Davutoğlu, A Haber'de "Gündem Özel" programında, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Şehitlere Allah'tan rahmet, ailelerine sabır dileyen Davutoğlu, Türkiye'nin bulunduğu coğrafya itibarıyla her an teyakkuz halinde olunması gerektiğini söyledi. Her an ülkenin birliği ve beraberliği, demokratik sistemin etkin şekilde yaşatılması için sürekli suhuletle işlem yürütülmesi için dikkatli olunması gerektiğini ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Türkiye, son dönemlerde ciddi terör saldırılarına muhatap oldu. Biz, buna karşı iki aracı aynı anda kullanmaya hep özen gösterdik. Bir, demokrasi. Hiç bir şekilde demokrasiden taviz vermedik. İkincisi de güvenlik için gerekli kamu düzeni. Zaten demokrasi ile kamu düzeni, birbirini tamamlayan unsurlar. Kamu düzeni yoksa demokrasi ve özgürlükler olmuyor. Demokrasi ve özgürlükler olmazsa kamu düzeni, otoriter bir yapıya dönüşüyor."
Türkiye'nin çevresindeki ülkelerde, kamu düzeni adına otoriter davranışlar olduğuna ya da demokrasinin de yaşatılamadığı kaotik ortamlar bulunduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Bu durumda Türkiye'nin ve hepimizin üzerine düşen görev, bütün siyasi partilerin, bütün sivil toplum kesimlerinin, hepimizin üzerine düşen görev, demokrasimizi en güçlü şekilde yaşatmak ve kamu düzeni konusunda aynı hassasiyeti gözetmek" diye konuştu.
Son dönemde PKK'nın kamu düzenini yıkmak ya da alternatif bir düzen algısı oluşturarak meşru kamu düzenini yok saymak şeklinde birtakım faaliyetleri yoğunlaştırdığına işaret eden Davutoğlu, "Yani şehir içinde meşru polis, emniyet güçleri var, bir de kendisinden menkul ortaya çıkartılmaya çalışılan bazı silahlı unsurlar var. Eskiden, 90'lı yıllarda kırsal kesimde yoğunlaşan terör faaliyetlerinin şehre indirilmesi çabasıyla karşı karşıyayız. O zaman şehir, mücavir alan ve kırsal bölge arasındaki bütün bu terör irtibat bağlarının kesilmesi gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.
Davutoğlu, 23 Temmuz'da alınan kararla başlatılan operasyonların 4 ayağı bulunduğunu, bunlardan birincisinin, terörün karargahını ve lojistik merkezini oluşturan Kandil ve Kuzey Irak'taki kampların kapasitesini yitirmesi olduğunu vurguladı. Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Yani, Türkiye'de bir terör varsa bunun karargahı da arka planda mühimmat depoları da birçok lojistik faaliyet alanları da Kandil'de ve Kuzey Irak'ta. Dikkat ederseniz, operasyonlara biz, oradan başladık. Çünkü nihai ölçüde orada eğer bu bağlar kırılmazsa ve orada bir zafiyet ortaya çıkmazsa Türkiye içinde alacağınız her tedbir, yetersiz kalabilir. İkincisi, şehirler. Çünkü kamu düzeni bağlamında şehirlerde, ilçelerde bir zaaf söz konusu olduğunda Türkiye'yi başka ülkelerde görülen manzaralarla muhatap kılma çabası olur. Onun için de aynı gece bütün şehirlerimizde DHKP-C, DEAŞ ve PKK'ya karşı eşzamanlı operasyon yaptık."
- "Önce kamu düzenini ve kamunun haklarını savunmaları lazım"
Davutoğlu, vatandaşların bütün yerleşim yerlerindeki can güvenliklerinin sağlanmasının, devletin en asli görevi olduğuna dikkati çekerek şunları kaydetti:
"Kim bunu tehdit ederse sadece devlete karşı değil, kamuya karşı suç işlemiş olur. Yani bir yerde hendekler kazılmışsa, mayınlar döşenmişse ve bir sokaktan diğer sokağa geçmek mümkün olmuyorsa, bu sadece devlete karşı bir tavır değil, aynı zamanda orada yaşayan halka karşı bir tavırdır ve o tavırla o halkın normal hayat şartları bozulmak istenmektedir. Cizre'de yaşanan bu, Silvan'da yapılmak istenen buydu. Nusaybin'de, Şemdinli'de, Yüksekova'da bunlar yapılmak istendi. Biz, bunu gördüğümüz için Türkiye'nin hiçbir yerinde, bunu çok açık söylüyorum, bugün istismar eden HDP'lilere, hani 'Orada şu oluyor, bu oluyor' diye, eğer gerçekten özgürlüklerini savunuyorlarsa önce kamu düzenini ve kamunun haklarını savunmaları lazım. Şunu söylüyorlarsa onlarla problemimiz var ve olacak. Yani 'Bir tarafta polis olsun ama öbür tarafta hendekler olsun, damlarda kanasla, uzun namlulu tüfeklerle bekleyen birtakım eşkıya olsun ama onlara dokunulmasın.' Ama dokunulacak, çünkü aksi takdirde bir daha orada düzen kurmak mümkün olmaz."
