NTV canlı yayınında soruları yanıtlayan Başbakan Davutoğlu, seçim beyannamesinde yer aldığı iddia edilen bazı vaatlerin sorulması üzerine, beyannameyi açıklamadan bir şey söyleyemeyeceğini, aday tanıtım toplantısında veya başka bir vesileyle en kısa zamanda seçim beyannamesini açıklayacaklarını söyledi.
Davutoğlu, seçim çalışmaları ve miting sayılarına ilişkin sorular üzerine 81 ile bir önceki seçimde gittiğini, "şu anda ise fiziki olarak 1 aya sıkışmış bir programda 81 ile gitmek için 3 öğün miting yapmak gerektiğini" belirtti.
Bunun şu aşamada doğru olduğunu düşünmediğini dile getiren Davutoğlu, "Zaten biz halkımıza ulaştık. Daha farklı bir seçim kampanyası, yöntemi düşünüyoruz. Yine önemli bazı şehirlere gitmek, önemliden kasıt, diğerleri önemsiz değil de ya sayısal ya da geçen seçimde alınan netice itibarıyla kritik sayılabilecek yerlere gitmeyi planlıyorum. Günde 1 gibi miting ama daha sık televizyon yayını. Bu anlamda daha çok soru, miting tek taraflı bir anlatım, coşkudur" diye konuştu.
- "Ali Babacan'ın aday olmasını isterdim"
Başbakan Davutoğlu, "Sayın Ali Babacan'ın aday olmasını ister miydiniz?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"İsterdim. Açık ifade edeyim; Sayın Babacan son 13 yıllık iktidar döneminde gerçekten ülkeye büyük katkı yaptı. Türkiye'de ekonominin bugün geldiği düzeyde Sayın Cumhurbaşkanımızın en yakınında çalışan Başbakan Yardımcısı olarak, sonra da benim yanımda çalışan bir arkadaşımız olarak, sadece Türkiye'de değil, uluslararası alanda da itibar kazandı ve önemli bir misyon ifa etti. Sayın Babacan Türkiye'ye daha çok hizmetler edebilecek niteliklere, en önemlisi dürüstlüğe, ekonomiyle sosyal ahlak arasında koyduğu ilişki itibarıyla da son derece saygı duyduğum bir arkadaşımdır. Aday olmadı. Kendisine de söyledim, bulunmasından sadece ve sadece memnun oluruz ve onun daha çok hizmet edeceğine inanıyorum. Listeler bitmediği için şu anda bir şey söylemem doğru olmaz. Ama başka bazı çalışmalar da var. Her alanda Türkiye'ye çok büyük katkılar yapabilecek, çok kıymetli bir devlet adamıdır."
- Ekonomi
"Dövizdeki artıştan endişeleniyoruz. Zaman zaman zam haberleri de yansıyor. Bu konuda bir düşünceniz var mı?" sorusu üzerine de Davutoğlu, geçtiğimiz günlerde Merkez Bankası Başkanı ile görüştüğünü aktardı.
"Türkiye'de siyasal bir belirsizlik var, dolayısıyla döviz artıyor" şeklinde düşünülmemesini isteyen Davutoğlu, "Dünyada volatilite o kadar yüksek ki, en az etkilenen ülkelerden biri Türkiye" dedi.
Gelişmekte olan ülkelerin hepsinde çok ciddi bir etkilenme yaşandığını anlatan Davutoğlu, "Bunu bir taraftan takip edip, bu dalgalanmanın etkilerin azaltmakla yükümlüyüz ama diğer taraftan da kurda bu dengenin tekrar sağlanabilmesi için yapısal olarak atılması gereken adımları, yani kısa dönemli krizi yönetmekle uzun dönemde atılacak adımlar konusunda da yoğun bir çalışma içindeyiz. Merkez Bankası ile de yakın bir istişare içindeyiz. Şu anda dünyanın genel trendinden ayrışmış bir dalgalanma krizi, türbülans yok Türkiye'de. Dünya ekonomisinin genel trendine uyumlu giden bir durum var. Bunu kontrol altına almak için de gerekli tedbirleri alacağız" değerlendirmesinde bulundu.
