine bir konser vermek için 1887 yılında İstanbul'a gelen Hegyei, çok beğendiği bu muhteşem şehre yerleşir ve piyano dersleri vermeye başlar. Talebelerinden biri de Şehzade Abdülmecid Efendi'dir. Hatta Şehzade, Kompozitör Franz Liszt'in yağlıboya bir portresini yaparak piyano hocasına armağan eder. 1847 yılında İstanbul'a gelen ve Dolmabahçe Sarayı'nda Sultan Abdülmecid huzurunda bir konser veren Franz Liszt de Hegyei'nin hocasıdır. Tam adı Géza de Hegyei olan ve Osmanlı modernleşmesinde önemli bir yere sahip olduğu anlaşılan bu Macar piyanist hakkındaki bilgi kırıntılarına uzun süre yenisini ekleyemedim. Üstelik merakım, Cevat Memduh Altar'ın "1908 Meşrutiyet'inde Tanburi Cemil ve Chopin" başlıklı yazısını okuduktan sonra iyiden iyiye artmıştı. Mesut Cemil, meğerse babası hakkında yazdığı kitapta kısacık bir cümleyle zikredip geçtiği olayı, Cevat Memduh'a uzun uzun anlatmış. Tanburi Cemil Bey, Cevat Memduh'un Mesut Cemil'den naklettiğine göre, Meşrutiyet'in ilanından sonra düzenlenen konserlerde birkaç defa Hegyei ile aynı sahneyi paylaşmış. Bu konserlerden biri Tepebaşı Tiyatrosu'nda Donanma Cemiyeti'ne yardım maksadıyla düzenlenen, aşağı yukarı beş saat süren bir programmış. Kimler yokmuş ki? Meşhur hanende ve sazendelerden mürekkep bir fasıl heyeti, mabeyn orkestrası, Cemil Bey ve piyanist Geza de Hegei... Hatta orta oyunu ve Otello'dan sahneler oynayan bir tiyatro grubu bile varmış. Tiyatro öyle kalabalıkmış ki, içeriye giremeyenler kapılara yığılmışlar. Programın en iddialı bölümü, Cemil Bey'inkiymiş. Böyle programlardan çok sıkılan Cemil Bey, bir an önce sahneye çıkıp çalacaklarını çaldıktan sonra çekip gitmek istiyormuş. Fakat çılgınca alkışlarla defalarca davet edildiği için sahnede uzun süre kalmış. Kurtulmayı başardıktan sonra, beraberinde getirdiği küçük oğlu Mesut'un elinden tutup tam kulisi terk ediyormuş ki, Hegyei'nin sahneye çıktığını görmüş ve bir köşeye çekilip onu dinlemeye başlamış. Mesut Cemil, hadisenin bundan sonrasını şöyle anlatıyor: "O zaman, babamın derin bir heyecanla benzinin solduğunu ve bir kimsenin kendini göreceğinden endişe eden bir tavırla ağladığını gördüm. Sonradan öğrendim ki, o gün piyanist Hegyei bilhassa Chopin'den çalmış. Babamı zaman zaman ve bir 'obsesion' halinde, kemençesi üzerinde (bir nevi Rebec), o konser gününden mülhem olarak hatırında kalan bir parçayı 'naivement' deşifre etmeğe çalışırken gördüm ve yine sonradan öğrendim ki, bu parça Chopin'in Mi Bemol Majör Noktürn'ü imiş. Garp musikisine hevesini bir dereceye kadar teskin etmiş olmak için son zamanlarında Beyoğlu'ndan bazı maruf garp musiki parçalarının notalarını satın alır ve onlardaki nağmeleri bilhassa kemençesiyle şark musikisine intibak ettirmekten zevk duyardı. Buna birçok dostu şahittir." Evet, Tanburi Cemil Bey'i bile icrasıyla etkileyen bu piyanist kimdi? Ne ansiklopedilerde bilgi bulabildim, ne de internette. Evren Kutlay Baydar'ın Kapı Yayınları arasında çıkan Osmanlı'nın Avrupalı Müzisyenleri adlı kitabını okuyuncaya kadar... Baydar'ın verdiği bilgilere göre, 1863 yılında Budapeşte'de doğan Géza Hegyei, babası "çalgıcı" olmasını hiç istemediği halde, müzikte ısrar etmiş ve Franz Liszt, Macar Milli Müzik Akademisi başkanlığına getirilince onun öğrencisi olmuş. Akademi'den mezun olurken hocası Liszt'in piyano konçertosunu onunla birlikte çalmış. Burada tamamını anlatamayacağım ilgi çekici bir hayat hikâyesi... Hegyei, Sultan II. Abdülhamid huzurunda bir konser vermesi için davet edildiği İstanbul'da Prens Lütfullah'ın* baldızı Katelina'ya âşık olup evlenince İstanbul'da kalmaya karar vermiş ve hayatını piyano öğretmenliğiyle kazanmaya başlamış. Muzıka-yı Hümayun'da, Cumhuriyet'in ilanından sonra da ve Darülelhan'da ve Türk Ocağı'nda piyano dersleri vermiş. Abdülmecid Efendi, II. Abdülhamid'in kızları Şadiye ve Ayşe Sultanlar, ünlü piyanist Ferhunde Erkin, Hegyei'nin öğrencileriymiş. Evren Kutlay Baydar'ın kitabı, Osmanlı modernleşmesinin önemli bir unsuru olan batı müziğinin İstanbul'daki Avrupalı temsilcileri hakkında çok önemli bir çalışma... Meraklılarına hararetle tavsiye ediyorum. * Prens Lütfullah, Prens Sabahaddin'in kardeşidir. |
Liszt, Hegyei ve Tanburi Cemil Bey
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-05-20 09:28:00
SON VİDEO HABER
Haber Ara