AK Parti Sözcüsü Çelik, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu: (2)
'(İranlı Komutan Süleymani'nin öldürülmesi) Hem Irak'ın hem bölgemizin hem dünyanın güvenliği ve istikrarı açısından son derece olumsuz sonuçlar doğuracak gelişmeler tetiklenmiştir'- 'Saldırıyla yeni birtakım şiddet oluşumlarını önümüze getirebilecek safhaya geçildiği görülmektedir'- 'Orta Doğu coğrafyasındaki ve uluslararası ilişkiler denklemini doğrudan etkileyecek sonuçlar doğurdu'

Oluşturma Tarihi: 2020-01-06 20:12:39

Güncelleme Tarihi: 2020-01-06 20:12:39

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin öldürülmesine ilişkin, "Hem Irak'ın hem bölgemizin hem dünyanın güvenliği ve istikrarı açısından son derece olumsuz sonuçlar doğuracak gelişmeler tetiklenmiştir." dedi.

Çelik, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

2020 yılının büyük siyasi krizlere, problemlere ve uluslararası ilişkilerde girift meselelere ev sahipliği yapacağını gösteren bir olayla başladığını belirten Çelik, Süleymani ile Haşdi Şabi örgütünün Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in bir suikast sonucu öldürüldüğünü hatırlattı.

Bu suikastın, Orta Doğu'yu ve uluslararası denklemi doğrudan etkileyecek sonuçlar doğurduğuna dikkati çeken Çelik, bunun her gün yeni açıklamalarla artçı depremlerinin olduğunu, Türkiye olarak gelişmeleri takip ettiklerini söyledi.

Çelik, Irak sahasının gerilimin çok yoğunlaştığı, yüksek tansiyonun, şiddetin güçlü olduğu bir saha olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

"Saldırıyla bambaşka şiddetin daha büyük safhalarını bir tehdit olarak önümüze getiren, yeni birtakım şiddet oluşumlarını önümüze getirecek bir safhaya geçildiği görülmektedir. ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesiyle İran ile ABD arasındaki gerginlik yükselmeye devam etmişti ama her şeye rağmen İran, AB ile nükleer anlaşma çerçevesindeki masaya oturma, müzakere etme çerçevesini koruyordu. AB de pozitif yaklaşıyordu, çeşitli anlaşmazlıklar olmasına rağmen. Bu eylemden sonra İran'ın nükleer anlaşmadan tamamen çekildiğini duyurması, Irak'ta havaalanında gerçekleşen bu eylemin sadece bölgeyi değil, dünyayı da nasıl etkileyebileceğini göstermesi açısından sembol bir açıklama olmuştur. Dolayısıyla hem Irak'ın hem bölgemizin hem dünyanın güvenliği ve istikrarı açısından son derece olumsuz sonuçlar doğuracak gelişmeler bu şekilde tetiklenmiştir."

Bu saldırının bölgedeki istikrarsızlığı daha çok artıracağına işaret eden Çelik, karşılıklı tehditlerin her geçen saat tırmandığına dikkati çekti.

- "Irak dış müdahaleden arındırılmalı"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın taraflara itidal çağrısında bulunduğunu anımsatan Çelik, "Birisinin aşırı bir şekilde atacağı bir adım, beraberinde herkesi peşinden sürükleyerek hiç istenmeyen gelişmelerin doğmasına yol açabilir." ifadesini kullandı.

Çelik, Irak'ın istikrarı ve güvenliğinin, bütün bölgenin istikrarı ve güvenliği anlamına geldiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Irak merkezli olarak İran ile ABD arasında ortaya çıkan bu gerilimde nükleer anlaşma meselesinde gördüğümüz gibi tüm dünyayı etkileyecek bir sonuç doğabilecektir. Bu itidal telkini çerçevesinde Cumhurbaşkanımızın birincisi 'Irak siyasetinin, Irak'taki gelişmelerin ya da bölge siyasetinin suikastlarla şekillenmesine karşıyız' ifadesinin altını çiziyoruz. İkincisi, uzun zamandır Sayın Cumhurbaşkanımız 'mezhepsel çatışmaların ve aykırılıkların doğurduğu sıkıntılara' dikkati çekmektedir. Mezhepsel düzeyde ortaya çıkan bu fay hatlarının yeniden tetiklenmesi tehlikesi söz konusu olabilecektir. Belli devletler belli mezhepler üzerinden, rakipleri başka mezhepler üzerinden maalesef siyasi fay hatlarını tetikleyebilmektedir. Bunun da maalesef şiddete dayanan çok kötü sonuçlarını çok kısa zaman içerisinde görebilmekteyiz."

Irak'ın dış müdahalelerden arındırılmasının önemine işaret eden Çelik, bu ülkede dış müdahaleler çerçevesinde belli grupların etnik veya mezhebi grupları yanına çekmeye çalıştığını, bu süreçte olanın Irak'a olduğunu anlattı.

- "Meşru siyasi güçlerle görüşüyoruz"

"Irak, Iraklılarındır. 'Irak'ın geleceğine sadece Iraklılar karar vermelidir' düsturuyla yaklaşılması gerekiyor. Irak halkının her zaman yanındayız." diyen Çelik, parti olarak Irak'taki bütün siyasi gruplarla ilişkilerinin olduğunu dile getirdi.

Çelik, hiçbir mezhepsel, etnik aidiyete bakmadan meşru bütün siyasi güçlerle görüştüklerini belirterek, Irak'ın istikrarına önem verdiklerini, kuşatıcı, bütünleyici hükümet yapılarını savunduklarını kaydetti.

