64. Hükümet Programı TBMM'de
64. Hükümet Programı TBMM'de

Oluşturma Tarihi: 2015-11-25 19:12:47

Güncelleme Tarihi: 2015-11-25 19:12:47

64. Hükümet Programı'nda, Türkiye'nin pasif bir izleyici değil, inisiyatif ve sorumluluk alan bir ülke olduğu belirtilerek, "Bölgemizdeki gelişmelere cevap üretmenin ötesine geçerek, küresel meselelerde pozisyonlarını belirlemiş olan Türkiye, insanların hak ve hukuk taleplerini merkeze koyan, ahlaki ve vicdani yaklaşımı samimiyetle içselleştiren çok boyutlu dış politikasıyla, son derece çalkantılı bir dönemde unutulmuş veya dışlanmış mazlum halklar için ümit ışığı olmuştur" denildi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından TBMM'ye sunulan 64. Hükümet Programı'nda yer alan "Vizyoner ve Öncü Ülke" başlıklı bölümde, AK Parti iktidarlarının ilk günden itibaren sadece ekonomik ve sosyal hayatta değil, siyasette ve dış politikada da adaleti tesis etmeyi görev edindiği bildirildi.

Dış politikanın hakkaniyet eksenine oturtulduğu, hem süreklilik hem de değişim esas alınarak Türkiye'nin bağımsız, pro-aktif siyaset ve perspektif üreten bir dış politikaya kavuşturulduğu ifade edilen programda, "Bölgemizde krizlerin yoğunlaştığı bir dönemde, krizlerle dirayetli şekilde muhatap olmaktan imtina etmedik" ifadesi kullanıldı.

Özellikle komşu bölgelerdeki demokrasi, insan haklarına saygılı siyasi istikrar ve ekonomik kalkınma gibi hedeflere önem verilirken, dünyanın başka yerlerindeki toplumların hayatını etkileyen sorunların çözümüne de katkı sağlanmaya devam edildiği vurgulanan programda, şunlar kaydedildi:

"Bu süreçte dünyanın en önde gelen donör ülkelerinden biri olduk. Hükümetlerimiz döneminde küresel ve bölgesel ölçekteki bazı kronik problemlerin çözülmesi için uluslararası sistemin mekanizmalarının geliştirilmesi ve iyileştirilmesinin öncülüğünü yaptık. Birleşmiş Milletler (BM) sisteminin faal bir üyesi olarak, bu sistemdeki sorunları uluslararası platformlarda vurguladık ve çözüm önerileri geliştirdik. Türkiye pasif bir izleyici değil, inisiyatif ve sorumluluk alan bir ülkedir. Bölgemizdeki gelişmelere cevap üretmenin ötesine geçerek, küresel meselelerde pozisyonlarını belirlemiş olan Türkiye, insanların hak ve hukuk taleplerini merkeze koyan, ahlaki ve vicdani yaklaşımı samimiyetle içselleştiren çok boyutlu dış politikasıyla, son derece çalkantılı bir dönemde unutulmuş veya dışlanmış mazlum halklar için bir ümit ışığı olmuştur. Dış politikamız vizyona dayalı ve çok boyutlu olmuştur, çok boyutlu olmaya devam edecektir."

-"AB stratejik hedef"

Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) hedefini stratejik hedef olarak gördüğüne işaret edilen programda, AB ile ilişkilerin, diğer ilişkilerin bir alternatifi değil, tamamlayıcısı olarak tanımlandığının altı çizilerek, şu ifadelere yer verildi:

