Fırıncı babanın 3 oğlundan birisi olan 26 yaşındaki Dinçer Şahin, "Annem benden daha çok okula" geliyordu diyerek özetlediği lise yıllarının ardından annesinin çabası ve hayalini gerçekleştirmek için Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Tarih bölümünü bitirdi. Bu sırada hayalini kurduğu ticarete üniversitenin son sınıfında başlayan ve üst üste 2 ticari girişimde de başarısız olan Şahin, memleketine dönerek dayısının fırınında çalışmaya başladı.
Hep kendi iş yerini açarak ticaretle uğraşma hayaliyle yaşayan Şahin, tarihi ipek yolu üzerinde yer alan köyü Zigana'da 60 yıl önce açılan fakat son 25 yıldır kapalı durumdaki fırını faaliyete geçirmeye karar verdi.
Bu kez de finans problemiyle karşılaşan Şahin'e başta anne babası ve kardeşleri ile nişanlısı da destek olunca el birliğiyle fırını faaliyete geçirdi. Hamuru yoğurmasından fırını yakmaya, ekmekleri pişirmeye kadar tüm işlemleri tek başına yapan Şahin, günde 5 ekmek satsa bile pes etmedi. Şahin, 2 yıl sonunda taş fırında yaptığı ekşi mayalı köy ekmeklerini hem 'dünyanın en lezzetli işlenmemiş eti' sloganıyla bilinen Zigana Dağı zirvesindeki restoranlara satıyor hem de bölge illerinden sırf ekmek almak için Zigana köyüne gelenlere satıyor. Elinde kalan ekmeğini de fırında kurutan Şahin, Almanya ve Japonya başta olmak üzere çeşitli ülkelere gönderiyor.
"Fırıncılık yapacaktın neden okudun"
Bazı arkadaşlarının "Fırıncılık yapacaktın neden okudun?" sorularına muhatap kalan Şahin, "Ben okulla arası hiç olmayan bir insanım. Ben liseye giderken annem benden çok okula geliyordu. Lisede benim devamsızlığım annemden çoktu. Annem okula giderdi ben yoktum okulda. Onun o çabasını görünce artık pes ettim. O kadar emek verdi ki boşa çıkarmak istemedim. Üniversiteyi kazanarak okudum. Üniversiteyi okumam yaşam tarzı kazandırdı bana. Annemin hayalini gerçekleştirmiş oldum. Liseyi de üniversiteyi de okurken hayalim hep ticaretti. Şimdi bu fırını açtım ve kendi hayalimin peşinden koşuyorum" dedi.
Taş fırında odun ateşinde ekşi mayalı köy ekmeği yaptığını, hamurun dinlenme ve yoğurma süreci de dahil olmak üzere toplam 7 saati bulduğunu kaydeden Şahin, "Köyün nüfusu azaldığı için Zigana Dağı'ndaki restoranlara ve dışarıdan gelen müşterilere satış yapıyoruz. Başta biraz sıkıntı yaşadık ama ekmeğimizin tadını alan, duyan arttıkça satışlar artıyor. Trabzon, Erzurum, Ordu, Giresun'dan ekmek almaya gelen müşterilerim var" diye konuştu.
"130 TL sermayem vardı"
Trabzon-Erzurum karayolunun işlek olduğu dönemden kalma 60 yıllık ve 2 yıl öncesine kadar kapalı fırını açmak istediğini söyleyince ailesinin çok sıcak bakmadığını anlatan Şahin, şunları söyledi:
"Dayımdan kalma, babadan geçme bir meslek bu. Baba fırıncılıktan emekli oldu. Ondan öğrendim birçok şeyi. Annem de kamuda çalışıyor. Ben köye geldiğimde fırın 25 yıldır kapalıydı. Geldiğimde de 130 TL sermayem vardı. Fırının tadilat ve işçilik masrafları vardı. Sermaye olmadığı için bunu abim, babam ve kardeşimin destekleriyle aştık. Ne kadar yapabiliyorsam günde o kadar pişiriyorum. Ekmek bayatladığı zaman kalan ekmeğimi kurutarak Türkiye sınırları dışında Almanya ve Japonya'ya bile gönderiyorum."
"'Gitsin, nasılsa yapamaz, belirli bir süre sonra geri gelir' diye düşündüler"
Fırını açacağını söyleyince annesinin çok istemediğin, bitirdiği okulla ilgili meslek yapmasını istediğini, babasının da fırıncılığın ağır şartlarını bilmesinden dolayı karşı çıktığını ifade eden Şahin, "'Gitsin, nasılsa yapamaz, belirli bir süre sonra geri gelir' diye düşünüyordu herhalde. Ben de o azimle 2 yıldır hiç yılmadım. 5 ekmek bile sattığım gün kapatıp gideceğim demedim. Şuan hem maddi hem manevi olarak iyi durumdayım. Annem ekmeği ilk önce iş yerine götürmüyordu 'acaba beğenirler mi' diye. Sonra arkadaşlarının talebi üzerine istedi ve ondan sonra her hafta geliyorlar ve giderken arabayı ekmek doldurup gidiyor" ifadelerini kullandı.