Dolar

34,5710

Euro

36,0239

Altın

2.999,39

Bist

9.467,08

Sudan’ın bölünmesi kimin işine yarar?

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-01-08 12:49:43

Sudan’ın bölünmesi kimin işine yarar?

 

9 Ocak 2011 tarihi sadece Sudan için değil aynı zamanda Afrika kıtası için de bir tarihi bir dönüm noktası olacak.

Bu tarihte gerçekleşecek olan referandum sonucunda, mucize bir gelişme olmaz ise Güney Sudan adında yeni bir devlet Sudan’dan ayrılarak bağımsızlık ilan edecek.

Bu durumun, Afrika kıtasında bir emsal teşkil edeceğinden ve komşu ülkelerdeki farklılıkları kışkırtacağından endişe ediliyor.

Balkanlar ve Kafkaslar gibi Afrika kıtasında da farklılıklar bir zenginlik değil, maalesef bir ayrışma ve çatışma sebebi olarak algılanmaktadır.

2005 tarihinde varılan anlaşma ile 22 yıllık iç savaş sona erdirildi ve ardından altı yıllık bir barış süreci yaşandı.  Sudan’daki Güney- Kuzey savaşı dünyanın en uzun iç savaşlarından birisi kabul ediliyor. Bir milyondan fazla insan hayatını kaybetti ve milyarlarca dolarlık harcama ve milli gelir heba oldu.

Varılan barış anlaşmasıyla savaş bitti ve başlayan birliktelikten Sudan’ın hem Kuzeyi hem de Güneyi çok şey kazandı.

ABD’nin ve batılı emperyalistlerin tüm engellemelerine rağmen petrol ve diğer maden zenginlikleri işletilmeye başlandı.

Güney ile Kuzeyi ayıran sınır bölgesi Abyei’den Kızıl deniz kıyısındaki Sudan’ın liman şehri Port Sudan’a uzanan 1610 kilometre uzunluğundaki petrol boru hattı tamamlanarak Sudan petrolü dünya pazarlarından pay almaya başladı. 

İç savaş nedeniyle çıkarılamayan petrol, günde 600 bin varili aşan düzeyde düzenli olarak çıkarılmaya devam ediyor. Sudan bu petrolden elde ettiği 10 milyar dolarlık yıllık gelirini artık savaş için değil, Kuzey ve Güney’in yani tüm Sudan’ın kalkınmasına harcıyor. Ülkede huzur ve güven ortamı oluştu, Kuzeydekiler Güney’e, Güneydekiler Kuzey’e gidip gelmeye ve ticaret yapmaya başladılar. 

2005 tarihinde varılan anlaşma sonrasında gerçekleşen bu birliktelik sayesinde taraflar birbirini anlama ve tanıma fırsatı buldular.

Geçen altı yıllık zaman sürecinde insanlar ölmedi ve ülkenin gelirleri ortak bir şekilde paylaşıldı. Hem Kuzey hem de Güney kısa zamanda inanılmaz şekilde hızla kalkınmaya yöneldi. 

Ancak ne hazindir ki; bölgenin zenginliklerine göz diken ABD ve diğer Batılı emperyalistlerin kışkırtmaları sonucu Sudan ve bölgesindeki ülkelerin parçalanması fenomeni her gecen gün, yayılıyor.

Ülkelerin birliğini bozmaya yönelik ayrılıkçı hareketlerin yapılanmaları, süreç içindeki gizli ilişkileri ve destekçileri gibi önemli konular derinliğine irdelendiğinde karşımıza ABD ve Batılı ülkeler çıkacaktır.

Bu bir gerçek ve dünya üzerinde örnekleri de pek çoktur.

Diğer bir ayrıntı ise bu emperyalist güçler önce kışkırtır sonra kurtarıcı rolüne bürünerek işgal ederler. Bir işgalde yakar, yıkar ve sonunda sahiplenerek sömürmeye başlar…

1881- 1956 yılına kadar Sudan’da süren İngiliz işgali ve sonrasında yaşanan iktidar kavgaları ile bölgelerarası iç savaş hep bu oyunun birer parçalarıdır.