"Hükümet olarak AB müktesebatına uyum sürecini hızlandıracağız. Ancak hükümetimizin göstermiş olduğu samimi yaklaşıma AB kurumlarının ve üye ülkelerin de gerekli karşılığı vermesi gerekmektedir. AB müktesebatına yüksek oranda uyum sağladığımız halde, belirli fasılların siyasi mülahazalarla açılmaması, AB'nin temel ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. AB üyeliğimizin, ekonomik dinamizm başta olmak üzere, birçok alanda AB'ye önemli katkılarda bulunacağı gerçeğiyle, devletlerarası ilişkilerin yanı sıra toplumdan topluma ve iş dünyaları arasında ilişkileri geliştirerek yeni bir süreç başlatacağız. Vizelerin kaldırılması, Gümrük Birliği'mizin güncellenmesi, mali işbirliğimizin derinleştirilmesi gibi yeni inisiyatiflerle Türkiye-AB ilişkilerinde pozitif gündemi güçlendirmeyi hedefliyoruz. Son dönemlerde Suriye'de yaşanan iç çatışmaların etkisiyle artan mülteci akını, bölge ülkelerini aşarak başta AB olmak üzere uluslararası ölçekte meseleye dönüşmüştür. Bu alanda AB ile Türkiye diyaloğu ve işbirliğinin önemi giderek artmaktadır. AB ile sürdürdüğümüz ilişkiler bütünlüğü içinde bu alanda da yeni inisiyatifler geliştirilmesi önem arz etmektedir".

AB üyeliği doğrultusundaki kararlılığın ve bu yöndeki reform sürecinin devam edeceği belirtilen programda, "AB katılım sürecinde siyasi nedenlerden kaynaklanan tıkanıklıkların aşılması ve katılım müzakerelerinin yeni fasıllar açılarak canlandırılması yönündeki çalışmalarımızı sürdüreceğiz" denildi.

Programda, vize muafiyeti diyaloğu sürecinin gelecek dönemde tamamlanacağı hatırlatılarak, AB katılım müzakereleri ve müktesebata uyum çalışmalarının sürdürülmesi, katılım öncesi mali yardımların etkin şekilde kullanılması ve Türkiye'nin yeni AB iletişim stratejisinin uygulanmasının öncelikli hedefler olacağı bildirildi.

- Kıbrıs

Programda, 64. Hükümet döneminde de uzun dönemli perspektifle sağlam değerlere dayalı geliştirilen dış politikanın gelecek dönemde de dünya ve ülke şartlarını dikkate alarak geliştirilmeye sürdürüleceği kaydedildi.

Kıbrıs'ta müzakere edilmiş bir çözüm ve Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplum içerisindeki haklı yerini alabilmesinin temel önceliklerden biri olduğu ifade edilen açıklamada, "Kıbrıs'ta her iki halkın asli kurucu iradelerini, siyasi eşitliklerini ve adanın ortak sahibi olmalarını temel alan, müzakere edilmiş, adil ve kalıcı bir çözüm için garantör ülke olarak yapıcı katkımızı sürdüreceğiz ve BM'nin bu yöndeki çabalarını destekleyeceğiz" ifadesi kullanıldı.

-Suriye'deki ihtilaf en öncelikli konumda

Hükümet programında, her geçen gün daha da derinleşen insani yıkıma ilave olarak, bölgesel başlayan ve giderek küresel hal almakta olan güvenlik ve istikrar açısından oluşturduğu tehditler bakımından da Suriye'de dört buçuk yıldır devam eden ihtilafın, gündemde en öncelikli konumda bulunduğu vurgulandı.

Suriye'de siyasi dönüşüm sağlayacak gerçek geçiş sürecinin hayata geçirilmesi için çabaların kararlılıkla sürdürüleceği aktarılan programda, Türkiye'nin Suriyeli ve Iraklıların yaralarının sarılması noktasında gerekli yardımı sağlamaya, zor günlerinde Suriyeli ve Iraklıların yanında yer almaya devam edeceği belirtildi.

-Filistin Ulusal Birlik Hükümetine güçlü destek devam edecek

Programda, Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması, ülkede güvenlik ve istikrarın tesisi, demokrasinin güçlendirilmesi, iç barışının sağlanmasının yanı sıra bu ülkenin komşularıyla ve uluslararası toplumla bütünleşerek bölge açısından güvenlik ve refah yaratan bir devlet haline dönüştürülmesinin, Türkiye'nin Irak'a yönelik dış politikasının temel ilkeleri olduğu, bu ilkeler çerçevesinde de Irak'ın karşı karşıya bulunduğu ciddi tehdit ve sınamalar karşısında, kapsayıcı siyasi iktidar tesis edilmesine desteğe devam edileceği kaydedildi.

