Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bu ülkeye yaptığı ziyaret öncesinde Bahreyn'de bir nabız yoklaması yapma imkanım oldu.
Bilindiği gibi Bahreyn bağımsız bir ada ülkesidir. Çevresinde Katar ve Suudi Arabistan bulunur. Denizin üstünde yapılan 20 kilometre. uzunluğundaki köprü ile Suudi Arabistan'a karadan bağlanmıştır. Yüzölçümü 665 kilometre karedir. Nüfusu 2008'e göre 707 000'dir. Bunun bir kısmını göçmen işçiler oluşturur.Bahreyn nüfusunun tamamına yakını müslümandır. Müslümanlardan Sünniler yüzde 45, Caferi mezhebine mensup Şiiler ise yüzde 55 olarak bilinir ( resmi kayıtlara göre).
Ada Hz. Peygamber zamanından beri İslam'ı kabul etmiştir. Arap Yarımadası'nın bir parçası sayılır. Halkı Araptır.
Osmanlı Devleti çok uzun bir süre bu bölgede hüküm sürmüştür. Bir müddet burayı Portekizliler işgal etmişse de bu uzun sürmemiştir. Bu nedenle Osmanlı Arşivlerinde Bahreyn'le ilgili çok sayıda önemli vesikalar mevcuttur.
Bahreyn Katar gibi Basra Körfezi'ndeki stratejik konumu ve limanlarının önemi nedeniyle tabii kale gibi görüldüğünden, tarihte olduğu gibi bugün de önem arz eden bir ülkedir.
1971 yılında İngiltere'den bağımsızlığını kazanmıştır. Özellikle 1999'da iktidara gelen Kral Şeyh Hamad Bin İsa Al Khalifa, ülkesini yeniden yapılandırmak için hazırladığı Ulusal Eylem Senedi adlı bir metni 2001'de halk oylamasına sunmuş, aldığı yüzde 100'e yakın bir destekle ülkeyi kalkındıracak çok önemli adımlar atmıştır. Bahreyn'de 2002'den itibaren kurulan meclis, 40'ar kişilik Temsilciler Meclisi ile Kral tarafından atanan Şura Meclisi'nden oluşmaktadır.
Türkiye ile Bahreyn arasındaki diplomatik ilişkiler 1973'te kurulmuştur. 1986'da merhum Başbakan Turgut Özal, 1993 ve 1999'da Başbakan ve Cumhur Başkanı sıfatlarıyla Süleyman Demirel, 2005'te ve 2009'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı sıfatlarıyla Abdullah Gül ve daha başka bakanlar Bahreyn'i ziyaret etmişlerdir. Bu ziyaretler de gösterdiği gibi Türkiye Bahreyn'e özel önem verdiğini görüyoruz.
?Türkiye Bahreyn arasında Ekonomik, Sınai ve Teknik İşbirliği Antlaşması (1990); İstanbul Ticaret Odası ile Bahreyn Ticaret ve Sanayi Odası Arasında Ekonomik İşbirliği Antlaşması ( 1999); Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olunması Anlaşması ( 2005 ); Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması (YKTK) Anlaşması: Gümrük İdarelerinin Karşılıklı Yardımlaşmasına İlişkin Anlaşma ( 2006 );Kara Ulaştırması Anlaşması: ( 2006 ); Sağlık Bakanlıkları Arasında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptı ( 2006 ); Türkiye-Bahreyn Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) dördüncü dönem toplantısı ( 2004 );Ülkemiz ile Bahreyn arasında İş Konseyi'nin kuruluş anlaşması ( 2006 Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması: 30 Mayıs 2005 tarihinde imzalanmıştır.
Bahreyn'nin doğal kaynakları komşuları kadar zengin olmamasına rağmen, uzun vadeli kalkınma politikası, serbest ticaret, yatırım ve döviz kuru düzenlemeleriyle bölgenin en ileri ekonomilerinden biri haline geldiğini görüyoruz. Petrokimya ve alüminyum sanayi alanlarında bölgenin en önemli üreticisidir. Bankacılık ve finans alanlarındaki başarılarından dolayı bölgenin bankacılık ve mali işler başkenti olarak tanınır. Özellikle İslami bankacılık alanındaki uluslararası düzenleme ve denetleme kuruluşlarına ev sahipligi yapmaktadır.