En tehlikeli şeyin belli grupların Irak'ı kendilerine bağlı bir uydu devlet haline dönüştürmek için ortaya koydukları tasarruflar olduğunu vurgulayan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu tasarruflar devam ettiği müddetçe aslında bu devletler de kendileri açısından Irak sahasında bir istikrar anı yakalayamayacaklardır. Bunlar çıkar hesaplarıyla yapılıyorsa, Irak'ın istikrarından ve güvenliğinin sağlanmasından daha büyük çıkar hiç kimse için yoktur. Dolayısıyla aklıselim hareket etmek, burada şiddeti tırmandıracak, şiddet döngüsünü artıracak eylemlerden uzak kalmak gerekiyor. Suikastlar, hizip çatışmaları, mezhep çatışmaları ve dış müdahaleler ilk olarak Irak zemininden uzaklaştırılması gereken siyasi yaklaşımlardır. ABD'nin bölgeye bakarken tüm bölgenin güvenliği üzerinden bakması gerekiyor. ABD bütün bir bölgeye ve bütün bir dünyaya tek bir devletin güvenliği üzerinden, Orta Doğu'ya, tek bir devletin güvenliği üzerinden, Akdeniz'e tek bir devletin çıkarları üzerinden bakarsa, o zaman burada istikrarın yakalanması ve burada bütünsel, herkesi kuşatan yapıların ortaya çıkması mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla orada kullanılan dilin de makul bir seviyeye çekilmesi son derece önemli olmaktadır."

- "Serrac meşru bir zeminde oturuyor"

Çelik, Libya tezkeresiyle ortaya çıkan gelişmeleri yakından takip ettiklerine değinerek, 2015'te Fas'ta yürütülen süreç çerçevesinde Libya siyasi anlaşmasının imzalandığını anımsattı.

Bu anlaşmaya dayalı olarak oluşturulan başkanlık konseyinin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2259 sayılı kararıyla uluslararası toplum nezdinde onaylanıp, Libya'yı temsil eden meşru hükümet olarak kabul edildiğini aktaran Çelik, Libya'daki Serrac Hükümetinin bu karara dayanan meşru bir zeminde oturduğunun altını çizdi.

Ömer Çelik, şöyle devam etti:

"Şimdi maalesef bizim içimizde de bazı siyasi parti temsilcileri çıkıyorlar, bilgisiz bir şekilde 'Hafter'in seküler olduğunu, Serrac'ın birtakım radikal grupları temsil ettiğini' söylüyorlar. Yani 2259 sayılı BM kararının tutup da radikal bir yapıya meşruiyet verecek hali yok. Ortada meşru bir yapı var. Libya'nın doğusunda Hafter komutasında sözde Libya ordusunun desteklediği birtakım güçler ve Abdullah es-Sini'nin başkanlık ettiği hiçbir uluslararası meşruiyeti olmayan, geçiş hükümeti olarak adlandırılan bir yapı var. Bu gayrimeşru ve kendinden menkul bir yapı. Libya ulusal ordusu olarak kendisini adlandırmış ama herhangi bir BM tanımasına sahip değil. Halbuki Ulusal Mutabakat Hükümeti böyle bir tanınmaya sahip."

AK Parti Sözcüsü Çelik, nisan ayından bu yana Trablus'a yönelik saldırıların yoğunlaştığını, bu saldırıların arkasında bazı devletlerin desteğinin olduğunu ifade etti.

Libya'da tehlikeli şekilde, yeni bir aşamaya gelmiş, iç savaşa dönüşme ihtimali olan bir çatışma yoğunlaşması olduğunu vurgulayan Çelik, "Tabii ki buradaki sivil ölümlere, yıkımlara karşı bir sorumluluğumuz var. Akdeniz'de ortak bir kaderi paylaşıyoruz. Ortak çıkarlarımız, tarihimiz ve kuşkusuz ortak geleceğimiz olan bir ülkeden bahsediyoruz." diye konuştu.

- "Seküler dedikleri yapının arkasında kim var?"

Ulusal Mutabakat Hükümetinin tek meşru hükümet olarak ateşkesin sağlanması için yürütülen bütün çabaları desteklediğini dile getiren Çelik, "Libya Ulusal Ordusu" denilen ve Hafter'e bağlı güçlerin, siyasi çözüm çabalarına destek vermediği gibi BM Genel Sekreterinin Özel Temsilcisinin önerilerini de yanıtsız bıraktığına işaret etti.

Ömer Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Şimdi bizim içimizde birileri çıkıyor, bu BM'nin çağrılarını bile yanıtsız bırakan yapıyı seküler kabul ediyor, arkasından BM'nin onayladığı yapıya Türkiye'nin destek vermesini siyaset adına eleştiriyor. Peki 'seküler' dedikleri bu yapının arkasında kim var? Birleşik Arap Emirlikleri en baş destekçisi. Mısır var arkasında, Suudi Arabistan var, Rusya özel bir güvenlik şirketi olan Wagner üzerinden bu işin içinde. Örtülü bir şekilde de Fransa buraya olan desteğini sürdürüyor.

Burada Libya'nın toprak bütünlüğünün korunması ve siyasi bütünlüğünün sağlanması Türkiye'nin milli çıkarları açısından elzemdir. Öyle 'burası Fizan'dır, çok uzak bir yerdir' gibisinden 400-500 sene önceki teknolojik imkanlar söz konusuymuş ya da o zamanki Akdeniz coğrafyasının içindeymişiz gibi bir yaklaşımla ya da şu anki savaş teknolojisi açısından baktığınızda bize son derece uzak bir yerden bahsediyormuş gibi ele alınacak bir konu değil bu."

(Sürecek)