* * * ESAT HOCA VEFAT ETTİ-SAĞDUYU PARTİSİ KURULDU 28 Şubat süreci, merhum Esad Coşan hoca efendiyi sık sık gidip geldiği Avustralya’da yaşamaya mahkûm etmişti. Esad hocanın -suikast olduğu da iddia edilen- bir kazada hayatını kaybetmesinin ardından, yerine oğlu Nurettin Coşan seçilmişti. Ardından da, bugüne kadar hiçbir zaman seçime girmemiş ‘Sağduyu Partisi’ adlı bir parti kuruldu. "AK PARTİ’YE AÇIK DESTEK VERİLDİ" Parti ve dolayısıyla cemaat, 2002 seçimlerinde yaptığı yazılı açıklamayla Ak Parti’yi açıktan destekledi. Yapılan destek açıklaması "Ak Parti, farklı seçmen kitlelerin beklentilerinin odaklandığı bir sentezi daha başarılı bir biçimde oluşturarak, diğer partilerden daha avantajlı bir konuma gelmiştir. Bu yüzden bu seçimlere özel desteğimiz Ak Parti'yedir" şeklindeydi. 1 MART TEZKERESİ’NE SERT TEPKİ GÖSTERİLDİ Ak Parti, 2002 Kasım’ında tek başına iktidar olmuş ve kısa bir süre sonrada ‘1 Mart Tezkeresi’ olarak ünlenen Irak’ın işgaliyle ilgili tezkereyi TBMM’ye getirmişti. Birçok çevre gibi, tezkereye cemaatte sert tepki göstermişti. Cemaat, tezkerenin sahibi Ak Parti’ye ilk tepkisini bu süreçte yapmış ve de sert bir bildiri yayınlamıştı. "IRAK SAVAŞI BİR ARMEGEDON SAVAŞIDIR" 07.10.2003 tarihli Nurettin Coşan imzasıyla yapılan açıklamada Irak’ın işgalini ‘Armegedon Savaşı’ olarak nitelemiş ve şu uyarılarda bulunmuş: “Gerekçeleri hukukî kavramlar içerisinde açıkça belirlenmemiş, çürük belge ve bilgilerle desteklenen, sadece kana susamış canavarlarca tek taraflı ilan edilmiş bu "Armegedon Savaşı"nda kesinlikle gerekçesi ne olursa olsun yanlış tarafta yer almamalıyız. Bugün Irak için müttefik bir devletin komutasına vereceğimiz askerlere, yarın aynı müttefik devlet ya da başka bir devlet istediğinde Suriye için, İran için, Suudi Arabistan için yenilerini ekleyebilecek miyiz? Gelip geçici hükümetler bir yana, halklar yarın birbirlerine nasıl bakacaklar? Bölgenin en önemli gücüne sahip Türkiye'mizin özgün politikalarına ve halkımızın yüksek feraset ve barışsever tutumuna saygı duyulmasının önemini hatırlatmak istiyoruz.”
