Ey güzel kardeşim..
Büyük Doğu Mimarı Üstâd Necip Fazıl Kısakürek diyor ki; "Meşrutiyet, bir takım fikirsiz Makedonya kabadayılarının ruhuna gem takmış ve kör hamlelerini istismara yol bulmuş teşkilatlı Yahudilik, Masonluk ve Dönmeliğin eseridir"
Memlekete demokrasiyi ilk defa dayatanlar bunlar. İlk önce bunu anla. Zira "Ulu Hakan Abdulhamid'i anlamak her şeyi anlamaktır"
Cumhuriyet devrine geldiğimizde ise tek parti Cumhuriyet Halk Fırkası diktasını çözen irade ABD liderliğindeki Birleşmiş Milletler baskısı oldu. Demokrat Parti'nin kuruluş hikâyesi ve çok partili rejime geçişin Batı dayatması eseri olduğunu gör yani...
Kardeşim!
Ve kendine sor; NİYE? Niye Batı daima darbe sopasıyla demokrasiyi dayattı ve dayatıyor?
En yakın tarihte Pensilvanya eliyle niye Kemalist vesayetçi derin devleti terbiye ettirdiler? Keyiflerine mi? Bizi çok sevdiklerinden mi? Ve en nihayet Ak Parti SİSTEM İÇİ imkânlarla hareket ederken karşısına niye PENSİLVANYA'yı diktiler? SİSTEME muhalefet ettiği için mi yoksa sistem içinde kalmakla beraber bağımsız hareket etmek istediği için mi?İşte temel soru budur.
Ey güzel kardeşim,
Mevcut demokratik dünya düzeni içinde, bu düzenin kurallarını kendi bağımsızlığı lehine kullanmak bakımından hatasıyla sevabıyla Ak Parti gereğini yapıyor. Yani sistem içi imkânları sonuna kadar kullanıyor. İyi de yapıyor. Fakat ya bizzat SİSTEME muhalefet konusunda durum nedir?
Misâl Fransa'nın, İngiltere'nin, ABD'nin kendi menfaatleri adına dayattıkları demokratik dünya düzeni içinde birbirlerine karşı bir rekabet halinde olmaları bir sistem mücadelesi değildir. Aksine aynı sistem içinde bir hakimiyet mücadelesidir. Bu gözle Türkiye'de Ak Parti liderliğinin ufku, sistem içi hakimiyet mücadelesi ile mi kayıtlıdır yoksa bizzat yeni bir dünya düzeni ufkuna mı sahiptir? Şüphesiz birincisi ikincisine yol olabilir. Fakat olmayabilir de... Meselenin kritik yönü de bu "olabilir ve olmayabilir" muhasebesinde.
Bizzat batı tarafından kendi menfaatleri için dayatılan demokrasinin Ak Parti tarafından Batı menfaatleri aleyhine kullanılması siyasî-politik bağımsızlık için yeterli görülebilir. Fakat bunu tam bir bağımsızlık ve haysiyetli bir KENDİ OLUŞ yoluna çevirmek için bundan fazlası gerekiyor. İşin bu yönü şimdilik hadiselerin sıcaklığı içinde gözardı ediliyor olabilir. Fakat eninde sonunda bu mesele kendisini dayatacaktır. Öyle ya madem mevcuttan memnun değilsin yerine ne TEKLİF EDİYORSUN? Önümüzdeki süreç Ak Parti'nin sadece millet ve İslam düşmanlarını yıkıcı bir role mi sahip olduğunu yoksa aynı zamanda KURUCU BİR YENİ İDEOLOJİ ile inşaacı bir role mi sahip olduğunu gösterecek?
Ey kardeşim...
Millet, 1000 yıllık Selçuklu-Osmanlı terbiyesinin ruhlarına sindirdiği basiret duygusu ile "demokrasi-sandık" imkânını düşmanlarını yerleyeksân etmek için kullanıyor. Milletin yapabileceği de budur. Yoksa yeni devir ve şartlarda bu terbiyeye hizmet edebilecek ideolojinin ne ve nasıl olması gerektiğini millet bilemez. Bu meselenin çözümü milletten çok milletin bağrından çıkmış müslüman aydınlara ve Ak Parti gibi politik liderliği üstlenmiş olan aktörlerin bu aydınlara iltifat etmesine bağlı. Daha özlü ifadesiyle FİKRÎ LİDERLİK ile HAREKET LİDERLİĞİ'nin evlenmesiyle... Öyle ise kritik soru şuna dönüyor; Ak Parti'de bu şuur var mıdır?
İş bu soruya geldiğinde cevabımız ne olursa olsun böyle bir şuur olmamalıdır diyemeyeceğimize göre bize bir görev düşmektedir. Yine aynı selim duygunun bir gereği olarak Ak Parti destekçisi yazar ve çizerler içinden bu meseleyi gündeme taşıyan ve bu şuurun uyanmasına çalışanlara destek vermek lazım... Destek vermek lazım zira ancak böyle bir destek neticesinde mesut bir evlilik mümkün olabilir.
Mevcut dünya düzenine alternatif olan ve 1000 yıllık ruh köklerimize dayanan YENİ BİR SİSTEMLE ancak biz tarihî rölümüzü oynayabiliriz. Bu açık ve net bir gerçektir.
Öyle ise YENİ SİSTEM meselesini tezatsız bir DÜNYA GÖRÜŞÜ bütünlüğü içinde ortaya koymaya çalışan BİZDEN SESLERE kulak kabartalım. Aksi halde bu eşik aşılamazsa, siyasî-politik bağımsızlığımız adına düne göre mesafe alsak bile akıbetimiz bir iki nesil sonra ASİMİLE edilmek olacaktır.
Ortaya konulan politik mücadele ile devşirilen bu gücü nasıl bir İDARE SİSTEMİ, HUKUK SİSTEMİ, İKTİSAT SİSTEMİ'ne bağlayacağız ?!?!? Eğer yukarıdaki Recep Tayyip Erdoğan gibi politik güdücülerin sadece politik bir mücadele aracı olduğu için öne çıkardığı "İleri Demokrasi" şeklinde bir cevabımız var ise hepimize geçmiş olsun.
Kısaca: Siyasî bağımsızlık ancak İdeolojik bağımsızlıkla taçlandırılabildiğinde kalıcı olabilir.
Aksi hal muhal...