Doğu Türkistan İslami Hareketi Şanghay İşbirliği Örgütü’nü tehdit ediyor!
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-02-18 11:31:28
Doğu Türkistan’da meskun Kazak ve Uygurların, 1930’da başlayan direnişleri sonrasında, 12 Kasım 1933’de Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kuruldu. 1934’de Kızıl Rus ordusunun hava harekâtı sonucu Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti son buldu. Bölgeye yönelik tacizler sonraki süreçte Çin ordusuyla devam etti. Doğu Türkistanlı muhacirlerin, İngiliz destekli Çin ordusunun katliamından kurtulmak için, Himalaya dağlarını aşarak, binlerce canı kurban vererek geldikleri ülkemizde, kendilerine toprak tahsis edildi, vatandaşlık hakkı verildi.
Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin, Doğu Türkistan davasının dünya kamuoyunda tanınması için gayret sarf ettiler. Doğu Türkistanlı Muhacirlerin gayretleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin desteği ve yol göstermesiyle, Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği kuruldu. İstanbul, İzmir, Ankara ve Kayseri gibi illerde örgütlendiler. Dernek uzun bir süre Gökbayrak isimli mecmuayı neşretti. Muhacirlerden Türk Silahlı Kuvvetlerinde general rütbesinde vazife alanlar yetişti. Bunlardan biri de 16 Şubat 2010’da 85 yaşında Ankara’da vefat eden emekli Tümgeneral Mehmet Rıza Bekin idi. Bekin, 1986′da kurulan Doğu Türkistan Vakfı başkanlığına seçilerek, Doğu Türkistan meselesinin dünya kamuoyuna duyurulmasına yönelik çalışmalar yaptı.
Günümüzde Doğu Türkistan Müslüman ahalisinin özgürlük mücadelesi sürüyor. Dünya Uygur Kurultayı çatısı altında örgütlenerek, Çin’in Doğu Türkistan’daki katliamlarına dikkat çekmeye çalışılıyor. Günümüzde en popüler liderleri, Türkiye’nin sığınmasına izin vermediği Rabia Kadir. Rabia Kadir’i Çin, bir numaralı devlet düşmanı ilan etti. 2004 yılında, Norveç tarafından ‘Rafto Barış Ödülü’, Rabia Kadir’e verildi. 2006 yılında Nobel Barış ödülüne aday gösterildi. Aynı yıl, Dünya Uygur Konferansı başkanı oldu. 2 kez evlendi. 11 çocuk annesi. Halen ABD’nin Virginia eyaleti Fairfax kentinde yaşıyor. Voice of America yani Amerika’nın sesi Radyosu, Doğu Türkistan’a yönelik Uygur lehçesiyle yayın yapıyor.
Zaman zaman kitlesel katliamlara, kısırlaştırma operasyonlarına ve Çinlileşmeye maruz bırakılan Uygurlar, bütün zorluklara, imkânsızlıklara rağmen Çin Komünist Partisi’nin politikasına meydan okuyor! Ellerine geçen her fırsatta Çin işgaline karşı ölümleri pahasına direniyorlar. Çinin Doğu Türkistan’da bulunan devasa işgal ordusuna, akıl ermedik işkence yöntemlere karşın, Uygur özgürlük harekâtı silahlı saldırılar düzenleme kapasitesine sahip.
Bu durumu Çin merkezi yönetimi, Çin’in ekonomik büyümesinin önüne geçmek için emperyalistlerin müdahalesi şeklinde yorumluyor. Komple bir coğrafyayı etkisi altına alabilecek bir ayaklanmanın Çin’e maliyetinin düşünülebilecek boyutta olması nedeniyle, sadece Çin değil, Şanghay İşbirliği Örgütü üyesi diğer ülkelerde bu soruna kendi sınırlarına sıçrayabilecek bir halk isyanı gözüyle bakabiliyor.
Çin yönetimi baskıcı politikalarını sürdürdükçe sadece kendi sınırları içindeki değil, komşu ülkelerde yaşayan Müslüman toplumların ve İslami örgütlerin nefretini yıldırım gibi üzerine çekiyor. Zira her an patlamaya hazır bomba konumundaki Kaşgar'ın, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan ve Pakistan'a doğrudan sınırı var ve bu da kentteki hassasiyeti daha çok arttırıyor. Çin Komünist Partisi 18. Merkez Komitesi’nin 3. Toplantısında verilmiş karara göre Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in başkanlığında Çin Devlet Güvenliği Komitesi oluşturuldu. Bu koordinasyon merkezinin kurulma amacı etnik ayrılıkçılık ve İslami aşırılığın oluşturduğu tehditlere karşı önlem alma çabasına yönelik.