Ortadoğu'da kalıcı istikrarın sağlanmasının en önemli koşullarından birisi olan Filistin sorununun adil, kapsamlı ve yaşayabilir bir çözüme ulaştırılması amacına yönelik gayretlerin süreceğine de işaret edilen programda, "Filistin Ulusal Birlik Hükümetine yönelik güçlü desteğimiz de devam edecektir. Harem-i Şerif 'in kutsiyetinin ve statüsünün muhafazasına yönelik gayretlerimiz, başta Filistin makamları olmak üzere İslam ülkeleriyle işbirliği içerisinde sürdürülecektir" denildi.

-ABD ve Rusya'yla ilişkiler

64. Hükümet Programında, geniş coğrafyada yakın işbirliği yapılan, bölgesel ve uluslararası sorunlara karşı dayanışma içinde bulunulan müttefik ABD ile ilişkileri ve işbirliğini karşılıklı saygı ve güven temelinde geliştirmenin sürdürüleceği teyit edildi.

"Önümüzdeki dönemde, enerji ve ticaret başta olmak üzere, Rusya'yla ilişkileri, karşılıklı hassasiyetlere saygı içerisinde ve müşterek menfaatler doğrultusunda güçlendirmeye gayret göstereceğiz" ifadesi kullanılan programda, komşu ve stratejik ortak Ukrayna'da süregiden, bölgesel istikrarı ve uluslararası barış ve güvenliği menfi etkileyen krize, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve uluslararası hukuk temelinde diplomatik yöntemlerle çözüm bulunması yönünde yürütülen çabaları desteklemeye devam edileceği bildirildi.

Türkiye'nin Kırım'ın asli halkı olan soydaş Kırım Tatar Türkleri'nin güvenlik ve refahının temini, hak ve çıkarlarının genişletilerek güvenceye kavuşturulması yönünde gerekli girişimlerde bulunmayı sürdüreceğine dikkat çekilen programda, Güney Kafkasya'daki anlaşmazlıkların barışçı yollardan çözümü doğrultusunda, Yukarı Karabağ başta olmak üzere Azerbaycan topraklarındaki işgalin sona erdirilmesi ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki gerginliklerin sonlanması için gösterilen çabaların süreceğine işaret edildi.

Programda, şunlar kaydedildi:

"Son yıllarda gösterdiği dinamik performansa bağlı olarak dünyanın önemli siyasi ve ekonomik sıklet merkezleri arasına giren Asya-Pasifik bölgesiyle ilişkileri derinleştirmeye ve geliştirmeye devam edeceğiz. 2002 yılından bu yana bölgeyle ticaret hacmimiz 8,7 kat artmıştır. Geride bıraktığımız 5 yıllık dönem içerisinde bölgenin önemli ülkelerinden Çin'le stratejik işbirliği, Japonya, Kore Cumhuriyeti, Endonezya, Malezya ve Singapur ile stratejik ortaklık düzeyine yükselttiğimiz işbirliğimizi daha da ileri bir noktaya taşımayı öngörüyoruz. ASEAN ile ilişkilerimizi hızla ilerletiyoruz. Bölgedeki diplomatik varlığımızı yeni misyonlar açarak artırmayı ve bu ülkelerle başta ticari ve ekonomik olmak üzere ilişkilerimizi her alanda geliştirmeyi hedefliyoruz".

-Ekonomik işbirliği mekanizmaları

Hükümet programında, dış politikanın giderek güçlenen çok boyutlu yapısı sayesinde ülkenin daha fazla sayıda ülkeyle ekonomik işbirliği mekanizmaları oluşturduğu hatırlatıldı.

