DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Türkiye kaosa sürüklenirse kim karlı çıkar?

2014-08-01 13:03:48
Türkiye’nin kaosa girmesini kim ister de diyebiliriz?

Bazı zevat dünyanın içinde bulunduğu ahvali değerlendirip, yeni ahval nasıl olabilir diye söze başladığımızda hemen bizi AKP’ye yakın durmakla suçluyor veya olumsuz şeylere gözümüzü kapattığımızı söylüyor.

Zaman medyası zaten itidalini yitirmiş, o mülayim, daima müsbet bakan topluluk gösterilere başladı. Bakalım nereye kadar gidebilecekler, masa başı hile ve hud’a ile sokak dili bir olmadığını yakında görecekler. Onlar adına veya onları bahane ederek AKP’ye ve Türkiye’nin yeni siyasetine kin besleyenler de kendi iç çelişkilerini göremeyerek hükümetin açmazlarını ve nakısalarını gündeme getirerek kendilerini temize çıkarmaya çalışıyorlar. Bu yazı onlara da bir cevap değil-dir.

Bütün dünya, bilhassa halkı Müslüman olan İslam dünyası bir açmazın içine sürüklenmeye gayret ediliyor. Kısmen bu başarıldı da diyebiliriz. Arap kaynaması, bahara dönüşmeden önünü kestiler. Kim kesti, bunun cevabını bulmaya çalışmamız lazım
. Komplocular dediler ki/ diyorlar ki; Arap baharını ABD, AB gibi batılı emperyalistler kışkırttı ve ortaya çıkmasına/çıkarılmasına vesile oldu, ipler ellerinden kaçınca da bitirdiler. Bu kadar basit. Ne âlâ derin bir tahlil ve bey-nelmilel analiz.

Suriye’de olup bitenleri; Türkiye, Katar, Suud vb. ülkeler durup dururken halkı kışkırttı Esed de ne yapsın ülkesini bu batı uşaklarına karşı savunuyor, diye yorumladılar.

Filistin de İsrail ile anlaşmaya doğru gidiyordu, Türkiye HAMAS’ı arkaladı, silah verdi, umut-landırdı şimdi de sahip çıkamıyor. Irak bu hale geldiyse Türkiye oradaki Sünni Arapları arkaladığı için olmuştur.



Türkiye’nin iç ve dış siyaseti masaya yatırılmalı ve detaylı incelenmelidir. Nerde doğru yapı-yor, nerede yanlış yapıyor, örnekleriyle gösterilmelidir. Bu mutlaka yapılmalı ve ekiplerce ince-lenmelidir. Bir kişinin yapacağı iş değildir.

Bütün bunları saklı tutarak bazen de kenarından değinerek bir değerlendirmelerde buluna-cağım.

Türkiye kaosa sürüklenirse, problemlerin bir kısmının biteceğine inananlar vardır. Maalesef içeride de böyle inananlar var, inanmakla kalmayıp fiiliyata dökenler dahi mevcuttur.

Bir ülkenin kaosa sürüklenmesinin ilk adımı siyasi istikrarsızlıktır. Türkiye gibi kalkınmakta ve sistem ola-rak oturmakta olan ülkelerde istikrarsızlık, zayıf hükümetler döneminde daha hızlı seyreder. AKP’nin siyasi istikrarı kaostan nemalanan dâhili ve harici bedhahları ziyadesiyle rahatsız ediyor. Koalisyonlar olsun isteniyor. Tek parti iktidarı despotlaşıyor, başkasına hayat hakkı tanımıyor… bu söylem hem içeride hem dışarıda, dillendiriliyor. Türkiye’de tek parti devri kapanalı çok oldu, ama AKP’nin siyaset sahnesine çıkmasıyla koalisyon ve zayıf hükümetler devri yerini güçlü iktidara bıraktı.

