Akşener, İYİ Parti TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu: (1)
(Rejim güçlerinin İdlib saldırısı) Bu iş öyle açıklamayla falan olmaz. Ülkemizi soktuğunuz Suriye bataklığında Mehmed'im can veriyor. Siz daha neyi bekliyorsunuz? Diplomasi seçeneği elbette kıyıda durmalı ama Mehmed'im toprağa düşerken ve bunu bir devletin askeri yaparken, lafı uzatmanın anlamı yok. Mikrofon delikanlılığını artık bırakın ve gerekeni yapın'- '(Sabiha Gökçen Havalimanı'ndaki ka

Oluşturma Tarihi: 2020-02-11 11:36:04

Güncelleme Tarihi: 2020-02-11 11:36:04

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Suriye rejiminin İdlib'deki saldırılarına ilişkin, "Bu iş öyle açıklamayla falan olmaz. Ülkemizi soktuğunuz Suriye bataklığında Mehmed'im can veriyor. Siz daha neyi bekliyorsunuz? Diplomasi seçeneği elbette kıyıda durmalı ama Mehmed'im toprağa düşerken ve bunu bir devletin askeri yaparken, lafı uzatmanın anlamı yok. Mikrofon delikanlılığını artık bırakın ve gerekeni yapın." dedi.

Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı'ndaki konuşmasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Meral Akşener, konuşmasına İdlib'de rejim ordusunun saldırılarıyla şehit olan 5 askere rahmet ve yakınlarına başsağlığı dileğinde bulunarak başladı.

Olayın ardından Türk ordusunun saldırılara gereken cevabı verdiğine ilişkin açıklamaları anımsatan Akşener, şöyle konuştu:

"Devletin sözüne inanmak durumundayız. Ancak bu inancımız tahammül sınırlarını zorlayan bir noktaya geldiğimiz gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Bu iş öyle açıklamayla falan olmaz. Ülkemizi soktuğunuz Suriye bataklığında Mehmed'im can veriyor. Siz daha neyi bekliyorsunuz? Diplomasi seçeneği elbette kıyıda durmalı ama Mehmed'im toprağa düşerken ve bunu bir devletin askeri yaparken, lafı uzatmanın anlamı yok. Mikrofon delikanlılığını artık bırakın ve gerekeni yapın."

Van'daki çığ ve İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'ndaki uçak kazasına ilişkin de Akşener, kazaların hayatın bir gerçeği olduğunu ancak her iki olayda da kurtarma çalışmalarında gereken dikkatin gösterilmediğine yönelik iddiaların bulunduğunu belirtti.

Teknik bazı aksaklıklardan ve insan hatalarından söz edildiğini kaydeden Akşener, şunları kaydetti:

"Sabiha Gökçen'de yıllardır bitirilemeyen ikinci piste ve bunun sonucunda kullanılmaya devam edilen Sayın Bakanın tabiriyle, yorgun piste dikkat çekiliyor. Biliyorsunuz, İstanbul'da kaza yapan uçaktan hemen önce, aynı piste iniş yapmaktan vazgeçen, bir başka uçağın yolcularından biri de bendim. Aynı şartlarda, güvenlik gerekçesiyle pas geçen uçaklar varken, diğer bir uçağın inişine izin verilmesinin ya da pilotların inme kararı verebiliyor olmasının üzerinde düşünülmesi ve detaylı bir inceleme yapılması gerekir. Ama yapılmıyor.

Düşünsenize, Uçak pist dışına çıkıyor. Yardım için gelen özel harekat mensupları, havalimanındaki çukura düşüyor ve yaralanıyor. Ağır yaralı kazazedeler, havalimanının ortasında ambulans bekliyor. Yeteri sayıda ambulans gelmiyor, yaralılar yolcu otobüslerinde taşınıyor. Tüm bunlar olurken, güvenlik elemanları, internete video yükleme peşinde. İktidara soruyorum; Allah aşkına, biz, ne zaman bu kadar ciddiyetsiz bir ülke haline geldik? Yaşadığımız her felakette sergilenen bu beceriksizlik, benim uykularımı kaçırıyor. Siz bu halde, nasıl bu kadar rahat uyuyorsunuz? Nasıl oluyor da her şey yolundaymış gibi davranabiliyorsunuz?"

Akşener, partisine yönelik "tehdit ve zorbalıkların" kendisini korkutmadığını ancak "bu ciddiyetsizlik ve vurdumduymazlıkların" korkuttuğunu ifade etti.

Çin'de yayılan yeni tip koronavirüs salgınına işaret eden Akşener, dünyanın doğal kaynaklarını tüketerek metropollere sıkıştığına, zaman içerisinde başka hastalıkların da ortaya çıkabileceğine dikkati çekti.

