İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya yöneltilen yolsuzluk suçlamaları, "odadaki fil" hikâyesine fazlasıyla benziyor. Ortada iyi delillendirilmiş bir yolsuzluk dosyası var. Başbakan Netanyahu ise suçlamaları her fırsatta reddetmekten vazgeçmiyor. Diğer yandan, yakın zamana dek (İsrailli birkaç seküler hariç) kimse meselenin üzerine gitmiyordu denilebilir. Çarşamba günü İsrail Başsavcısı Avihay Mendelblit birkaç gün içinde dosyaların gidişatıyla ilgili bir sonuca varacağını söylemişti. Perşembe akşamı da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun yargılanması gerektiğine dair kararını verdi.
Daha önce İsrail polisinin Netanyahu'nun yargılanması gerektiğine dair defaatle görüş bildirmesi, Binyamin Netanyahu'nun yolsuzluk ve usulsüzlükten yargılanacağının ciddi bir göstergesiydi. Dolayısıyla İsrail başsavcısının açıklamasının ardından İsrail başbakanı kendisine yönelik bir dava açılmasından ötürü her ne kadar çeşitli cenahları suçlasa da, olup bitenler Netanyahu için kesinlikle bir sürpriz değil. Davanın sebepleri ve seyrine dair senaryolar gerek ulusal gerekse uluslararası basında uzun uzun tartışıldı. Mevcut durumda, Netanyahu da dâhil olmak üzere, yüzbinlerce insanın aklındaki soru, Netanyahu'ya karşı açılacak davalardan çok, bu davaların İsrail'deki genel seçim sürecini nasıl etkileyeceği.
Netanyahu'nun partisi Likud seçim sürecinde gerçekleşebilecek çeşitli senaryolara yönelik çeşitli anketler yaptırdı. Yani İsrailli seçmene, "Eğer Netanyahu yolsuzluk suçlamasıyla yargılanırsa ne yaparsınız?" sorusu da soruldu ve ortaya çıkan sonuç Netanyahu açısından o kadar da iç karartıcı değil. Geçen ayın sonlarında Haaretz gazetesinin yayınladığı sonuçlara göre, eğer Netanyahu yargılanırsa, partisi Likud'un Knesset'te kaybedeceği koltuk sayısı azami dört. Ocak sonundaki bu ankete göre, Likud 29 yerine 25 koltuk kazanacak.
Bir ay, İsrail gibi bir ülkede seçim gündemini takip etmek açısından oldukça uzun bir süre. Nitekim anketin yapıldığı Ocak sonundan Şubat'ın sonuna dek İsrail siyasetinin genel görünümü biraz değişti. Aralık 2018'de kurulan ve İsrail'deki sol kanatta taze kan olarak görülen İsrail Direnç Partisi'nin lideri, eski Genelkurmay Başkanı Benny Gantz mevcut pozisyonunu korudu ve Netanyahu'nun alternatifi olarak yükselmeye devam etti. Netanyahu'ya asıl darbe 21 Şubat Perşembe sabahına karşı Yeş Atid Partisi Başkanı Yair Lapid'in "tweetlediği" bir fotoğrafla geldi. Fotoğrafta Hosen LeYisrael Partisi Başkanı Benny Gantz, Yeş Atid lideri Yair Lapid, eski Savunma Bakanı Moşe Yaalon ve eski Genelkurmay Başkanı Gabi Aşkenazi yorgun yüzleriyle gülümsüyorlardı. Bu fotoğraf İsrail merkez sağında (ki Netanyahu ve tabanına göre bu ekip İsrail'in mevcut siyasi yelpazesinde solun solunda kalıyor) bir birleşme anlamına geliyordu ki bu durumda (zaten anketlerde Likud'u zorlayan) Gantz'ın partisi Hosen çok daha yüksek bir sandalye sayısında ulaşacaktı ve karizmatik siyasetçi Gantz yüksek sandalye sayısına ulaşırsa, Netanyahu'nun alaşağı edebileceği biri değildi. Benny Gantz, Yair Lapid ve Moşe Yaalon'un partilerini birleştirerek oluşturdukları yeni partinin adı İsrail bayrağının renklerine atıfla "Mavi Beyaz" oldu. Anlaşmaya göre koalisyonu Mavi Beyaz'ın kurması halinde ilk iki yıl Benny Gantz başbakanlık görevini yürütürken son iki yıl da koltuğa Yair Lapid oturacak.
Mavi Beyaz'ın ilanı üzerine, Binyamin Netanyahu'nun partisi Likud içinde "olağanüstü hal" ilan ettiğine dair söylentiler dolaştı. Zira daha Gantz ve ortakları arasında bir anlaşma ilan edileceğine dair dedikodular kulağına gelir gelmez, Rusya ziyaretini iptal etti. Bu durum dahi tek başına Netanyahu'nun olağanüstü bir psikolojiye girdiğini gösteriyor. Zira İsrail'in Suriye'de bir Rus savaş uçağının düşmesine neden olmasının üzerinden henüz altı ay bile geçmedi. Netanyahu olayın üzerine Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'den ilk randevusunu 10 Kasım için zar zor alabilmişti. Bu da olaydan sonraki ikinci görüşmeleri olacaktı. Netanyahu'nun Putin'le görüşmesi gerek Rusya'yla ilişkileri düzeltmek gerekse de İsrail'in Suriye sathında İran ve Hizbullah'a karşı Rusya'dan garanti alması hususunda epey önemliydi.
