18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi'nin 102. yılı töreni
Cumhurbaşkanı Erdoğan: (2)- 'Silahlı kuvvetlerimizin değerli temsilcilerine, askerimize, polisimize, korucularımıza huzurlarınızda Çanakkale'den şükranlarımı bildiriyorum, teşekkür ediyorum. Onlar o çukur kazanları, hendek kazanları şu anda Cudi Dağları'nda, Tendürek'te, Bestler Dereler'de kazdıkları çukurlara onları gömüyorlar'- 'Türkiye Cumhuriyeti ilk değil, son devletimizdir. Dolayısıyl

Oluşturma Tarihi: 2017-03-18 13:33:45

Güncelleme Tarihi: 2017-03-18 13:33:45

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Silahlı kuvvetlerimizin değerli temsilcilerine, askerimize, polisimize, korucularımıza huzurlarınızda Çanakkale'den şükranlarımı bildiriyorum, teşekkür ediyorum. Onlar o çukur kazanları, hendek kazanları şu anda Cudi Dağları'nda, Tendürek'te, Bestler Dereler'de kazdıkları çukurlara onları gömüyorlar." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 102. yılı dolayısıyla 18 Mart Stadı'nda düzenlenen törendeki konuşmasında, darbelerin, krizlerin, kaosların sebebi olan ve istikrarsızlığı üreten mevcut sistem yerine, dünyanın en gelişmiş ülkelerindeki yönetim sistemine geçileceğini belirtti.

Bunun adını "Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi" olarak belirlediklerini ve milletin huzuruna getirdiklerini anlatan Erdoğan, bu sistemin tercüme değil, yerli ve milli olduğunu vurgulayarak, onun için anayasa değişikliğiyle gelen cumhurbaşkanlığı sistemini milli, yerli ve demokrat olan herkesin sahiplendiğini ve herkesin sahipleneceğine inandığını bildirdi.

Gayelerinin, Çanakkale'de yedi düvele meydan okuyan, dönemin en modern ordularını dize getiren, tarihin akışını değiştiren ecdada layık olabilmek olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çanakkale Savaşlarını bilmeyen, oradaki ruhu, heyecanı, azmi, kararlılığı kalbinde hissetmeyen hiç kimsenin yüreği bu ülke için, bu millet için çarpmaz. Ülkemizde böyle bir kesim her zaman olmuştur." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan bir asır önce de kahraman askerlerin Çanakkale sırtlarında, kıyılarında, düşmana dünyayı dar ederken, birilerinin ise "Bu savaşa ne gerek var" havasında olduklarına dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Fırsat bulsalar İstanbul'un ve vatanın anahtarlarını, düşmana kendi elleriyle teslim ederlerdi. Öylesine bir idrak tutulması içindeydiler. Tıpkı 'bugün Suriye'de, Irak'ta ne işimiz var, Balkanlar'da Kafkaslar'da, Afrika'da ne işimiz var' diyenler gibi. O zaman da milletimizin verdiği mücadeleyi sorguluyorlardı. Ama milletimiz Çanakkale Savaşı'nı da kazandı, üstüne Kurtuluş Savaşı'nı da kazandı, kendine yeni bir devlet kurdu. Türkiye Cumhuriyeti bizim ilk değil, son devletimizdir. Dolayısıyla Osmanlı da bizimdir, Selçuklu da bizimdir, binlerce yıllık tarihimizde gelip geçmiş tüm devletler bizimdir."

- "Ne yaparsak yapalım, iş geliyor bir yerde tıkanıyor"

Devleti yaşatmanın yolunun insanı yaşatmaktan, insanı yaşatmanın yolunun da onun kendisini huzur ve güven içinde hissetmesini sağlamaktan geçtiğini anlatan Erdoğan, "Bu ülke, geçmişte önceliği insanı yaşatmaya vermek yerine, kendi saplantılarının esiri olan bir anlayışı... Bu anlayış yüzünden çok bedel ödedi. Sadece 1991 yılından beri Türkiye, kesintisiz bir istikrar dönemi içinde yaşamış olsaydı bugün, şu anki yerimizin tam iki kat ilerisinde bulunacaktık. Milli gelirimiz şu anda 11 bin dolarda, fakat o dediğim yıldan itibaren eğer şu anki istikrar ve güveni yakalasaydık, 22 bin dolar olacaktı. 2023 hedeflerimize çoktan ulaşmıştık. Geçtiğimiz 14 yılda telafi edebileceğimiz kadar zararı telafi ettik. Ülkemizi götürebileceğimiz kadar ileriye götürdük ama ne yaparsak yapalım, iş geliyor bir yerde tıkanıyor. 2007 yılını hatırlayın, Türkiye büyümesiyle, kalkınmasıyla, yatırımlarıyla gayet güzel yolundan ilerlerken, birden karşımıza olmadık bir engel çıkardılar, Meclis'te bize cumhurbaşkanı seçtirmek istemediler."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, çözümü millete gitmekte bulduklarını, cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesinin, o krizin aşılmasında hayata geçilmiş bir reform olduğunu kaydetti.

Bunun bedeli olarak ise o zaman kendisinin başında bulunduğu partiye kapatma davası açıldığını hatırlatan Erdoğan, "2011 seçimlerinde 'gelin ülkemizi yeni bir anayasaya kavuşturalım' dedik, ona da engel oldular. Küçük çaplı anayasa değişiklikleriyle işler bir yere kadar yürüdü." dedi.

- "Darbecileri tasfiye etmeye başladık"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2013'ten itibaren yaşanan her hadisenin artık köklü bir değişimin kaçınılmaz olduğu haberini verdiğini bildirdi.

17-25 Aralık'ta girişilen emniyet-yargı darbesinin, gücünü milletten almayan bir çetenin ürünü olduğuna işaret eden Erdoğan, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

"Milletimizin desteğiyle bu saldırıyı püskürttük ve darbecileri tasfiye etmeye başladık. Bu defa diğer terör örgütlerini devreye soktular, bölücü örgüt, bir yandan 'DEAŞ' denilen cani örgüt, diğer yandan PKK, kanlı eylemlere girişti. Hendekler, çukurlarla Güneydoğu'da benim vatandaşlarımın yaşam hürriyetini, özgürlüğünü ellerinden aldılar. Güvenlik güçlerimiz çukurlarla ülkeyi böleceğini sanan teröristleri, o çukurlara gömdü.

Ben bu vesileyle, silahlı kuvvetlerimizin değerli temsilcilerine, askerimize, polisimize, korucularımıza huzurlarınızda Çanakkale'den şükranlarımı bildiriyorum, teşekkür ediyorum. Onlar o çukur kazanları, hendek kazanları şu anda Cudi Dağları'nda, Tendürek'te, Bestler Dereler'de kazdıkları çukurlara onları gömüyorlar. Sınırlarımız dışından saldırarak ülkemizi hedef alan teröristleri ise Fırat Kalkanı Operasyonu'yla gittik, bulundukları yerlerde imha ettik. Bu ülkenin ne teröriste ne de onların arkalarındaki güçlere verilecek tek bir karış toprağı, feda edecek tek bir insanı yoktur. İşte bunun için her fırsatta 'tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' diyoruz. İşte bu bizim Rabia'mızdır."

(Sürecek)