Bu güçlü iktidar, siyasi istikrarı getirdi, siyasi istikrar, iktisadi istikrarı doğurdu. İktisadi ve siyasi istikrarın getirdiği güvenle hükümet Türkiye’nin kadim iki meselesine el attı. Bu iki kadim mesele; Kürtlük meselesi ve devletle Müslümanlar arasındaki problem idi. Elan problem büsbü-tün çözüldü diyemeyiz, lakin çözüm süreci başlamış inşallah hayırlısıyla neticelenecek. İçerideki bu güven ve mutabakat, dış siyasete de etki etmeye başladı, Türkiye daha önce olmadığı kadar cesur ve atak bir dış siyaset gütmeye başladı.
Değişmekte olan dünya siyasetini göremeyenler, ülkeyi maceraya sürüklüyor diye baktı-lar/şimdi de öyle bakıyorlar. Halbuki uluslararası eski sistem değişiyor, yeni sistemin daha nasıl seyir edeceği net değil, bundan böyle hiçbir ülke eskisi kadar başka ülkeye bağımlı olamayacak. Çünkü eski dünya eskidi yenisi yolda. Hükümet/Türkiye –buna devlet de diyebiliriz- yeni siyasi iklime göre konum almaya çalışıyor. Eski sistemle iş tutanlar açığa çıktılar, kendilerine yer açıl-madı, bunun için olmakta olan her şeye karşı çıkıyorlar. Karşı çıkarken kendi geçmişlerini de inkar ederek bunu yapıyorlar. Fırsatı kaçıranların tek umudu kalmış; ülkeyi kaosa sokmak/ sü-rüklemek. Ülke kaosa girerse kaybettiklerini elde edeceklerine inanıyorlar. Bu hem siyasilerde vardır, hem sosyal yapılanmalarda, hem okur-yazar, entelektüellerde vardır. Buna mukabil bazı zevat da hükümetin şakşakçılığını yaparak kendine yeni yer açmaya çalışıyor, bu da ayrı bir ruhî açmaz.

Türkiye’de siyaset yapan partilerin haline bakın; siyaset üreteceklerine AKP’nin önünü kes-mekle idame-i hayat ediyorlar. Son cumhurbaşkanı sürecinde içine düştükleri acziyet açık belge-sidir. CHP-MHP benzeri partilerin gösterdiği adaya bakın. Tamamen dış proje; Mısır’daki Baradey ne ise aynısı. Bir Sisi eksik, onu da ileride bulabilirlerse ne güzel, işler rayına girer. Eski haline ülke döner, eski tüfekler gene işbaşına geçerler.

CHP Türkiye ile yaşıt parti, birara Türkiye’nin kendisi idi. Atatürk’ün kurduğu parti babası Atatürk’ün zulmünden kaçan adamı getirip onun makamına aday gösterdi. Bu şu demek; biz artık normal siyaset üretemiyoruz, ilham kaynaklarımız tükendi, dünya görüşümüz, bilgi birikimiz, hayallerimiz bitti. Böyle bir adama mahkum olduk. CHP; Haydarbaş’la aynı hizaya düştü, yıllardır öteki saydığı ülkücülerle aynı kefede tartılmaya başlandı. Paralel yapıdan medet beklemeye başladı. Böyle bir parti için tek çare; ülkenin kaosa sürüklenmesi sonucu AKP/hükümet/ devletin yeni atağından kurtulmasıdır.

MHP, kendi varlık sebebini inkar ederek CHP, marjinal solla aynı çatı altında toplanmasından rahatsızlık duymamaya başladı. Rahatsız olanları da ihanetle suçladı. Hangi milliyetçi, söylem; bu koalisyonda yer almaya icazet verir. Yut dışında doğmuş, ümmetçilik yapan bir babanın oğlu, nasıl MHP’yi temsil edebilir. İstiklal marşını dahi tefrik edemeyen bu zatı, mitinglerde, kavgalar-da istiklal marşı söyleyerek polise mukavemet eden ülkücü gençlik bunu nasıl içine sindirir, bu nasıl bir siyasetsizlik. MHP’yi kurtaracak tek şey: kaostur.

