Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde, Genel Başkan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında düzenlenen AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken, gazetecilere açıklamalarda bulundu, sorularını yanıtladı.
Hükümet kurma süreciyle ilgili bilgi veren Çelik, TBMM'deki yemin töreninin, 17 Kasım'da yapılabileceğini belirtti. Çelik, milletvekilleri yemin ettikten sonra geçici hükümetin görev süresinin biteceğini ve Başbakanlık için görevlendirme yapılacağını ifade ederek, ondan sonra yeni hükümet kurma sürecinin başlayacağını anlattı.
Yeni hükümetin G20 Zirvesi'ne yetişmeyeceğini söyleyen Çelik, "Kasımın son haftasına kalacak gibi gözüküyor" dedi.
Hükümet programıyla ilgili çalışmalarını sürdürdüklerini, beyannamedeki temel siyasi yaklaşımın içinden bir hükümet programı çıkarılacağını aktaran Çelik, şöyle devam etti:
"Nihayetinde vatandaşımız orada ortaya koyduğumuz prensiplere göre bize yetki vermiş oldu. Bu yetkiyi tahkim etmek üzere hükümet programı oluşacak, hükümet programının içinden de bir eylem planı çıkacak. Bu eylem planının içinde vaatler var, reformlar var, bir de bundan sonra yapılacak, imza atılacak siyasi konularla ilgili çeşitli paketler hazırlanacak, bunların hangi zaman dilimleri içinde gerçekleşeceğine dair 1 yıllık bir eylem planı ortaya çıkaracağız. Bunu açık şekilde bütün vatandaşlarımızla paylaşacağız. Bir bakıma 2002'de de o zamanki genel başkanımız Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bunu yapmıştık. Bizi denetlemeleri için vatandaşlarımızın önüne bir 100 günlük karne koymuştuk. Bunun önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü vatandaşlarımızın neyi ne zaman gerçekleştireceğimizi önümüzdeki dönem bilmesi gerekiyor. Esas olan vatandaşın bizi denetlemesidir. 3 ay içinde herhangi bir kanun ya da Anayasa değişikliği gerektirmeyen bütün vaatlerimizi yerine getireceğimiz açıklamasını Sayın Başbakanımız, Genel Başkanımız yaptı. Daha sonra kanun ya da Anayasa değişikliği gerektiren konularda nasıl bir takvim içerisinde olacağımızı, bir de Meclis'in önünde bekleyen işler var, o takvimle uyumlu hale getirerek kamuoyuyla paylaşacağız. Muhtemelen önce hükümet programı açıklanmış olacak ondan bir müddet sonra da bu eylem planı vatandaşlarımızla paylaşılmış olacak. Öz eleştiriden kaçmamak gerekir. Siyasetin esası budur. Siyasetin esası, kendinizi vatandaşın eleştirisine açmaktır. Vatandaştan, halkımızdan, milletimizden temel mesajları aldıktan sonra o mesajların gereğini yerine getirmek için de öz eleştiri sürecimizi devam ettirmemiz gerekir. Bu çerçevede toplumun tüm kesimlerine ulaşmak, toplumun tüm kesimlerinin taleplerini siyasette temsil edebilmek için yapılması gerekenler konusunda çalışmaları ciddi şekilde yürütüyoruz."
- Sorular
Yeni anayasanın bir yıllık eylem planı içinde yer alıp almayacağının sorulmasına karşılık Çelik, yeni anayasa konusunun temel vaatleri olduğunu hatırlattı. Türkiye'nin yeni bir anayasaya kavuşmasının, 2023 hedeflerine ulaşması için zorunluluk olduğunu vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"Bu Anayasa ve buna bağlı bazı kanunlarla bizim gerçek hedeflerimizi tutturmamız mümkün gözükmüyor. Siyasi ve ekonomik reformların ivmesinin artması ancak bunun yeni bir anayasa ile çerçevelenmesiyle mümkün. Yeni anayasa meselesini sadece devleti yönetenlerin elindeki bir yol haritası olarak görmemek lazım. Yeni anayasa hukuk devletini güçlendirecek bir şey. Dünyada çok önemli çalışmalar, akademik çalışmalar var. Hukuk devletini güçlendiren her adım, bu çerçevede yeni anayasa, aslında sadece hukuk sisteminizle ya da devletin işleyişiyle ilgili bir mesele değil. Aynı zamanda ekonomiyle aynı zamanda dış politikadaki gücünüzün artmasıyla ilgili bir mesele aynı zamanda demokrasinizin kapasitemizin güçlenmesiyle ilgili bir mesele.
