Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmada savunmasına devam eden Evrim, Akıncı Üssü'nde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın bulunduğu odada olduğunu, hiç konuşmadığını sadece konuşulanları dinlediğini öne sürdü.
TRT'de yayınlanan bildiri ve Genelkurmay Bakanlığından geldiği söylenen mesaj emirlerini anlamaya çalıştığı bir ortamda sadece Akar ve odada bulunan Akın Öztürk, Kubilay Selçuk, Ömer Faruk Harmancık'ı dinlediğini ifade eden Evrim, şöyle devam etti:
"Genelkurmay Başkanı ülkenin durumuna ilişkin bildirideki şikayetlere kendisinin de katıldığını, iktidar partisinden bazı milletvekillerinin bu konulardaki benzer serzenişleri bizzat kendisine söylediklerini belirtti. Genelkurmay Başkanı, amiri konumundaki başbakanı ve bakanları sormak yerine Cumhurbaşkanı ve MİT Müsteşarından haberleri olup olmadığını sordu. Genelkurmay Başkanı, toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla hep birlikte hareket edilerek, ülkenin düzlüğe çıkarılması gerektiğini, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, parti içi muhalefet, muhalefet partileri, STK'lar, sendikalar ve hatta kanaat önderlerinin katılımıyla ülkedeki sorunların çözülebileceği yönünde sözler söyledi.
Eğer isterse bu kişilerle görüşülmesinin faydalı olabileceği kendisine söylendi. O ana kadar hep dinledim, tek kelime etmedim, olanları anlamaya çalıştım. Oradakilerin Genelkurmay Başkanı'nı ikna etmeye çalışmasından ziyade, Genelkurmay Başkanı farklı bir yaklaşımla fikir üreterek, daha güçlü çözüm alternatifleri sunmak suretiyle oradakileri yönlendiriyordu. Ben Genelkurmay Başkanı'nın zorla getirildiğini görmedim, içeridekiler kendisine normal emir-komuta çerçevesinde davranıyordu. Dışarıdaki silahlı personelin Genelkurmay Başkanı'nın korumaları olduğunu düşündüm. O ana kadar Genelkurmay Başkanı'nı ikna etmeye yönelik hiçbir sözüm olmadı. Konuşulan konuya vereceğim katkı olmaması nedeniyle çıkmam gerektiğini düşündüğüm için ayağa kalkarak, Genelkurmay Başkanı'na hitaben, 'Komutanım, eğer bu kapsamda söylediğiniz muhalefet, iktidar partisi içi muhalefet, STK veya kanaat önderlerinden görüşmek istediğiniz varsa telefonla sizi görüştürebilirler' dedim ve dışarı çıktım. O gece olanlar bundan ibarettir. Genelkurmay Başkanı'nı iknaya gitmedim, zorla götürüldüm. Kendisini hiç tanımadığım, olan olaylardan haberdar olmadığım için kendisini ikna etmem mümkün değildir."
Sanık Evrim, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ı, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile görüştürmeyi teklif ettiği iddiasını da reddederek, şunları söyledi:
"Genelkurmay Başkanı'na yönelik 'Sizi, kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürelim' şeklinde bir ifade kesinlikle ağzımdan çıkmamıştır. Ömrümde Fetullah Gülen'i ne aradım ne de görüştüm ne de kendisini telefonla arayacak birisini tanıyorum. Ben odadan çıktıktan sonra Fetullah Gülen'in adı geçtiyse bilemem. Olayın en başından itibaren yaşananlar, odadakilerle yaptığı görüşmeler, hadisenin kontrolden çıkması, olayın farklı şekle dönüşmesi, ortaya çıkan elim tablo, başbakanlığa gitmesi ve kendisini daha güvenli ortamda hissetmesi gibi nedenlerle Genelkurmay Başkanı'nın benim komutanlığını yaptığım üstte geçen karışık, karmaşık ve karanlık süreci böyle bir cümleyle açıklamaya çalıştığını düşünüyorum."
Evrim, "Ben Fetullah Gülen'in telefon numarasını bilmem, kendisiyle aynı fotoğraf karesi içinde olmak için bir girişimim, ziyaretim olmamıştır. Dolayısıyla Genelkurmay Başkanı'nı kendisini Fetullah Gülen ile görüştürme teklifini yapmış olmam mümkün değildir. Ben şerefli bir TSK mensubuyum, tek dini önder olarak Peygamberimizi, tek milli olarak da Atatürk'ü tanırım. TSK'daki üstlerimden başka kimseye selam vermedim, dizinin dibine oturmadım." diye konuştu.
Yurtta Sulh Konseyi üyeliği suçlamasını da kabul etmeyen Evrim, söz konusu konseyin varlığına dair maddi bir delil bulunmadığını, tamamen hayali bir konseye üyelikle suçlandığını savundu.
Akıncı Üssü'nün nizamiyesinde yaşanan olaylardan haberdar olmadığını iddia eden Evrim, nizamiyede yaşanan olayları, vatandaşların şehit olduğunu, 15 Temmuz'dan aylar sonra basından öğrendiğini öne sürdü.
Sanık Hakan Evrim, 15 Temmuz'da Türkiye'nin, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ve kendilerinin akla hayale gelmeyecek bir trajedi yaşadığını belirterek, şöyle devam etti:
"Ben ve personelim kendimizi korkunç bir zorbalığın içinde bulduk. Tanımadığımız insanlar tarafından zor kullanılarak, özgür irademizden yoksun bırakılarak, birtakım hususları yerine getirmek zorunda bırakıldık. Bu kaotik ve tehditkar ortamda pek çok personelim olayın darbe girişimi olduğunu algılayamadı. Personelim, o gece benim hayatlarımızı riske atmamak için yapmak zorunda kaldığı faaliyetleri görünce olayı emir-komuta zinciri içinde yapıldığını düşünmüş olabilirler. Personelime bu algıyı oluşturmak için beni tutuklayıp hapsetmek yerine kamelya bölgesinde tuttuklarını düşünüyorum."
Darbenin gerçek faillerinin cezalandırılmasını kendisinin de istediğini belirten Evrim, "Burada yargılananların tümünün olayı planlayan, örgüt üyesi olduğunu kabul eden ya da örgüt üyesi olan grupta olduğuna inanmıyorum. Suçsuz olduğum için vicdanen çok rahatım." ifadesini kullandı.
Evrim, darbenin kapalı kapılar ardından planlandığını, MİT'in ve devletin bazı birimlerinin darbe faaliyetlerinden haberdar olduğunu, aksi takdirde hızlı reaksiyon gösterilemeyeceğini iddia ederek, darbe teşebbüsünün çok büyük bir planın parçası olduğunu, darbeyi planlayanların hedeflerine ulaşmak için Türk ordusunu zayıflatmak amacıyla bu girişimde bulunduklarını iddia etti.