Referandum sürecinde ve neticesinde kazanan ve kaybedenler olduğu gibi emekleri sömürülenler de var.
Mesela mütedeyyin vatandaşlar üzerinde tesiri yadsınamayacak olan bir Saadet Partisi'nin referandum öncesinde sergilediği azimli ve gayretli ‘HAYIR' kampanyaları netice itibariyle kime yaramıştır?
Referandum Saadet Partisi açısından çok başarılı geçmiş ve süreçten Temel Karamollaoğlu haklı çıkmıştır diyebilecek hakperest bir vatandaş var mı?
Cevabı ben vereyim.
Saadet Partisi liderliğinin sergilediği referandum performansı en çok terör örgütü FETÖ'ye yaramıştır. Ortaya konulan ‘hayır' kampanyası netice itibariyle mütedeyyin Saadet Partili vatandaşlarımızın başta CHP olmak üzere ‘hayır' cephesinin terör örgütleri FETÖ, PKK, DHKPC gibi yapılanmalar tarafından sömürüldüğünü göstermektedir.
Taraftarlarını, sosyolojik olarak tabanlarıyla uyuşmayan kesimlerin sofralarına meze servisi gibi sunan basiretsiz liderlere ve onların ruhsuz kuklaları olan sıradan vatandaşlara Allah akıl-fikir ihsan etsin, demekten başka maalesef elimizden bir şey gelmiyor.
***
Referandum süreci ve neticesi MHP açısından da çok tartışılacaktır.
Sayın Devlet Bahçeli'nin samimiyeti, devletin bekasına olan sadakati kendi tabanından ziyade şimdiye kadar onun siyasi görüşlerine oy vermemiş insanlarca daha iyi anlaşılmıştır.
Birkaç yıldır siyasi literatürümüzde kendine yer bulabilmiş nevzuhur bir söylem olan ‘ulusalcılık' akımı maalesef milliyetçi kadroların bünyesinde tamiri gayri kabil bir yara oluşturmuşa benziyor.
Milliyetçi kadroları kabaca bir tasnife tabi tutarsak mukaddesatçı tarafı ağır basan Anadolu milliyetçiliğinin hâkim olduğu Orta Anadolu havzasında ezici bir çoğunlukla ‘evet' oyu çıkarken, Batılı milliyetçiliğin çoğunlukta olduğu sahil ve Trakya bölgelerinde ise tam tersine ‘hayır' oyları üstün çıkmıştır.
Devlet Bahçeli, liderliğine karşı çıkan Meral Akşener, Sinan Ogan ve Ümit Özdağ gibi siyasi figürler, milliyetçi potansiyeli Anadolu milliyetçiliğinden koparıp Batılı değerlere yaslanan üzerine ‘ulusalcılık' sosu eklenmiş bir anlayışa sürüklemek istemektedirler. Referandum sürecinin bize gösterdiği acı bir gerçek te ulusalcı temayülleri ağır basan Batılı Milliyetçilik akımının Devlet Bahçeli'nin şahsında tebarüz etmiş olan Mukaddesata yaslanmış Anadolu milliyetçiliğini teslim almak üzere olduğudur. Bu bakımdan Sayın Bahçeli'nin anlayışı ve kadrosu daha çok benimsenmeli milli ve yerli oluşumlarca kabul edilip desteklenmelidir. Bir bakıma asıl mücadele yeni başlamaktadır. Her ne pahasına olursa olsun Bahçeli ekibiyle ve anlayışı ile MHP'nin başında kalmalı ve milliyetçi kadrolar tıpkı mütedeyyin vatandaşlarımızın kendilerine yabancı unsurlarca sömürüldüğü gibi gayrı milli kesimler tarafından sömürülmemelidir.
Bu meyanda referandumun hemen akabinde HDP li Altan Tan'ın teklifi bir zehir sunumudur. Bakınız yılan sağdan yaklaşarak zehrini nasıl takdim ediyor:
“Altan Tan: Erdoğan'ın MHP'yle kurduğu ittifak çöktü
HDP'li Altan Tan, Ak Parti'nin MHP ile yaptığı ittifakın çöktüğünü öne sürdü.
HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, 16 Nisan referandumunda 'evet' oylarının bir kısmının Kürtler ve HDP seçmeninden geldiğini savundu.
Tan, "Tayyip Erdoğan'ın MHP'yle kurduğu ittifak çöktü. Ve yine enteresan bir durumdur ki sayın Tayyip Erdoğan'ı Kürtler kurtardı. Ve Tayyip Bey'in yeniden bir değerlendirme yapması lazım ve Kürtlere olan bu vefa borcunu da ödemesi lazım" dedi.
Flash Tv'de yayınlanan Referandum Özel programına bağlanan HDP'li Tan'ın açıklamaları şöyle;
"HDP Eşbaşkanları ve Milletvekilleri tutuklu olmasaydı bu sonuç değişirdi. 500 600 bin oy yer değiştirdiği vakit bu tablo değişiyor. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğu vakit, Tayyip Bey'in MHP'yle bir ittifak değil, yine HDP'yle Kürtlerle, liberallerle, Türkiye'deki sosyal demokratlarla demokratik bir Türkiye yönünde adım atması lazım."
Hülasa devletin bekasını önceleyen Sayın Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP desteklenmeye devam edilmeli ve Erdoğan ile yol arkadaşlığına devam etmelidir. Geleceğin Büyük Türkiye'sinin yararına olan anlayış budur. Terör örgütü PKK'nın desteklediği HDP'li Altan Tan ve onun anlayışını bundan sonra gündem yapmaya çalışacak medyacı taifenin teklifi altın kâse içinde sunulmuş bir zehirdir, iltifat edilmemelidir.