DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

PKK ve provokasyonlardan beslenen devrimci(!) şiddet!

2014-10-24 09:34:33
 
 “Dayanılmaz cazibe; devrimci şiddet!”   
 
Tecrübe ile sabittir ki, insana, çeşitli çevresel faktörlerden dolayı sirayet eden bedeni hastalıklar, en ağırından, en hafifine kadar, eğer kişinin yaşayacağı varsa, birtakım tedavi yöntemi sonucunda nihayete erebilir. Ama bu hastalık, çeşitli çevresel faktörlerin ürünü olan ‘bedeni’ hastalık türünden değil de, bunun yerine “Allah-insan; Allah-çevre ve bu ilahi gücün etkisiyle, insanın bizzat kendisi ile barışık yaşaması olgusundan kaynaklanan, ‘hakiki’ bir temele dayanmıyor ve hem şeytanın iğvası/insanı aldatması ve hem de, bunlara kaynaklık teşkil edecek batıl ideoloji, düşünce, yol ve yöntemlere dayanıyorsa, bu özelikler kendisine sirayet etmiş olan insanların hiç de iflah olmayacağı bir yöne tekabül eder.
 
Toplumsal Gibi Görünen Ama Temelinde Psikolojik hallerin Olduğu Hastalıklar
 
Yukarıda vurguladığımız üzere, insan, eğer kendisiyle barışık yaşamak istiyorsa, bunun yegâne yolunun kişinin Allah inancına sahip olması ve o inancın da ‘bizim açımızdan’ Kur’anî bir temelinin olması gerekir. Ki, bu temelle birlikte; Allah-insan; Allah-çevre ve insanın kendisi ile barışık yaşaması ilkesi önem kazanır.
 
Tarih boyunca, insana dair yapılıp edilenlere, konuşmalara, iş ve eylemlere bakıldığında eğer, tüm yönleriyle sağlıklı bir hayat sürmüş, hayata dair bir ikilik, “Allah’ın hakkı Allah’a, Sezar’ın hakkı da Sezar’a” gibi ayrıştırıcı(daha doğrusu laiklik) bir unsur söz konusu değilse, yıkımda söz konusu değildir demektir. Aksi, ise, günümüzde de örneğini gördüğümüz, yaratıcıya rağmen seküler hallere bürünmek, hakikati bile bile ketmekmek, o iflah olmaz psikolojik ve de ideolojik hastalıkların sonucudur. Bundan kurtuluş ta bayağı zordur.
 
PKK, HDP, PYD VS:; Devrimci(!) Şiddet!
 
İşte biz, bu çerçevesini çizdiğimiz kategoriden yola çıktığımızda, kurulduğu günden beri, adını da Marksist teriminolojiden aldığı görülen ‘devrimci(!) şiddet’ ön görüsüyle kendi kafasında şekillendirdiği toplum modelinin hayat bulması için, şiddete, teröre, yakıp, yıkmaya, katletmeye ayarlı Marksist Kürtçü bir yapılanma olan PKK ile birlikte, onun Suriye’deki ‘sözde’ yasal uzantısı hükmündeki PYD ile, yine ‘sözde’ TBMM’de ‘yasal’ yol ve yöntemlerle, sıkı durun ‘Müslüman Kürt halkı’ adına siyaset yaptığı iddia olunan HDP ve bunların silahlı güçlerinin mülevves emelleri doğrultusunda, hedefe varmak için kullana geldikleri yegâne yöntemin, her dönem olduğu üzere, Kobani bahanesiyle ortaya koydukları ‘kanlı ve kinli ve alçaklık kokan eylemleri’ o çok sevip içselleştirdikleri devrimci(!) şiddetin bir yansımasından ibarettir!
 
Ki, bu en başta onu kendi döneminde sistemleştiren ve Marksist-Leninist bir temele dayanan ve Stalinizm’le beslenen ve adına devrimci şiddet denen heyula, izlenebilir oranda öyle bir hal almıştı ki, sanki toplumun refahı ve mutluluğu adına, kurulması ön görülen sistemlerin, temel dayanağı bu şiddet tiürü olmuştu!
 