Türkiye'nin salgın hastalıklara karşı önlem alması gerektiğini isteyen Akşener, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Olası bir salgında hastanelerimiz, doktorlarımız, hemşirelerimiz ne yapacaklarını biliyor mu? ABD, Rusya aşı geliştiriyor. Türkiye'de herhangi bir kurum, bu senaryoya karşı herhangi bir çalışma yapıyor mu? Ne önlem aldınız diye sorduk. 'Uzakdoğu'dan gelen yolcuları termal cihazlarla tarıyoruz.' dediler. Ateşi çıkan yolcu varsa kontrol ediliyor, ateşi yoksa geçip gidiyor. Oysa virüsün kuluçka süresi 15 gün. Bugün turp gibi sağlam biri, 10 gün sonra bir anda hastalanabiliyor. Önlem dediğiniz, gelenin ateşini ölçmek midir? Karantina merkezimiz var mı? Maske, serum ve ilaç stoğu yapılıyor mu?

Hangi bölgelere çadır hastaneler kurulacak, bunların planları var mı? İş işten geçtikten sonra ailelere başsağlığına gitmek, cenazelere katılmak, evi yıkılanlara ev tahsis etmek, tedbir değildir. Ölümcül virüslere karşı, dut pekmezi yemek de tedbir değildir. Tedbir almak, felaket başa gelmeden çalışmak, en kötü senaryoya göre hazırlanmaktır. Tabii ağaların keyfi yerinde 'virüs gelirse, o zaman düşünürüz.' , 'Deprem olursa, çığ düşerse ya da uçak kazası olursa, o zaman düşünürüz.' diyorlar. Tedbirli olmak sizin için bu kadar zor mu?"

- "İstanbul depremi sadece İstanbul'u değil Türkiye'yi de yıkar"

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, İstanbul'da yaşanabilecek bir felaketin sadece İstanbul'u değil bütün Türkiye'yi etkileyeceğini belirterek, "Uzmanlar, İstanbul depremi konusunda uyarıyor. İstanbul'da yaşanacak bir felaket, sadece İstanbul'u yıkıp geçmez, Türkiye'yi, Türkiye'nin ekonomisini de yıkıp geçer." diye konuştu. Alınan önlemlerin yetersiz olduğunu savunan Akşener, konunuyu siyasi polemik haline getirmek istemediklerini, Türkiye'nin Kanal İstanbul Projesini değil İstanbul depremini konuşması gerektiğini savundu.

Günümüz teknolojisinin, depreme karşı güven içinde yaşamı sağlayacak her türlü imkan ve aracı sağladığını kaydeden Akşener, şöyle konuştu:

"Sorun belli, çözüm belli. Kanal İstanbul için seferber olacağımıza, gelin, bir kentsel dönüşüm seferberliği başlatalım. Rant konuşacağımıza, gelin, İstanbul'daki binalara, sismik izolatör sistemlerini nasıl entegre edeceğimizi konuşalım. Gelin, gereken adımları atalım, İstanbul depreme hazır diyelim. Önce tedbirimizi alalım, şehirlerimizi deprem felaketine karşı koruyalım. Ondan sonra ne kadar fantastik projen varsa getir tartışalım. İstersen, Karadeniz'den Akdeniz'e kanal projesi getir, onu tartışalım. İstersen, İstanbul'dan Diyarbakır'a tüp geçit projesi getir, onu tartışalım. İstersen, Mersin'den Mısır'a köprü projesi getir, onu tartışalım. İstersen, damadının 'Biz dersek vatandaş inanır' dediği Ankara'dan Ay'a duble yol projesini getir, onu tartışalım. Ama önce milletin canını güvence altına alalım."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Van'da çığ düşmesinin ardından Kırıkkale'deki programa katılmasını da eleştiren Akşener, şu değerlendirmelerde bulundu:

"İkiye bölünmüş televizyon ekranın bir tarafında, arama-kurtarma görüntüleri diğer tarafta Sayın Erdoğan'ın Kırıkkale mitingi vardı. Milletin aklı, yüreği Bahçesaray'dayken, ülkenin Cumhurbaşkanı aynen şunları söyledi 'Çığdan yeni bir haber geldi. Çığ altında kalanların sayısı 33 oldu. Allah rahmet eylesin. Biz, Van'da TOKİ vasıtasıyla bugüne kadar, 4 bin 794 konut inşa ettik, 927 konutun ise yapımı sürüyor.' İnsanın aklı almıyor, inanası gelmiyor. Çığ altındaki vatandaşlarımızın kurtulması için gözümüzün kulağımızın Van'da olduğu saatlerde, bu ülkenin Cumhurbaşkanı TOKİ'den, inşaattan bahsediyor. Üstüne üstlük mitingi de, 'Size keyif çayı getirdim' diyerek, toplanan vatandaşlara, çay paketleri atarak bitiriyor. İşte size, milletin adamının geldiği son durum. İşte size, ülkeyi inşaat şantiyesi olarak gören Sayın Erdoğan'ın milletin acılarıyla, 'TOKİ, inşaat' diyerek kurduğu empati. Yazıklar olsun."

(Sürecek)