Netanyahu'nun bu görüşmeyi ertelemiş olması, içeride çok ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğunu tek başına gösteriyor. Halihazırda İsrail gazetelerinde Netanyahu'nun aşırı sağdaki partileri birleştirmek için Rusya ziyaretini iptal ettiği yazıldı. Nitekim öyle de oldu ve Binyamin Netanyahu hemen ertesi gün aşırı sağcı Otzma Yehudit ve HaBayit HaYehudi partilerine, seçime birlikte girmeleri halinde kabinesinde iki bakanlık vereceği vaadinde bulundu. Özellikle de destekçi sayısı çok sınırlı olan, cumartesi akşamları Batı Kudüs'te 15-20 kişilik gruplar ve ırkçı pankartlarla yürümekten ve Arap düşmanlığı körüklemekten başka herhangi bir siyasi önerisi bulunmayan Otzma HaYehudit (Yahudi Gücü) Partisi için, Netanyahu'nun önerisi kaçırılmayacak bir fırsat sunuyordu. Partinin fikir babası Haham Meir Kahane 1984 yılında ırkçı görüşleri sebebiyle İsrail seçimlerinde aday olmaktan men edilmişti. Bu iki parti arasında bir birleşme olmaksızın ikisi de yüzde 3.25'lik barajın altında kalabilecekken, birlikte seçime girmeleri halinde beş koltuğa kadar kazanabilecekleri öngörülüyor. Mevcut durumda beş koltukluk bir destek, Netanyahu'nun partisi için önemli bir nicel kazanım olabilir. Zira son anketlere göre Gantz ve Lapid'in partisi Mavi Beyaz 36 koltuk alacak gibi görünürken Likud'un 26 koltuk alması bekleniyor. Bu da Netanyahu'nun 2009'dan bu yana devam eden başbakanlığının sonu anlamına geliyor.
Bilhassa Netanyahu'nun yargılanmasının ardından üç, dört koltukluk bir kayıp dahi, 1977 seçimlerinden bu yana İsrail sağının öncülüğünü yapan Likud'un tarihi bir yenilgi alması demek. Böyle bir yenilgi halinde Binyamin Netanyahu, İsrail'in ilk başbakanı David Ben Gurion'dan sonra en uzun başbakanlık yapan siyasetçi olmaktan çok, tarihsel serüveni İsrail'in bağımsızlık ilanının çok öncesine giden bir partiyi ağır yenilgiye uğratan bir siyasetçi olarak tarihe geçecektir. Belki de Binyamin Netanyahu'nun en korktuğu seçenek, yenilgiden çok tarihe bu şekilde geçmektir.
Halihazırda Netanyahu temel söylemini, sol bir hükümete karşı "İsrail'e hakkıyla sahip çıkacak sağ bir iktidar" düzleminde kurguluyor. Zira Benny Gantz ve Yair Lapid'in kuracağı bir hükümetin Batı Şeria'dan çekilmek de dahil pek çok "tarihi hataya" imza atabileceğine ve şimdiye kadar "dünyayla savaşılarak elde edilen kazanımların (işgal edilen Batı Şeria'daki Filistin topraklarını kastediyor) bir seferde kaybedebileceğine" İsrail seçmenini inandırmaya çabalıyor. Peki Mavi Beyaz'ın gerçekten böyle bir niyeti var mı? Hayır. Benny Gantz Gazze'ye yapılan en kanlı saldırılar da dahil olmak üzere pek çok operasyonda yer almış bir asker. Batı Şeria'dan çekileceğine dair en ufak bir emare yok. Diğer yandan Gantz Netanyahu'yu "yeterince İsrailli olmamakla" suçluyor. Kendisi askerleriyle Hizbullah'a karşı sınır beklerken, Netanyahu'nun pahalı hocalardan diksiyon ve drama dersleri alması gibi başka birçok örnekle, Netanyahu'nun "aslında bir Amerikalı" olduğunu ve İsrail'in hakiki çıkarlarını korumak yerine, her fırsatta Amerika'ya giderek binlerce dolar para harcadığını söylüyor. Aslında bu söylemiyle kendi "yerliliğine ve adanmışlığına" vurgu yaparken, asker geçmişiyle ne kadar gurur duyduğunu da satır aralarında veriyor.
Dolayısıyla Gantz ve ortaklarından, daha solcu bir siyaset beklemek muhtemelen ciddi bir naiflik olacaktır; özellikle de Netanyahu'nun sırtını yaslayabileceği ultra-sağcı ortakları Knesset'e giremezlerse. Nitekim son birkaç günde olduğu gibi, ultra-sağcı tabanda birleşmeden ötürü ciddi bir rahatsızlık var ve Netanyahu da seçimin akabinde hükümeti kuramazsa, ultra-sağ tabanın asla bitmek tükenmek bilmeyen talepleri ve Batı Şeria'da işledikleri suçlarla kendi "vatansever" imajlarını kırıp dökmeden uğraşmak zorunda kalmaları, Mavi-Beyaz'ı hiç beklemedikleri sulara sürükleyebilir.
Aslında Netanyahu'yla birlikte büyüyen ve odaya sığmayan fil sadece yolsuzluk değil. Bütün dünyanın gözlerinden uzakta büyüyen fillerden biri de İsrail'in aşırı sağı. Fakat içinde büyüdüğü karanlık odayı yıkabilecek hale geldi mi, bunu göreceğiz. Bilinen tek şey, İsrail'deki hiçbir siyasi partinin filden de odadan da vazgeçmeyeceği.
[İsrail siyaseti ve dış politikasını konu edinen Özgür Dikmen akademik çalışmalarına İbn Haldun Üniversitesi'nde devam etmektedir]