Yeni anayasa sadece siyasi elitleri ya da sadece devlet erkanını ilgilendiren bir mesele değil, yeni anayasa en çok esnafı, çiftçiyi, işçiyi, bugün okula giden, yarın kendisi için iyi bir gelecek bekleyen üniversiteli gençleri ilgilendiriyor. Dolayısıyla yeni anayasa meselesini sadece bir hukuk meselesi olarak görmemek lazım. Yani anayasa hukuk meselesidir, onun devamı olarak ekonomik refahı artırma, demokrasimizi daha ileri noktalara taşıma meselesidir. Bununla ilgili Sayın Başbakanımız, Genel Başkanımız, muhtemelen hükümeti kurma süreci gerçekleştikten sonra belli bir takvim içinde siyasi parti liderlerine ziyarette bulunacak. O zaman ne şekilde karşılıklar bulacağımızı, ne şekilde ilerleyeceğimize dair somut verilere ulaşacağımızı göreceğiz."
- Avrupa Birliği'nin 2015 Türkiye İlerleme Raporu
Ömer Çelik, Avrupa Birliği'nin 2015 Türkiye İlerleme Raporu'na ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine de Türkiye'nin daha ileri bir demokrasiye kavuşması için yapılan tüm eleştirileri dikkate alacaklarını ve önerileri dinleyeceklerini söyledi.
Raporu çok fazla inceleyemediğini ancak bir noktanın dikkatini çektiğini belirten Çelik, şunları kaydetti:
"Orada bir konu var, literatür açısından açıklığa kavuşturulması lazım. 'Çatışma ortamının bitmesi' diye bir cümle kullanılıyor. Bu, fevkalade yanlış bir tabir. Çatışma ortamı demek, meşru devlet otoritesinin olmadığı bazı bölgelerde iki grubun iki silahlı unsurun, iki paramiliter unsurun, iki terör örgütünün, çetenin ya da kabilenin, etnik grubun, mezhep grubunun birbiriyle bir iç savaş görüntüsüne girmesi demek. Ama bu tip yerlerde esas özellik, meşru devlet otoritesinin olmamasıdır. Dolayısıyla biraz burada maalesef PKK'ya yakın çevrelerin siyasi dilinden etkilenme söz konusu. Türkiye'de bir çatışma ortamı yok. Türkiye'deki işin adı terörle mücadeledir. Terörle mücadele, meşru devlet otoritesinin halktan aldığı yetkiyle ve tamamen meşruiyet çizgisi içinde, meşru güvenlik güçleri vasıtasıyla demokrasimize, hukukumuza, siyaset alanımıza ve vatandaşlarımızın hayatına kast eden terör örgütüne karşı yürüttüğümüz son derece meşru ve güçlü bir mücadeledir. Dolayısıyla 'çatışma ortamı' ifadesi ya da 'Türkiye'de çatışmanın tarafları' gibi bir ifade, Türkiye gibi bir ülkede kullanılmaması gereken bir ifadedir. Siyaset bilimi tabiri olarak yanlıştır. Türkiye'yi tanımlamak bakımından yanlıştır. Bunu giderler, meşru devlet otoritesinin ortadan kalktığı yerler için kullanabilirler. Mesela Suriye için kullanabilirler. Afrika'da bazı örnekler verebilirim, oralar için kullanabilirler ama Türkiye için çatışma ortamı ifadesinin kullanılması hem hukuki hem siyasi hem literatür açısından her bakımdan yanlış bir ifadedir."
(Sürecek)