Şanghay İşbirliği Örgütü/Shanghai Cooperation Organization adını örgütün ilk toplandığı yerden Şanghay’dan almakta. Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'ın 1996'da yılında oluşturdukları yapılanma Şanghay Beşlisi olarak anılıyordu. Bu örgüt 2001'de Özbekistan'ın katılımıyla üye sayısını altıya çıkarttı. Şanghay İşbirliği Örgütü'nün (ŞİÖ) ortaya çıkmasında, Çin Halk Cumhuriyeti'nin (ÇHC) girişimleri önemli rol oynadı.
1990'lı yılların başında Çin'in bölgeye olan ilgisini ardındaki faktörlerin başında; sınır güvenliği, batı bölgelerinin gelişimi, büyüyen enerji ihtiyacı ve soğuk savaş sonrası stratejik ortam gelmektedir. Asıl amaç Amerika ve Avrupa Birliği kurucu ülkelerinin, kendi coğrafyalarına yönelik enerji kaynaklarının sömürülmesine engel olmak şeklinde ifade edilebilir. Nitekim ABD karşıtı ilk ciddi adım, 2005’te atıldı, ŞİÖ zirve toplantısında, ABD’ye Orta Asya’daki askeri varlığına son verme çağrısı yapıldı. Bunun üzerine, Özbekistan’daki ABD askerleri ülkeyi terk ettiler.
Pekin yönetimi, geçtiğimiz yıl Tiananmen meydanında 5 kişinin ölümüne sebep olan yanan araç olayının arkasında "Doğu Türkistan İslami Hareketi’nin (ETİM) olduğunu ve bu örgütün ülkenin güvenliğine ‘’doğrudan ve gerçek tehdit’’ oluşturduğunu bildirinceye kadar bu örgüt hakkında Türkiye kamuoyu doğru dürüst bir bilgiye sahip değildi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nce "terör örgütü" olarak kabul edildiği, yıllardır çeşitli yollardan Çin sınırları içinde Çin yönetiminin nitelemesine göre, şiddet ve terör fikirlerini yaygınlaştırarak, terör faaliyetlerini planlayıp uyguladığı ortaya çıktı.
Doğu Türkistan İslami Hareketi’nin; Güney Asya, Orta Asya ve Batı Asya gibi bölgelerde faaliyet gösterdiği ve çok sayıda uluslararası İslami örgütlerle işbirliği yaptığı öğrenildi. ŞİÖ oluşturulurken, Orta Asya ve Uzakdoğu Asya’da bağımsızlık talebinde bulunan İslami örgütlerle mücadele etmek için Çin’in İslami hareketlere karşı mücadelenin yapılması için girişimde bulunduğu anlaşılıyor. ŞİÖ konsepti, her şeyden önce saldırgan milliyetçilik ve ayrılıkçılığın önlenmesi için oluşturulmuş. Her iki tehdit algısı da Türklere yönelik. Doğu Türkistan İslami Hareketi günümüzde sadece Çin’in güvenliğini değil, ŞİÖ üyesi Orta Asya ülkeleri ve Rusya’nın güvenliğini de tehdit ediyor.
Başbakan Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Putin’le görüşmelerinde Türkiye’nin, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne dâhil edilmesine yönelik şakayla karışık sözleri şimdi daha bir anlam kazanıyor. Türkiye, hem Rusya’nın hem de Çin’in hegemonyası altındaki Müslüman halkların hamisi olmak istiyor. Hem Çin hem de Rusya biliyor ki, Amerika ve Avrupa Birliği, Müslüman halkları kendi emperyalist çıkarları için kullanmak istiyor. Türkiye’nin Müslüman Türk toplumların ezilmesine gönlü razı değil. Ama başka bir gerçek var ki, Rusya ve Çin kendi sınırları içinde yaşayan Müslümanların teskin edilmesi hususunda Türkiye’ye muhtaç. Zehir kimde bilmiyorum ama panzehir bizde…
Twitter:@oc320c39
[email protected]
SON VİDEO HABER
Haber Ara