Davutoğlu, BM İnsani Yardım Zirvesi konusundaki yüksek düzeyli toplantıda yaptığı açılış konuşmasında, İstanbul'da 2016 yılının Mayıs ayında düzenlenecek zirvenin bir ilk olacağını, bu tarihi zirvenin İstanbul'da düzenleniyor olmasının Türkiye için bir ayrıcalık ve onur vesilesi olduğunu ifade etti.
İnsanların ruhuna dokunmayan, vicdanına hitap etmeyen, insani bir temel taşımayan diplomatik girişimlerin başarılı olmayacağına inandığını söyleyen Davutoğlu, Türkiye'de ihtiyacı olan insanlara yardım konusunda güçlü bir gelenek bulunduğunu vurguladı.
Afrika, Avrupa ve Asya'nın kesişim noktası olan Anadolu'nun yüzyıllar boyunca dinleri veya etnik kökenleri nedeniyle zor durumda olan insanlara kucak açtığını kaydeden Davutoğlu, bu tarihi mirasın Türkiye'nin insani diplomasinin köklerini, Türk insanının çatışmalardan kaçan, doğal afetlerden etkilenen ve salgın hastalıklarla mücadele edenlere gösterdiği doğal yaklaşımın temelini oluşturduğunu anlattı.
"Komşumuz açken tok yatmayız" anlayışını hatırlatan Davutoğlu, bu çerçevede Türkiye'nin, ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan milyonlarca insanı ağırladığını ve dünyada en çok sığınmacının olduğu ülke haline geldiğini kaydetti.
- Türkiye insani yardım bağışında 3. donör ülke
İnsani yardım konusunda küresel anlamda gelinen noktanın önemli olduğunu ancak son dönemde yaşananlar göz önünde bulundurulduğunda uluslararası toplumun ciddi zorluklarla karşı karşıya kaldığının da inkar edilemeyeceğini dile getiren Davutoğlu, 3,5 milyar dolarlık resmi kalkınma yardımı, 1,6 milyar dolarlık yurt dışı insani yardımıyla Türkiye'nin insani yardım bağışında üçüncü donör ülke ve güvenilir bir ortak haline geldiğini kaydetti.
Hızlı bir şekilde artan ihtiyacın gözününde bulundurulduğunda bu yardım ihtiyacının daha da fazla olduğunu dile getiren Davutoğlu, şu anda bugünün insani krizlerinin boyutlarının da değişik olduğunu belirtti.
Bu gibi krizlerin artık sınır aştığına dikkat çeken Davutoğlu, mültecilerin durumunun, uluslararası camiaya ahlaki sorumluluklarını ve yükümlülüklerini bir daha hatırlattığını söyledi.
- "İnsani krizlere müdahale edip insanların hayatını kurtaracağız"
Başbakan Davutoğlu, ihtiyacı olan insanlara yardım etmenin sorumluluk olduğunu belirterek, "Onları kurtarmak insanlığı kurtarmaktır. Bu yüksek kurumun her bir üyesinin sorumluluğudur. İnsanı krizlerin bize göstermiş olduğu gibi, artık uluslararası camia bütüncül bir şekilde sorumluluk almalıdır. İşte bu nedenle Dünya İnsani Zirvesi'nin zamanlaması çok güzeldir" dedi.
Cesur kararlar ve fikirler getirmenin zamanının geldiğini vurgulayan Davutoğlu, "İnsani krizlere müdahale edip insanların hayatını kurtaracağız ve insanlığı kurtaracağız. Peki bunu nasıl yapacağız? İşte karşımızdaki sıkıntı bu. Biz ev sahibi ülke olarak bu zirveyi başarıya ulaştırmak konusunda her şeyimizle kendimizi adadık. Bütün insani aktörlerin geleceğe dönük olarak gündemi çok açık şekilde belirlemeleri gerekmektedir. Bu bağlamdaki hazırlıklar şu anda devam etmektedir, BM'nin liderliğinde ve çok paydaşlı bir süreç içerisinde. Bu süreçte BM sekreteryasına tamamen güvenmekteyiz. Gerekli adımların atılacağına inanıyoruz" şeklinde konuştu.
Davutoğlu, deneyimler ve çıkarılan derslerle birlikte bu ortak girişime katkı yapmaya hazır olduklarını söyleyerek, daha iyi bir şekilde, artık daha da kötü bir hal alan insani krizlere müdahale etme konusunda her şeyi yapacaklarını kaydetti.
Bu bağlamda bazı fikirleri paylaşmak istediğini dile getiren Davutoğlu, "Öncelikle mevcut krizlerin karmaşıklığına baktığımızda, bizim insani yapımızın güçlendirilmesi gerekmektedir. Somut modellemeler olması gerekiyor. İnsani yardımların kalkınma araçlarıyla birlikte kullanılabilmesi, özellikle kriz ve krizler bağlamında, kendi kendini tekrar krizler bağlamında bunların hayata geçmesi gerekiyor. Bu krizler insan yapımı da olabilir, doğal afetler de olabilir. Ama esasında insani ve kalkınma yardım programlarının birlikte kullanılması ve bunun entegre stratejiyle birlikte yapılabilmesi çok büyük önem taşımaktadır" değerlendirmesinde bulundu.
-"Her bir rakam aslında bir insandır"
Türkiye'nin bu noktada özellikle Sahraaltı Afrika Bölgesi'nde geliştirdiği stratejiler bulunduğuna dikkat çeken Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Kıtlık, susuzluk ve sel gibi doğal afetler ülkelerin temel altyapılarına zarar vermektedir. İkincisi; mülteci kriziyle karşı karşıyayız. Artık gözümüzü bu krize kapatamayız. Küresel bir insani felakettir bu ve 2. Dünya Savaşı'ndan beri gördüğümüz en büyük insani felakettir. Bildiğiniz gibi bu tip sıkıntılar sadece menşe ülkelerinde değil, komşu ülkelerde ve komşuluk bölgesinde de başka sorunlara neden olmaktadır. Dolayısıyla mülteci krizi konusunda artık herkesin sorumluluk almasının vakti gelmiştir. Hem mültecilere hem de onları konuk eden ülkelere yardım etme konusunda."
Çatışma bölgeleri içerisinde tıbbi yardım yapmanın, içme suyu sistemlerini kurmanın, oradaki insanların hayatını kurtarmak için çok önemli olduğunu ifade eden Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Biz tabii ki; eğitim ve geçim kaynaklarını da oradaki insanların düşünmek durumundayız. İşte bu nedenle bütüncül bir kalkınma yaklaşımına ihtiyaç vardır. Uluslararası camia mültecileri rakam olarak veya istatistiki olarak görmekten vazgeçmelidir. Her bir rakam aslında bir insandır. Despotizm, terörizm, savaşlar ve doğal afetler ve bundan kaçan insanlar hayatta kalmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla bu insanların temel hak ve hürriyetleri vardır. Bizler bu insanların içinden geçtiği koşullarda sorumluluğumuzu ortaya koymak durumundayız; demokrasi, insan hakları, özgürlükler ve barış gibi. Bunlar bizim üzerinde yükselmemiz gereken temellerdir. "
-"Mülteciler arasında 50 bine yakın okul çağında çocuk var"
Ahmet Davutoğlu, Suriye'deki çatışmadan dolayı ortaya çıkan durumu herkesin bildiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Türkiye'deki Suriyeli mülteci sayısı 2 milyonu geçmiş durumda. Geçici koruma kampları içerisinde bu insanlar yaşamakta, hem gıda hem de gıda dışı yardımlar almakta, eğitim, sağlık, sosyal ve psikolojik hizmetler de almaktadır. 50 bine yakın okul çağında çocuk var bu mülteciler arasında. Bazı üye devletlerin toplam nüfusundan bile fazla mülteciden bahsediyoruz. Bu insanların ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalı. Bu insanlar eğer güvende olsalardı Suriye'den ayrılmazlardı. Şimdi ne zaman geri döneceklerini bilmiyorlar ve ülkeleri dışında ne kadar süre yaşayacaklarını bilmiyorlar. Dolayısıyla tüm BM, daha önemlisi BM Güvenlik Konseyi'nin görevidir, mümkün olan en kısa zamanda Suriye'deki çatışmalara bir son verebilmek."
-"Finansal destek vermek de eşit derecede önemlidir"
Başbakan Davutoğlu, Türkiye'deki bazı şehirlerde Suriyelilerin nüfusunun Türklerin nüfusunu geçtiğini, Kilis'te nüfusun yüzde 54'ünün Suriyeli olduğunu söyledi.
Durumun sosyal ve diğer anlamda nasıl problemlere yol açabileceğinin tahmin edileceğini vurgulayan Davutoğlu, Türkiye'nin toplam harcamalarının 8 milyon ABD dolarına ulaştığını kaydetti. Bunun içerisinde uluslararası camianın katkısının çok az olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bizim insani sorumluluklarımız doğrultusunda ve uluslararası camianın bu noktada ortak bir çabası olmadığını gördüğümüz zaman çok katmanlı bir strateji geliştirdik. Bu evveliyatı gördükten sonra artık bazı Batı ülkelerinde mutlaka geç de olsa bir bilincin yaratılması ve üzerilerine düşenin yapılması konusunda adımların atılması çok önemlidir. Biz, sınırlı kaynaklarımızı en iyi şekilde nasıl kullanırız, bunun peşindeyiz. Etkilenmiş olan insanlar için zaman artık bitiyor. İyi tanımlanmış modellemeler ve modellere ihtiyacımız var. Sadece ilgili BM kuruluşları arasında değil, aynı zamanda diğer paydaşlarla onlar arasında da çok iyi bir koordinasyona ihtiyacımız var. Bu koordinasyon çok önemli, özellikle bu krizlere vaktinde ve etkili şekilde müdahale edebilmek için. Aynı şekilde finansal destek vermek de eşit derecede önemlidir. Fon oluşturma şu anda BM içinde gerçekten çok azdır ve vakitli olamamaktadır. Ama insanların yaşamı söz konusu olduğunda, yaşamı tehlikede olduğunda hiçbir bahanenin arkasına sığınamayız, hiçbir mazeretimiz olamaz. Dolayısıyla gecikme olmaksızın bunların yapılması gerekmektedir. Tüm bu konular şu ana kadar buradaki müzakere ve zirve görüş alışverişi sürecinde tartışıldı. Birçok çarpıcı ve faydalı fikirler ortaya çıktı. Üye devletler bunları desteklemeli. Bizim buradaki mottomuz da çok önemli, insanlık ortaktır, bunu kurtarmak durumundayız. Hiçbir ülke insani krizlerden ari değildir. Devlet ve hükümet başkanları, insani camianın, uluslararası camianın, uluslararası gelecek için birlikte çalışması gerektiğinin altını çizmeli."
Başbakan Davutoğlu, "G20, G7, G77 gibi grupların üyesi olabiliriz ama Aylan Kurdi'nin yaşadıklarını hiçbir çocuğun yaşamaması için şimdi bir araya gelerek 'G herkes' olarak hareket etme zamanı. Bütün paydaşların, bütün üyelerin bu tarihi süreci desteklemesi ve bu zirveye en üst düzeyde katılım göstermesi gerekmektedir ki, hem konuyu sahiplenelim hem de verimli şekilde çalışabilelim" dedi.
Davutoğlu, herkesi 23-24 Mayıs 2016'da İstanbul'da yapılacak Dünya İnsani Zirvesi'ne katılmaya çağırdı.