- Suriye'li sığınmacılar
Başbakan Davutoğlu, Suriyeli sığınmacılarla ilgili sorulara karşılık da bu konuda Almanya Federal Cumhuriyeti Şansölyesi Angela Merkel ve Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk ile görüşmeler yaptıklarını hatırlattı.
"Mülteci sorunun artık Türkiye veya Suriye'nin sorunu olmadığını, hatta sadece bir Avrupa sorunu da olmadığını" vurguladıklarını kaydeden Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Geçmişte oturdukları rahat ortamlarda 'Türkiye bu konuyu çözsün' diye ahkam kesenlerin şimdi doğrudan bu sorunla karşı karşıya kaldıkları bir vaka. Olumlu olan yönü şu, gerek Sayın Merkel gerek Sayın Tusk, Avrupa'nın artık bu sorunu gördüğünü gösteren işaretler verdi bize ve bu çerçevede atacakları adımları ele aldık. Daha çok mülteci kabulü yanında Suriye krizinin çözümü konusunda atılacak adımlar. Ama bütün bu gelişmeler, Türkiye'nin yaptığı büyük fedakarlığı da dünyanın gözü önüne koydu. Aylan bebeğin cansız bedeninden, şimdi Edirne sınırındaki mültecilere, İstanbul otogarındaki mültecilere kadar. Buraya gelmeden önce ilgili birimlerdeki arkadaşlarla bir araya geldik özellikle Edirne'ye doğru yürüyen mültecilerle ilgili alınacak tedbirler konusunu bir kez daha gözden geçirdik. Bir takım tedbirler alıyoruz. Hiç bir mültecinin herhangi bir insan onuruna yakışmayan bir tutumla karşılaşmaması için onların bütün ihtiyaçları karşılanıyor. Ama dünyanın da bu gidişata dikkat etmesi, şahit olması ve gereken özeni göstermesi lazım."
Başbakan Ahmet Davutoğlu, New York'ta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Genel Kurul Toplantısı'nda da bütün ilgili ülkelerle bu konularda görüşme yapacağını kaydetti.
- Mescid-i Aksa'daki gerginlik
"İsrail-Filisin problemi malum. Son zamanlarda biraz da Ortadoğu'daki dikkat dağınıklığından adımları derinleşiyor. Yerleşimci problemleri ve Mescid-i Aksa problemleri var? Kaygılı mısınız? Nasıl bir adım atılması gerektiğini düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine Davutoğlu, bölgedeki gelişmelerden kaygılı olduğunu belirterek, "Çünkü bu bir devletin işleyebileceği en büyük terör suçlarından biri. Açık söyleyeyim. Burada sadece şiddet anlamında terör değil, zihniyet anlamında da karşı tarafı yok etmeye dayalı bir anlayış var" dedi.
Mescid-i Aksa'ya ilk defa 1983 yılında 24 yaşında bir gençken gittiğini ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Orada İsrail'in tutumunu ilk gördüğüm günden beri hedeflerinin Mescid-i Aksa'yı tahrip etmek, yıkmak, önce statüsünü değiştirmek, sonra da Müslümanların elinden kısmi olarak almak, ya şu zaman dilimlerinde ya da bir kısmı, ya zaman olarak ellerinden almak, ya da belli bir bölümünü almak ve Yahudilere bunu açmak da dahil olmak üzere planları o zaman dahi benim dikkatimi çekmişti. Çünkü Mescid-i Aksa'nın altından Muallak Taşı'nın altına doğru ciddi bir arkeolojik çalışma görüntüsü altında kazı faaliyetleri ve orada radikal Yahudilerin yaptığı bir takım çalışmalar vardı. Neredeyse yukarıdan çökertmek üzere yapılan faaliyetler. Her gittiğimde bu faaliyetlerin daha da ileriye götürüldüğünü görmek bize ıstırap veriyordu. Bu bizi ilgilendiren bir konudur. Müslüman olarak ilgilendirir, bizim ilk kıblemizdir. İnsan olarak ilgilendirir, tarihi bağlamda Kudüs, bütün bir insanlığın hülasasıdır, özüdür. Kudüs'te İsrail işgali altında bir insanlık katliamı, sadece insanların fiilen katliamı değil, kültür katliamı yaşanıyor. Türk olarak bizi ilgilendirir, çünkü Kudüs'ün son huzurlu asırları, Müslümanların, Hristiyanların, Yahudilerin yan yana yaşadığı huzurlu asırları bizim asırlarımız.
