Dolar

32,6202

Euro

35,3320

Altın

2.473,00

Bist

10.872,56

Olimpiyat Stadı; Peygamber Tokadı

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-03-26 09:08:03

Olimpiyat Stadı; Peygamber Tokadı
(Bu yazı ile ilgilenenlerin evveliyatla 7.2.2014 tarihli yazıyı okumaları meselenin vuzûhuiçin tavsiye olunur.)
Öncelikle ifade edilmesi gereken nokta; Türkiye’nin sadece gündemine değil, artık dönemin tarihine de gireceği kati olan, Ak-Hizmet çekişmesinin siyasal boyutu bu yazının konusu değildir..Devlet birimlerinin poker masasındaki kartlar gibi elden ele dolaşması, bunun üstüne kopan fırtınalar ve siyasilerin bu meyanda mücadeleleri vs. kendi adlarına ve çalışma alanlarına göre makul ve anlaşılabilir bir durum olabilir.. Zaten muhatabımız da direkt olarak bu zümre değil..

Buradaki usul ve üsluba yönelik eleştiriler politika-siyaset gömleği giymemiş ve bunu deklare etmiş bilumum; ilim adamı, münevver, müellif, kanaat önderi vs. kimliği ile toplumda temayüz etmiş İslâmi hareket şuuruna sahip büyüklerimize.. Elbet bu konuda üzerine düşeni fazlası ile yapmış olanlar var olsa da, efkar-ı umumiyede yankı uyandıracak genel ve güçlü bir ses olmadığı için böyle bir tenkide ihtiyaç hissedildi..

Gelelim mevzuya; Hizmet hareketinin manevi önderi olduğu herkesçe malum “hocaefendi” vasfıyla muttasıf Fethullah Gülen ve hareketi; diğer nurcu cemaatler de dahil diğer tüm cemaatler nezdinde, faaliyetleri, konuşmaları ve çizgileri ile ciddi olarak bir muamma idi..Hemen her cemaatte eleştiren ve takdir eden olduğu gibi,bizzat hem eleştiri hem takdir arasında mütereddit olanlar vardı; ki bunun sebebi faaliyetlerinin değişik tezahürler göstermesiydi..

Bunun yanında; İslâm’a karşıtlığı gün gibi aşikar,yerli-yabancı kişi ve kurumlar hakkında pozitif; İslâm’a yakın hareketler hakkında negatif (Erbakan-Ecevit, İsrail-Mavi Marmara vb. gibi) söylevler ve açıklamalar, İslâmi camia içinde her ne kadar tereddütleri arttırsa da, hala hüsnü zannı düstur edinmiş oldukarından, birçok Müslüman için net bir hüküm vermek kolay olmuyordu..

Yine camianın her zamanki malum söylevi ile ‘ahval-şerait, düşmana karşı tanınmama’ gibi bir takım teviller, zorlanarak da olsa yapılıyor, sözkonusu hareketin hiç değilse bir gün tüm bunlardan sıyrılarak, hakiki istikametine döneceği temennisi ve duası ile tüm bu olumsuzluklar sineye çekiliyordu..

Tabi diğer yanda diyalog mevzusu, diplomayı başörtüsüne tercih etme (hatta milletin lügatinde ilmi ıstılahtan başka manaya gelen furuat kelimesini kullanma), yayın organlarında İslâmi hassasiyette gevşeklik(ki bu konuda yalnız değiller) ve her yıl rezalette üstüne koyan Türkçe Olimpiyatları gibi meseleler, öyle teville pek izah edilecek durum olmamasına rağmen, İslâmikesim yine de genel sükutu muhafaza ediyordu..


Hal böyle iken yine müthiş bir debdebe ile 11. Türkçe olimpiyatları yapıldı. Şarkılar, türküler, danslar, gösteriler..Boyunları, kolları açık genç kızlar vs.…Hani kalbinde en ufak imanı olan, bira şişesi elinde bir ümmi Müslümana sorsan; ‘İslâm’a uygun mu?’ diye dik dik bakarak ‘estağfirullah’ diyecek kadar açık,muhkem ayetler, kitap, sünnet, icma ile haramiyyeti sabit bir sürü münkerâtın işlendiği manzara..

Elbette hadise bir öncekilerin yanında sürpriz değildi..Belki bir adım daha ötesi, belki biraz daha debdebelisiydi. Hal böyle iken camia içinde bile bu olimpiyatları içine sindiremeyen hayli insan vardı. Hatta onlardan bir arkadaşım bu yapılanları “hocaefendinin” tasvip etmediğini dahi söylemişti.

Gelgelelim 18.6.2013 tarihinde bizzat kendi siteleri herkul.org’da yayımlanan 335. Nağme adlı ses kaydında Fethullah Gülen akıllara zarar bir açıklama yapıyordu.Önce bunu internette başka sitelerde gördüğümden, uzun süre montaj olma ihtimali ile hakkında değerlendirme yapmadım. Uzun boylu araştırmaya hem kendi yoğunluğum hem de Mısır’daki darbenin gündemi esir alması mani oldu.