* * * Dünkü açıklama çerçevesinde bilgi almak için cemaate yakınlığı ile tanıdığım bazı kimseleri aradım. Anlaşılan, 1 Mart Tezkeresi milat olmuş, köprüler bu olayda atılmış. O tarihte, aralarında benimde bulunduğum birçok yazar, düşünür, sivil toplumcu insanlar ABD tarafından fişlenmiş, engellenmiş, tehdit edilmiş, hatta suikast girişimleri olmuştu. Bu tehditlerden nasipdâr olanların arasında, İskenderpaşa Cemaati de yer alıyor. Hatırlanacağı üzere, uzun süre yurtdışında yaşadığı için paralı askerlik hakkını kullanan Nurettin Coşan’ın bu hakkı iptal edilmiş ve ‘askerlik yapmadı’ sayılmıştı. Hatta Türkiye’ye girişi engellenmiş, cemaat farklı şekillerde baskı altına alınmıştı. Cemaatteki genel kanaate göre, seçilmesi için açık destek verdikleri Ak Parti, cemaate sahip çıkmamıştı. Tezkerenin sahibi olan ve geçmesi için büyük gayret gösteren Gül ve Erdoğan’da, Coşan’a ve cemaate yapılan haksızlık ve hukuksuzluğa sessiz kalmıştı. "TEZKEREYE OY VERMEYEN TÜM MİLLETVEKİLLERİ LİSTE DIŞI" Ak Parti, 2007 seçimlerinde 156 milletvekilini liste dışı bırakmıştı. Bu milletvekillerinin önemli bir kısmı, 1 Mart tezkeresine ‘hayır’ oyu verenlerden oluştuğu gibi, aralarında cemaate mensup milletvekilleri de bu vetodan nasibini almıştı. ‘AK PARTİ’YE VERDİĞİMİZ DESTEĞİ GERİ ÇEKİYORUZ’ Bu gelişme üzerine cemaat, 17 Temmuz 2007’de yeni bir açıklama yayınlayıp, 2002’de verdiği desteği geri çekmişti. Açıklamada şunlar dile getiriliyordu: “22 Temmuz 2007 Genel Seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisini desteklemiyoruz. 2002 yılında, Ak Parti'ye, inanç özgürlüğü ile ilgili hedefleri itibari ile şartlı destek vermiştik. Ancak, bu şartlı desteği geri çekiyoruz. Mevcut Ak Parti hükümetini, bünyesinde, yakın hissettiğimiz, dost bildiğimiz bazı şahsiyetleri barındırmasına rağmen, özellikle vaat ettikleri özgürlükler ile ilgili olarak, son beş yıl içerisinde somut bir gelişme kaydetmemeleri sebebiyle, yapılacak genel seçimlerde desteklemiyoruz.” Görülüyor ki son açıklama, cemaatin Ak Parti’ye yönelik ilk açıklaması değil. Ak Parti için 2002’de destek açıklaması yapıldığı gibi, 2007’de isim verilerek bu destek geri çekilir. EN BÜYÜK SÜPRİZ: MHP’YE VERİLEN KAYGI VERİCİ DESTEK Son açıklamada en dikkat çekici ifade, MHP’ye verilen destek. Açıklamayla ilgili asıl tartışmada buradan çıkıyor. MHP’ye verilen destek nedeniyle, çok ağır ve bir o kadarda terbiye sınırlarını zorlayan yorumlar yapılıyor. Peki, ne oldu da cemaat MHP’yi destekleme kararı aldı? Cemaati buna iten neden neydi? İddia edildiği üzere başka cemaatlerde bu seçime mahsus olarak MHP’yi destekleyecekler mi? MHP açısından da büyük sürpriz olduğu anlaşılan bu destek bir pazarlığın neticesi mi? Hemen herkes böyle olmadığı konusunda hem fikir. Çünkü, cemaatin MHP’yle fikrî bir bağı mümkün değil. Ayrıca MHP listelerinden adayları da yok. Gelişmeler ilk olarak akla, 1990’da merhum Esad Coşan hoca efendi ile merhum Erbakan hoca arasında yaşanan olayı getiriyor. Gelişmeleri, cemaatteki birçok kişiye sorduğum da, bunun MHP’ye yönelik bir destekten çok, Ak Parti’ye yönelik bir ikaz olduğunu söylediler. Belirtildiğine göre, açıklama nedeniyle cemaat içinde belirgin bir tartışma yok, bilakis büyük bir destek varmış. Cemaatin, Ak Parti ile ilgili rahatsızlığı 1 Mart tezkeresinden ibaret olarak gözükmüyor. Cemaat içinde edindiğim izlenime göre; Ak Parti’nin 9 yıla yaklaşan iktidarı dolayısıyla aşırı derecede kibirli