Bu şiddet türü, 1 Dünya emperyalist paylaşım savaşı sonucunda, bir cenahında kapitalizmin, diğer cenahında komünizmin bulunduğu manivela dengesinde duran, durmaya çalışan bir vasatta, birer pıtrak gibi, başta Rusya olmak üzere,Doğu Avrupa ülkelerini, Balkanları vs. çepeçevre kuşatmış olan Marksist temelli sistemler, belki de, “çok iş görür!” düşüncesiyle, deruhte edilmek istemiş olmasına rağmen, “her sistemin bir zevali vardır” hükmünce de bu şiddet yüzünden şiddete uğramış ve yok olmuştu!
 
Soğuk savaş döneminde, sosyalist güçler tarafından yönetilen devletlerin, kendi halklarına yönelik yaptıkları yanlışlara, zorbalıklara vs. dayanan yıkıcı uygulamalara bakıldığında, yine kendine özgü durumlardan ve nispeten iyi sayılacak halleri devreye soktuğumuzda, karşımıza “hür dünya” olarak çıkan “kapitalist” batı bloğunda, bu bloğun zeminini hazırladığı özgür düşünce ortamlarında hareket ettikleri halde, bir fırsatını buldukları takdirde, devrimci(!) şiddeti devreye sokmaya teşne birçok ol, sosyalist, sosyal demokrat ve komünist partinin bile artık ne ismini, ne cismini hatırlamak istemediği, Gorbaçov’un o meşhur glastnost ve prestroika politikaları sonucu unutulmuşken, doğuda yaşadığı halde, kendini batının ortadan kaldırmaya çalıştığı ve büyük oranda da ortadan kaldırmayı başardığı sol çöplüğünde gören, öylece hayal eden doğulu prototipleri gibi PKK ve bağlaşıkları da, bu hastalıklı halleriyle şiddet rüyası içerisinde hareket etmeyi, Marksist bir saplantı olarak sürdürmektedir.
 
