DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Fethullah Gülen ajan, Erdoğan zalim mi?

2014-10-24 09:33:36
 



Çağımızın en büyük hastalığı nedir sorusuna cevap aramanın hem bir zaruret hem de acilliyet gerektirdiğini düşünüyorum. Din bilgini olsa idim bu konuda ahkâm kesebilirdim. Yazık ki değilim, ama Hz Muhammed (sas) buyurdu ki; “Seferde üç kişi olunca birinizi reis (imam) seçin!” [Taberani] Âlimler, hocalar bu Hadisi Şeriften yola çıkarak, Hz Muhammed’in; (sas) Her Müslüman’ın fıkıhta derinlik “dinde bilgi sahibi!” olması gerektiğine vurgu yaptığı görüşünde birleşiyorlar. Bende bu görüşten yola çıkarak mensubu olduğum İslam üzerine sürekli araştırmalar yapıyor ve bilgiler derliyorum. Bir diğer grup ise bunu “Tarikat ve cemaatleşmeye” yoruyor. Gerçeğin yegâne vakıf sahibi Allah’tır.

Burada bir ihtilaf doğduğu aşikârdır. Bir diğer Hadisi Şerife göre; “Ümmetimin ihtilafı rahmettir” (Müspet olan ihtilaf rahmettir.) Buyrulmuştur. Hal böyle iken cemaatlere ve tarikatlara karşı olmam düşünülemez ama yüzde yüz buna destek olmamda düşünülemez. Bu durumu Âlimler uzun tartışmalar neticesinde bir sonuca bağlayacağını umuyorum. Çünkü “Cemaat ve Tarikat” aidiyeti İslam ruhuna daha doğrusu ümmetçilik şuuruna zeval getirdiği üzüntü ile müşahede ediyorum. Oysa Hz Muhammed (sas) "Mümin mümine karşı, parçaları birbirini bağlayıp tahkim eden bina gibidir, buyurdu ve (bu bağlılığı göstermek için Resul-i Ekrem) parmaklarını birbirinin arasına geçirip kenetledi." Şimdi binanın çürük tuğlalarını çekmeye kalktığımızda önce delik deşik olacak, taşıyıcı kolonları kırdığımızda ise bina yerle yeksan olacaktır. Bu sebeple binaya zarar vermek İslam’a ihanettir. Müslüman’a yakışan binayı yıkmak değil, onarmaktır. Fakat aidiyetler arasında çıkan fikir ayrılıkları, çıkar çatışmaları İslam’a ciddi zararlar veriyor.

Son dönemde, Ak Parti ve Gülen Hareketi arasında çıkan ve halen adı hukuken tam olarak konulamayan, çatışmanın sebebi olan darbe girişiminin artçı sarsıntıları devam ediyor. Bazı Polis ve Yargı mensuplarının eliyle 17 – 25 Aralık’ta yapılan darbe girişimini ilk başlarda Gülen Hareketi resmen sahiplenmedi. Fakat ilerleyen süreçte Gülen Hareketi bu operasyonları yapan “polis ve yargı” mensuplarını sahiplenmesi yapılan eylemi cemaate yıktı. Darbe diyorum, çünkü 17 Aralık darbe girişimi seçim üzerine denk gelmesi, birbirinden bağımsız suç isnatlarının birleştirilmesi, kamuoyu tarafından darbe girişimi olarak kabul edildi. Operasyonları yapanlarla paralel hareket eden bazı medya organları, henüz yargılama aşamasında olan bu davaların zanlılarını peşinen suçlu gibi göstermesi kuşkuları artırdı. Davalara olan itibar sarsıldı. Nitekim 30 Mart Yerel seçimlerinde halkın tepkisi ise bunu perçinlendi. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi ile halkın bakış açısı ve itibar etmediği iyice anlaşıldı.

