Davutoğlu, Kanal 7'de katıldığı "İskele Sancak" isimli programda gündeme dair soruları yanıtladı.
Seçim güvenliği ve iç savaş tehditleriyle ilgili soruya Davutoğlu, "Bu lafları edecek, sonra da Eş Başkan barıştan bahsedecek. Sen savaş deklarasyonunda bulunduğun zaman, hak ettiğin mukabeleyi görürsün" diye konuştu.
ABD'ye gitmeden önce Kurban Bayramında Diyarbakır'da bayram namazı kıldığını anımsatan Davutoğlu, Diyarbakırlıların kendisini muhabbetle bağrına bastığını, vatandaşlarla kucaklaştığını kaydetti.
Davutoğlu, birçok vatandaşın kulağına eğilerek, "Allah razı olsun. Ne olur devam edin. Bunlardan çektiğimiz yeter" dediğini söyleyerek, "Diyarbakırlı, Hakkarili, Vanlı kardeşlerimiz bu ülkeye sadık insanlardır. Onların karşı karşıya kaldığı zorluklarda biz onlarla birlikte olmak durumundayız" diye konuştu.
Davutoğlu, Diyarbakır'ın ardından Yüksekova'ya geçerek askerlerle birlikte olduğunu hatırlatarak, "O askerlere sorduğumda aralarında Diyarbakırlı da vardı, Ağrılı da vardı. Hangi birliğe gittiysem soruyorum. Doğulusu da Kuzeylisi de Güneylisi de var. Türkiye'nin ordusu milli ordudur. Suriye ordusu değil bu, bir mezhebe, bir kesime dayanan. Milliden kastım herkes oradadır" ifadelerini kullandı.
- "Hapishaneye gitse konuşamazdı"
Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"İç savaşı ilan eden, kime karşı savaş edecek? Kime silah çekecek? Hangi mantıkla silah çekecek. Kardeşi kardeşe kırdırmak isteyen bu kişilere kendi çevreleri bile artık güvenle bakabilir mi? Ne yüzle çıkacaklar tekrar oy isteyecekler? İç savaş çağrıları yapacaklar, sonra da dönüp 'Cumhurbaşkanı savaş çıkartıyor, hükümet savaş kışkırtıyor, Başbakan savaşı kışkırtıyor.' Bunu mu diyecekler. Halkı yanıltmak bu anlamda mümkün değil."
"Çözüm Sürecinin, terör örgütü PKK tarafından silah stoklama süreci olarak görüldüğü" iddiaları hakkındaki soruya Davutoğlu, bu iddiaları söyleyenlerin çok yanlış bir yerden eleştiri getirdiğini belirtti.
Davutoğlu, birçok Kürt arkadaşının evine gittiğinde annesinin Türkçe bilmediğini, bunun doğal olduğunu kaydetti.
Üniversite yıllarında bir arkadaşının ailesini ziyarete gittiklerinde başından geçen bir olayı da Başbakan Davutoğlu, şöyle anlattı:
"Aldığımız kültür gereği yemeği tümüyle temizliyoruz. Sünnete uygun diye. Mustafa'nın annesi de kapının ucunda, ona Kürtçe birşeyler söylüyor. Onların geleneğinde tabak tümüyle temizlendiğinde misafir, 'biraz daha verin' demek istermiş. Annesi demiş ki Kürtçe 'oğlum arkadaşların doymadı, daha vereyim' diyormuş. Arkadaşım da 'hayır öyle değil, sünnet olsun diye temizliyorlar' dedi. Allah aşkına bu güzel, annem gibi sevdiğim bir teyze. Onun güzel yüzünden, dilinden dökülen güzel Kürtçe ile benim anamın öz Türkmen Türkçesi arasında ne fark olur? Bu yasaklandı. Hapishaneye gitse konuşamazdı. Bir şarkı, türkü söylenemezdi. Bütün bu yasaklar ne zamana kalktı? AK Parti döneminde kalktı."
- "Niçin askere saldırıyorsun? Niçin Doğulu, Batılı bu gençleri öldürüyorsun?"
Yasakları istismar ederek terör yapan bir yapı olduğunu dile getiren Davutoğlu, "İster milli birlik, ister Çözüm Süreci, ister demokratikleşme. Cumhurbaşkanın 2005'te yaptığı Diyarbakır konuşmasını müteakip tüm bu istismar unsurlarını bunların elinden aldık. Bunu da Kürt vatandaşlarımız gördü. Geriye ne kaldı. İstismar edecekleri bir şey kalmadı, 'Ülkeyi bölmek mi istiyorsun?', 'Hayır bölmek istemiyorum'. Peki ne istiyorsun? Niçin askere saldırıyorsun? Niçin Doğulu, Batılı bu gençleri öldürüyorsun? Niye eğitim alacak çocukları, 14-15 yaşında dağa kaldırıyorsun? Onlara da üzülüyorum. Çoğu kandırılmış gençler bunların. Kandil'e götürülüyor. 30 yaşına ulaşamıyor çoğu" ifadelerini kullandı
Bütün bu istismar unsurlarının ortadan kalktığı inancı ve özgüvenle "silahları bırakın" dediklerini söyleyen Davutoğlu, "Terk edin ülkeyi, silahlı unsurlar. Ne istiyorsanız. Demokrasi var, gelin Mecliste söyleyin. İstediğiniz dilde söyleyin ama elinize silah alırsanız mücadele ederiz. Bize 2013'te 'Evet artık Türkiye'de siyasi mücadele şartları oluştu. Biz silahları, mücadeleyi bırakıyoruz' dendi. Fakat ne oldu? Emin olunuz ki; Türkiye'de Gezi provokasyonu, 'Çözüm Sürecini' baltalamak izin yapıldı. Aynen 1993'te rahmetli Özal benzer bir çabayı son aşamasına getirdiğinde 33 er, arkasından Madımak olayları... Birileri Türkiye'nin huzurunun olmamasını istiyor, provokasyon yapılıyor" değerlendirmesinde bulundu.
(Sürecek)