Bu alanda faaliyet gösteren kurumların yetki ve sorumluluklarının yeniden tanımlanacağının kaydedildiği raporda, enerji arz güvenliğinin sağlanması ve ülkenin Doğu-Batı ve Kuzey-Güney eksenlerinde, üretici ve tüketici ülkeler arasında güvenilir bir enerji merkezi olması yönündeki çabaların süreceği bildirildi.

Programda, "Irk, din, dil, köken ayırt etmeksizin, yakın çevremizden başlayarak, tüm dünyada açlıkla, yoksullukla, çatışmalarla, afetlerle ve diğer küresel sorunlarla mücadeleyi destekliyoruz. Bu anlayışla, başta en az gelişmiş ülkelerde yaşayanlar olmak üzere küresel düzeyde refahtan pay alma çabasında olan tüm insanlara yardımcı olmayı, onlarla kalkınma tecrübemizi paylaşmayı dış politikamızın temel öncelikleri arasında görüyoruz" ifadelerine yer verildi.

Kalkınma odaklı insani yardım politikasının ihtiyaç sahibi ülkelerin kalkınmalarına yönelik kullanılmasının, diplomasinin temel belirleyicisi olmaya devam edeceği belirtilen hükümet programında, "Bu alanda küresel ölçekte uluslararası toplumun takdirini kazanarak model haline gelen kalkınma odaklı insani yardım politikamızın, ihtiyaç sahibi ülkelerin kalkınmalarına yönelik kullanılması, insani diplomasimizin temel belirleyicisi olmaya devam edecektir" ifadesi kullanıldı.

- Uluslararası işbirliği

Uluslararası işbirliğine dönük farkındalığın artırılması ve paydaş ülkeler arasında kültürel işbirliğinin güçlendirilmesi yönünde çalışmaların süreceğinin aktarıldığı programda, kamu kurumları, özel sektör ve STK'larda uluslararası işbirliği alanında kurumsal ve beşeri kapasitenin geliştirileceği, ulusal ve uluslararası kamuoyunun farkındalığının artırılacağı vurgulandı.

Program kapsamında, Kalkınma İşbirliği Temel Politika ve Strateji Belgesi ve Dış Yardım Kanunu ile Türkiye'nin kalkınma işbirliği kapsamlı gözden geçirme raporunun hazırlanacağı ifade edilerek, şunlar kaydedildi:

"Türkiye'nin uzmanlık birikimine sahip olduğu belirli alanlarda Bilgi ve Tecrübe Paylaşım Programları başlatacağız. Eğitimde uluslararası hareketlilik ve işbirliği desteğini sağlayacağız. İlk ve ortaöğretimde küresel farkındalığı artırmaya dönük eğitimler vereceğiz. Küresel Toplumla İletişim Stratejisi hazırlayacağız. Üniversitelerde uluslararası kalkınma işbirliği araştırma merkezleri ve yüksek lisans programları oluşturacağız, uluslararası öğrenci ofisleri kuracağız ve uluslararası öğrencilere yönelik mevzuat iyileştirme çalışması yapacağız. En az gelişmiş ülkelerden gelen öğrenci ve akademisyenlere kalkınmada ihtiyaç duydukları öncelikli alanlarda üniversitelerimizde burslu eğitim imkanlarını artıracağız. Kamu kurumlarının dış ilişkiler birimlerini, bütçe, insan kaynağı ve kurumsal açıdan güçlendireceğiz. Uluslararası örgütlerdeki Türk uzman personel sayısını artıracağız. Yurtdışı misyonlardaki ihtisas birimlerini gözden geçireceğiz ve söz konusu birimlere yapılan atamaların liyakat esasına dayalı olmasını sağlayacağız".

Hükümet programında ülkenin acil ve insani yardım kapasitesini gözden geçirip, küresel ihtiyaçlar ve kaynakların etkin kullanımı perspektifinden hareketle güçlendirileceği belirtilerek, "Uluslararası toplumun saygın bir üyesi olarak ülkemizin, bölgesinde ve küresel düzeyde işbirliklerini, gerek insani kalkınma gerekse ekonomik refahı artırma perspektifiyle güçlendirmesi hükumetimizin dış politikada en önemli önceliklerinden biridir. Hükümet olarak, geçmişten devraldığımız coğrafi ve kültürel mirasımızı dış politikamız açısından da güçlü bir zemin olarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyoruz" ifadesi kullanıldı.

