Müslüman'ın an ve alanla imtihanı
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-02-21 11:07:45

Var olmayan kendisi değildir. Onun için ilk önce var olacağız.
Müslüman olarak varoluşumuz; Müslüman’ca düşünmemizle ve yaşamamızla birebir ilişkilidir.
İslam’ın; itikat, amel ve siyasetiyle hayata hakim olması, tüm ümmetin kimliğinin tamamlamasını sağlar. Bunlardan biri eksik kalırsa İslamî kimliğimizde de eksiklik var demektir.
Bunların tümü yoksa elde olanlar da bizi biz kılabilir. Sayılanların bir kısmı kişiseldir bir kısmı da devletle ancak sağlanabilir.
Elan Türkiye devleti İslam devleti değildir ama biz Müslümansız. Düzenle ilişkimizde; Müslümanlığımıza bağlı kalmak için takındığımız tavır, merkeze koyacağımız ana eksen İslam olursa o zaman kimliğimizi muhafaza ediyoruz demektir.
İslam’ın açık hükümleri ile mevcut işleyiş çatıştığı an ve alan; İslamî kimliğimizin imtihan verdiği an ve alandır.
Varoluşunu, an ve alandan uzak oluşturanların imtihanları sanaldır.
İslamî kimlik ibrazı sanal değil gerçektir ve hayatın içinde olandır.
Rafine fikirler üreterek hayattan kopanların kimlik inşa etmeleri muhaldir.
Yere kapaklananların, arza çakılanların ufku dar ve sonları hüsrandır.
Muhkem naslardan kaçanlar, mer’i nizama yem olanlardır.
İctihadı yok sayanlar andan ve alandan dışlananlardır.
Bu tür düşünüş, anlayış ve yaşayışları çoğaltmak mümkün vakıanın kendisine dönersek;
Bugün elde edilen kazanımları yok saymak adaletimize zarar verir ve dolayısıyla İslamî kimliğimize de leke sürer.
Bu ülke, üzerinde yaşadığımız toprak parçasıdır yani evimizdir. Evine sahip çıkmak insani ve İslamî bir görevdir.
Evine sahip çıkmak evini İslamî ölçülere göre idare etmektir.
Bugün bu imkan yok, elde olanla yetinecek miyiz yoksa daha iyisine mi talibiz?
Bu kadarla yetinmek İslamî iddialarından vazgeçmek anlamına gelir.
Kendimiz olmak için de kendimiz kalmamız için de bağımsız bir kimlik sahibi olmamıza bağlıdır. Bağımsız kimlik sahibi olmak iktidara kendini bağlamamakla alakalıdır. İktidarın arka bahçesi olmadığımıza inanmalıyız. Bu sayılanlar, iktidara husumet beslemek anlamına asla alınmamalıdır. Belki doğru duruşumuz hükümete de yarar sağlar yanlışlarını fark eder ve düzeltme imkanı bulurlar.
Biz münker-nekir değiliz, karşımızda canlı cenaze de yoktur. Herkes bulunduğu anın ve alanın hesabını bir gün mutlaka verecektir.
Erki ellerinde bulunduranlar elan eldeki tüm imkanların hesabını Allah’a verecekler, imkanları nisbetinde hesapları o denli olacak. Erk dışında olanların da imkanları dahilinde imtihanları olacak .
Söyleyecek sözü olanın söz söyleme makamının ve söyleyiş tarzının hesabını verecek.
Kimin ne yeteneği varsa o yeteneğin hesabını ve ne imkanı varsa o imkanın hesabını verecek.
Yeteneği ve imkanı olmayanın toplumsal anlamda ne ederi var ne de vereceği hesabı olur.
Kişisel olarak her bir insan yapıp ettiklerinin hesabını Allah’a verecektir.
Bunları düşünerek hareket edersek hem kimliğimizi muhafaza etmiş olacağız hem de yanlışa sapma mevkiinde olanlara olumlu katkımız olur.
Bütün mesele; İslamî kimlikle var olmak; uyanık bir zihin, vahiyle terbiye edilmiş bir akılla an ve alanın gereklerini gözeterek tavır takınmaktır.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara