ANALİZ - Buteflika'nın çekilme kararı ve muhtemel senaryolar
Cezayir'de bundan sonraki süreci ve ülkenin geleceğini, sokak protestoları yapan gençler ve onların meydanlarda gösterecekleri ısrar ile rejimin etkileşimi belirleyecektir. Önümüzdeki günlerde yapılacak gösterilerin gücü ve etkinliği, halkın planlanan bu geçiş düzenine razı olup olmayacağını ortaya koyacak- Cezayir'de 2011'deki Arap Baharı'nın teğet geçmesine güvenen rejim güçlerinin bu protes

Oluşturma Tarihi: 2019-03-12 12:16:29

Güncelleme Tarihi: 2019-03-12 12:16:29

HMET UYSAL- Osmanlı devletine Barbaros Hayreddin Paşa ve Oruç Reis öncülüğünde gönüllü olarak bağlanan Cezayir, Osmanlı döneminde Akdeniz'in batısında ve Kuzey Afrika'da en önemli üslerinden biri oldu. Bu dönemde ABD başkanıyla anlaşma imzalayacak kadar da özerk ve güçlüydü. Cezayir vilayeti o dönemde tarım ve deniz ticaretinden ciddi pay alıyordu. Bu imkanları dolayısıyla 1830 yılında Batılıların sömürgeleştirdiği ilk Arap toprağı olan Cezayir, Fransa'ya karşı en büyük direnişte bir buçuk milyon şehit vermişti.

Ancak 1962 yılında bağımsızlığını kazandıktan sonra bağımsız bir dış politika izleyen Cezayir'de, Fransa 1980'lerde etkinliğini geri kazanmıştı.1991 yılının sonunda, Arap Baharı'nın ilk denemesinde ortaya çıkan siyasi kaos ve askeri darbeden sonra ülke ciddi bir iç savaşa sürüklenmişti. 200 bin kişinin hayatını kaybettiği bu iç savaşın siyasi, ekonomik ve insani maliyeti büyük olmuştu. "El-uşriyet el-sevda" (kara on yıl) olarak adlandırılan bu dönemde yaşanan kaosa çözüm bulmak üzere, sivil-asker dengesi gözetilerek iktidara gelen Abdülaziz Buteflika, 2000'li yıllarda toplumsal barışı ve istikrarı sağlayacak adımlar atarak ülkeyi geliştirmişti. Ancak son 10 yılda Cezayir nerdeyse yerinde saydı, uluslararası alanda da çok etkin olamadı.

Cezayir 2010 yılının sonlarında patlak veren Arap Baharı'ndan sonra ortaya çıkan hareketlenmeden çok etkilenmemişti; çünkü 1990'lardaki iç savaşta ödenen büyük bedel henüz hafızalardan silinmemişti. Ayrıca bir petrol ve doğal gaz ülkesi olarak Cezayir, yoksulluk ve işsizlik gibi diğer ülkelerle benzer sorunlar yaşasa da, halkına verdiği desteklerle, tepkileri sınırlı tutabilmişti. Bu arada başkan Buteflika siyasi ve ekonomik reformlar vaat etmiş ama aradan geçen sürede bu vaatlerini yerine getir(e)memişti. Bir yandan Buteflika'nın yaşlılığı ve hastalığı, diğer yandan iç politikada sorumluluk almak istemeyen hükümetler, biriken sorunların çözümünde aciz kalınmasına yol açmıştı. Buna rağmen Buteflika, bugünkünden çok farklı olmadan, 2014 seçimlerinde tekrar seç(tir)ilmişti.

Son görev süresi boyunca nerdeyse hiç ortalıkta görülmeyen Buteflika ve hükümeti, birçok iç ve dış politika konusunda etkisiz kaldı. Örneğin Libya'nın istikrarsızlığı kendisini de etkilemesine rağmen, Libya sorununun çözümünde aktif rol oynamadı. Son yıllarda yaşanan düşük petrol ve gaz fiyatları ülke bütçesini ve ekonomisi olumsuz etkileyince, yoksulluk ve işsizlik daha da arttı. Nüfusunun yaklaşık üçte biri 30 yaşın altında olan ve geniş bir coğrafyaya yayılan Cezayir'de artan karamsarlık, ortalıkta görülmeyen başkanın yerine, yeni ve sorumlu bir başkan talebini artırdı. Buteflika'nın beşinci defa başkan olmak istemesi, toplumsal tepkiyi ve hareketlenmeyi artırarak protestolara dönüştü.

2011'deki Arap Baharı'nın teğet geçmesine güvenen rejim güçlerinin bu protestolara hazırlıksız yakalandığı, ama aynı zamanda kendi ayrıcalıklarını da sürdürmek istedikleri anlaşılıyor. Rejim güçlerinin, protestolar ortaya çıktıktan sonra, politika geliştirmekte zorlanmakla birlikte, yeni bir çözüm ve açılım için fikir sahibi olmadıkları veya değişim istemedikleri görülüyor. Çünkü gösteriler ciddi boyuta ulaşınca, temsilcisi ağzından Buteflika, beşinci dönem için aday olacağı, fakat seçilirse bir yıl görev yapacağı ve siyasi sistemi değiştireceği vaadinde bulundu. Ancak bu açıklamalar halkın tepkilerini dindirmedi, çünkü halk eski sistemde bir değişim ihtimali görmüyor.

15, 20 yıl önce ortaya çıkan mevcut statükonun Buteflika'yı aday yapmak için ısrar etmesinin nedeni, yeni ortaya çıkan orta sınıf ve iş sektörünün ihtiyaçlarını karşılamamasıdır. Hatta elit grupların kendi arasında bile uzlaşamadıkları düşünülebilir. Bu değişime bir de protestolarla sahaya giren geniş halk kitleleri de eklenince, Cezayir siyasi düzeni ne kendi içindeki dengeyi bulabilmiş ve ne de halkı teskin edecek bir açılım yapabilmiştir. Fransa eksenindeki eski kapalı düzen, bu süreçte Cezayir'de yaşanan küresel ve bölgesel düzeydeki (Arap Baharı, Çin, ABD ve Türkiye ile ilişkilerin artması gibi) değişimlerle örtüşmemektedir.

Bazı gösterici gruplar, ülkede sivil itaatsizlik eylemleri yapmaya ve özellikle devlet görevindekileri görevlerini yapmamaya çağırdılar. Aynı süreçte üniversitelerde ciddi gösterilerin yapılmasından çekinmiş olduğu anlaşılan hükümet, okulları bir ay süreyle tatil etti. Yine hükümeti zorlayacak şekilde bin civarında hakim, Buteflika'nın katılması durumunda seçimlere bakmayacaklarını açıkladı.

Dün (11 Mart) Buteflika adına yapılan açıklamada, beşinci dönem için aday olmayacağı, seçimlerin ertelendiği ve başbakan Uyahya'nın istifasının ardından bir teknokrat hükümetin kurulacağı bildirildi. Eski İçişleri Bakanı Nureddin Bedevi'yi başbakan olarak atayan Buteflika'nın kendi ekibiyle yola devam ederek seçimlere kadar yönetimde kalacağı ve bağımsız seçim kongresi oluşturulacağı da belirtildi. Ancak pratikte bu durum, daha önce bir yıllık süre isteyen açıklamasından çok farklı görünmüyor. Çünkü bu süreç de altı ay veya bir yıl sürebilir; hem de anayasal meşruiyeti olmadan. Bundan sonraki süreci ve Cezayir'in geleceğini sokak protestoları yapan gençler, onların meydanlarda gösterecekleri ısrar ile rejimin etkileşimi belirleyecektir.

Cezayir'de çok ekili olan Fransa'nın ve ordunun onaylayacağı ve halkın da kabulleneceği bir sivil başkan bulmak da pek kolay değil â€"ki bulmuş olsalardı onu seçtirmekte çok da zorlanmazlardı. Önümüzdeki günlerde yapılacak gösterilerin gücü ve etkinliği, halkın planlanan bu geçiş düzenine razı olup olmayacağını ortaya koyacak. Bazı hukukçular Buteflika'nın sadece adaylıktan çekilmek yerine seçimleri de ertelemesinin anayasaya aykırı olduğunu ve Nisan'da zaten başkanlık süresinin dolacağını ve onun yapacağı atamaların da meşru olmayacağını tartışıyor.

Cezayir'de gösteriler sistemi sarsmış olsa da, gösterilerin veya sokak muhalefetinin belirli bir liderinin olmadığı görülüyor. Ülkede var olan muhalefet partileri sisteme angaje oldukları veya sistem tarafından sindirildikleri için, onlarla göstericiler arasında ciddi bir güven sorunu var. Halkın bu gelişmelere teskin olarak tepki vermesi beklenmemekle birlikte, sükûnet, gösterilerin hızını ve hacmini azaltacak boyutta olursa, rejim kendi gündemini dayatmaya devam edecektir. Bu durum ise ülkede daha kaotik bir dönemin kapılarını aralayabilir.

Her ne kadar dünya gündemimin birinci sıralarında yer almasa da Cezayir'deki gelişmeler yerel ve bölgesel düzeyde önemlidir. Çünkü çok geniş bir coğrafi alana sahip olan ülke, petrol ve doğal gaz yanında altın ve uranyumun da bulunduğu ciddi doğal kaynaklara sahip. Bu özellikleriyle birçok yabancı lobinin ve yatırımcının dikkatini çektiği için, demokratikleşmesine ve bağımsızlığına karşı ciddi bir direnç var. Cezayir'in gerçek anlamda demokratikleşmesi bölgeyi de etkileyecektir. Cezayir'in Filistin meselesinde işgal yönetimine karşı net tavrı, Kuzey Afrika'nın ve Batı Akdeniz'in barış ve istikrarı açısından önemli olacaktır. Hatta daha demokratik bir yönetim, Fas ile arasındaki ihtilafları da aşabilecek konumdadır. Bu kadar önemli bir ülkenin demokratikleşmesine herkesin ilgi göstermesi doğal olsa da, ülkedeki demokrasinin geleceğini göstericilerle yerleşik güçlerin etkileşimi belirleyecektir.

[Prof. Dr. Ahmet Uysal Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin (ORSAM) başkanıdır]