Devrimci(!) şiddetin bir kaidei olarak radikal sol
 
Devrimci radikal sol, kendisini daha çok silahlı mücadeleye dayandırır ve Lenin-Mao ikilisinin açmış olduğu yolda, zora dayalı devrimci bir diktatörlük kurma amacı güder ve bunun yegâne yol ve yönteminin de devrimci şiddet olduğuna inanır!
Bu akımın, yani devrimci radikal sol Türkiye ayağında altmışlı yılların sonu ile ve yetmişli yılların başında, yine o dönem başat bir ideoloji olan Kemalizm’den bel alan ve birtakım tedhiş, silahlı baskın, adam kaçırma gibi sansasyonel eylemler peşinde olan THKO gibi örgütleri, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını görmekteyiz…
Bu örgüt ve şahısların bu işe girişirken, hem dünyada ve hem de Türkiye’de başta üniversite öğrencilerini etkileyip kendi yörüngesine alan 1968 öğrenci hareketini ve o ruhu görmekteyiz. Denilebilir ki, bu gençleri harekete geçiren temel kalkış noktası, 68 ruhu ve hareketliliği idi. Ama, “Batı’da yükselen 1968 öğrenci hareketleri aslında Leninist-Stalinist tarz sosyalizmden uzaklaşma arayışında olan bir hareketti.” “…Batı’da solun hayal kırıklığı yaratan projelerinden vazgeçilirken, Türkiye’de o tarihlerde özellikle de gençlerden oluşan sol hareketler silah yoluyla sosyalizme geçiş mücadelesi vermişti.”(Ömer Çaha, Dört Akım Zaman Kitap s.101)
PKK gibi, tüm Marksist sol örgütlerin hemen hepsinin esin kaynağı, yine, ne gariptir ki, Kemalizm üzerinden “türüne özgü” Türk soludur. Ki, Türk solu bu şiddet olgusunu Marksizm kadar Kemalizm’e de borçlu olup onu bile fersah fersah geçmiş ve aynı zamanda da,sözde sol anlayışın kabulünü pek uygun görmediği belirtile duran, ama bizzat Marksizm’in,yerine göre uygun gördüğü bir vasatta uygulamada bir sakınca görmediği ulusalcılığa sığınarak, bu şiddeti hem İslami çizgide kalmaya çalışan “Müslüman Kürt halkı”na ve hem de “Müslüman Türk halkı”na karşı  sergilenme de bir beis görmemektedir. Aslında bunu, temelde iş olsun diye yapmamakta, Marksizm icabı yapmaktadır.
Bu da, Nasreddin Hoca’nın bizlere miras kalan ve ironik olarak ‘yapılabilecek yanlış hallerimizi ortaya koyma açısından bakıldığında; bir koyunun, bir çitin önünden geçerken, yünlerinin çite takılması, çite takılan yünlerin birileri tarafından koparılıp eğirilmesi ve elde edilen kumaştan da bir kişilik elbise yapılması gibi abesle iştigaldir, sonuçta…
Zira sancısı, sıkıntısı, eza ve cefası var ise de, insanlık tarihinde ortaya konmuş, ispatlanmış değerleri içeren hiçbir ilmi disiplinin onay vermediği oranda, türüne özgü bir kaziye olarak durmakta ve bu da bizlere, kendi öngörülerinin büyük çoğunluğu ispatlanamamış olan Karl Marx’tan hediye acı bir ürün olarak durmaktadır. Ki, bunun da, temelinde her ne kadar bilimsel bir öngörü arasak da, karşımıza tipik bir Yahudi düşüncesi çıkar; o da insanlığı zora sokup ateşler içerisinde bırakan “dini” bir yöne sahiptir. Zira “otu çek köküne bak” özdeyişi burada Marx’ı işaret etmektedir. Zaten insanlık tarihinin en berbat yönetim sisteminin sosyalizm olduğunu söyleyebilirdik ve bu işe gönül vermiş düşünce adamlarının, filozoflarının ilk nüvelerinin öteden beri genellikle de Yahudilerden çıktığını bilmekteyiz
Bu aslında, onların, kadim yurtsuzluğunun bir belirtisi olarak, dünyanın sair yerlerinde, özellikle de Avrupa toplumu içerisinde yaşıyor oluşlarından kaynaklanan bir durumu ele vermektedir.
Birbirine bağlantılı ve karşılıklı bir geçişkenliğe bağlı olarak; Avrupa'da yaşamaya karar kılmalarına rağmen bu toplumla sağlıklı düşünceler kuramamaları, beri yanda ise, Avrupalıların gerek onlarla aynı etnisiteye ve dini forma sahip olmamalarının bir sonucu olarak bir Yahudi karşıtlığına bakıldığında, 'isteseler de' Avrupa'dan kopamayan Yahudilerin, hem burada kalma düşüncesi ve hem de 'kendilerini sağlama alma' saikiyle, yeni düşünsel formlar icat etmelerini beraberinde getirmişti.
Avrupa toplumunda ayakta kalmanın birçok yolu vardı elbet, ama böylesi daha iyi ve korunaklıydı! Öyle ki, tarih sahnesine çıkışlarını ilahi vahye bağlayabileceğimiz bu halkın içerisinden çıkmış bulunan Karl Marx gibi düşünürlerin, modernist düşünce biçiminden yola çıkarak bu halkın acı ve ızdırabından faydalanıp yeni tarzlar belirmeleri, hem Avrupa toplumundan intikam alma ve hem de,bir fitne kaynağı olarak dünyayı, Yahudilerin geleceğini teminat altına alma konusunda bir güvence veriyordu!
Gerçi Marksizm'le birlikte, salt sosyalizm, kapitalizm ve liberalizm benzeri yol ve yöntemlerin çoğu birbirinden farklılık arzediyor olsa da, dünde olduğu üzere, bugünde Yahudi toplumunun hayatını ve geleceğini, dünyanın geri kalanından koruyordu!
Dünyanın geri kalanı, gerek kapitalizm, sosyalizm, liberalizm gibi sistemlerin ve gerekse de Marksizm'in bir bilimsel(!9 ilke olarak ortaya attığı ve Ortadoğu'nun işgüzar sol taifeleri tarafından ilmi bir hakikatmiş gibi dile pelesenk edilmesi, sürekli sergilenmesi ve ondan külli bir sonucun beklenmesi düşüncesi, küresel gücün bizi oyalama ve yok etme taktiği olarak okunmalıdır, sonuçta...
Kandan, şiddetten, acı ve göz yaşından başka bir şey olmadığı bilinen bu devrimci(!) şiddet safsatasına kanıp Müslüman kanı dökmek küresel zalimlere ve onların, 'farkında olsunlar, ya da olmasınlar' yanaşmalarına yarar.
PKK' da,kurucu kadrosu ve Marksizan fikriyatı açısından bu oyunun içerisinde ve piyonluğa öteden beri gönüllü! 
Herkes hak ettiğinin karşılığını görecek mutlaka! 
Görüş Bildir Bizimle Paylaş