olduğu, maddi yozlaşmanın yaşandığı, İslamî duyarlılıkları zayıflatan çok sayıda icraata imza atarak flu, çıkarcı bir toplum hatta çıkarcı İslamî bir insan tipi inşa edildiği, hiçbir uyarı ve ikazı dikkate almadığı, ‘ben bilirim, ben yaparım, herkes beni dinlesin’ kabilinden bir yönetim inşa edildiği kanaati hâkim. “Bu iktidar döneminde de cemaatimizden bazı kimseler farklı makamlara gelmiş olabilir. Ama bizim amacımız, bizden birilerinin bir yerlere gelmesi değil” denilip ekleniyor; “Başbakanın gelişmeleri doğru okumaması ve başörtüsü sorunu gibi birçok İslamî sorunu çözmemesi hatta ilgilenmemesi rahatsız edici. Görüyoruz ki, MHP bir kez daha barajla imtihanda. MHP baraj altında kalabilir ama BDP mecliste olacak. Ak Parti, CHP ve BDP’li bir meclis anayasa yapacak. Baraj dışı kalmış MHP’lileri bu durumda kim zapt edecek? Bugüne kadar CHP ve BDP hiçbir hayırlı adıma destek vermedi. Oysa yetersiz de olsa, MHP verdi. Meclis içindeki MHP’nin meclis dışındaki MHP’den daha yararlı olacağı kesin.” "BU AÇIKLAMA AK PARTİ KARŞITLIĞI, MHP TARAFTARLIĞI İÇERMEZ" DİYORLAR
Görüşmelerden edindiğime göre bu açıklama Ak Parti’ye karşı bir kızgınlık içerdiği gibi, açık bir MHP taraftarlığı içermiyor. Sadece ‘MHP’nin baraj altı kalmasını sağlayan oyuna karşı bir taktik’ olarak gösteriliyor. Yine deniliyor ki, tek oy verilebilir bir parti olarak sadece MHP’yi görmüyoruz. Adları açıklamada geçmese de, Ak Parti dışında oy verilebilecek İslamî duyarlılığa sahip başka partilerde var. Ama onların barajı aşma şansı en azından bu seçimde gözükmüyor. "KIZGINLIK SADECE BAŞBAKANA DEĞİL" DİYORLAR
Ak Parti’ye kızgınlıkları sadece Başbakan’ın yaklaşımlarıyla da sınırlı değilmiş. Özellikle teşkilatlardaki yapıdan, parti içindeki çıkarcı ve materyalist çevrelerden ve bu çevrelere iltifat edilmesinden rahatsızlar. Açıklama için “tatlı ve sert” nitelemesi yapılıyor. Bu açıklamanın, ‘gayet açık ve net olduğu, sadece Ak Parti’yi eleştirmediği, kendilerini gayet iyi bilen kimselerin mesajı alacaklarından emin olunduğu, “sus pus olmadan, bangır bangır duyurulması”nı, bizzat Nurettin Coşan’ın ifade ettiğini, bu nedenle de ‘Akra Fm’de sık sık tekrarlandığı belirtiliyor.
Bütün bunlar cemaatin görüş ve düşünceleri. Kuşkusuz takdir kamuoyunun. Ancak gerekçe ne olursa olsun, kavmiyetçilik eksinli tüm partilerin toplumda kabul görmesi zor. Kendi adıma belirteyim ki, hiçbir kavmiyetçi parti benden oy alamaz.
Yine ister beğenilsin, ister beğenilmesin bu açıklama, örgütlü bir yapının takiyye yapmaksızın yaptığı bir çıkış. Özgür ve özgürlükçü bireyler, kişi ya da grupların görüşlerini açıkça dile getirmesine, destek vermesi veya desteğini çekmesine, özgürce karar vermesine kızmamalı. Bilakis herkesin, çıkarcı yaklaşımlar yerine, ender görülür, özgüveni yüksek açıklama ve davranışlar sergilemesine tahammül göstermesi gerekir.
Önemli düşünürlerimizden Ümit Aktaş, ‘Hz Peygamber s.a.v. sonrasında muhalif görüşler bastırılmayıp, tartışılmasına izin verilebilseydi, bugün yaşadığımız bazı sorunlar yaşanmayabilirdi’ diyor. Ümit ağabey çok haklı. Ne yazık ki Müslümanlar, kendi muhalefetlerini tarihin hiçbir döneminde üretemediler. Bugün olduğu gibi iç muhalefete tahammül edemediler. Bırakınız, başkasının oy verme tercihini; aykırı düşünme özgürlüğünün olmadığı toplumlar gelişmez. Tahammül, tahammül, tahammül… Eleştiri, olgunluk ve gelişme.
www.twitter.com/ozerkemal
YAZARIN BU KONU HAKKINDA YÖNELİK YENİ YAZISI