İşgalci İngilizler, Sudan’dan çekilme kararı aldıkları, 1950 ile ayrıldıkları 1956 arasında kendilerinden sonra kendileri ile işbirliği yapacak yapılanmayı oluşturdular.

Ayrıca Sudan’ı sürekli boğuşturacak sorunları oluşturan farklılıklar gizlice örgütlenmiştir. Sudan’da ki Kuzey- Güney Savaşı’nın tohumları 1950 yılında İngilizler tarafından atılmıştır. 

İngilizler ve Amerikalılar sürekli olarak Sudan’ın içişlerine müdahale etmişlerdir. Ancak. 1983’de başlayan İslami teşkilatlanma 1989’da gerçekleşen askeri inkılâp ile ülke yönetiminin anti emperyalist ve anti Amerikancı olan İslamcıların eline geçmesiyle fiili müdahale son buldu. 

İşte o tarihten bu güne Amerikanın başını çekti Batılı emperyalistler Sudan’ı hedef almışlardır. Amaçları ülke yönetimini düşürmek ve yerine kendilerine uşaklık yapacak yeni bir yönetimi işbaşına getirip acımasızca sömürmek.

Bu süreçte Sudan’daki Kuzey-Güney anlaşmazlığına bir de Darfur sorunu ilave oldu. Ayıca insan hakları maskesi altında Sudan yönetimine sürekli haksız ve asılsız suçlamalarda bulunuldu. 7 Ağustos 1998 tarihinde ABD, daha da ileriye giderek Hartum yakınlarındaki Şifa İlaç fabrikasını kimyasal silah ürettiği gerekçesiyle bombaladı.

 

Bölgede dengelerin değişmesi iç savaşları tekrar başlatabilir!

 

Yarın gerçekleşecek olan referandum sonucu ‘Güney Sudan’ resmen ayrılmış olacak. Buna kesin gözüyle bakılıyor. Halkın bu yönde irade beyan etmesine Hartum yönetimi de karşı değil.

Nitekim;

Son günlerde bölünme olasılığını kamuoyu önünde telaffuz etmeye başlayan Cumhurbaşkanı El Beşir, bölünmenin kendisini üzeceğini söyledi; ama "yas çadırı kurmayacağız" şeklindeki açıklamaları ile referandum sonucunun kabullenileceğini ortaya koymuş oluyor.

Bana göre asıl sorun referandumdan sonra başlayacak. 

Çünkü bu ayrılığın beraberinde getirdiği sorunlar öne çıkacak. Hal böyle olursa çatışmalar yeniden başlayabilir.

Sınırların belirlenmesi, petrol ve diğer enerji kaynaklarının gelirlerinin paylaşımı, petrol boru hattının Port Sudan yerine güneye doğru Kenya üzerinden Hint okyanusu üzerinden alternatif hattın devreye sokulmak istenmesi ayrıca vatandaşlık sorunu ve Güneyde kalan Müslümanlar ile kuzeyde yaşayan 6 milyon güneylinin durumu gibi önemli daha birçok sorunun aşılması kolay olmayacaktır.

ABD ve İngiltere’nin başını çektiği emperyalist güçlerin, İslam’ın güneye doğru yayılışını durdurmak için İslami yönetimi Hartum’a hapsetmek ve Sudan yönetimini düşürme hayali halen devam etmektedir. Bu güçlerin, ayrılacak olan Güney Sudan’ı Kuzeye karşı kullanacakları bir ihtimal değil bir gerçektir.  

Çünkü Güney Sudan’ı eyaleti gibi yönetmeye hazırlanan ABD ve Batılı güçler bundan böyle Afrika’nın sömürülmesinde yeni bir yol haritası belirlemeye çalışıyorlar.

Bir operasyonla Ömer El Beşir’in tutuklanarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne çıkarılması planlarında var olduğu ihtimal dâhilindedir.  Çünkü Sudan’ın bölünmesiyle bölgede manevra alanları genişleyecektir.

Bu nedenle referandum sonrasında meydana gelebilecek olumsuz gelişmeler karşısında, Sudan’ın yanında olmak ve emperyalist güçlere karşı Sudan’ı desteklemek için tüm İslam ülkeleri hazırlıklı olmalıdır. 

 

Haber Ara