Petrokimya ve alüminyum sanayinin yanı sıra, bankacılık, finans, eğitim ve turizm gibi hizmet sektörleri de ekonomide öne çıkmaktadır. Bahreyn, bölgenin bankacılık ve mali işler başkenti olarak tanınmaktadır.
Bahreyn, ayrıca, İslami bankacılık alanında önemli bir merkez konumundadır. İslami bankacılık alanındaki uluslararası düzenleme ve denetleme kuruluşlarına ev sahipliği yapmaktadır. Yabancı yatırımcıların ülkeye çekilmesini teşvik amacıyla yabancılara sanayi işletmelerinde %100 pay sahibi olma hakkı tanınmış, yatırımcılara bir dizi kolaylıklar getirilmiştir. Bahreyn, ekonominin çeşitlendirilmesi çalışmaları çerçevesinde bilgi teknolojileri, sağlık, eğitim gibi diğer hizmet sektörlerini ülkeye çekmek amacıyla düzenlemeler yapmaktadır ( Dışişleri Bakanlığı ).?
Bahreyn Kralı 4 - 5 Ağustos 2008'de Türkiye'ye gelmişti. Bahreyn Kralı'nın daveti ürezine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 14-15 Nisan'da Bahreyn'deydi.Bahreyn'de iki ülke arasındaki ilişkiler açısından şu açıklaması önemliydi: ?Memnuniyetle ifade etmek isterim ki, siyasi alanda iki ülke birbirini her yerde desteklemektedir, beraber hareket etmektedir. İki ülke, dünya olayları konusunda aynı istikamette düşünmektedir? dedi. Cumhurbaşkanı, Türkiye ile Bahreyn'in güvenlik politikalarında daima beraber çalışacağını belirtmesi çok anlamlıydı. Bahreyn Kralı Şeyh Hamad Bin İsa Al Halife, Türkiye'nin bölgedeki problemler konusunda sorumlu bir politika izlediğine dikkati çekerek, bu çabaları takdirle karşıladıklarını söyledi. İki ülke arasında zaten var olan bir çok antlaşmanın yanı sıra, tarım ve turizm alanında da bir antlaşma yapılarak, ilişkiler en üst seviyeye getirildi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e Bahreyn'de özel bir önem verildi. İlk defa yabancı bir devlet başkanı sıfatıyla Bahreyn Meclisi'nde kendisine konuşma imkanı verildi. : Türkiye'nin bölge ülkelerinin ve Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasına önem verdiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, 'Şunu unutmayalım ki bölünmenin sonu yoktur. Bu bölünme bazen etnik temel üzerine olabilir, bazen mezhep farklılığı üzerine olabilir. Eğer bölünmeyi bir kez başlatır ve bölünme savunulmaya başlarsa bunun sonu gelmez.' demesini önemliydi.
Türkiye, Körfez Ülkeleri'yle ilişkilerinde birini diğerine tercih etmeden oldukça dengeli bir politika yürütüyor. Türkiye'nin böyle dengeli bir politika yürütmesi, körfez ülkeleri açısından oldukça önemlidir. Türkiye'de artık espri ile karşılanan Başbakan'ın ? wan minit? olayı Arap dünyasında olduğu gibi Bahreyn'de de üzerinde durulması gereken bir deprem etkisi meydana getirmiş. Belki kimileri için mübalağalı görülebilir ancak Türk Arap ilişkileri ? wan minit öncesi ve wan minit sonrası diye ikiye ayrıldığını kabul etmemiz lazım. Bunu bir Arap ülkesine gidip sıradan insanlarla konuştuğunuzda net anlayabilirsiniz.
Bahreyn'e Cumhurbaşkanı daha gelmeden önce iyi bir yağmur yağdı. Biz İstanbul'da yağmurdan kaçarken aynı yağmur bizi Manama'da buldu. Buralara yılda bir iki defa düşen bu yağmurun kıymetini biz onlar kadar nereden bileceğiz. Diğer yazımda Türiye, Bahreyn ve İran'ı ele alarak bu konu üzerinde daha fazla duracağım. Rabbim Müslümanların üzerinden rahmetini esirgemesin.