Paralel yapı için de benzer şeyler söylenebilir, eski sistem üzere bina edilmiş ruh hali, yeni sisteme geçişi beynelmilel güçlerle ortak yürütmek istediler olmadı. İsyanlara başladılar. Bu fasl-ı diğerdir, bu hususta bir şey söylemeyi fazlalık kabul ediyorum.
İçeride kaosu isteyenler, geleceği göremeyenler ve eski sistemle iş tutanlardır, demek abartı değildir.

Dış dünyada da içeriyle paralel ve güdümlü bir siyaset vardır. Eski sistem tebdil ve tağyire uğ-ramaya başladı. Bunun için her ülke -oyun kuran ülkeler hariç-iç problemleriyle uğraştırılıyor, yeni sistem oturtulunca da herkesin yeri belli olacak onlara denilecek ki; sen şuraya otur, sen de buraya. 1950 li yıllarında olduğu gibi. Buna karşı çıkanlar cezalandırıldı, Arap baharıyla başlarını kaldırıp biz bundan böyle kendimiz ülkelerimizi idare edeceğiz dedikleri için başlarına olmadık gaileler açıldı. Mısır’da olup bitenler ibretlik vakıalardır, dünya tarihinde eşine az rastlanabilen bir hadise. Seçimle işbaşına gelmiş, bir cumhurbaşkanını dünya içine sindiremedi, kendi değer yargılarını ayaklar altına alarak kaos çıkardılar ve Muhammed Mursi’yi devirdiler. Kiminle? Uluslararası üne sahip Baradeyile,Ezher şeyhi ile, selefi Suud yandaşı Nur partisi ile, Kıptı lider ile. Tabii arkasında Suud petrol parası ve ABD-İngiltere- AB desteği ve aklı ile. Darbeye darbe bile diyemediler. Adı geçen ülke/Mısır mevcut gayr-ı meşru hükümeti Türkiye’nin yoluna devam etmesinden endişe ediyor, eğer Türkiye bu istikrarlı trendini muhafaza edebilse kendi halkı hak-larını arayacak, önünü kesmeye çalıştığı halk ülkesinin idaresine müdahil olacak. O zaman hem İsrail rahat edemeyecek, hem Filistin rahat nefes alacak, hem Mısır halkı iç istikrara kavuşacağı için ülke kendi özüne dönmeye başlayacak. Bu sebeple Mısır’da Sisi iktidarının geleceği için Tür-kiye kaosa sürüklenirse evla olur. Sisi ve avanesi rahat nefes alır.

Suud krallığının geleceği için de Türkiye önemli bir ülkedir. Borca batmış, kendisinden para dileyen bir ülke olursa kendi selefi- vahhabi ve batı emrindeki iktidarının sürdürülmesi daha rahat olur. Şimdi Türkiye laik bir ülke olarak dünya Müslümanların umudu haline geldi, bu evlad-ı Küreyş (!) için hazm edilecek bir durum değildir. Türkler ne olur ki, dünyada İslam’ı savunsun, halbuki,din/İslam ana merkezi Mekke olan bir dindir, nasıl olur da başka bir ülke bu hususta Suud varken söz söyleme mevkiinde olur. Bu sebeple Türkiye kaosa sürüklenir kendi derdine düşerse Suud İslam anlayışı dünyada rağbet görür.

İran açısından da durum başka şekillerde de olsa aynı sonuca varır. İran devrimden sonra Suud anlayışı dışında İslam’ın temsilcisi ve hamisi konumundaydı, İslam adına emperyalistlerle o mücadele ediyordu. Bir Van Minut (Onemunıte) çıktı, ardından Mavi Marmara davası oldu ikincil dereceye düştü ve içine sindiremedi. Koskoca Pers İmparatorluğunun devamı bir ülke varken Türkiye ne oluyor, hem laik hem İslam dünyasının liderliğine oynuyor. İran ayrıca PKK ile savaşta, bölgede inisiyatif ele geçirmede de Türkiye’nin öne çıkmasından rahatsızdır. En önemlisi İslam’a dönerek referanslarını İslam’dan alarak yükselmesi de tahammül edilemez görüyor. Onun için en iyisi kendi içinde kaos yaşaması ve kendisiyle uğraşması lazım.