Türkiye'nin 2010 yılında eşbaşkanlığını üstlendiği "Terörle Mücadele Küresel Forumu" çerçevesinde çalışmalara devam edeceğinin belirtildiği programda, Avrupa ve Transatlantik kurumlarıyla ilişkilerin derinleştirileceğinin öncelik olacağının altı çizildi.

-NATO

Programda, NATO'nun, gerek askeri gerek siyasi etkinliğinin daha da güçlendirilmesine yönelik çalışmaların da süreceği ifade edilirken, bazı ülkelerle imzalanan Serbest Ticaret Anlaşmaları'na (STA) "hizmet ticareti ve yatırım" bölümleri eklenmesine ilişkin çalışma ve müzakerelerin başlatılmasının hedeflendiği vurgulandı.

İslam Konferansı Örgütü Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi'nin (İSEDAK) sekretarya hizmetlerinin daha etkin şekilde yürütülebilmesi için örgüte mahsus kanun çıkarılacağının da belirtildiğini hükümet programında, "Önemli bir İSEDAK projesi olan İİT Üyesi Ülkeler Arasında Tercihli Ticaret Sistemi'nin (TPS-OIC) hayata geçirilmesine yönelik ülkemizin oynadığı öncü rolü sürdüreceğiz" ifadesine yer verildi.

Programda, 14-15 Nisan 2016 tarihlerinde düzenlenecek İİT 13. İslam Zirvesi ile birlikte, zirvenin dönem başkanlığını 3 yıllık süreyle Türkiye'nin üstleneceği hatırlatıldı.

BM işbirliğinde 23-24 Mayıs 2016'da, tarihte ilk kez uluslararası insani hukuk, insani müdahale ve yardımlar alanında geleceğin gündeminin belirlenmesine yönelik zirve düzenleneceği duyurulan programda, BM En Az Gelişmiş Ülkeler Dördüncü Zirvesi'nin devamı olarak, 2016 yılında gözden geçirme konferansına ev sahipliği yapılacağı kaydedildi.

Türkiye'nin, 10 Ekim 2014'te imzalanan yeni "Ülke Grubu Anlaşması"yla, Dünya Bankası nezdinde 2014-2016 arasında İcra Direktörü Vekili, 2020-2024 yılları arasında ise İcra Direktörü görevini üstleneceği anımsatılan programda, Türkiye'nin, AK Parti iktidarları döneminde Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) ardından Dünya Bankası İcra Direktörleri Kurulu'nda da ilk defa yer alacağı aktarıldı.

"İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesini öncelikli siyasi hedefleri arasında benimseyen Hükümetimiz, çeşitli ülkelerdeki insan hakları ihlallerinin de dünya kamuoyunun dikkatine getirilmesi ve bu ihlaller hakkında uluslararası platformlarda, özellikle BM'de kararlar çıkarılmasında aktif rol oynamaya devam edecektir" ifadesi kullanılan programda, iklim değişikliğiyle mücadelede, uluslararası toplumun sarf ettiği çabalara etkin biçimde katılımın süreceği belirtildi.

- Yurtdışındaki Türk vatandaşları ve akraba topluluklar

Yurtdışındaki Türk vatandaşları ve akraba toplulukların bütün farklılıklarını sahiplenerek menfaatlerini koruma ile dil ve kültür birikimini geliştirme ve yurtdışına yapılacak hizmetleri kalıcı ve sağlıklı şekilde götürebilmenin, dış politikanın ana unsurlarından biri olacağının ifade edildiği programda, şunlar kaydedildi:

"Bu yaklaşımla, yurtdışındaki vatandaşlarımız ve akraba topluluklar olarak farklı ülkelerde yaşayan kardeşlerimizin sadece başı sıkıştığında değil, her daim yanında olmayı ve onlarla birlikte yeni kültürel ve ekonomik inisiyatifler geliştirmeyi benimsiyoruz. Önümüzdeki dönemde de bütüncül strateji çerçevesinde, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza yönelik farklı kurumlarımız tarafından yürütülen hizmetlerin koordinasyonunu sağlamayı temel önceliklerimiz arasında görüyoruz.

Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın, soydaş ve akraba toplulukların, içinde bulundukları topluma entegre olmalarını, ekonomik, sosyal ve siyasi yaşama aktif katılımlarını desteklemekteyiz. Bununla birlikte, asimilasyon politikalarına karşı, kültürel kimliklerinin korunmasına azami önem gösterecek ve gerekli desteği vermeye devam edeceğiz. Bu kapsamda, yeni dönemde de yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın kültürel aidiyetlerinin korunmasını, STK'larının daha etkin hale getirilmesini, topluma aktif katılım kapasitelerinin geliştirilmesini ve vatandaşlık haklarının kullanımının güçlendirilmesini destekleyeceğiz".

- Dövizli askerlik bedeli 6 bin avrodan bin avroya düşürülecek

Yurtdışında yaşayan vatandaşların dövizli askerlik bedelinin, 6 bin avrodan bin avroya düşürüleceğinin ifade edildiği programda, Türkiye'den borçlanarak emekli olan yurtdışındaki vatandaşların bulundukları ülkelerde yarı zamanlı çalışabilmeleri için ikili anlaşmalar çerçevesinde gerekli çalışmaların yapılacağı bildirildi.

Programda, Yurtdışında yaşayan vatandaşların, tanıma ve tenfiz davalarının mağduriyet yaratmayacak sürede sonuçlanması için gerekli yasal düzenlemelere gidileceği de belirtilerek, şöyle devam edildi:

"Yurtdışından alınan meslek diplomalarının Türkiye'de meslek lisesi diplomasına denk tanınması ve vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde edindikleri meslek diplomaları ve ustalık belgelerinin Türkiye'de kazanılmış diplomalarla denk kabul edilmesi için gerekli çalışmaları tamamlayacağız. İhtiyaç duyulan bölgelerde yeni başkonsoloslukların açılması ve yetersiz kalan başkonsolosluklarımızın binalarının yenilenmesi ve genişletilmesi için gerekli adımları atacağız. Yurtdışındaki eğitim kurumlarına ve okullara yönelik, o ülkelerde yaşayan eğitmenlerin yerinden görevlendirilmesiyle ilgili çalışmalar tamamlanacak ve yurtdışı öğretmen sayısını artıracağız. Anadil eğitiminin yaygın olarak verilmesi ve kültürel kimliklerin korunması amacıyla yurtdışındaki sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini destekleyecek, bu amaçla eğitmen ve materyal desteği sağlayacak, proje destek bütçesini ihtiyaca cevap verebilecek oranda artıracağız. Yurtdışında yaşayan gençlerimizin Türkiye'nin engin tarih ve kültürünü bizatihi tecrübe etmeleri için kültürel gezi ve kamp programlarını yaygınlaştıracağız".

- Yurdışındaki din ve eğitim hizmetleri

Yurtdışı din hizmetlerinin kapasitesinin geliştirilmesi, tüm topluma ve onları temsil eden STK'lara ulaştırılması, yerel dini öğretim kurumlarının desteklenmesi ve yerinden görevlendirme yapılmasının teşvik edileceğinin vurgulandığı programda, "Üniversitelerin yurtdışında yerleşke/kampüs açabilmesi için yasal düzenlemeleri gerçekleştireceğiz. Devlet üniversitelerinin, vatandaşlarımızın yoğun yaşadığı ülkelerde hizmet vermesini sağlayacağız. TÜBİTAK, üniversiteler ve araştırma merkezlerinin diasporamızın sosyal, ekonomik, kültürel, siyasi, hukuki ve diğer ilgili alanlarda meseleleri ve gündemleriyle ilgili araştırmalar yapmalarını teşvik edeceğiz" ifadesi kullanıldı.