Gelinen noktaya şöyle bir göz atalım. Görünen o ki; Ak Parti Hükümeti paralel yapı ile mücadeleyi Milli Güvenlik Belgesine sokarak devam ettirecek. Gülen Hareketinin % 90’nını samimi insanların oluşturduğuna hemen hepimiz eminiz. Buna Ak Parti yöneticileri ve Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dâhil. Öte yandan Fethullah Gülen’e “ajan” denilmesi soyut bir iddiadan öteye gitmemiştir. Buna dair somut bir delil varsa, bunu belgeleri ile kamuoyuna açıklamak gerekiyor. Hal böyle olunca masum insanların aidiyetleri yüzünden terörist damgası yemesi söz konusu olacaktır. Allah rızası için bu harekete katkı sağlayanların terörü finansçısı ve masumların terörist olarak yargı karşısına çıkarılması veya çıkarılma ihtimalli kabul edilemez! Hukuk masumu korumak ve suçluyu cezalandırmak için vardır. Eğer bir grubu topyekun cezalandırma yoluna gidilecekse, bu 17 Aralık Darbesinden ne farkı kalır ki?! Bu sebeple Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan bu durumu bir daha gözden geçirmesini rica ediyorum.

Öte yandan bu süreçte Recep Tayyip Erdoğan taraftarı bazı kimseler ile Fethullah Gülen taraftarı bazı kimselerin boğazlarına kadar günaha batıklarını müşahede ediyorum. Oysa Hz Muhammed (sas); “Birine dava açıldığı zaman günah yollara başvurmanın münafıklık alameti olduğunu!” buyurmuştur. Bugün, Samanyolu haber Ankara temsilcisi Abdulkadir Abdulkadiroğlu’nun kaleme aldığı yazısında tamda bu Hadise denk gelen söylemler vardı. 17 Aralık darbe girişiminden yargılanan polis memurlarını savunurken, onları adeta kutsuyor, Recep Tayyip Erdoğan’a zalim diyordu. Bir diğer cümlesinde ise; O Polislerin namazında, abdestinde olduğunu iddia ediyor ve hemen akabinde de onları Sahabeyi Kiram ile kıyaslıyordu.

Sayın Abdulkadir beye şunu sormak istiyorum; - kurumlara girmek için yıllar önce kıldığı namazı terk eden, içki içiyor havası oluşturmak için kapısının önüne boş bira şişesi koyan, hata zaman zaman içki içmek zorunda kalan değil miydi o polisler? Sayın Abdulkadir Bey, farkında mısın?! Bugün açıktan ve aşikâr o polislerin namaz kıldıklarını, dindar olduklarını ifşa edebiliyorsun ve bunu da zalim dediğin Recep Tayyip Erdoğan sayesinde/vesilesi ile yapabiliyorsun. Sence Erdoğan’a zalim demek insafsızlık değil mi? Hepimiz irticai faaliyetler yüzünden fişlenmiyor muyduk? Ne çabuk unutuldu o günler! İnsan da birazcık utanma olur, utanma yoksa bile insaf olur. Üzülerek belirteyim ki; gelinen noktanın müsebbipleri Abdulkadir bey gibi kalemlerdir. Hem Zaman’da, hem de Samanyolun da halen at oynatmaya devam eden tarafgir/şakirt gibi gözüken yazarlardır. Tıpkı onlar gibi, Ak Partili gözüken yazarlar da mevcut. Maalesef iki tarafın yazarları da, taraf gibi gözüken yazarlarda hakaret ve eleştiriyi birbirine karıştırıyor. Belediye başkanlığı döneminden bu yana 20 yıllı aşkın Erdoğan’ın şahsını destekledim. Erdoğan’ın benimsediği dünya görüşünü/davasını ailem yarım asırdır omuzluyor. Hata Hacı Babamın lakabı Erbakan’dır. (Bu vesileyle cennet mekân namı değer Savunan Adam Necmettin Erbakan’ı ve vefat eden müminleri rahmet ve minnet ile anıyorum.) Ailecek bu kadar içselleştirdiğimiz bir dava ve o davanın şimdi ki lideri olan Recep Tayyip Erdoğan’ı bende zaman zaman eleştiriyorum ama hakaret ederek değil. Mesela en son Bedelli meselesi yüzünden Erdoğan’ı yerden yere vurdum. Çünkü seçim sonrası hemen ilk iş bedelli denildi ve 78 gündür bedelli sözü yerine gelmedi. Oysa Allah (cc); “Ey iman edenler! Sözleşmeleri yerine getirin.” Maide 1 buyuruyor. Söz vermekte bir sözleşmedir, akittir. Bir diğer ayet ise; “Verdiğiniz sözü yerine getirin, çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.” (İsrâ Sûresi, 17/34) emrediliyor.

Evet, bugün Erdoğan ile aranızda sorun var, yarın bu sorun tatlıya bağlanır yine yüz yüze bakarsınız. Bu sepele Hz Muhammed’in (sas) “Sevdiğin kimseyi ölçülü sev; olur ki bir gün o, senin buğzettiğin/sevmediğin kimse oluverir. Buna mukabil, buğzettiğin kimseye de ölçülü buğzet; olur ki bir gün o, senin sevdiğin kimse oluverir.” Buyurduğu Hadis hatırlatmak isterim. Aynı şekilde Ak Parti ve Cemaat tartışmasında taraf olup gönül kıran herkese de bunu hatırlatmak isterim. Olaylara tarafsız duranlara da İslam’ın yüklediği misyon ve görevler vardır. Bu görev ise araları bozulan müminlerin arasını bulmaktır. İşte bu hususta Allah (cc) “Müminler ancak kardeştirler, onun için iki kardeşinizin aralarını düzeltin ve Allah'tan korkun ki, rahmete layık olasınız!” (Hucurat 10) buyuruyor. Müslüman olmanın şartı açıktır, o şartlara yerine getirenlere Müslüman denir. İslam’ın ilk şartı şahadet etmek ve onu aleni dilendirmektir. Bu hususta hem Fethullah Gülen hem de Recep Tayyip Erdoğan’ın Müslüman olduğuna şahidiz. Öyle ise Hucurat Süresi onunca ayet de Allah’ın bize emrettiğini yapmamız gerekir. O emir ise yukarda ki “Müminler ancak kardeştirler, onun için iki kardeşinizin aralarını düzeltin!” emridir. Tarafsız müminler de bunu yapmak zorundadır. Mümin fitne ve fesat yapmaz. Fitne ve fesat çıkaranlar için Allah ; “Hem onlara: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın." denildiğinde: "Biz ancak ıslah edicileriz." derler.” (Bakara 11) Diye buyuruyor.

Öte yandan uluslar arası arenada Müslüman kardeşini/ülkesini Müslüman olmayanlara şikâyet edenlerin vay haline. Ne olursa olsun mümin, mümin kardeşine sırt çeviremez. Fakat Müslüman kardeşini bırakıp başkalarından medet umanlar var. “Ey iman edenler, Yahudilerle Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, birbirlerinin dostlarıdırlar. İçinizden her kim onlara yardaklık ederse, muhakkak o da onlardandır. Allah ise zulmedenleri doğru yola çıkarmaz.” Maide 51 Ayete de anlaşıldığı gibi ne olursa olsun Müslüman kardeşini bırakıp, Müslüman olmayanlardan medet umulmaz. Habeşistan’a sığınan Sehabe’yi örnek göstererek, Müslüman kardeşini Mekke’nin müşrikleri ile kıyas etmek çok yanlış. Lütfen artık meseleleri değerlendirirken, bence, ence, mence demeyin! Kur’an’ca deyin, Kur’an ne diyorsa, Allah ve Resulü ne diyorsa, o bizim başımızın üstündedir deyin. Çünkü aidiyet, menfaat ve çıkarlar doğrultusunda hareket edilirse, böylelikle İslam’ın ruhuna muhaliflik oluşur. İslam’da dine ait bir farzı veya Allah’ın indirdiği ayetleri inkâr ise dinden çıkarır. Dinden çıkmamak adına Kur’an’ın ruhuna uygun hareket etmek gerekir. Kur’an’ın ve Sünnetin ruhuna aykırı hareket ettiğimiz için bu haldeyiz. İşte çağın en büyük hastalığı budur. Allah bu hastalığımıza şifa versin. Saygılarımla...
Görüş Bildir Bizimle Paylaş