ABD-AB,İsrail…ülkeleri açısından da Türkiye bu denli hızlı yükselmesi rahatsızlık veriyor. İki şey birden olursa önünü kesmek lazım diye inanılır: Birincisi; siyasi, ekonomik, askeri, kültürel kalkınmışlık, ikincisi bu kalkınmalar, hamleler olurken geçmişine dönüş, yani İslâmî söylem ve eylemler. İkisi ayrı ayrı olursa idare edilebilir, kaldırılabilir hallerdir. Ama ikisi bir arada oldu mu? Sıkıntı olur. Çünkü İslâmî referanslar; ümmet birliğine zemin hazırlar. Güç ve kuvvet de kafa tutmaya vesile olur. İkisinin ayrı ayrı devletlerde olması daha güvenlidir, diye inanılır.

Türkiye kaosa sürüklenirse muhtemel gelişmeler nasıl olur; şu an değişik İslam coğrafyasın-dan buraya yerleşen, sığınan insanlar burayı terk etmek zorunda kalır. Mısırlı, Suriyeli, Filistinli, Libyalı… bunlarAvrupa’da bir yerler ararlar ve onların kucağına düşerler, hareket alanları kısılır, mücadele azimleri sekteye uğrayabilir.

Direnme azimleri söner. Maliki Irak’ta istediğini yapar, Esed Suriye’de rejimini sürdürür. HAMAS’ın desteği azalır. Sonunda şu kanaate varılır ki; uluslararası güce kafa tutamazsınız, size bedel ödetirler. Uslu uslu, dünya hakim güçlerin size biçtiği yere, konuma razı olun, itikadı peki-şir.

Türkiye içinde ise, yatırımlar durur, üçüncü köprü seyirlik haline dönüşür, üçüncü hava ala-nında koyun keçi otlanır, devr-i sabık başlar. Yolsuzluklar gündeme getirilir ve memleket, geçmi-şin kirlerini temizlemekle uğraşır durur. Yolsuzlukların üstüne gidilmesin örtülsün demek iste-mediğimi belirtmekte fayda var.

Türkiye içine kapanır, ticarette, yatırımda, kültürel alış-verişte yere saplanmışlık başlar, dün-yayla irtibatını belli kişiler belli mihrakların istediği çerçevede yapmak zorunda kalır. İddiasın-dan vaz geçer ve küçülür, zayıflar. Sonuç olarak tekrar Müslümanlarla problemler başlar, Kürtlük meselesi kendini ifade etmek için şiddete başvurabilir. Bütün bunlar ihtimal dahilinde olabilen hususlardır. İnşallah bunları hiçbiri olmaz.

Bütün bunların AKP ile alakasının olmadığını belirtmekte fayda var, bir gözlem ve geleceği ışık tutmak istedim hepsi bu kadar.
Ama asıl kaos derinden geliyor; o da ideali olmayan bir neslin yetişmesidir. Yukarıda belirtilen hedeflere ulaşmak veya hazırlanmakta olan komploları bertaraf etmek için yetişmiş ideal sahibi kadroya, gençliğe ihtiyaç var, tek başına maddi kalkınmışlık yetmez. Peki bu gençlik nerede, kim veya kimler nasıl yetiştiriyor. Bütün derdi tasası makam ve mevki elde etmek olan bir nesilden ne bekleyebiliriz. Türkiye’nin kaosa sürüklenmesi olsa olsa bu cihetten olur. Maalesef hükümet bu konuda ciddi adımlar atamıyor. Peşine düşmüş durumda, galiba treni kaçırıyoruz. Asıl bunun üzerinde durmamız gerekecek.

Hükümetin açtığı yoldan gitmeye başlayan ailelerin tek derdi; iyi bir diploma ve güzel bir ge-lecek. Ama bu güzel geleceğin içinde ahlak, edep, namaz, faize bulaşmama, kendisine ait olmaya-na el sürmeme yok. Yaygınlık, maddi refah beraberinde ideal taşımıyorsa sonu kaos olur. Böyle giderse 10-15 sene sonra biricik derdimiz tasamız gençliği korumak olacak.


Görüş Bildir Bizimle Paylaş