Will Durant, BM’den önce kurulup, sonra fesih ettirdikleri Cemiyet-i Akvam için “Millet Topluluğu Yahudi ilhamının ürünüdür” diyor. BM, tıpkı selefi gibi Yahudi olmasa bile, Siyonist bir proje olduğundan kuşku yok.
Birleşmiş Milletler denilince, benim aklıma dört şey gelir.
Bir: İngilizlerin, Ortadoğu’ya yerleştirdiği bela/ayrık otunun tanınması için kurulan örgüt,
İki: İsrail’in hiç iplemediği kurum,
Üç: Müslümanların hiç temsil edilmediği örgüt,
Dört: Beşli çetenin, dünyayı gütmek için kullandığı merkez.
BM, küresel güçlerin en küçük çıkarı için, gözünü kulağını dört açar. Çünkü o, ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’dan oluşan ve adına Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi denilen, beşli çetenin bir yönetim maskesinden ibarettir.
Ama Müslümanların ya da Afrikalıların bir sorunu söz konusu olduğunda, gören gözleri görmez, duyan kulakları duymaz olur.
İran veya başka bir Müslüman ülke, nükleer silah edinmeyi aklından geçirse, hemen harekete geçer, oysa başta İsrail olmak üzere, batılı ülkeler edinince kılını bile kıpırdatmaz.
Mesela Kuzey Kore, Güney Kore’yi tehdit edince ayağa kalkar, ama ABD, işgal etmedik ülke bırakmadığı halde onunla ilgilenmez.
Bir batılı terörist, binlerce mazlumu öldürse görmezlikten gelir, ama bir Müslüman birini öldürse, tüm Müslümanları terörist ilan eder.
Örneklerin sayısını çoğaltmaya gerek yok. Bütün bunları hepimiz biliyoruz.
1 Ocak 2008’de Türkiye BM Güvenlik Konseyi’nin geçici üyesi olmuştu. Bu süreç, 31 Aralık 2009’da sona erdi.
Türkiye’nin veto hakkı olmayan bu üyeliği için, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dış İşleri Bakanımızın gitmediği ve oy istemediği ülke kalmadı. Bütün bunlar, sadece iki yıllık önemli bir etkisi olmayan üyelik içindi.
O tarihler aynı zamanda, Gazze katliamının yaşandığı ve BM’nin üç maymunu oynadığı günlerdi.
Çünkü, BM’nin patronu durumundaki beş ülkeden hiç biri, Müslüman ülke değil.
Oysa 50’den fazla Müslüman ülkenin olduğu,
BM verilerine göre 1,5 milyar, Vatikan verilerine göre 2,4 milyar -yani her dört kişiden birinin- Müslüman’ın olduğu bir dünyada, BM’de veto yetkisine sahip hiçbir Müslüman ülke yok.
İşte BM Genel Sekreterleri
1946-1952 arası Trygve Lie, Norveç’li, Hıristiyan (Yahudiler Kudüs’te öldürdüler)
1953-1961 arası Dag Hjalmar Agne Carl Hammarskjöld, İsveç’li, Hıristiyan
1962-1971 arası Dag Hammorskjold, Burma-Birmanya’lı, Hıristiyan
1972-1982 arası Kurt Josef Waldheim, Avusturya’lı, Hıristiyan
1982-1991 arası Javier Pérez de Cuéllar, Peru’lu, Hıristiyan
1992-1996 arası Boutros Boutros-Ghali, Mısırlı, Hıristiyan Kipti
1996-2007 arası Kofi Atta Annan, Gana’lı, Hıristiyan
2007- Ban Ki-moon, Güney Koreli, Hıristiyan ve Sun Myung Moon’un tarikatı üyesi olduğu iddia edilir.
Görüleceği üzere, bugüne kadar Genel Sekreterlerin hiçbiri de Müslümanlar arasından seçilmemiştir.
Ne Güvenlik Konseyi daimi üyeliği için, ne de genel sekreterlik için, ne İKÖ ne de Türkiye dâhil, hiçbir İslam ülkesinin böylesine resmi bir talebi de yok.
Oysa halen, Hindistan'a ilk resmi ziyaretini sürdüren ABD Başkanı Barack Obama, "Hindistan, BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olmalı" diyor.
Resmi gerekçesi, Hindistan’ın nüfusu olsa da, aslında Obama, Çin’e karşı Birleşik Devletleri destekleyebilecek bir ülke arıyor.
İki yıl önce, BM’nin Gazze konusunda körlüğü sırasında, bazı siyasi liderlere ‘neden Türkiye’nin, güvenlik konseyinin veto hakkına sahip, daimi üyesi olması için çalışma yapılmıyor’ sorusunu yönelttiğimde tatmin edici cevaplar alamamıştım.
Bazıları ise bunun mümkün olamayacağını belirtmişti. Oysa Obama, Hindistan’ı önermekle, bunun mümkün olacağını göstermiştir.
Sözde eşitler arasında daha eşit olan bu beş ülkeye, altıncısı gelebiliyor ve bunun gerekçesi de nüfusu olabiliyorsa, pekâlâ Müslümanlarda siyasi olmasa bile, dini nedenlerle tam da bu sırada öneride bulunabilirler.
Zaten 6 sayısı, oylamada sorun çıkaracaktır. Müslümanlar, hem Hindistan önerisini desteklemeliler, hem de Türkiye’nin Müslümanları temsilen güvenlik konseyinin daimi üyesi olmasını istemeliler.
Bunun için gerekirse, BM’den topluca ayrılma kartını masaya sürebilirler.
Özetle, Müslümanlar açısından bayrak açmanın, kazan kaldırmanın şimdi tam zamanı.
Peki, Müslümanlar bunu başarabilir mi? Pekâlâ başarabilirler.
Bunun içinde en uygun ülke yine Türkiye.
Türkiye, -hem iktidar açısından hem de İslam ülkeleri arasındaki- konumu nedeniyle buna en müsait ülke.
Bir çivi, bir nalı,
Bir nal, bir tırnağı,
Bir tırnak, bir ayağı,
Bir ayak, bir atı,
Bir at, bir komutanı,
Bir lider, bir ülkeyi,
Bir kalkınış, tüm Müslümanları,
Bir itiraz, bütün dünyayı kurtarabilir!