Programda, Türkiye'de yükseköğrenim görmek isteyen gençlere üniversite kontenjanlarının artırılmasının sağlanacağı, yurtdışındaki lisansüstü eğitimli vatandaşların Türkiye ile ilişkilerinin canlı tutulması için iletişim ağı, veri tabanı ve kataloğu oluşturulacağı kaydedildi.

Yurtdışında yaşayan Türklerin bulunduğu ülkelerde okulların, kreş ve orta öğretim seviyelerini de barındırır şekilde kurulmasının teşvik edileceği, üniversiteler bünyesinde Diaspora Araştırma Enstitülerinin kurulması ve geliştirilmesinin destekleneceği belirtilerek, "Yurtdışında yaşayan insanlarımızın ülkemize yerleşmeleri durumunda olası entegrasyon sorunlarına karşı programları teşvik edeceğiz. Bilhassa yeni nesillerin Türkçe ve kültürümüzü korumaları noktasında mevcut hizmetlerimizi geliştirecek yeni adımlar atacağız. STK ve vakıflar aracılığıyla yaygın dil ve kültürel eğitimlerin hazırlanıp uygulanması için destek sunacağız" denildi.

Programda, aile birleşiminde yaşanan sıkıntıları gidermek amacıyla, toplumlararası ilişkilerin artırılması ve aile değerlerinin yaşatılması için ilgili ülkeler nezdinde girişimlerin sürdürüleceğine dikkat çekilerek, "Tüm insanlık için büyük tehdit oluşturan ayrımcılık, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığıyla mücadelede ilgili ülkelerle birlikte hareket ederek, yurtdışındaki insanımızı da yakından ilgilendiren insani değerlerin korunması hususunda çalışmalarımızı artıracağız" ifadesine yer verildi.

- Yunus Emre Enstitüleri

Önümüzdeki dönemde önemli oranda Türkiye kökenli nüfusu barındıran tüm Batı Avrupa ülkelerinde kültür anlaşmalarının güncelleneceği, anlaşma olmayan ülkelerle de anlaşma yapılmasının sağlanacağının aktarıldığı programda, yenilenen kültür anlaşmaları çerçevesinde, Yunus Emre Enstitüleri'nin dünya genelinde daha etkin şekilde tesis edileceğine işaret edildi.

Programda, özellikle gençlere yönelik özel programların hazırlanacağına işaret edilerek, şunlar yer aldı:

"Soydaş ve akraba topluluklarla ilişkilerimizin geliştirilmesi amacıyla Liderlik Akademisi, Bürokrasi Akademisi, Yerel Yönetimler Akademisi, Sivil Toplum Akademisi ve Medya Akademisi programlarını yürüteceğiz. Balkanlar, Ortadoğu, Orta Asya ülkelerinde faaliyet gösteren düşünce kuruluşları ile Türkiye'deki düşünce kuruluşları arasında iletişim ve işbirliğinin arttırılması, bu düşünce kuruluşlarının ülkemizin ilgili kurum ve kuruluşlarını yakından tanımaları amacıyla Düşünce Kuruluşları İşbirliği Programı gerçekleştireceğiz.

Geliştirdiğimiz uluslararası yurtlar platformu ve öğrenci değişim programlarıyla hem uygun konaklama imkanlarından yararlanılacak hem de eğitim, kültürel etkileşim başta olmak üzere farklı alanlarda ortak programlar düzenlenecek. Soydaş topluluklara mensup öğrencilerin ülkelerinde yükseköğrenim görmelerini teşvik etmek maksadıyla 'Yerinde Burslandırma' uygulamasını başlatacağız. Programın öncelikle soydaşlarımızın yoğun olarak bulunduğu Balkan ülkeleri ile özellikle Ahıska Türkleri ve Türkmenlerin yaşadığı ülkelerde uygulanmasını hedefliyoruz. Son dönemlerde açıkladığımız doğum hediyesi, çeyiz hesabı, konut destek hesabı gibi uygulamalardan yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız da istifade edecektir".