Gerçekten de öyle mi?
Ak Parti'ye "ders" vermek isteyen İslamcılar yazısı sonrası yapılan yorumların bir kısımına baktığımda bazılarının böyle düşündüğü görülüyor. Diğer bir kısmı da "full" destek havasında. Hakan Albayrak'ın bazı görüşlerine katılmamak hakkı elbette herkeste var. Gereğinde ben de tenkit ederim, ediyorum.
Lakin...
Hakan Albayrak bu konuda haklı.
Haklı ama "full" haklı mı? Şu hususu unutmayalım; Biz Ak Parti'yi veya mukaddesatçı herhangi bir oluş ve kuruluşu en sert biçimde tenkit ederiz. Lakin Allah ve Peygamber düşmanlarının karşısında da sahipsiz bırakmayız... Sahipsiz bırakmama gerekçesi ile de tenkit etmemek gerektiğini söyleyeni de dinleyemeyiz... Çünkü tersini yapanlar birincisiyle ahmak, ikincisi ile yalaka oluyorlar.
Kısaca ne ahmâk muhalif ne ölçüsüz destekçi (yalaka) olalım. İşin doğrusu bu. Hakan Albayrak "ahmâk muhalif"lere çatarken haklı lakin "ölçüsüz destekçi"leri görmezken haksız kısaca. Ve inanın Ak Parti'nin içini kanser gibi sarmış durumda bu "ölçüsüz"ler. Yani mesele sadece destekçi boyutunda kalmadı.
Geçen gün İHH Başkan'ı Bülent Yıldırım Elif Çakır'ın programında dikkat çekici bir açıklama yaptı. Dediki; "İkinci, üçüncü pareleller de var. Seçimlerden sonra bunu konuşacağız!..." Bilmem dikkatinizi çekti mi?
Kaldı ki "mesele" sadece Türkiye'nin dünya hegomanlarının hedefinde olması meselesiyle temellendirilemez. Politik itik kakışın sıcaklığı içinde geçiştirilemez hususlar var. Elbette bu hususlar sadece Ak Parti'nin meselesi de değil. Israrla üzerinde durduğum ve kısaca "darbe sopasıyla demokrasi telkini" şeklinde formüle ettiğim çok daha esaslı bir meselemiz var. Hakan Albayrak'ın İslamcıları Ak Partiye oy vermeye davet eden yazısı olsa olsa "politik doğru tavır" konusunda bir yer tutabilir. Ki ben de bu tavrı doğru buluyorum. Lakin Hakan Albayrak'ın bu doğru tavrı hangi HEDEF SİSTEM-REJİM esasına bağladığını bugüne kadar görebilmiş değilim. ÖLÇÜ derken kast ettiğim de bu. Sonuçta 5 yılda bir oy vermekten veya daha doğru ifadesiyle sandığa endeksli sırf politik çağrılarla elde edilmek istenen nedir?!
Daha açık yazayım. Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının "ideolojik omurgası" nedir? Ki bu soruyu ümmetin politik liderliğine oynayan bütün aktörler için sorabiliriz. Dikkat edin "iman duygu"sundan bahsetmiyorum. Ahmâk muhalifi ve ölçüsüz destekçisiyle temel zaaf bu. Bugün İslamcıların mevcut dünya düzenine karşı üzerinde tartışılmış ve tahlilleri yapılmış soylu bir "yeni dünya düzeni" teklifleri var mı? Müzmin batı muhalifi olmakla, bir iddia sahibi olmak ve bu iddiasıyla tartışılır olmak arasındaki farkı en iyi Hakan Albayrak'ın anlaması gerekir. Diyanet TV'de Yusuf Kaplan'nın belli belirsiz içtimaî tezahürleri dikkate sunarak söylemeye çalıştığı husus da bu kanaatimce. ASİMİLE OLUYORUZ. Çünkü batıya yine batının kavram ve anlayışı ile muhalefet etmek BATI ASLINI YAŞATMAKTAN öteye geçmiyor. Ki Ak Parti'nin öncesinden bütün farkına rağmen düştüğü durum bu.
Doğruluğu veya yanlışlığı tartışılsın ama mesela Salih Mirzabeyoğlu'nun, Üstâd Necip Fazıl Kısakürek'in "Büyük Doğu Dünya Görüşü" çizgisinde ortaya koyduğu muazzam bir çaba var. Ki toplamda Büyük Doğu ile birlikte 160'ın üzerinde telif eserle tek derli toplu külliyat çapında yapılabilen teklif de bu. Yani öyle "ah ah, vah vah" mazlumdu, mağdurdu edebiyatı ile hakkı verilebilecek bir çaba değil.
Bu vehamete rağmen - ki Yusuf Kaplan'nın da en ufak çapta maruz kaldığı- fikir adamlarının politik aktörlerin yedeğinde gübrelik ettiğince kıymet bulması gibi bir tuhaflığı nedense görmüyoruz, göremiyoruz. Görsek bile "bizim mahalle"nin medyasında bu tuhaflığı aşma iradesi bir türlü yer bulamıyor. Çünkü "bizim mahalle" Hakan Albayrak misâlinde görüldüğü üzere sırf SİSTEM İÇİ politik mücadele anlayışı içinde hareket ediyor. Yani fikre nisbetle politika değil de, politikaya nisbetle fikir gibi bir tersine mucize... İşte bu yüzden Pensilvanya gibi bir kazığı hep beraber yerken kimsenin gıkı çıkmadı, çıkamadı. Aynen bugün yaşattığımız "ideolojik mahkûmiyet"in kabak gibi ortada olmasına rağmen kimsenin gıkının çıkamaması gibi. Fakat bunun bedeli Pensilvanya'dan çok daha şiddetli olacak.
Hakan Albayrak'ı Allah için seviyorum, bilen biliyor. Daha doğrusu zaten iman kardeşliğinin gereği ve yakışanı da budur. Lakin "iman kardeşliği" sadece romantik bir sevgiyi değil "hakikat" terazili karşılıklı faydayı da ihtiva eder. Bu bakımdan yazdım. Maksadım kırmak veya dökmek hiç değil.
Hakkını helal etsin.
Hakan Albayrak delirmiş olmalı
10 Yıl Önce Güncellendi
2015-06-01 12:19:30
SON VİDEO HABER
Haber Ara