- "O görüntülerin çoğunun aslı yok"
Başbakan Davutoğlu, "HDP heyetinin şehre girmesine müsaade edilecek mi?" sorusunu yanıtlarken şu ifadeleri kullandı:
"Şu anda hangi heyet olursa olsun, AK Parti'den de heyet gitse oradaki kamu düzeni bağlamında alınan tedbirlere uymak zorunda. HDP, eğer bu konuda iyi niyetliyse geçmişte Cizre'yi neredeyse iç savaş başlatma gibi tabirlerle, Belediye Başkanının 'İç savaşı Cizre'de başlatacağız' gibi tabirleri kullandıktan sonra, böyle bir savaş deklarasyonu yaptıktan sonra neyin barışına çağrıda bulunuyorlar? O görüntülerin çoğunun aslı yok. Birtakım başka ülkelerde yaşanan görüntülerle sanal medyada panik havası oluşturmaya çalışıyorlar. Güvenlik güçlerimiz son derece titiz bir şekilde çalışıyor ve bu çalışma yapılacak. Bizim güvenlik güçlerimize talimatımız çok açık ve nettir: 'Her türlü tedbiri alın, halkımıza, sivil halka hiçbir rahatsızlık vermeyin, bütün ihtiyaçlarını karşılayın ama hendekleri kapatacaksınız. Mayınları temizleyeceksiniz. Kimse, sokaklarda, damlarda, değişik yerlerde kendisine göre mevziler oluşturup 'şurası benim etki alanım' diye bir çağrıda bulunamayacak."
- "Sokağa çıkma yasağı, halka ıstırap vermek için değil"
Sokağa çıkma yasağının adım adım ilerlenmesinden dolayı uzun sürdüğünü anlatan Davutoğlu, "800 kilogram patlayıcı şu ana kadar orada imha edildi. Yani bir patlayıcı yerleştiriliyor, o imha ediliyor. Bir de zaiyat vermek istemiyoruz, bu kadar şehit haberinden sonra. 'Dikkatli çalışın, sivillere hiç zarar vermeyeceksiniz, kendi güvenliğinizi alacaksınız. Adım adım, bir sokak bitiyor, başka bir sokağa geçerken metre metre ilerleniyor. Peki, bu HDP heyeti, dönüp bu eşkıyalara, 'Ne işiniz var? Hedefiniz ne ki 800 kilogram patlayıcı, mayınlar döşeniyor?' bunu sormaları lazım" diye konuştu.
Davutoğlu, "Peki girmekte ısrar ederlerse?" sorusuna, "Kamu düzeni dedik mi herkes uyacak. Çok açık ve net söylüyorum, herkes uyacak. Bu ilelebet böyle devam edecek değil tabii ki. Silahlar teslim edilir ki birçok silah yakalandı, mayınlar temizlenir, hendekler kapatılır, Cizre ahalisi ki Cizre kadim bir şehirdir ve önemli bir şehirdir, Cizre ahalisinin her mahalleye, sokağa rahatlıkla girip çıkabileceği şartlar oluşur, o zaman bütün bu alınan tedbirlere ihtiyaç kalmaz" yanıtını verdi.
"Sokağa çıkma yasağının daha uzun bir süre devamı mı öngörülüyor?" sorusu üzerine Davutoğlu, "Ne zaman bitmesi gerekiyorsa o zaman bitecek ama bu arada fırınlar çalışıyor, evlere gerekli gıda tedarik ediliyor. Sokağa çıkma yasağı, halka ıstırap vermek için değil. Sokağa çıkma yasağının sebebi, teröristle halkın karışması suretiyle herhangi bir sivil kayba sebebiyet verilmemesi" şeklinde konuştu.
Amerika'da da yakın zamanda sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini hatırlatan Davutoğlu, "Çünkü nihayet sivil halk ile gerçekten suç işleyeni ayırt etmenin bir önemli ayrım noktası orası. Genelge ile şehirlerde, ilçelerde bu kontrolü sağlayacağız. Bunun için tedbirler alıyoruz. 'Şurası kanton.' Burası Suriye değil, öyle kafasına göre herkes kanton falan ilan edemez. Demokratik hukuk devletinde yönetim sisteminin ne olduğu, nasıl yürüyeceği belli" ifadelerini kullandı.
- "Bütün operasyon yetkisi valilerdedir"
Şehirlerin hemen yanında, mücavir alanda önce legal görünümlü başlayan bazı binalar yapıldığını anlatan Davutoğlu, kamu düzenini yok sayan yaklaşımların sergilendiği bu yerlerin tasfiye edileceğini vurguladı. Davutoğlu, "Üçüncü alan, bu. Yani Kandil, şehirler, bu ve kırsal alan. Daha doğrusu kırsaldan gelirsek, Kuzey Irak, kırsal, mesela Dağlıca, mesela Cudi, mesela Tendürek, Ağrı, Diyarbakır kuzey kırsalı. Sonra şehirlerin mücavir alanları ve daha içeride şehirler" dedi.
Davutoğlu, 4 ayaklı olan bu operasyonda her aracın gerektiği yerde, gerektiği şekilde kullanılacağını dile getirerek şunları kaydetti:
"Bazı yerde polis kullanmak icap eder, özel harekat timleri, bazı yerlerde komanda birlikleri, bazı yerlerde jandarma özel harekat birlikleri, bazı yerlerde özel kuvvetler... Burada şu ayrımı yapayım. Kesinlikle bunun kullanım otoritesi valilerdedir. Türkiye'de böyle bir olağanüstü hal, bir sıkı yönetim, askeri bir şeye geçmiş gibi bir algı oluşturmak isteyenler, kesinlikle kara propaganda peşindeler. Bütün operasyon yetkisi valilerdedir. Sivil otorite yönetim ama bu gelişmeler olurken sivil otoriteyle askeri ve güvenlik birimlerimiz arasındaki iletişimin yoğun olması ve halka güven verecek şekilde bunun yayılması önemli. O bakımdan bu koordinasyonu sağlamak üzere 81 ile bu genelge gönderildi. Nerede ne gerekiyorsa halkımızın huzuru, güvenliği için gereken her türlü tedbir alınacak."
(Sürecek)