Bir gün internette bizzat bu kaydın herkul.org sitesinde yer aldığını belirten bir link görüp işin aslını öğrendiğim sırada meşhur dershane krizi patlak verdi. Mesaj siyasi sanılıp yanlış ve yandaş algılanmasın diye bir süre bu konuyu erteledim fakat mesele gittikçe daha dehşet bir ahvale bürünürken, İslâmi camianın devlet üstünden bir müdafaa dili geliştirdiğini üzülerek seyrettim. Medyanın her iki kanadının da seviye ve üslubu içler acısı idi.

Her iki taraf da iddialar ve dinlemeler ile birbirini suçlar iken, aynı şekilde beraat-ı zimmeti hatırlatmaları cidden trajikomikti. Hükümete hırsız diyenlerin İstanbul dükalığının dümen suyunda gitmesi, dünkü kemalizm düşmanı olanların şimdi CHP’ye sarılması, ne kadar garabetse, hızlı İslâmcıların meşru devletçi olması ve darbeden hüküm giyenlerle hükümetin yakınlaşması da o kadar garabetti..

Mesele ‘Asl’ından kaymış ve vaziyet hariçten sanki bir iktidar çekişmesi, bir kuvvetler savaşı olarak algılanmayayol açacak bir mecraya sürüklenmişti..İşte burada İslâmi kanaat önderleri, vakıf ve cemaatlerin çoğunluğu, biraz da Türkiye’nin dünya siyasetinde aldığı pozisyon ve cepheye bakarak Gülen hareketinin karşısında, Ak partinin yanında yer aldığını deklare ettiler..

Ve sanki İslâmi camiada devletçilik rüzgarları esmeye başladı..Kimi böyle bir söylev geliştirdi kimi buna yakın. Ve de böylelikle laik devletin hukukunu-yargısını kutsayan, hatta Hz. Aişe (R.a.) annemizin masumiyetine şehadet eden ifk ayetleri ile kıyaslayan* karşı tarafın devletçilik eleştirilerine maruz kaldılar..

Aslında meseleye böyle yaklaşılmamalıydı. Kendilerinin kabul ve itiraf ettiği delil olan, Türkçe Olimpiyatları ile ilgiliFethullah Gülen’in açıklamaları, İslâm akâidi ve fıkhı ışığında tahlil edilmeli ve münasip bir dille bu hareketin mensupları ikaz edilmeliydi..Fakat maalesef bu yapılmadı. Hz. Peygamberimiz (S.A.V) üzerinden o stadyumda yapılanlara meşruiyet kılıfı giydirmek gibi büyük bir cinayete yeterince tepki gösterilmedi..İslâmi camia olarak gösteremedik..

“Ne oluyor!.. O stadyumda şarkı-türkü eşliğinde dans eden kızlara vakur bir İslâm Âlimi bile yüzü kızarmadan bakamazken, sen nasıl olur da çocukluğunda dahi çalgılı bir düğünü, Allah’ın uyku verip izlemeden sakındırdığı; iki cihan serveri Hz.Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellemi böyle bir münkerata yama yaparcasına kullanırsın?!..” diye güçlü bir haykırış çıkmadı, çıkamadı..

Fakat Gülen’in bu açıklaması, her ne kadar bir çok müminin “gayret”ine pek dokunmasa da -Allahu alem-“Gayretullah”adokundu..Ve bir sille yedik hepimiz.. Bilemiyorum; Gülen tarafından mana aleminde stadyuma geldiği şayiası takrir edilen Hz.Peygamber(S.A.V)’in sillesimiydi, yoksa Rabbu Teâlâ’nın peygamberine bu muameleyi reva görene, bunu alkışlayan yada en azından sessiz kalan bizlere Habib-i Kibriyası için aşk ettiği“Celal” isminin tokadı mı idi?!..’Hiddet’ mi yoksa ‘Şefkat’ tokadı mı olduğu ise sillenin muhatabı bizlerin, fert yahut fırka olarak; bu cürümde kastımız, iştirakimiz ya da sükutumuza müteveccih olduğunu zaman zaten göstermekde…

Nasıl mı?

Bir sonraki yazıda 335.Nağmenin tahlili ile birlikte meselenin keyfiyyetiniyazarız inşallah…

Not: Bu arada yazının muhatabı F. Gülen’in Zaman gazetesinde 25.3.2014 tarihinde alıntılanan Şark-ulEvsat röportajı -nisbi bir İslami nasibi olan için-akidevi ve siyasi duruşunu kendi ağzından gayet vazıh bir şekilde öğrenmek için kafidir..YaniF.Gülen’i en güzel yine kendi anlatmış..anlayana…
…………….

*( Ali Bulaç;27.2.2014, Zaman)

Kıyamoğlu Sancaktar

[email protected]

Haber Ara