Dolar

34,5548

Euro

36,3434

Altın

2.920,00

Bist

9.659,96

Fikir vatanımız işgal altında

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-05-16 00:41:08

Fikir vatanımız işgal altında

Geçen günlerde arkadaşlarımızla sohbet ediyoruz. Sohbetin bir yerinde söz bağımsızlıktan açıldı. "Efendim" dedi biri. "İlk önce şu bağımsızlıktan ne anladığımızı bir beraklaştıralım"... Espriyle "Yeniden Büyük Türkiye" deyiverdim ve ortalık karıştı. 

Malûm seçim yaklaştıkça artık espiri yapmak tehlikeli bir hal almaya başladı. Espiri bir tarafa arkadaşımızın tartışılmasını teklif ettiği "şey", yani bağımsızlığın ne olduğunu berraklaştırma işi önemliydi. Herkesin kendine göre bir tarifi vardı şüphesiz. 

1919'da Anadolu kıtası büyüklüğündeki "mekân"ımızda bağımsızlık irademizi milletçe ortaya koyduk. Sonra? Sonrası az çok herkesin bildiği hikâye. Milletiyle "muassır medeniyet" adına kavgaya tutuşan bir rejim... İdam sehpaları, devrim, şapka, alfabe, takvim, müzik, "halk hakimiyeti" vs derken bugünlere darbelerle içli dışlı olmuş bir halde geldik. Yıl 2015 aylardan Nisan. Bağımsız mıydık gerçekten? Dünya üzerinde 192 tane resmî, gayr-ı resmî ilavesiyle 236 ülke var bağımsız (!) olan... Gerçekten öyle mi?

Gelin baştan alalım. Bağımsızlık bana göre üç derecede ele alınabilir. Üçüncü dereceye vardığınızda kelimenin tam anlamıyla bağımsız olursunuz. 

1-Mekânda Bağımsızlık: Yani vatan dediğiniz toprağın üzerinde sizi temsil eden bayrağınızın dalgalanabiliyor oluşundan ibaret bir bağımsızlık.

2-Politik Bağımsızlık: "Mevcut Dünya Düzeni"nin sınırları içerisinde askerî, iktisadî ve hukukî üstünlük kurduğunuz bir bağımsızlık.

3-İdeolojik Bağımsızlık: Dünya düzenini belirleme çapına ermiş bir bağımsızlık.

Tarihî seyir açısından bakarsak bizim ve bizim gibi Batı Medeniyeti karşısında yer tutan ülkelerin bağımsızlık derecesi bu üç derece içinde izah edilebilir. Bu gözle bakıldığında Batı karşısında politik bağımsızlık sınırını aşabilmiş bir ülke yok. Hatta politik bağımsızlığın hakkını verebilmiş bir ülke bile yok... Elbette diğerlerinin vaziyeti ayrı konu fakat beni ve herhalde sizi de ilgilendiren öncelikle ülkeniz ve genel olarak müslümanların bu bakımdan durumu.

Ak Parti iktidarının genel kanaate göre -ki seçim sonuçlarına bakarsak- politik bağımsızlık konusunda belli bir mesafe aldığı düşünülüyor. Hatta öyle ki Türkiye, dünya müslümanlarının göz bebeği ve ümidi haline gelmiş bulunuyor. Zaten Osmanlı'nın dünya müslümanlarının hafızasında bir yeri var ve Türkiye bu ortak hafızanın varisi durumunda...


"İleri demokrasi" sınırları içerisinde sözünü esirgemeyen ve "dünya beşten büyüktür" diyebilen -ki önemlidir- bir liderlik altında ilerliyoruz. Herşeyin bir anda olmasını beklemek de hayalcilik olur. 

Fakat ya "ideolojik bağımsızlık" ve buna dair hazırlık?

İş bu meseleye geldiğinde ister ülkemiz isterse genel olarak müslümanların durumu açıkçası perişan. Bundan 150 yıl öncesinden başlayan mahkûmiyetimiz aynen devam ediyor. Meşrutiyet, muasır medeniyet tezleri Fransız İhtilali'nin sloganı olan " Eşitlik, kardeşlik ve hürriyet" mottosu altında aynen ülkemize taşınmıştı o devirlerde de. İslam'ın ne kadar eşitlikçi, kardeşci ve hürriyetçi bir cumhuriyet taraftarı olduğu eserler ve makaleler boyu izah edilirdi. Bu hikâye aşağı yukarı 1950'lere kadar aynen devam etti. 1950'lerde dünya genelinde sosyalist dünya görüşünün muhalefet dili haline gelmesiyle birlikte bizde de İslam'ın emeğe duyduğu saygı, alınteri, elin kazandığının en üstün kazanç olduğu, vakıf mülkiyeti vs derken bir Sosyalist İslam tezi revaç buldu. 1980'lerde İran Devriminin iteklemesiyle mezhepsiz-ölçüsüz bir "Devrimci İslam" tezi.... Sonra çoğulculuk, hoşgörü, fikir hürriyeti, seçim, sandık, halk hakimiyeti, milli irade vs derken "Demokratik İslam"ımız oldu... Geleceği Allah bilir şüphesiz ama bu gidişle daha neler olacağız kim bilir? 

Daha henüz İslam'a göre bir "dünya görüşü" ne işe yarar? Lazım mıdır? Hatta "dünya görüşü" nedir? Bu gibi meselelerin bile berraklaşamadığı bir seviye belirtiyoruz. Kimi İslam'ı bir "dünya görüşü" zan eder ve acayip keskin tavizsiz, diğeri zaten demokrasinin faziletleri etrafında aranan bulunmuş havası estirir vs... 

Bu perişan halimize rağmen besbelli ki biz ve genel olarak müslümanlar çeşitli isimler altında bir istikbâl ve istiklâl hayali yaşatıyoruz. Nizam-ı Alem, Milli Görüş, Yeniden Büyük Türkiye, Yeni Osmanlı, İttihad-ı İslam, Hilafet Devleti isimlendirmeleri altı boş da olsa bu psikolojiyi temsil ediyor. Çıkmadık candan ümit kesilmez hesabı bu iyi bir haber. Ruh sağlam diyelim fakat akıl-fikir cephesi aşağılayıcı bir sefalet ve işgal manzarası çiziyor. 

Size bir sır vereyim. Bütün bu isimlendirmelerin belirttiği ümidi yaşatmanın tek yolu adam gibi bir "dünya görüşü" sahibi olmaktan geçer. Şu halimizle en fazla reaksiyoneriz. Aksiyoner olduğumuz söylenemez. Bu sahada ve seviyedeki manzaramız komadaki bir adamın histerik ve şuursuz sıçramalarına benziyor. Yaşıyoruz, lakin "Diriliş" dizisindeki Turgut gibiyiz. Cumhuriyet dönemi boyunca bize "Kemalizm" denilen mavi suyu içirdiler. Öyle bir hale düştük ki, misâl bu yazı bile Allah bilir nasıl anlaşılır, mücerret fikir istidadımız dumura uğradı. 

Sahi bizim bir dünya görüşümüz var mı? 

SON VİDEO HABER

Hakeme saldıran futbolcu tutuklandı

Haber Ara