Hala Kudüs'te dini mekanlar Osmanlı devletinden kalan örfle idare ediliyor. İsrail bu konuda hiçbir kültürel, insani, uluslararası hukuka, değere sığmayacak şekilde şimdi belli saatlerde Müslümanların Mescid-i Aksa'ya girmesini yasaklıyor. Çok planlı bir faaliyettir. Bu konuda hepimizin uyanık olması lazım. Cumhurbaşkanımız bu konuda bazı görüşmeler yaptı. Bizler de temaslar içinde olacağız. BM'de bu konuyu gündeme getireceğiz. En sert şekilde buna mukabelede bulunacağız. Çünkü Kudüs, Filistin toprağıdır, Mescid-i Aksa Müslümanların kutsal bir makamıdır. Bu konuyu dünya gündeminde tutmaya devam edeceğiz. Kendi iç gündemimizle meşgulken bunların göz ardı edileceğini kimse düşünmemeli. Yapılmak istenen şu, Mescid-i Aksa'nın bir kısmında ya da tümünde belli bir saat Müslümanlar girmeyecek ya da şu kısmını ayıralım, Müslümanlar buraya girmesin. Bunun hepsi tüm Müslümanlara saldırıdır, hepimize yönelik bir saldırıdır. Kesinlikle bunun cevabını dünyanın her platformunda vermeye kararlıyız."
- İsrail ile ilişkiler
Başbakan Davutoğlu, "İsrail ile normalleşme görüşmeleri yapıldığına dair bazı haberler vardı. Onaylar mısınız?" sorusuna, "Evet, bazı görüşmeler oldu. Ama böyle bir zihniyetle nasıl görüşme, nereye ulaşacaksın? Yani diyelim belli bir mesafe alıyorsunuz, Bizim Mescid-i Aksa'yı Müslümanların elinden almaya çalışan, tahrip etmeye çalışan bir İsrail ile herhangi bir şekilde normalleşmemiz mümkün mü? Mavi Marmara'dan kalan tazminat görüşmeleri vardı, tamam onlar belli noktaya geldi. Ama bilinsin ki bizim İsrail ile nihai normalleşmemiz, Kudüs de dahil olmak üzere Filistin'in bütün topraklarının özgürlüğüne kavuşması, Filistinlilerin herhangi diğer halklar gibi kendi ülkelerinde onurlu bir şekilde yaşamalarını sağlayacak bir barışa kadar çok zor" karşılığını verdi.
- Binali Yıldırım ile ilgili iddialar
Davutoğlu, "Binali Yıldırım için 900'ün üzerinde imza toplandığı ifade edildi. Bu konuda bir şey söylemek ister misiniz?" sorusu üzerine, bu dedikodu ve söylentilerle o günlerde çok işi olduğu için ilgilenmediğini söyledi. Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bir taraftan istişarelerle kongre MKYK listesi de dahil olmak üzere nasıl yapabileceğimizi düşünüyordum, bir taraftan da terörle mücadeleyi yönetiyordum. O gece de dahil, kongreden bir gece önce perşembe günü, ben 3 saate yakın Genelkurmay Başkanımızı, MİT Müsteşarımızı ve Başbakanlık Müsteşarını aldım ve bütün operasyonları gözden geçirdik. Salı günü de Van'da şehit cenazesindeydim. Benim için o anda o söylentilerle uğraşmak vazife ihmalidir. Şehitlerimiz var, kan dökülüyor, Cizre'den haberler geliyor, Kuzey Irak'ta operasyon yapılıyor. O varken ben o söylentilerle uğraşmadım, düşünmedim ve itibar da etmedim. Nitekim itibar etmememin doğru olduğunu gösterecek şekilde bin 353 delegenin gönül dolusu o coşkusu ve verdikleri destek bana yeter. Onunla ilgilenmeyi zul addederdim. Yani ülkemiz bu ateş içindeyken, etrafta bu kadar, mesela Filistin'den haberler gelirken benim için birinci mesele oydu. Onların çözümü için AK Parti'nin birliği gerekiyor. AK Parti'nin birliği için de bu tür dedikodulara itibar etmek yerine dosdoğru yolda yürümek gerekiyor."
(Bitti)