28 Şubat günleriydi. Bir kaymakam, Cuma günü vaaz eden hocayı çağırmış ve uyarmıştı:
-Vaazında güncelleme yapma.
Hocanın yaptığı şuydu: Kur'an'dan ya da Hazreti Peygamber'in sözlerinden bugünün hadiselerine denk düşenleri almış, uyarılarda bulunmuştu. Belli ki kaymakama göre uyarılar zamanın uygulamalarına yönelik eleştiri niteliğine bürünüyordu.
-Yapma bunu, diyordu kaymakam bey, soyut, kimsenin üzerine uyar gözükmeyen şeyleri anlat sen.
O zaman bunu yazmıştım.
Aslında farkında olmadan o günkü kaymakamın istediği şeyi insanlar kendileri de yaparlar. İslam'ın ölçüleri soyut planda güzeldir, idealdir, ama kendi hayatımızla irtibat söz konusu olduğunda hatırlanmaz. Yani kendimiz için “Güncellemeyiz” o ölçüleri.
Bir süredir “Siyasi alanda İslam'ın ahlak ölçüleri” üzerine okumalar yapıyorum. Hani hatırlarsınız, Taha Bey, ısrarla “Sen yazmalısın” demişti, hatta tv 5 ekranlarında böyle bir çalışma yaptığımı ilan etmişti.
Okuyorum işte
Aslında Altın Öğütler isimli hacimli çalışmamda bu alanda pek çok malzeme var. Ama daha geniş bir okuma ile, inşallah, güzel bir kitap ortaya çıkacak.
Bugün, İslam kültüründe “bilge yöneticiler” anlamında “Hulefa-i Raşidîn” diye nitelenen Hazreti Peygamber (s.a.v)'den hemen sonra gelen 4 Halife'den bazı sözleri paylaşmak istiyorum sizlerle. O sözler o tarihlerde kalmasın, diye. “Haydi o erdem abidesi insanların bütün zamanlar için kalıcı değer taşıyan sözlerini kendi siyasi yolculuğumuzda güncelleyelim” diye.
Hazreti Ebubekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazreti Ali (Allah onlardan razı olsun) anıt insanlardı. Sade insan olarak da, bir devlet reisi olarak da güzel örnekler ortaya koydular.
Hazreti Ebubekir diyor ki:
-Herhangi bir yericinin yermesinden korkarak hakkı söylemekten çekinen kimsede hayır yoktur.
-Kendini beğenmişlikten sakının. Topraktan yaratılmış ve yine toprağa dönecek olan, sonra da haşeratın azığı olacak bir kimse neyle gururlanabilir ki?
-Mazlumun bedduasından sakının ve kendinizi ölüme hazırlayın.
-Müslümanların işlerini deruhda ederken ellerini kanlarından, mideni mallarından uzak tut, haysiyetini kırma. Güç ve kuvvet ancak Allah'ın elindedir.
-Gizli ve aleni tüm davranışlarında Allah'tan kork. Çünkü O seni ve yaptıklarını görür.
Hazreti Ömer diyor ki:
-Müslümanları dövmeyiniz ki zillete düçar olmasınlar. Onları haksız yere methetmeyiniz ki şımarmasınlar. Kapılarınızı yüzlerine kapatmayınız ki kuvvetliler zayıfları ezmesin. Kendinizi Müslümanlardan üstün görmeyiniz ki zulme düçar olmasınlar.
-Bana hatalarımı gösteren adamdan Allah razı olsun.
-Günah işlemekten vaz geçmek tevbe ile uğraşmaktan daha kolaydır.
-Şunu iyi biliniz ki bir zalime karşı hakkı haykırmak, kişinin ölümünü yaklaştırmayacağı gibi rızkına da engel olmaz.
-Allah'tan korkanın öfkesi kabarmaz.
Hazreti Osman diyor ki:
-Ey insanlar, kimsenin görmediği, vakıf olmadığı işlerinizde Allah'a muhalefetten sakınınız.
-Ey Ademoğlu! Bilmiş ol ki ruhunu almakla vazifeli olan melek seni bırakmaz, ecelin geldiğinde seni bırakıp da başkasına gitmez. Sanki başkasını bırakıp da sana gelecekmiş gibi ölüme hazır ol. Gafil olma çünkü sen unutulmuş değilsin.
Hazreti Ali diyor ki:
-Elbiseniz eski de olsa kalbleriniz yeni ve temiz olsun.
-Allah'ın kullarına zulmedenin ibadullah tarafından davacısı Allah'tır. Allah da bir kimsenin hasmı oldu mu o kimsenin tutunabileceği tüm hüccetler batıldır.
-Tebaya karşı kalbini merhamet, muhabbet, güzel muamele ile doldur. Sakın onlara karşı ganimet yiyici bir arslan kesilme.
-Sakın hiçbir affından dolayı pişman olma. Bir de sakın “Ben kudret sahibiyim, emrederim, itaat ederler” deme. Çünkü bu kalbe fesat, dine zaaf verir. İnsanı mağrur eder, gurur da insanı helake götürür.
-Haiz olduğun kudret sende azamet ve tekebbür hasıl ederse, üzerindeki Allah'ın kudretini düşün. Sakın Allah ile azamet yarışına kalkışma.
-Sana müşavir olacakların en kötüsü senden evvel şerlilerle beraber olan, onların suçlarına ortaklık eden kimselerdir.
-Sakın yüzüne karşı medh edilmeyi isteme.
-Hiddetine, gazabına, eline, diline hakim ol.
Kutadgu Bilig'den:
-İnsan gönlünü çıkarıp avucuna koyarak başkaları önünde mahcup olmadan dolaşabilmelidir.
Bütün bunları kendi kişiliklerimizde “güncelleme”ye var mıyız?