Dolar

38,0300

Euro

43,2725

Altın

3.958,74

Bist

9.380,95

Dolar

38,0300

Euro

43,2725

Altın

3.958,74

Bist

9.380,95

Dolar

38,0300

Euro

43,2725

Altın

3.958,74

Bist

9.380,95

Kimin bedeni kimin kararı

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-03-02 13:52:06

Kimin bedeni kimin kararı

Yaratılan ilk insanın Hz Adem olduğuna inanıyoruz. Yaygın kanaate göre önce yaratılan insan erkek olan Adem. Eşi (zevci) kendisinden yaratılmıştır. Yaratılmadan önce melekler insanı yeryüzünde fitne çıkarıp bozgunluk yaratacak olan olarak tanımlamışlardır. Kuran’da Adem’in eşi Havva’dan bahseder ama ismini söylemez. Biz Havva ismini Tevrat ve İncil’de buluruz . Adem ve eşi Havva cennete yerleştirilir fakat cennet başka bir alemde olan cennet mi yoksa dünyadaki bir bahçe anlamında bir cennet mi bilemiyoruz. Ama Adem ve eşi cennetten çıkarılıp bu dünyada yaşamaya gönderiliyorlar bunu biliyor ve buna iman ediyoruz. Adem’in Havva ile hangi cennetten çıkarıldığı çok önemli olmamakla beraber ( Kuran ayrıntılara girmez ) eğer başka bir alemdeki cennet te olsalardı bugünkü bizim sahip olduğumuz fizyoloji ve anatomiye ihtiyaçları yoktu eğer bu dünyada ki bir cennetten çıkarıldılar ise bugünkü anatomi ve fizyoloji ile yaratılmış olmaları gerekir. Kesin olan ise bu dünyada yaşamaya gönderildiklerinde bu dünyada hayatlarını devam ettirecek yeterli anatomik fizyolojik bir bedenle gönderilmişlerdir.

İnsanın dünyada ki imtihanı böylece başlamıştır. İnsan olmanın ( anatomik ve fizyolojik olarak ) diğer yaratılanlara göre bazı zorlukları vardır. Hayatiyetini sürdürebilmek için belli ısı aralığında yaşamak zorundadır bunun için mevsime göre kıyafet giyer ve barınak yapar bir barınak önce soğuktan sonra sıcaktan ve yağmurdan kardan korur. Bazı kültürlerde et ve balık zaman zaman çiğ olarak yemek mümkün olsa bile genelde yemek pişirmek ısı dengesini ayarlayabilmek için enerjiye duyar. Ayakta duracak ellerini kullanacak ( ellerin kullanılması çok ciddi manada ileri düzeyde gelişmiş nörofizyoloji ve anatomi gerektirmektedir ) yatarak dinlenecek ve pişmiş gıda tüketecek şekilde yaratılmıştır. Bu konuda verilecek örnekler sayılamayacak kadar çoktur. Dünyanın her yerinde değişik coğrafyalarda yaşayan insanlar temel olarak bu yaşam biçimi ile hayatlarına devam ederler. Değişik kültürler içerisinde yaşadıkları coğrafyaya uygun alışkanlıklar geliştirmişlerdir ve temelde hepsi aynı kaygılarla yaşarlar. Temiz su yeterli gıda barınma ve soyun devamı için üreme ve bunları yaparken ilahi hitaba uymak ve kulluklarının gereğini yapmak. Burada ilkel toplum tanımını kullanmadık çünkü Allah indinde onlarla bizim aramızda bir fark yoktur hepimiz Allah’ın kulları ve Adem’in çocuklarıyız.

İnsan diğer yaratılanlar gibi bir erkek ve dişiden yaratılmışlardır. Dişi soyun devamını sağlamak üzere döl yatağı görevini yapar . İnsan türünde bir dişi yaklaşık olarak ömrünün 20-30 yılında aktif üretkendir. Bedeni bu dünyadaki hayatımız başladığında hazırlandığı gibidir. Doğurmak ve insan soyunun devamı için döl yatağı olmak. Anatomisi fizyolojisi hormonları bunun için hazırlanmıştır. Hayatının ilk 10 – 15 yılı bunun için gelişme dönemidir. Aktif üretken olduğu dönemde kullanılacak yumurtalar yumurtalıklarına yerleştirilmiştir. Hristiyanlık ve Yahudilik te kadının üreme fizyoloji aşağılanırken Kuran bu konulara girmez ve bizlere sadece yükümlülüklerimizi hatırlatır. İnsanı yaratılışında Adem üzerinden konuşur ve velayet hakkını ona verir.



Üremenin bir parçası da doğumdur. Havva’dan beri bütün kadınlar aynı şekilde gebe kalır ve doğurur. Anatomileri ve fizyolojileri buna uygundur. Vücutları bu süreci tamamlayacak şekilde yaratılmıştır. Rahimleri bebeği korur besler zamanı gelince dışarı atar sürenin geçirilmesi anne ve bebek için hayati sorun oluşturur. Süre tamam olunca doğum eylemi başlar rahim kasılır rahim ağızı yumuşar ve açılır vücutta salınan hormonlarla bağ doku gevşer. Bu süreç oldukça ağrılıdır amaç bebeği bir an önce çıkarmaktır. Bebek çıktıktan sonra vücut kendini yeniden toparlamaya başlar. Artık bebeği yaşatacak değişiklikler meydana gelir süt salınımı başlar. Şunu unutmamak gerekir ki gebe kalan her kadın annedir ama annelik yapmaz. Kısaca anlattığımız bu süreç son derece doğal fizyolojik ve fıtridir.

Önce konuyu teknik olarak ele aldığımı belirteyim. Bu kadın erkek ilişkileri üzerine bir yazı değildir . Konumuz doğumun kadın bedeni üzerine olumsuz etkileri olduğu iddiası ile kadınları yaradılışlarının ve bu dünyadaki hayatlarının temel amacı olan insan soyunun devamı için döl yatağı olma özelliğini kötü gösterip bundan kaçınmak için zihinsel alt yapı oluşturmanın bir karşılığı olmadığını görmek. Gebelik bir hastalık değildir doğum sancıları patolojik hastalık belirtisi değildir. Ama modern tıpta gebeliğin bir hastalık gibi algılanıp bir doktor takibinde bir sağlık merkezinde yapılması dayatılmaktadır. Hatta daha ilerilere gidilip yapılan invazif tetkiklerle sakat doğum şüphesi olan bebeklerin hayatlarını sonlandırma hakkı verilmektedir. Doğum ağrılarının algı ile son derece yakın ilişkisi ve invazif girişimler ve ilaçlara gerek kalmadan basit metodlarla ( telkin masaj soğuk sıcak uygulamalar gibi) tahammül edilebilir bir hale getirilmesi mümkün iken gebeler ağrı ile korkutulmakta ve doğal olmayan yöntemlere ( sezaryen gibi ) zorlanmaktadır. Burada modern tıbbın kar amaçlı ve yaratılışa aykırı durma yaklaşımları kadar ( hatta daha fazla bir oranda ) kadınların kendilerini boşu boşuna niye ağrı çekeceğim şımarıklığı ve azgınlığı rol oynamaktadır.
Sonuç olarak buradan yola çıkarak hem erkekler hem de kadınlar için söylenecekler var elbette zamanı gelince onları da söyleriz. Ama burada söylenecek söz bizim bedenimiz ama bizim kararımız değil olacaktır.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara